220-) Bir diğer rivayette: "...malı kabzedinceye kadar" ziyadesi vardır. İbnu Ömer der ki: "Biz hayvanla gelenlerden tartmadan göz kararıyla yiyecek satın alırdık. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) satın aldığımız bu şeyleri başka yere naklederek yerini değiştirmeden satmamızı yasakladı"
Kaynak: Müslim, (1527).
Konu: Alım-Satım
223-) Süleyman İbnu Yesar (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) Mervan İbnu'l-Hakem'e: -Sen faiz ticaretini helal kıldın dedi. Mervan: -Ne yapmışım? diye sordu. Ebu Hüreyre tekrar: -Sen sened satışını helal addetmişsin. Halbuki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), tam olarak kabzedilmezden önce yiyecek satışını yasakladı, dedi. Ravi der ki: "Bu konuşma üzerine Mervan halka hitap ederek sened satışını yasakladı." Süleyman ilave etti: "Ben muhafızların bu senedleri, halkın elinden topladıklarını gördüm."
Kaynak: Müslim, Büyû 40 (1528).
Konu: Alım-Satım
225-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle emretti: "Ağaçların üzerinde o yılın meyveleri (olgunlaşmaya) salih olduğu (kızarmak, sararmak sûretiyle) zahir olana kadar, meyveleri satmayın. Yaş hurmayı kuru hurma karşılığında da satmayın." Yine Abdullah İbnu Ömer, Zeyd İbnu Sabit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yaş hurmayı kurusu ile değiştirmeyi yasakladıktan sonra, ariyyenin (muayyen bir ağacın başındaki yaş hurmayı) yerdeki yaş veya kuru hurma ile tebdiline müsaade buyurdu. Bu çeşit bir değiş tokuşa başka alım-satımlarda müsaade buyurmadı." İbnu Ömer'e meyvenin salih olarak ortaya çıkması nedir? diye sorulunca şu cevabı verirdi: "Meyvenin afete uğrayarak zarar görme tehlikesini atlatmasıdır."
Kaynak: Buhari, Büyû 82-87, Müsakat 17, Selem 4; Müslim, Büyû 51, 59, 79, (1534, 1535, 1539); Ebu Davud, Büyû 20, (3361); Nesai, Büyû 28 (7, 262-263), 40 (7, 270-271), Eyman 45 (7, 33); İbnu Mace, Ticarat 32, (2214-2215); Muvatta, Büyû 10, (2, 618).
Konu: Alım-Satım
226-) Buhari'nin dışındaki müelliflerin kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denir: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) meyvesi olgunlaşıncaya kadar hurmayı, danesi beyazlaşıp afetten emin oluncaya kadar başağı satmaktan men etti. Bu muameleden satıcı da alıcı da yasaklanmıştır.
Kaynak: Müslim, Büyû 50, (1535); Ebu Davud, Büyû 23, (3368); Tirmizi, Büyû 15, (1226-1227); Nesai, Büyû 40, (7, 270, 271); İbnu Mace, Ticarat 32, (2214-2215).
Konu: Alım-Satım
227-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) olgunlaşmazdan önce meyvenin ağacın başında iken satılmasını yasakladı. Kendisine (aleyhissalatu vesselam) meyvenin olgunlaşması ile ne kastediliyor? diye sorulunca: "Onun kızarması ve sararmasıdır" diye açıkladı ve ilave etti: "Cenab-ı Hakk bir afet vererek meyveye mani olacak olsa, kardeşinden aldığın parayı nasıl helal addedeceksin?"
Kaynak: Buhari, Büyû' 83, Selem 4; Müslim, Müsakat 15-17 (1555), Büyû 49, 50 (1534-1554); Muvatta, Büyû 11 (2, 618); Ebu Davud, Büyû 23, (3367); İbnu Mace, Ticarat 61, (2284).
Konu: Alım-Satım
228-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) alacalanmazdan önce meyvenin satılmasını yasakladı. "Meyvenin alacalanması nedir?" diye sorulunca: "Kızarması, sararması ve yenir hale gelmesidir" diye açıkladı.
Kaynak: Buhari, Büyû 83, Zekat 58; Müslim, Büyû 53 (1536); Ebu Davud Büyû' 23, (3370-3373); Nesai, Büyû 28, (7, 264).
Konu: Alım-Satım
231-) Sehl İbnu Ebi Hasme (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve "Bu riba'dır, buna müzabene denir" buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti. Ariyye bahçe sahibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmin eder. Bunun bedelince yaş hurma (satın alıp) yer". Tirmizi bir başka rivayette şu ilaveyi kaydeder: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmini karşılığıyla satmayı yasakladı." Yahya İbnu Said ariyye'yi şöyle açıkladı: "Kişinin ailesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, -miktarını tahmin yoluyla takdir edip- kuru hurma karşılığında satın almasıdır."
Kaynak: Buhari, Büyû 83, Şürb 17; Müslim, Büyû 64, (1540); Ebu Davud, Büyû 20, (3363); Tirmizi, Büyû 64, (1303); Nesai, Büyû 35, (7, 268).
Konu: Alım-Satım
232-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) dedi ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), kuru hurma vererek, tahmin yoluyla ariyyelerin satın alınmasına, beş vask veya beş vasktan az miktar için izin verdi. "Ravilerden biri, "beş vask" mı? dedi, yoksa "beş vasktan az" mı? dedi diye şüphe etmiştir.
Kaynak: Buhari, Büyû, 83 (Şürb 17); Müslim, Büyû 71, (1541); Ebu Davud, Büyû 21, (3364); Nesai, Büyû 35, (7, 268); Tirmizi, Büyû 63, (1301); Muvatta, Büyû 14, (2, 620).
Konu: Alım-Satım
233-) Ebu Sa'id (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) müzabene ve muhakala'yı yasakladı. Müzabene, yeni meyvenin daha hurma, ağacının başında iken satın alınmasıdır. İmam Malik "...kuru hurma vererek" ziyadesini kaydetti. Muhakale de buğday karşılığında tarlanın kiralanmasıdır.
Kaynak: Buhari, Büyû 82; Müslim, Büyû 105, (1546); Muvatta, Büyû 23-25 (2, 625); Nesai, Müzara'a 45, (7,39).
Konu: Alım-Satım
234-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) müzabene'yi yasakladı. Müzabene, yaş hurmayı, ölçeğe vurarak kuru hurma mukabili satmaktır, keza taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında satmaktır."
Kaynak: Buhari, Büyû 75, 82; Müslim, Büyû 74 (1542); Ebu Davud, Büyû 18 (3361); Nesai, Büyû 33, (7, 266); Tirmizi, Büyû 63, (1300); Muvatta, Büyû 23, (2, 624).
Konu: Alım-Satım
236-) Sahiheyn'in Hz. Cabir'den kaydettikleri bir rivayet de şöyle: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Muhabere ve Muhakale'yi yasakladı. Ata der ki: "Cabir bize şu açıklamayı yaptı: Mahabere: Boş araziyi, sahibi bir başkasına verir. Alan adam bütün masrafları karşılayarak tarlayı eker. Tarla sahibi mahsülden hisse alır. Müzabene'ye gelince, bunun "daha ağaçta iken yaş hurmayı, kuru harma ile ölçekle satmak" olduğunu söyledi. Muhakale ise, ekinden cari bir alış-veriş, müzabene'ye benzer, ekinin ölçekle buğday mukabili satılmasıdır.
Kaynak: Buhari, Şürb 17, Müslim, Büyü 53, (1536); Tirmizi, Büyü' 55, (1290), 72, (1313); Ebu Davud, Büyü 24, (3374-3375); Nesai, Büyü 39, (7, 270).
Konu: Alım-Satım
237-) Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) muhakale, müzabene, muaveme ve muharebe suretiyle yapılan alış-verişleri yasakladı. -Ravi der ki: Muaveme, bir kaç yılı içine alan bir satıştır.- Keza, sünya'yı da yasakladı" Sünen müellifleri şu ziyadeyi kaydederler. "...bilinme durumu hariç"
Kaynak: Müslim, Büyû, 85 (1536).
Konu: Alım-Satım
241-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) diyor ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vela'nın alım-satımını ve hibe edilmesini yasakladı." Bazı alimler, hadisteki "...hibe edilmesini..." kısmının, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sözü olamıyacağını iddia etmiştir.
Kaynak: Buhari, Itk 10, Feraiz 21; Müslim, Itk 16, (1506); Ebu Davud, Feraiz 14, (2919); Tirmizi, Büyû' 20 (1236); Muvatta, Itk, 10 (2, 782); İbnu Mace, Feraiz 15, (2747); Nesai, Büyû 87, (7, 306).
Konu: Alım-Satım
243-) Hz. Cabir' (radıyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) "Suyun fazlasını satmayı yasaklamıştır."
Kaynak: Müslim, Musakat, 34 (1565); Nesai, Büyû 89, (307); İbnu Mace, Rühûn 18, (2477).
Konu: Alım-Satım
244-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın: "Ot satmak maksadıyla suyun fazlası satılmaz" dediğini rivayet etmiştir.
Kaynak: Buhari, Şürb 2, Hiyel 5; Müslim, Musakat 38, (1566); İbnu Mace, Rühûn 19, (2478).
Konu: Alım-Satım
245-) Nesai dışındaki beş kitapta geldiğine göre, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle emretmiştir: "Ota mani olmak maksadıyla suyun fazlasına mani olmayın."
Kaynak: Buhari, Müsakat 2, Hiyel 5; Müslim, Musakat 37, (1566); Muvatta, Akdiye 29, (2, 744); Ebu Davud, Büyû 62, (3473); Tirmizi, Büyû 24 (1272); İbnu Mace, Rühûn, 19, (2478).
Konu: Alım-Satım
251-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Cahiliye insanları, devenin etini, karnındakinin hamileliği vaktine satarlardı. "Karnındakinin hamileliği" devenin karnındakini doğurması, doğanın da büyüyüp hamile kalmasıdır. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu alış-verişi yasakladı." Buhari'nin bir rivayetinde "...sonra karnındaki de doğar" denir.
Kaynak: Buhari, Büyû 61, Menakıbu'l-Ensar 26, Selem 8; Müslim, Büyû 5-6, (1514); Tirmizi, Büyû 16, (1229); Ebu Davud, Büyû 24, (3370); Nesai, Büyû' 67, 68 (7, 293-294); İbnu Mace, Ticarat 24, (2197); Muvatta, Büyû 62, (2, 653-654).
Konu: Alım-Satım
253-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) erkek deveye (parayla) çekmeyi yasakladı."
Kaynak: Müslim, Müsakat 35, (1565); Nesai, Büyû 94, (7, 310).
Konu: Alım-Satım
256-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek alış-verişte aldatıldığını söyledi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "Alış-veriş yaptığın kimseye: Aldatmaca yok! de" buyurdu.
Kaynak: Buhari, Büyû 48, İstikraz 19, Husûmat 3, Hiyel 7; Müslim, Büyû 48, (1533); Ebu Davud, Büyû 68, (3500); Tirmizi, Büyû 28 (1250); Nesai, Büyû 51; Muvatta, Büyû 98.
Konu: Alım-Satım
260-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) çarşıda bir yiyecek yığınına rastlayınca elini yığına daldırıp çıkardı. Parmaklarına rutubet bulaştı. Adama: "Ey satıcı nedir bu?" diye çıkıştı. Adam: "Ey Allah'ın Resûlü, yağmur ıslattı, deyince: "Bu yaşlığı üste getirip, herkesin görmesini sağlıyamaz mıydın? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir" buyurdu.
Kaynak: Müslim, İman 164, (102); Tirmizi, Büyû 74, (1315); Ebu Davud, Büyû, 52, (3452); İbnu Mace, Ticarat, 36, (2224). Metin, Müslim'inkidir.
Konu: Alım-Satım
263-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Deve ve koyunun memelerinde süt bekletmeyin. Kim böyle sütü bekletilmiş bir sağmal hayvan satın almışsa sağdıktan sonra muhayyerdir, dilerse kabul eder, dilerse bir sa' miktarında kuru hurma da vererek iade eder."
Kaynak: Buhari, Büyû 64; Müslim, Büyû 11, (1524); Ebu Davud, Büyû 48, (3443, 3444, 3446); Nesai, Büyû 14, (7, 253-254); Muvatta, Büyû 96, (2, 683); Tirmizi, 29, (1251-1252).
Konu: Alım-Satım
268-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurdular ki: "(Alıcı olmadığınız halde, fiyatları kızıştırmak için) müşteri ile satıcının aralarına girmeyin."
Kaynak: Buhari, Büyû 58; Müslim, Büyû 11, (1515), Nikah 52 (1413); Ebu Davud, Büyû 46, (3438); Tirmizi, Büyû 65, (1304); Nesai, Büyû 21 (7, 1259); İbnu Mace, Ticarat 14, (2174).
Konu: Alım-Satım
269-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) diyor ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) müşteri kızıştırmayı yasakladı". İmam Malik şu ilavede bulunur: "Kızıştırma (necş): Aslında alıcı olmadığın halde, (araya girerek) mala değerinden fazla fiyat vermendir. Böylece (gerçekten almak isteyen) bir başkası, seni takiben mala daha fazla fiyat vererek aldanır."
Kaynak: Buhari, Büyû 60; Müslim, Büyû 13, (1216); Muvatta, Büyû 97, (2, 684); İbnu Mace, Ticarat 14 (2173); Nesai, Büyû 16, 17, 21. (7, 258).
Konu: Alım-Satım
275-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte gazveye katıldım. Ben su taşımada kullandığımız devemizin üzerinde giderken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana kavuştu. Devem yorgundu ve bu yüzden gerilerden yürüyordu. Durumu görünce Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de geride kalarak deveyi sürdü ve ona dua buyurdu. Bunun üzerine bütün develerin önünden gitmeye başladı. Bana: "Deveni nasıl görüyorsun?" diye sordu. "Çok iyi görüyorum, bereketiniz değdi" dedim. "Onu bana satar mısın?" buyurdu. Ben utandım, bundan başka su taşıyan devemiz yoktu. Yine de "evet" dedim ve Medine'ye varıncaya kadar sırtı benim olmak şartıyla deveyi kendilerine sattım. Ona: "Ey Allah'ın Rasûlü yeni evliyim" diyerek izin istedim. Bana izin verdiler. Bunun üzerine, Medine'ye gelince beni dayım karşıladı. Deveden sordu. Deve ile ilgili yaptıklarımı anlatınca beni ayıpladı. İzin istediğim sırada Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bakire ile mi, dulla mı evlendin?" diye sormuştu. Ben "dul biriyle" dedim. "Niye bakire ile değil, o seninle sen de onunla şakalaşırdınız" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, babam vefat etti. Bir çok kız kardeşim var, hepsi de küçük. Onlarla aynı yaşta, onların terbiyeleriyle meşgul olamayacak, onlara bakamıyacak çok genç biriyle evlenmeyi uygun bulmadım. Bu sebeple onlara bakıp terbiyelerini yapacak birdulla evlendim" dedim." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince deveyi vermek üzere yanlarına gittim. Bana parasını verdi ve deveyi de iade etti."
Kaynak: Buhari, Cihad 49, 113, Mesacid 59, Büyû 34, İstikraz 1, 7, Mezalim 26, Daavat 53; Müslim, Müsakat 109, (710), Rida 54, (710); Tirmizi, Nikah 13, (1100), Büyû 30, (1253); Nesai; Ebu Davud, Ticarat 71, (3505); İbnu Mace, Ticarat 29, (2205).
Konu: Alım-Satım
276-) Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Deveyi bana bir okiyye'ye sat" dedi. Ben: "Hayır" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ısrar ederek: "Onu bana bir okiyye'ye sat" dedi ben de sattım fakat evime kavuşuncaya kadar binme şartını koştum. Medine'ye gelince, teslim etmek üzere deveyi Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirdim. Bana parasını hemen ödedi. Ben oradan ayrıldım. Arkamdan birini göndererek: "Esasen senin devene müşteri değilim, sen deveni geri al artık, o yine senin olsun" dedi. Bir diğer rivayette: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hayvanın sırtını Medine'ye kadar bana iade etti" denir. Bir diğer rivayette: "Medine'ye kadar sırtı senin" denir. Bir diğer rivayette: "...Medine'ye kadar sırtını şart kıldı" ifadesi vardır. Buhari der ki: "Şart kılma ifadesi rivayetlerin çoğunda yer alır. Sahih olan da budur." Bir diğer rivayette: "Deveyi, dört dinara (sattım)" denir. Bu, dinarın on dirhem hesabından bir okiyye yapar. Diğer bir rivayette "Bir okiyye altın'a" denir. Diğer bir rivayette "ikiyüz dirheme" denir. Bir diğer rivayette "dört okiyye'ye" denir. Bir diğer rivayette "Yirmi dinara" denir. Bir diğer rivayette: "Medine'ye geldiğim zaman dikkatli ol hanımın hayızlı olabilir" buyurdu. Bu rivayette "Akşam vakti Medine'ye geldim. Mescide uğradım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı orada mescidin kapısında buldum. Bana "Şimdi mi geldin?" diye sordu. "Evet!" dedim. Bana: "Deveni bırak, içeri gir, iki rek'at namaz kıl!" buyurdu. Ben hemen girdim, namaz kıldım ve döndüm. Hz. Bilal'e emrederek bana bir okiyye tartmasını söyledi. Bilal derhal tarttı ve biraz da fazla koydu" denir. Bir diğer rivayette Cabir (radıyallahu anh) der ki: "(Evimize) girmek için gittiğim zaman, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle uyardı: "Biraz ağır olun, evlere geceleyin girelim. Böylece, saçı başı dağınık olanlar taranır, gurbette kocası olanlar etek traşı olurlar."
Kaynak: Buhari, Müslim, Tirmizi
Konu: Alım-Satım
277-) Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "-Bana şu deveyi sat" buyurdu. Ben: "-Hayır satmam, size bağışlıyorum, deve sizin olsun ey Allah'ın Resûlü" dedim. "-Olmaz, bağış kabûl etmem, sat onu bana" buyurdu. Ben: "-Öyleyse, dedim, bir adama bir okiyye miktarında altın borcum var, ona mukabil deveyi size sattım" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "-Aldım onu, ancak sen yükünü Medine'ye kadar onun üzerinde götür" dedi. Medine'ye gelince, Hz. Bilal (radıyallahu anh)'e: "-Cabir'e bir okiyye altın ver, biraz da fazla olsun" emretti. Bilal bu söz üzerine bir kirat fazla tarttı. Kendi kendime: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bana verdiği fazla miktarı yanımdan hiç ayırmayacağım" dedim. Harra harbinde, Şamlılar tarafından yağma edilinceye kadar, kesemin dibinde duruyordu."
Kaynak: Müslim
Konu: Alım-Satım
278-) Yine Müslim'den gelen bir başka rivayet şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana, deveyi şu, şu bedele sat, Allah da seni mağfiret buyursun, olmaz mı?" dedi. Ben cevaben: "elbette, o sizin olsun" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir taraftan miktarı artırmaya devam ediyor bir taraftan da: "Allah Teala sana mağfiret buyursun" diyordu. Bu sözü üç kere tekrar etti."
Kaynak: Müslim
Konu: Alım-Satım
280-) Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin anlattığına göre: "Berire, mukatebe borcunu ödeme hususunda yardımcı olması için kendisine (Hz. Aişe'ye) uğramıştı. O ana kadar borcundan herhangi bir şey ödememiş bulunuyordu. Hz. Aişe, Berire'ye "Ailene dön, senin mukatebe borcunu ödememi istiyorlarsa bir şartla yaparım: Senin üzerindeki vela hakkı bana geçmeli" dedi. Berire dönüp, ailesine durumu anlattı. Onlar kabul etmediler ve: "Sana bir iyilik yapmak isterse yapsın, karışmayız, ancak vela'n bize aittir" dediler. Hz. Aişe (radıyallahu anha) bunun üzerine, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e arzetti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Sen satın al, sonra da azad et. Vela hakkı, azad edene aittir" buyurdu. Bunu söyledikten sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ayağa kalkarak şu hitabede bulundu: "İnsanlara ne oluyor ki, alış-verişlerinde Kitabullah'ta bulunmayan şartları koşuyorlar? Kitabullah'ta olmayan bir şart koşana bu helal olmaz. Böyle biri yüz şart da koşacak olsa, Allah'ın şartı daha doğru, daha sağlamdır."
Kaynak: Buhari, Mesacid 70, Zekat 61, Büyû 67, 73, Itk 10, Hibe 7,Talak 16 ; Müslim, Itk 5, (1504); Muvatta, Itk 17, (2, 780); Ebu Davud, Itk 2, (3929-3930); Nesai, 85, 86 (7, 300); Tirmizi, Büyû 33, (1256), Vevaya 7, (2125); İbnu Mace, Itk 3, (2521).
Konu: Alım-Satım
282-) Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) iki giyim ve iki de alış-veriş tarzını yasakladı. Yasaklanan satış tarzları: Mülamese ve münabezedir. Mülamese, diğerinin elbisesine gündüz veya gece, eliyle sadece değmesi, elbiseyi altüst ederek iyice görmemesi (ve bu kadarla satış akdinin tamamlanmasıdır). Münabeze ise, kişinin elbisesini öbürüne atması, öbürünün de kendi elbisesini ona atması ve bu atışmanın da, elbiseye bakıp razı olmadan satış sayılmasıdır. Yasaklanan iki giyinmeden biri, iştimalu's-samma'dır; bu da kişinin elbisesini omuzlarından biri üzerine koyup, sarınması, diğer giyinme omuzunu açıkta elbisesiz bırakmasıdır. Yasaklanan diğer giyinme tarzı ihtiba'dır. Bu da oturmakta olan bir kimsenin elbisesine sarınması, bu esnada fercini örten başka bir şey olmamasıdır."
Kaynak: Buhari, Libas 20, 21, Salat 10, Savm 66, Büyû 62, 63, İsti'zan 42; Müslim, Büyû 3, (1512); Ebu Davud, Büyû 25, (3377-3378); Nesai, Büyû25, (7, 260-261); İbnu Mace, Ticarat 12, (2170).
Konu: Alım-Satım
284-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bey'u'l-garar ve bey'u'l-hasatı yasakladı."
Kaynak: Müslim, Büyû 4, (513); Ebu Davud, Büyû 25, (3376); Tirmizi, Büyû 17, (1230); Nesai, Büyû 27 (7, 262); İbnu Mace, Ticarat 23, (2194).
Konu: Alım-Satım
286-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Köylü adına şehirli satış yapmasın" dedi ve ilave etti: "Bırakın insanları, Allah birinin sebebiyle diğerini rızıklandırsın" buyurdu."
Kaynak: Buhari, Büyû 58, 64, 67, 69, 70, 71, İcare 14, Şurû 8; Müslim, Büyû 11, 12, 18-21, (1515, 1520-1523); Nesai, Büyû 17, (7, 256); İbnu Mace, Ticarat 15, (2176); Muvatta, Büyû 96, (2, 683).
Konu: Alım-Satım
287-) Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten gelen bir başka rivayette şu şekilde ifade edilmiştir: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ana baba bir kardeş bile olsa şehirlinin köylü adına satış yapmasını menetti."
Kaynak: Buhari, büyû 68, Müslim, Büyû 19, (1521); Nesai, Büyû 18, (7, 256); İbnu Mace, Ticarat 15, (2177).
Konu: Alım-Satım
290-) İbnu Ömer'den gelen bir başka rivayette: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) satıcının malını övmesini ve daha pazara varmadan malın yolda satın alınmasını veya şehirlinin köylü adına satış yapmasını yasakladı" buyrulur. Bir başka rivayette de sadece "malın daha pazara varmadan satın alınmasını yasakladı" denmektedir.
Kaynak: Buhari, Büyû 71; Müslim, Büyû 15, (1518); Ebu Davud, İcare 45 (3436); Nesai, Büyû 18, (7, 257); İbnu Mace, Ticarat 16, (2179).
Konu: Alım-Satım
292-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), celeb malın pazara gelmeden önce karşılanmasını yasakladı. Kim onu yolda karşılar ve satın alırsa, malın sahibi pazara gelince muhayyerdir (satıştan vazgeçebilir).
Kaynak: Buhari, Büyû 71; Müslim, Büyû 17, (1519); Tirmizi, Büyû 12, (1221); Nesai, Büyû 18, (7, 257); Ebu Davud, Büyû 45, (3437). Kaydedilen metin, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud'daki metinlerin aynısıdır.
Konu: Alım-Satım
296-) İbnu Ömer (radıyallahu anh)'in anlattığı üzere Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "Birinizin satışı üzerine başkanız satış yapmasın."
Kaynak: Buhari, Büyû 58, 64, 70, 71; Müslim, Nikah 49, (1412); Ebu Davud, Nikah 17, (2080); Tirmizi, Nikah 38 (1134), Büyû 57, (1292); Nesai, Büyû 17, 20, 21, (7, 258); İbnu Mace, Ticarat 13, (2171); Muvatta, Büyû 95, 96, (2, 683).
Konu: Alım-Satım
298-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şehirlinin köylü adına alış-veriş yapmasını, alıcı olmadığı halde alıcı imiş gibi görünüp yüksek fiyat vererek fiyat artırmayı, iki kimsenin başlattığı alış-veriş muamelesi kesinlik kazanıp tamamlanmadan bir başkasının aynı mal üzerinde alış-verişe girişmesini, bir kız istetilmiş iken ona talib olmayı, bir kadının, -kız kardeşinin kabındakini almak için- kocasına onu boşamasını taleb etmesini yasakladı." Bir başka rivayette: "...Kardeşinin satışı (kesinleşmeden araya girip fiyatını) artırmasın" şeklindedir. Bir başka rivayette: "...Kişi kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın."
Kaynak: Buhari, Büyû 58, 70, 71, Şurut 8, 11; Müslim, Nikah 38, 39, 51, 52, (1408-1413), Büyû 9, 12, (1515); Tirmizi, Talak 14, (1190); Nesai, Nikah 20, (6, 71), Büyû 19, 21, (7, 258-259); Ebu Davud, Nikah 2, (2176), 18, (2080); Muvatta, Büyû 45, (2, 683).
Konu: Alım-Satım
302-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) miktarı bilinmeyen kuru hurma yığınını, miktarı belli kuru hurma ile satmayı yasakladı.
Kaynak: Müslim, Büyû 42, (1530); Nesai, Büyû 37, 38, (2, 269, 270).
Konu: Alım-Satım
307-) İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ribayı (faizi) yiyene de, yedirene de lanet etti." Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetlerinde şu ziyade vardır: "(Faiz muamelesine) şahitlik edenlere de bu muameleyi yazana da..."
Kaynak: Müslim, Müsakat 25, (1579); Ebu Davud, Büyû 4, (3333); Tirmizi, Büyû 2, (1206); İbnu Mace, Ticarat 58, (2277).
Konu: Alım-Satım
310-) Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Altın altınla peşin olmazsa ribadır. Buğday buğdayla peşin satılmazsa ribadır. Arpa arpayla peşin satılmazsa ribadır. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa ribadır." Yukarıdaki metin Sahiheyn'in metnidir. Buhari'nin bir rivayetinde, "verik (yani basılmış dirhem) verikle, altın altınla..." şeklinde gelmiştir.
Kaynak: Buhari, Büyû 54, 74, 76; Müslim, Musakat 79, (1586); Ebu Davud, Büyû 12, (3348); İbnu Mace, Ticarat 50, (2160), (2259); Muvatta, Büyû 38, (2, 636-637); Tirmizi, Büyû 24 (1243); Nesai, Büyû 41, (7, 273).
Konu: Alım-Satım
311-) Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında bize bayağı hurma veriliyordu. Bu muhtelif cins kuru hurmanın bir karışımı idi. Bu bayağı hurmanın iki ölçeğini bir ölçek iyi hurma mukabilinde satıyorduk. Bu tarz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in kulağına ulaşınca şöyle buyurdu: "İki ölçek hurmaya bir ölçek hurma, iki ölçek buğdaya bir ölçek buğday iki dirheme bir dirhem olmaz."
Kaynak: Buhari, Büyû 21; Müslim, Müsakat 98, (1594, 1595, 1596); Tirmizi, Büyû 23, (1241); Nesai, Büyû 41, 50, (17, 271, 272, 273); Muvatta, 32, (2, 632).
Konu: Alım-Satım
312-) Bir rivayette de şöyle gelmiştir: "Hz. Bilal (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a (iyi cins bir hurma olan) berni hurması getirmişti. "Bu nereden?" diye sordu. Bilal (radıyallahu anh): Bizde adi hurma vardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yemisi için ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek satın aldık, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Eyvah! Bu ribanın ta kendisi, eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma. Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat. Sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al" dedi.
Kaynak: Buhari, Vekalet 11; Müslim, Müsakat 96, (1594); Nesai, Büyû 41, (7, 271-272).Müslim, Müsakat 101, (1596).
Konu: Alım-Satım
314-) Müslim'in bir diğer rivayeti şöyledir: "Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurma ile, tuz tuzla başbaşa misliyle, peşin olarak satılır. Kim artırır veya artırılmasını taleb ederse ribaya girmiştir. Bu işte alan da veren de birdir." Yine Müslim'de Ebu Hüreyre'nin bir rivayetinde "...cinsleri farklı ise müstesna" denir.
Kaynak: Müslim, Müsakat 82, (1584).
Konu: Alım-Satım
315-) Ubadetu'bnu Samit (radıyallahu anh)'ten gelen bir başka rivayette (şu ziyade) ifade edilmiştir: "...Bu çeşitler farklı olduğu takdirde peşin ise dilediğiniz gibi satın." Bu hadisi, Buhari hariç , Beş Kitap rivayet etmiştir.
Kaynak: Müslim, Müsakat 81, (1587); Ebu Davud, Büyû 12, (3349-3350); Tirmizi, Büyû 23, (1240); Nesai, Büyû 43, 44, (7, 274, 275, 276, 277, 278); İbnu Mace, Ticarat 48, (2254).
Konu: Alım-Satım
316-) Ebu'l-Minhal anlatıyor: "Zeyd İbnu Erkam ve el-Bera İbnu Azib (radıyallahu anh)'e sarf'tan (yani altınla gümüşü cinsi cinsine satmaktan) sordum. İkisi de şu cevabı verdi: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) altının gümüş mukabilinde veresiye satılmasını yasakladı."
Kaynak: Buhari, Büyû 80, 8, Şirket 10, Menakıbu'l-Ensar 50; Müslim, Müsakat 87, (1589); Nesai, Büyû 49, (7, 280).
Konu: Alım-Satım
317-) Fadale İbnu Ubeyd (radıyallahu anh) buyuruyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a Hayber'de bulunduğu sırada altın ve boncuklarla yapılmış bir gerdanlık getirildi. Bu satılık ganimet mallarındandı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) altınların boncuklardan ayrılmasını emretti. Derhal gerdanlığın altın kısmı ile boncuk kısmı birbirinden ayrıldı. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Altın, altına mukabil, tartısı tartısına satılsın" buyurdular.
Kaynak: Buhari hariç Beş Kitap tahric etti. Müslim, Müsakat 89, (1591); Tirmizi, Büyû 32, (1255); Ebu Davud, Büyû 13, (3351-3353); Nesai, Büyû 48, (7-279).
Konu: Alım-Satım
318-) Müslim'de gelen diğer bir rivayette Haneş es-San'ani der ki: "Biz Fadale ile bir gazvede beraberdik. Derken bana ve arkadaşlarıma ganimetten bir gerdanlık isabet etti. Gerdanlık altın, gümüş ve kıymetli taşlardan yapılmıştı. Ben bunu satın almak isteyerek, Fadale'ye sordum. Bana şöyle cevap verdi: Bunun altınını ayır, bir kafeye koy. Kendi altınını da bir kefeye koy. Sonra sakın misli mislinden fazla birşey alma! Zira ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ederse sakın misli mislinden fazla bir şey almasın."
Kaynak: Müslim
Konu: Alım-Satım
319-) Ebu Bekre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), gümüşün gümüşe başa baş olmayan satışını yasakladı. Bize altın mukabilinde dilediğimiz şekilde gümüş ve gümüş mukabilinde dilediğimiz şekilde altın satın almayı emretti." Müslim'in ziyadesinde "...Bir adam "peşin mi?" diye sordu. Ebu Bekre: "Ben böyle işittim" cevabını verdi. Sahiheyn ve Nesai rivayet etmiştir.
Kaynak: Buhari, Büyû 81, 77; Müslim, Müsakat, 88, (1590); Nesai, Büyû, 50 (7, 280-281).
Konu: Alım-Satım
323-) Üsame İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Riba veresiyededir" buyurdu. Diğer bir rivayette: "Peşin alış-verişlerde (cinsler farklı ise fazlalık sebebiyle) riba olmaz" buyurulmuştur.
Kaynak: Buhari, Büyû 40; Müslim, Büyû 102, (1596); Nesai, Büyû 50, (7, 281).
Konu: Alım-Satım
326-) Ma'mer İbnu Abdillah İbni Nafi (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, kölesine, bir sa' buğday vererek pazara yollar ve: "Bunu sat, parasıyla arpa satınal" der. Köle gider. Onu vererek bir Sa'dan bir miktar fazla arpa satın alır. Köle dönünce, Ma'mer (radıyallahu anh) ona "Niye böyle yaptın? Çabuk git ve geri ver. Misli misline denk al. Zira ben, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı işittim, şöyle diyordu: "Yiyecek, yiyecekle misli misline denk olmalıdır." O zaman yiyeceğimiz arpa idi. Kendisine: "Ama bu arpa onun misli değildir" dendi ise de: "Ben arpanın buğdaya benzemesinden korkarım" cevabını verdi. "
Kaynak: Müslim, Müsakat 93, (1592).
Konu: Alım-Satım
330-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir köle gelerek Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hicret etmek üzere biat etti, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onun köle olduğunu sezemedi. Arkadan efendisi onu aramaya geldi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Onu bana sat" buyurdu ve köleyi iki siyah köle mukabilinde satın aldı."
Kaynak: Müslim, Musakat 123, (1602); Tirmizi, Siyer 36, (1596); Ebu Davud, Büyû 17, (3358); Nesai Bey'a 66, (7, 292-293); İbnu Mace, Cihad 41.
Konu: Alım-Satım
343-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış-veriş yapanlar, birbirlerinden ayrılmadıkça (akdi bozmakta) muhayyerdirler. Veya alış-veriş yapanlardan biri diğerine "muhayyersin" demişse yine muhayyerdir." Ravi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın belki de "Alış-veriş yapanlardan biri "muhayyerlik şartı üzere olsun demişse" şeklinde buyurmuş olacağında şüphe etmektedir."
Kaynak: Buhari, Büyû 42, 43, 44, 46; Müslim, Büyû 45, 47, (1531); Tirmizi, Büyû 26, (1246); Ebu Davud, Büyû 53, (3454); Nesai, Büyû 9, (7, 248); Muvatta, Büyû 79, (2, 671); İbnu Mace, Ticarat 17, (2181).
Konu: Alım-Satım
344-) Sahiheyn'de gelen bir rivayette şöyle buyurulmuştur: "İki kişi alış-verişte bulununca, onlar ayrılmadıkça, veya biri diğerini muhayyer bırakmadıkça her ikisi de muhayyerdir. Biri diğerini muhayyer bırakır da bu şartla alış-veriş yaparlarsa artık akit kesinleşmiştir. Alış-verişi yaptıktan sonra ayrılırlaer da ikisinden biri satıştan vazgeçmezse yine satış kesinleşmiştir."
Kaynak: Buhari, Büyû 45; Müslim, Büyû 44, (1531).
Konu: Alım-Satım
345-) Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle buyurulmuştur: "Alış-veriş yapan herhangi iki kişi arasında , birbirlerinden ayrılmadıkça akit kesinleşmiş olmaz. Ancak muhayyerlik şartıyla yapılan satış müstesna!"
Kaynak: Müslim, Büyû 46, (1531).
Konu: Alım-Satım
346-) Müslim'in bir diğer rivayetinde Nafi der ki: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) bir kimse ile alış-veriş yapınca bu satışın bozulmasını istemedi mi kalkar biraz yürür, sonra geri dönerdi."
Kaynak: Müslim, Büyû 45, (1531).
Konu: Alım-Satım
348-) Hakim İbnu Hizam (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış-veriş yapanlar birbirlerinden ayrılıncaya kadar muhayyerdirler. Eğer doğru söyler ve (her şeyi) beyan ederlerse bu alış-verişleri her ikisi hakkında da mübarek kılınır. Gerçeği gizlerler ve yalan söylerlerse, alış-verişlerinin bereketi kalmaz."
Kaynak: Buhari, Büyû 19, 22, 42, 44, 46; Müslim, Büyû 47, (1532); Ebû Davud, Büyü 53, (3459); Tirmizi, Büyü 26, (1246); Nesai, Büyü 8, 57, 244).
Konu: Alım-Satım
354-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) taksim edilmedikçe her (akar) malda şuf'a hakkı bulunduğuna hükmetti. Araya sınırlar konup, yollar tayin edilince şuf'a hakkı kalkar." Bu hadisi Beş Kitap da tahric etmiştir. Müslim'deki metin şöyledir: "Henüz taksim edilmemiş arazi, mesken, bahçe gibi (akar nevinden) her ortaklıkta şuf'a hakkı vardır. (Ortaklarından birinin) ortağına haber vermeden satması helal olmaz. Satmadan önce haber verir, ortağı satın alır veya terkeder. Ortağına haber vermeden satarsa, ortağı bu mala (aynı fiyat karşılığında) hak sahibi olur."
Kaynak: Buhari, Şuf'a 1, Büyü 96, 97, Hiyel 14, Şirket 8-9; Müslim, Müsakat 134 (1608); Nesai, Büyü 108, 109 (7, 301); Ebu Davud, Büyü 73, (3513, 3514); Tirmizi, Ahkam 33, (1370).
Konu: Alım-Satım
361-) İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye geldiğinde Medineliler, bir yıllık, iki yıllık hurma mahsulünü peşinen satarlardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Hurmayı kim önceden satarsa ölçüsünü, tartısını belirterek, vadesini tayin ederek satsın" buyurdu. Bunu Beş Kitap tahric etmiştir. Buhari ve Ebu Davud'da gelen diğer rivayetlerde aynısı ifade edilmiş ve şöyle bir farklılığa yer verilmiştir: "...iki ve üç yıllık..."
Kaynak: Buhari, Selem 1, 2, 7; Müslim, Müsakat 127, 128, (1604); Ebu Davud, Büyü 57, (3463); Tirmizi, Büyü 68, (1311); Nesai, Büyü 6, 3 (7, 290); İbnu Mace, Ticarat 59, (2280).
Konu: Alım-Satım
366-) İbnu Abbas'dan da böyle bir rivayet yapılmıştır. Rivayetinde der ki: "...Ondan yeninceye, tartılıncaya kadar. Ben "Tartılması da nedir?" diye sordum. Yanında bulunan bir zat: "Miktarı göz kararı ile kabaca takdir edilebilinceye kadar" diye açıkladı."
Kaynak: Buhari, Selem 3, 4; Müslim, Büyü 55, (1537).
Konu: Alım-Satım
371-) İbnu'l-Müseyyeb anlatıyor: "Ma'mer İbnu Ebi Ma'mer -ki İbnu Abdillah da denir ve Benu Adiyy İbnu Ka'b'dan biridir- dedi ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "İhtikar yapan hatakar olmuştur." Said İbnu'l-Müseyyeb'e: "Ama sen de ihtikar yapıyorsun" dendi de: "Bu hadisi rivayet eden Ma'mer de ihtikar yapıyordu" diye cevap verdi."
Kaynak: Müslim, Müsakat 129, (1605); Ebu Davud, Büyü 49, (3447); Tirmizi, Büyü 40 (1267).
Konu: Alım-Satım
387-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o haric (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burda da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."
Kaynak: Buhari, Büyü 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyü 77, (1543); Muvatta, Büyü 9 (2, 617); Tirmizi, Büyü 25, (1244); Ebu Davud, İcare 44, (3433, 4434); Nesai, Büyü 75, (7, 296).
Konu: Alım-Satım
388-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir din kardeşine yemiş satsan sonra da buna bir afet gelse, ondan bir şey alman sana helal olmaz. Kardeşinin malını hakkın olmadığı halde nasıl alırsın?" Bir başka rivayette: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) afetle gelen zararın hesaptan düşülmesini emretti" demiştir.
Kaynak: Müslim, Müsakat 14, (1554); Ebu Davud, İcare 24, (3574), 60, (3470).
Konu: Alım-Satım
389-) Ahnef İbnu Kays anlatıyor: "Ben Kureys'ten bir grubla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr (radıyallahu anh) geçti. Şöyle diyordu: "-Mal biriktirenleri, cehennem ateşinde kızdırılan taşlarla müjdele. Bu kızgın taşlar onların her birinin memelerinin uçlarına konacak, ta kürek kemiklerinden çıkacak; kürek kemiklerine konacak, ta meme uçlarından çıkacak. (Böylece) çalkalanıp duracaklar" dedi. Bu konuşmayı dinleyenler başlarını indirdiler. Onlardan hiçbirinin bu adama cevap verdiğini görmedim. Bunun üzerine adam dönüp gitti. Ben de peşinden onu takip ettim. Nihayet bir direğin dibine oturdu. -Bu adamların, senin kendisine söylediklerinden hoşlanmadıklarını görüyorum, dedim. Şu cevabı verdi: -Bunların hakikaten hiçbir şeye aklı ermiyor. Dostum Ebu'l-Kasım (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde beni çağırdı. Yanına varınca bana: -Uhud'u görüyormusun? dedi. -Evet görüyorum dedim. Bunun üzerine: -Bunun kadar altınım olmasını istemem, (olsaydı) üç dinar müstesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr (radıyallahu anh) önceki sözünü te'kiden: -Bu (Kureyşliler var ya) dünyayı topluyorlar hiçbir şeye akılları ermiyor, dedi. Ben: -Seninle bu Kureyşli kardeşlerinin arasında ne var ki, onların yanına uğramıyor, onlardan birşey almıyorsun? dedim. Ebu Zerr: -Hayır! Rabbine yemin ederim, taa Allah ve Resûlüne kavuşuncaya kadar ben onlardanne dünyalık isterim ne de kendilerine din namına bir şey sorarım, dedi. Ben tekrar: -Şu ihsan meselesi hakkında ne dersin? dedim. -Sen onu al. Çünkü, bugün onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karşılığında yapılırsa, bırak alma, dedi.
Kaynak: Buhari, Zekat 4; Müslim, Zekat 34. (992).
Konu: İyilik
390-) Bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber yürüyordum. O, Uhud dağına bakıyordu. Bir ara: "Evimde üç gece kalacak altınım olsun istemem. Ancak üzerimdeki bir borç sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanın da Allah'ın kullarına şöyle şöyle dağıtılmasını emrederdim" dedi ve elleriyle önüne, sağına soluna dağıtma işareti yaptı".
Kaynak: Buhari, Zekat 4; İstikraz 3, Bed'u'l-Halk 6; İsti'zan 30, Rikak 13, 14; Müslim, Zekat 34 (992).
Konu: İyilik
391-) Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Kabe'nin gölgesinde otururken yanına geldim. Beni görünce: "Kabe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu. Ben: -Ey Allah'ın Resûlü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Buyurdu ki: -"Onlar malca çok olanlardır. Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını göstererek- şöyle şöyle bol bol vermelerini emredenler müstesna" dedi ve hemen ilave etti: -"Böyleleri ne kadar az! Şunu bilin ki, devesi, sığırı, davarı olup da zekatını vermeyen her insan kıyamet günü, o malları, mümkün olan en iri ve en semiz şekilde karşısına çıkıp, sırayla boynuzlarıyla toslayacak, ayaklarıyla çiğneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapınca birinci tekrar başlayacak. Bu hal, insanlar arasındaki hüküm bitinceye kadar devam edecek."
Kaynak: Müslim, Zekat, 301, (590); Buhari, Eyman 3, Zekat 43; Tirmizi, Zekat 1, (617); Nesai, Zekat 2, (5, 10-11).
Konu: İyilik
396-) Abdullah İbnu'ş-Şihhir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Elhahümü't-tekasür sûresini okurken yanına geldim. Bana: "İnsanoğlu malım malım der. Halbuki ademoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında tasadduk edip gönderdiğinden başka kendisinin olan neyi var? (Gerisini ölümle terkeder ve insanlara bırakır."
Kaynak: Müslim, Zühd 3, 4, (2958); Nesai, Vesaya 1 (6, 238); Tirmizi, Tefsir, Tekasür, (3351).
Konu: Cimrilik
402-) Kays İbnu Ebi Hazım (radıyallahu anh) anlatıyor: "Habbab İbnu'l-Eret (radıyallahu anh)'e geçmiş olsun ziyaretine geldik. Karnına tam yedi yerden dağ vurmuştu. Bize: "Bizden önce gelip geçen arkadaşlarımız varya, dünya onların sevaplarından hiçbir şey noksanlaştırmadı. Biz ise onlardan sonra öyle dünyalığa erdik ki, koruyacak yer bulamayarak toprağa (bina inşaatına) yatırdık. Halbuki sıkıntılı dönemde, (öyle anlar oldu ki) eğer Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yasaklamasaydı, ölmeyi temenni edecektik" dedi. Bir başka gelişlerimizde, Habbab'ı kendine ait bir duvarı inşa ederken görmüştük de şöyle buyurmuştu: "Müslüman harcadığı her şey için sevaba erer, ancak şu inşaat işi hariç."
Kaynak: Buhari, Marda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Müslim, zikr 12, (2681); Nesai, Cenaiz 2, (4, 3-4).
Konu: Bina
407-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yol hususunda ihtilaf ederseniz genişliğini yedi zira' yapın."
Kaynak: Buhari, Mezalim 29; Müslim, müsakat 243, (1613); Tirmizi, Ahkam 20, (1355); Ebu Davud, Akdiye 31, (3633), İbnu Mace, Ahkam 16, (2338).
Konu: Bina
412-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar"
Kaynak: Ebu Davud, Salat 349, 1455. H; Tirmizi, Kıra'at 3, 2946 H.; Müslim, Zikir 38, 2699 H; İbnu Mace, Mukkaddime 17, 225.
Konu: Tefsir
413-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Sizden kim evine döndüğü zaman üç adet gebe, iri, semiz deve bulmayı istemez?" diye sordu. "Hepimiz isteriz" diye cevap verdik. "Öyle ise, buyurdu, kim namazda üç ayet okusa bu ona, üç iri ve semiz deveden daha hayırlıdır"
Kaynak: Müslim, Salatu'l-Müsafirin, 250 (802).
Konu: Tefsir
414-) Ukbetu'bnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Suffa'da iken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (dışarı) çıkarak: "Hanginiz hergün hiç günah işlemeden ve akrabalık bağlarını da bozmadan Buthan'a veya Akik'e gidip oradan (zahmete ve masrafa girmeden) iki adet iri hörgüçlü dişi deve tutup getirmeyi ister?" diye sordu. Biz: "Ey Allah'ın Resûlü bunu hepimiz isteriz" dedik. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "-O halde birinizin mescide gidip orada Allah'ın kitabından iki ayeti öğrenmesi veya okuması, kendisi için iki deveden daha hayırlıdır. Üç ayet onun için üç deveden, dört ayet onun için dört deveden ve okunacak ayetler kendi sayılarınca deveden daha hayırlıdır" buyurdular."
Kaynak: Müslim, Salatû'l-Müsafirin 251; Ebu Davud, Salat 349, 1456.
Konu: Tefsir
416-) Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'i (güzel bir sesle açıktan okuyan bir peygambere kulak ver(ip sevabı bol kıl)diği kadar hiçbir şeye kulak ver(ip mükafaat ihsan et)memiştir."
Kaynak: Buhari, Tevhid 32, 52, Fedailu'l-Kur'an 19; Müslim, Müsafirin 232, 233, 234, Ebu Davud, Vitr 20; Tirmizi, Sevabu'l Kur'an 17; Nesai, İftitah 83; İbnu Mace, İkamet 176, (1340).
Konu: Tefsir
425-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: "Kur'an'da mahir olan (hıfzını ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen kerim ve muti meleklerle beraber olacaktır. Kur'an'ı kekeleyerek zorlukla okuyana iki sevap vardır."
Kaynak: Buhari, Tevhid 52; Müslim, Müsafirin 244; Ebu Davud, Vitr 14, (1454); Tirmizi, Sevabu'l-Kuran 13 (2906); İbnu Mace, Edeb 52, (2779).
Konu: Tefsir
426-) Üseyd İbnu Hudayr (radıyallahu anh)'ın anlattığına göre: "Geceleyin, (hurma harmanında iken) Kur'an'dan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakınında da atı bağlı idi. Birden bire atı şahlandı. Bunun üzerine sükût ederek okumayı bıraktı. At da sükûnete geldi. Üseyd tekrar okumaya başlayınca at yine şahlandı. Üseyd yine sükût edince at da sükûnete erdi. Az sonra yine okumaya başlayınca at da şahlanmaya başladı. Oğlu Yahya, ata yakındı. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklaştırmak için yanına gitti. Bir ara başını göğe kaldırınca bir de ne görsün! Gökte şemsiye gibi bir şey ve içerisinde kandilimsi nesneler var. Sabah olunca koşup gördüklerini Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattı. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "O gördüklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayır!" cevabı üzerine açıkladı: "Onlar melaike idi. Senin sesine gelmişlerdi. Öyle ki, sabahleyin herkes onları seyredebilecekti, çünkü halktan gizlenmiyeceklerdi."
Kaynak: Buhari, Fedailu'l-Kur'an 15; Müslim, Müsafirin 242, (796).
Konu: Tefsir
427-) el-Bera (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelip vak'ayı anlattı. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekinet idi, Kur'an için inmişti."
Kaynak: Buhari, Fedailu'l-Kur'an 11; Müslim, Müsafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 6, 2887.H.
Konu: Tefsir
428-) Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an okuyan mü'minin misali portakal gibidir. Kokusu güzel tadı hoştur. Kur'an okumayan mü'minin misali hurma gibidir. Tadı hoştur fakat kokusu yoktur. Kur'an-ı okuyan facir misali reyhan otu gibidir. Kokusu güzeldir, tadı acıdır. Kur'an okumayan facirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadı acıdır, kokusu da yoktur."
Kaynak: Buhari, Et'ime 30, Fedailu'l-Kur'an 17, 36, Tevhid 57; Müslim, Müsafirin 243; Ebu Davud, Edeb 19, 4329; Tirmizi, Edeb 79; Nesai, İman 32; İbnu Mace, Mukaddime 16, 214 H.
Konu: Tefsir
435-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) düşman arazisine Kur'an-ı Kerim'le birlikte askeri seferi yasakladı."
Kaynak: Buhari, Cihad 129; Müslim, İmamet 92, 93, 94, (1869); Ebu Davud, Cihad 88, (2610); İbnu Mace, Cihad 45, (2879); Muvatta, Cihad 7, (2, 446).
Konu: Tefsir
438-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Cibril (aleyhisselam), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yanında otururken yukarıda kapı sesine benzer bir ses işitti. Başını göğe doğru kaldırdı. Cibril (aleyhisselam) dedi ki: "İşte gökten bir kapı açıldı, bugüne kadar böyle bir kapı asla açılmamıştı." Derken oradan bir melek indi. Cibril (aleyhissalam) tekrar konuştu: "İşte arza bir melek indi, şimdiye kadar bu melek hiç inmemişti." Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e : "Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere verilmemişlerdi: Onların biri Fatiha Sûresi, diğeri de Bakara Sûresi'nin son kısmı. Onlardan okuduğun her harfe mukabil sana mutlaka büyük sevap verilecektir. dedi.
Kaynak: Müslim, Müsafirin 254; Nesai, İiftihah 25.
Konu: Tefsir
440-) Ebu Ümame (radıyallahu anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i işittim, diyordu ki: "Kur'an-ı Kerim'i okuyun. Zira Kur'an, kendini okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir. Zehraveyn'i yani Bakara ve Al-i İmran surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut veya iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını müdafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. Terki ise pişmanlıktır. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar." Bir rivayette şu ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden önce, bir kul onu okur, sonra da Allah'tan birşey isterse Allah istediğini mutlaka verir."
Kaynak: Müslim, Müsafirin, 252, (804).
Konu: Tefsir
442-) Nevvas İbnu Sem'an anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve ona dünyada iken sahip çıkıp onunla amel edenler getirilirler. Bu gelişte, Bakara ve Al-i İmran sureleri Kur'an-ı Kerim'in önünde yer alırlar." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları unutmadım. Şöyle demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur ve aydınlık olan iki siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti almış saflar halinde iki kuş sürüsü gibidirler."
Kaynak: Müslim, Müsafirin 253, (305); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 5, (2886).
Konu: Tefsir
443-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar."
Kaynak: Müslim, Müsafirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2780).
Konu: Tefsir
444-) Müslim'in bir rivayetinde yukarıdaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi, namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından evine de hayır yaratacaktır"
Kaynak: Müslim, Misafirin 210, (778).
Konu: Tefsir
445-) İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Bakara Suresi'nin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."
Kaynak: Buhari, Megazi 12, Fedailu'l-Kur'an 10, 17, 37; Müslim, Müsafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); İbnu Mace 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, (2884).
Konu: Tefsir
447-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Beni İsrail'e: "Kapıdan secde ederek girin ve (dileğimiz günahlarımızın) dökülmesidir deyin, ta ki hatalarınız bağışlansın" (Bakara 58) denildi. Ama onlar (emri değiştirdiler de kapıdan kıçları üzerine sürünerek girdiler ve "kılın içinde bir tane" dediler."
Kaynak: Müslim, Tefsir 1, (3015); Buhari, Enbiya 28, Tefsir, Sure 2, 5, 4, 7; Tirmizi, Tefsir Bakara (2959).
Konu: Tefsir
449-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hitab ederek: "Ey Allah'ın Resûlü (tavaftan sonra kılınan iki rek'atı) Makam'ın gerisinde kılsak (daha iyi olmaz mı?)" diye bir temennide bulunmuştu, hemen şu ayet nazil oldu: "İbrahim'in makamını namazgah yapın..." (Bakara, 125).
Kaynak: Buhari, Tefsir, Bakara 9. Ahzab 8; Müslim, Fezailu's Sahabe 2, (2339); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2963).
Konu: Tefsir
450-) el-Bera İbnu'l-Azib (radıyallahu anh) buyurdular ki: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince, önce Ensar'dan olan ecdadının -veya dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını onaltı veya onyedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru kıldı. Ancak kıblenin Kabe'ye doğru olmasını arzuluyordu. (Kabe'ye doğru) kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi. Bu namazı Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte ashabtan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükû halinde idiler. Adam onlara: "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le Kabe'ye doğru namaz kıldık" dedi. Cemaat oldukları yerde Kabe'ye yöneldiler. Müslümanların Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılmaları Yahudiler'i memnun ediyordu. Yüzler Kabe'ye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun kalmadılar. Arkadan hemen şu mealdeki ayet nazil oldu: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler? De ki: "Doğu da batı da Allah'ındır. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder" (Bakara, 144).
Kaynak: Buhari, İman 30, Tefsir, Bakara 12, 18, Salat 31; Müslim, Mesacid 11, (525); Tirmizi, Bakara (2966), Salat 252, 339; Nesai, Kıble 1 (2, 60) Salat 22, (1, 242).
Konu: Tefsir
451-) Müslim ve Ebu Davud'un Enes' (radıyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar Beytu'l-Makdis'e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rükûunda iken, Beni Seleme'den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kabe'ye çevrildi" dedi. Bu sözünü iki kere tekrar ettil. Cemaat rükûda iken Kabe'ye yöneldiler."
Kaynak: Müslim, Mesacid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045).
Konu: Tefsir
455-) Urve İbnu'z-Zübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha)'ye şu (mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın şeairlerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir günah yoktur (manası çıkmaktadır)." Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar çirkin! Ayetin, senin te'vil ettiğin manada olması için, "onları tavaf etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı. Halbuki ayet Ensar hakkında inmiştir. Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel'deki azgın Menat'a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı. Menat'a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir..." ayetini indirdi. Aişe (radıyallahu anha) şunu da söyledi: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safa ile Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz." Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi'r-Rahman'a bu hadisi haber verdim. Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım. Ben alimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz. Aişe'nin Menat için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa ve Merve'yi tavaf ediyorlardı. Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de tavafından bahsedip Safa ve Merve'den söz etmeyince: "Ey Allah'ın Resûlü! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-ı Hakk Kabe'nin tavafını emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir. Öyle ise kim Beytullah'a hac yapar veya umre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir günah yoktur" ayetini indirdi. Ebu Bekr İbnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş olduğunu görüyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde, İslam'dan sonra -Allah'ın Kabe'yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa ve Merve'yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler hakkında inmiştir. Safa ve Merve'nin de (Kur'an'da) zikri Kabe'yi tavaf emrinden sonra gelmiştir.
Kaynak: Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Müslim, Hac 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373).
Konu: Tefsir
456-) Buhari ve Müslim'den gelen bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasında tavaftan çekinirlerdi. Bu davranış onlara ecdad yadigarı bir adet idi. Menat için ihrama giren Safa ile Merve arasında tafaf yapmazdı. Müslüman olunca bu hususta Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir..." ayetini indirdi.
Kaynak: Buhari, Müslim
Konu: Tefsir
461-) Selemetu'bnu'l-Ekva (radıyallahu anh) anlatıyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı. Bu hal müteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet öncekini neshetti. Yani asıl hüküm şudur: "Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun."
Kaynak: Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Müslim, Sıyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Sıyam 63, (4, 190).
Konu: Tefsir
467-) Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyore: "Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrılıncaya kadar yiyin için" ayeti indiği zaman "tan yerinde" kelimeleri henüz nazil olmamıştı. Bir kısım insanlar oruç tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz (iplik) bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladı ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gündüz ve gece imiş."
Kaynak: Buhari, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Müslim, Sıyam 35, (1091).
Konu: Tefsir
468-) Beş kitapta da gelen bir başka rivayet şöyle: "Adiy İbnu Hatim (radıyallahu anh) biri siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı. Bir gece bunlara baktı fakat biri diğerinden ayrılmıyordu. Sabah olunca durumu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a şöyle bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı."
Kaynak: Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Müslim, Sıyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Sıyam 29, (4, 148).
Konu: Tefsir
470-) Bera (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ensar hac yapıp da döndükleri zaman evlerine kapılarından girmezlerdi. Onlardan biri hac dönüşü kapıdan evine girdi. Fakat hemşehrileri onu bu davranışı sebebiyle kınadılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İyilik, evlere arkasından girmeniz değildir. Kötülükten sakınan kimse (nin ameli) iyidir. Evlere kapılarından girin" (Bakara, 189).
Kaynak: Buhari, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Müslim, Tefsir, Nisa, (3026).
Konu: Tefsir
473-) Abdullah İbnu Ma'kıl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu anh)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazımdır" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a götürüldüm. Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayır" cevabını verdi. (Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hapimize şamildir."
Kaynak: Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Meğazi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasık, 43, (1856); İbnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).
Konu: Tefsir
481-) Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
Kaynak: Buhari, Tefsir, Bakara2, 39; Müslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982).
Konu: Tefsir
490-) Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hendek Savaşı sırasında "Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun, bizim orta namazımıza mani oldular, günaş batıncaya kadar kılamadık" buyurdu. Bir rivayette: "Bizi, salat-ı vusta olan ikindi namazından alıkoydular" denir. Bir diğer rivayette: "Sonra ikindiyi akşamla yatsı arasında kıldık" denir.
Kaynak: Buharí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Meğazi 29, Daavat 58; Müslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); İbnu Mace, Salat 6, (684).
Konu: Tefsir
491-) Hz. Aişe'nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (radıyallahu anha): "Ben bunu Resûlullah'dan işittim" dedi.
Kaynak: Müslim, Mesacid 207. (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).
Konu: Tefsir
493-) Şakik İbnu Utbe, Bera İbnu'l-Azib (radıyallahu anhüma)'ten naklettiğine göre, demiştir ki: "Önce şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bunu bize Allah'ın dilediği müddetçe okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve şu ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin." Şakik'in yanında oturmakta olan bir zat kendisine: "Öyle ise bu ikindi namazıdır." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasıl nazil olduğunu Allah'ın nasıl neshettiğini sana haber verdim."
Kaynak: Müslim, Mesacid 208, (630).
Konu: Tefsir
499-) Übey İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ebu'l-Münzir, Allah'ın Kitabından ezberinde bulunan hangi ayetin daha büyük olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O, Hayy'dır, Kayyûm'dur (yani diridir her şeye kıyam sağlayandır" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'ü'l-Kürsi denir- dedim. Göğsüme vurdu ve: "İlim sana mübarek olsun ey Ebu'l-Münzir!" dedi."
Kaynak: Müslim, Müsafirin 258, (810); Ebu Davud, Vitr, 17, (Salat 325, (1460).
Konu: Tefsir
503-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hz. İbrahim (aleyhisselam)'in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya biz ondan daha layıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da: "İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim, diye) söylemişti." (Bakara, 260). Allah, Lût (aleyhisselam)'a rahmetini bol kılsın, aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı. Eğer, Hz. Yusuf (aleyhisselam)'un kaldığı müddetçe hapiste ben kalsaydım, davete icabet ederdim."
Kaynak: Buhari, Enbiya 11, 15, 19, Tefsir, Yusuf 5, Ta'bir 9; Müslim, İman 238, (151), Fedail 152, (151); Tirmizi, Tefsir, Yusuf 12, (3115).
Konu: Tefsir