1722-) Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu ayeti okudular. (Mealen): "Rabbiniz: ''Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." (Gafır 60).
Kaynak: Tirmizi, Tefsir, Gafir, (2973); Ebû Davud, Salat 358, (1479). Metin Tirmizi'ye aittir.
Konu: Dua
1727-) Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve ahiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin."
Kaynak: Ebû Davud, Edeb 105, (5042).
Konu: Dua
1729-) Hz.Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana İsmail'in oğullarından dört tanesini azad etmemden daha sevgili gelir. Allah'ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi azad etmemden daha sevgili gelir."
Kaynak: Ebû Davud, İlm 13, (3667).
Konu: Dua
1730-) Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; "Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım" der. " Rivayetin Müslim'deki bir vechi şöyle: "Allahu Teala gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semaya inerek şöyle der: "Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek?"
Kaynak: Buhari, Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavat 13, Müslim,Salatu'1-Müsafırin 166, (758); Muvatta, Kur'an 30, (1,214); Tirmizi, Daavat 80, (3493); Ebû Davud, Salat 311, (1315).
Konu: Dua
1732-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ezanla kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)" "Öyleyse, dendi, "ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?" "Allah'tan, dedi, dünya ve ahiret için afıyet isteyin!"
Kaynak: Ebû Davud, Salat 35, (521); Tirmizi, Salat 46, (216), Daavat 138, (3588, 3589).
Konu: Dua
1733-) Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua."
Kaynak: Muvatta, Nida 7, (1, 70); Ebû Davud, Cihad 41, (2540).
Konu: Dua
1734-) Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın."
Kaynak: Müslim, Salat 215, (482); Ebû Davud, Salat 152, (875).
Konu: Dua
1735-) Yine Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) anlatıyor: "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icabete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, müsafirin duası, babanın evladına duası."
Kaynak: Tirmizi, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavat 139, (3592); Ebû Davud, Salat 364, (1536); İbnu Mace, Dua 11, (3862).
Konu: Dua
1736-) Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İcabete mazhar olmada gaib kimsenin gaib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür'atli olanı yoktur."
Kaynak: Tirmizi, Birr 50, (1981), Ebû Davud, Salat 364, (1535); Müslim, Zikr 88, (2733); Buhari, Mezalim 9.
Konu: Dua
1737-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Duvaları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarımızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 358, (1489,1490,1491).
Konu: Dua
1741-) Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde dua yaparken ellerini uzattığını görmedim. Bilakis şöyle gördüm" dedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehadet parmağını açmış vaziyette işaret etti."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 230, (1105).
Konu: Dua
1742-) Hz. Selman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder."
Kaynak: Tirmizi, Daavat 118, (3551); Ebû Davud, Salat 358, (1488).
Konu: Dua
1744-) Fadale İbnu Ubeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz dua ederken, Allahu Teala'ya hamd u sena ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu."
Kaynak: Tirmizi, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Davud, Salat 358, (1481); Nesai, Sehv 48, (3, 44).
Konu: Dua
1748-) Ebû Müsabbih el-Makrai, Ebû Züheyr en-Nümeyri (radıyallahu anh)'den naklen anlatıyor: "Bir gece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber çıktık., Derken bir adama rastlatdık. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda çok ısrarlı idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onu dinlemek üzere durakladı. Ve: "Eğer (duayı) sonlandırırsa vacib oldu!" buyurdu. Kendisine: "Ne ile sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!" denildi. "Amin ile" dedi, uzaklaştı. Adama: "Ey fülan! duanı aminle tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 172, (938).
Konu: Dua
1749-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri dua edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilakis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teala Hazretleri'ni kimse icbar edemez. "
Kaynak: Buhari, Daavat 21, Tevhid 31; Müslim, Zikr 7, (2678-79); Muvatta, Kur'an 28 (1, 213); Tirmizi, Daavat 79 (3492); Ebû Davud, Salat 358, (1483); İbnu Mace, Dua 8, (3854).
Konu: Dua
1750-) Ebû Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (müdahele ederek): "Nefislerinize karşı merhametli olun. Zira sizler, sağır birisine hitàb etmiyorsunuz, muhatabınız gaib de değil. Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zat'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zat, her birirıize, bineğinin boynundan daha yakındır" dedi."
Kaynak: Buhari, Daavat 50, 67, Cihad 131, Meğazi 38, Kader 7, Tevhid 9; Müslim, Zikr 44, (2704);Tirmizi, Daavat 3, 59, (3371, 3457); Ebû Davud, Salat 361. (1526,1527.1528).
Konu: Dua
1752-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) özlü duaları tercih eder, diğerlerini bırakırdı."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 358, (1482).
Konu: Dua
1753-) Hz. İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı üç kere yapmaktan hoşlanırdı."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 361, (1524).
Konu: Dua
1754-) Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyudular ki: "Acele etmediği müddetçe herbirinizin duasına icabet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: "Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi." Müslim'in diğer bir rivayeti şöyledir: "Kul, günah taleb etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası icabet görmeye (kabul edilmeye) devam eder." Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde şöyledir: "Allah'a dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun."
Kaynak: Buhari, Daavat 22; Mislim, Zikr 92, (2735); Muvatta, Kur'an 29 (1, 213); Tirmizi, Daavat 145, (3602, 3603); Ebû Davud, Salat 358, (1484).
Konu: Dua
1755-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah'ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de, istediğiniz kabul ediliverir."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 362.(1532).
Konu: Dua
1759-) Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir kadın: "Ey Allah'ın Resûlü, bana ve kocama dud ediver!" diye ricada bulunmuştu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz: "Allah sana da, kocana da rahmet etsin!" diye dua buyurdu."
Kaynak: Ebû Davud, Salat 363, (1533).
Konu: Dua
1760-) Ebû'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kardeşinin gıyabında dua eden hiçbir mü'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana olsun" demesin." Ebû Davud'un rivayetinde şu ziyade vardır: "Melekler: "Amin, bir misli de sana olsun!" derler."
Kaynak: Müslim, Zikr 86, 88, (2732, 2783); Ebû Davud, Salat 364, (1534).
Konu: Dua
1762-) Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah'ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur." Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i Azàmı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. "
Kaynak: Tirmizi, Daavat 65, (3471); Ebû Davud, Salat 358, (1493).
Konu: Dua
1763-) Mihcen İbnu'l-Edra' (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir adamın: "Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıy-la senden istiyorum. Günahlarımı mağfıret et, sen Gafürsun, Rahimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: "O mağfiret edildi. O mağfıret edildi. O mağfiret edildi!"
Kaynak: Ebû Davud, Salat 184, (985); Nesai, Sehv 57, (3, 52).
Konu: Dua
1764-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam şöyle dua etmişti: "Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!" (Bu duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resûlü daha iyi bilir`?" "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Azam'ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
Kaynak: Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebû Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52).
Konu: Dua
1765-) Esma Bintu Yezid (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'ın İsm-i Azam'ı şu iki ayettedir: 1- "İlahınız, tek olan ilahdır, ondan başka ilah yoktur. O Rahman ve Rahim'dir." (Bakara 163). 2- Al-i İmran süresinin baş kısmı: Elif Lam-Mim. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyümdur" (Al-i İmran 1-3).
Kaynak: Ebû Davud, Salat 358, (1496); Tirmizi Daavat 65, (3472).
Konu: Dua
1768-) Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaz için tahrime tekbirini alınca kıraate geçmezden önce bir müddet süküt buyurmuştur. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kıraat arasındaki süküt esnasında ne okuyorsunuz?" Bana şu cevabı verdi: "Ey Allahım, beni hatalarımdan öyle temizle ki, kirden paklanan be-yaz elbise gibi olayım. Allahım beni, hatalarımdan su, kar ve dolu ile yıka" diyorum." Ebû Davud, Nesai (ve Buhari'nin) rivayetlerinin başında şu ziyade vardır: "Allahım, benimle hatalarımın arasını doğu ile batının arası gibi uzak kıl,"
Kaynak: Buhari, Ezan 89; Müslim, Mesacid 147, (598); Ebû Davud, Salat 123, (781); Nesai, İftitah 15, (2,128,129).
Konu: Dua
1770-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaz kılarken nefes nefese bir adam geldi ve: "Allahu ekber, Elhamdü lillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah'adır!)" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazı bitirince: "Şu kelimeleri hanginiz söyledi?" diye sordu. Cemaat bir müddet sessiz kaldı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "(Kim söylediyse çekinmesin, benim desin), Zira fena bir şey söylemiş değil)" dedi. Bunun üzerine adam: "Ben, ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: "Ben on iki melek gördüm. Her biri, bu kelimeleri (Allah'ın huzuruna) kendisi yükseltmek için koşuşmuşlardı."
Kaynak: Müslim, Mesacid 149, (600); Ebû Davud, Salat 121, (763): Nesai, İftitah 19, (2,132,133).
Konu: Dua
1773-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza (iftitah tekbiri ile) başlayınca şunu okurdu: "Subhaneke Allahümme ve bi-hamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke ve la ilahe gayruke. (Allah'ım seni her çeşit noksan sıfatlardan takdis ederim, hamdim sanadır. Senin ismin mübarek, azametin yücedir, senden başka ilah da yoktur)."
Kaynak: Tirmizi, Salat 179, (243); Ebû Davud, Salat 122, (776); İbnu Mace, İkameti's-Salat 1, (804).
Konu: Dua
1774-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, ben rükü ue secde halinde Kur'an okumaktan men edildim. Öyleyse rüküda Rabb Teala'yı tazim edin, secdede ise dua etmeye gayret edin, (zira secdede iken yaptığınız dua) icabet edilmeye Iayıktır."
Kaynak: Müslim, Salat 207 (479); Ebu Davud, Salat 152, (876); Nesai, İftitah 98, (2,189).
Konu: Dua
1775-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), secdelerinde şunları söylerdi: "Allahümmağfirli zenbi küllehu, dıkkahu ve cüllehu, evvelehu ve ahirehu, sırrahu ve alaniyyetehu. (Allahım! Büyük-küçük birinci sonuncu, gizli-açik, bütün günahlarımı mağfiret buyur. "
Kaynak: Müslim, Salat 216, (483); Ebu Davud, Salat 152, (878).
Konu: Dua
1776-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resullulah (aleyhissalatu vesselam) rüküsunda ve secdelerinde şu duayı çokca okurdu: "Sübhanekallahümme Rabbena ve bi-hamdike, Allahümmağfirli. (Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir. Ey Allahım, beni mağfiret et.)" Bu duayı okumakla Kur'an'a yani Kur'an'ın: "Rabbini hamd ile tesbih et" (Nasr 3) ayetineuyuyordu." Müslim, Ebu Davud ve Nesai'de gelen bir rivayette şöyle denir: "Resüllullah (aleyhissalatu vesselam) rükü ve secdesinde şöyle derdi: "Subbühun kuddüsün Rabbü'l-melaiketi ver-Rühi, (Münezzehsin, mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)".
Kaynak: Buhari, Ezan 123, 139, Meğazi 50, Tefsir, İzacae nasrullahi ve'l-Feth; Müslim, Salat 217, (484); Ebu Davud, Salat 152, (877); Nesai, İftitah 153, (2, 219).
Konu: Dua
1777-) Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı yatakta kaybettim ve araştırdım, derken elim ayağının altına rastladı. Secdede idi ve: "Allahümme inni eüzu bi-rızake min sahtike ve eüzu bi-muafatike min ukübetike ve eüzu bike minke La uhsi senaen aleyke. Ente kema esneyte ala nefsike. (Allahım! Senin rızanı şefaatçi kılarak öfkenden sana sığınıyorum. Affını şefaatçi yaparak cezandan sana sığınıyorum. Senden de sana sığınıyorum. Sana layık olduğun senayı yapamam. Sen kendini sena ettiğin gibisin)" diyordu."
Kaynak: Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud
Konu: Dua
1778-) İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri rükü edince üç kere "Sübhane rabbiyel azim (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu, en az miktardir. Secde yapınca da üç kere "Sübhane Rabbiye'l a'la (Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu da en az miktardır."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 154, (886); Tirmizi, Salat 194, (261).
Konu: Dua
1780-) İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sırtını rüküdan kaldırdığı zaman: "SemiaIlahu Iimen hamideh, Allahümme Rabbena Ieke'I-hamdü mil'es-semavati ve miI'eI-arzi ve miI'e ma şi'te min şey'in ba'du. (AIIah, kendisine hamd edeni işitir. Ey AIIahım, ey Rabbimiz, semalar dolusu, arz dolusu ve bunlardan başka istediğin her şey dolusu hamdler sana olsun"
Kaynak: Müslim, Salat 204, (476); Ebu Davud, Salat 144, (846).
Konu: Dua
1781-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) iki secde arasında: "Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni. (Allahım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidayet ver, bana rızık ver) derdi".
Kaynak: Ebu Davud, Salat 145, (850); Tirmizi, Salat 211, (284); İbnu Mace, Salat 23, (898).
Konu: Dua
1782-) Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) secde ettiği vakit şöyle dua okurdu: "Allahım sana secde ettim, sana inandım, sana teslim oldum. Yüzüm de, kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan yaratanına secde etmiştir. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir" (Hacc 14). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın teşehhüdle selam arasında okuduğu en son duası: "Allahümmağfir Ii ma kaddemtü ve ma ahhartü ve ma esrertü ve ma a'Ientü ve maesreftü ve ma ente a'Iemu bihi minni ente'I-mukaddim ve ente'I-muahhir. La ilahe illa ente. (Allahım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli işlediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur)".
Kaynak: Müslim, Salatul-Müsafirin 201, (771), Tirmizi, Daavat 32, (3417, 3418, 3419); Ebu Davud, Salat 121, (760); Nesai, İftitah 17, (2,130).
Konu: Dua
1784-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teşehhüdden sonra şunu okurdu: "Allahümme inni eüzu bike min azabi cehennem ve eüzu bike min azabi'I-kabri ve eüzu bike min fitneti'd-Deccal ve eüzu bike min fitneti'I-mahya ve'I-memat. (AIIahım, ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım)".
Kaynak: Ebu Davud, Salat 184, (984).
Konu: Dua
1786-) Hz. Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selam verip (namazdan çıkınca) üç kere istiğfarda bulunup: "Allahümme entes-selam ve minke's-seIam tebarekte ve tealeyte ya ze'l-celali ve'I-ikram. (Allahım sen selamsın. Selàmet de sendendir. Ey celal ve ikram sahibi sen münezzehsin, sen yücesin)" derdi."
Kaynak: Müslim, Mesacid 135, (591); Tirmizi, Salat 224, (300); Ebu Davud, Salat 360 (1513); Nesai, Sehv 80, (3, 68).
Konu: Dua
1789-) Ukbe İbnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) her namazın arkasından muavvizatı okumamı emretti."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 361, (1523); Nesai, Sehv (79, (3, 68).
Konu: Dua
1790-) Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okurdu: "AIIahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semavatin ve onlarda bulunanIarın kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler yalnızca senin içindir. Sen semavat ve arzın ve onlarda bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va'din de haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler hàktır, Muhammed (aleyhissalatu vesselam) de haktır. Kıyamet de haktır. AIIahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin (bürhanın) iIe dava açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur".
Kaynak: Buhari, Teheccüt 1, Daavat 10 Tevhid 8, 24, 35; Müslim, Salatu'l-Müsafirin 199, (769); Muvatta, Kur'an 34, (1, 215, 216); Tirmizi, Daavat 29, (3414); Ebu Davud, Salat 121, (771); Nesai, Kıyamu'l-Leyl 9, (3, 209, 210).)
Konu: Dua
1791-) İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) akşam olunca şu duayı okurdu: "Elhamdulillah geceye erdik. Mülk de, Allah için geceye erdi. AIlah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamdler 0'nàdır, O, her şeye kadirdir. Rabbim! Bu gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum. Bu gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum. Ràbbim! TembeIlikten yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum. Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!" İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) devamla, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sabah olunca şu duayı okuduğunu söyledi: "ElhamduIiIIah sabaha erdik. Mülk de AIIah için sabaha erdi."
Kaynak: Müslim, Zikr 75, (2723); Tirmizi, Daavat 13, (3387); Ebu Davud, Edeb 110, (5071).
Konu: Dua
1792-) Ebu Selam, Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kim akşama ve sabaha erdiği zaman: "Rabb olarak Allah, din olarak İslam'a, resül olarak Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e razı olduk" derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak olmuştur". Rezin bu duaya: "Kıyamet günü" ifadesini ilave etmiştir.
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 110, (5072) İbnu Mace, Dua 14, (3870).
Konu: Dua
1793-) Abdullah İbnu Gannam el-Beyazi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman: "Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder."
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 110, (5073).
Konu: Dua
1794-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran AIIah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"
Kaynak: Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizi, Daavat 16, (3393); Ebu Davud, Edeb 107, (5053).
Konu: Dua
1795-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi".
Kaynak: Buhari Fedailu'l-Kur'an 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selam 50, (2192); Muvatta, Ayn 15, (2, 942); Tirmizi, Daavat 21, (3399); Ebu Davud, Tıbb 19, (3902).
Konu: Dua
1796-) Hz. Huzeyfe İbnu'l-Yeman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girince şu duayı okurdu: "Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm". Sabah olunca da şu duayı okurdu: "Bizi öldürdükten sonra tekrar hayat veren AlIah'a hamdolsun!. Zaten dönüşümüz de O'nadır".
Kaynak: Buhari, Daavat 7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizi, Daavat 29, (3413); Ebu Davud, Edeb 177, (5049).
Konu: Dua
1797-) Hz. Bera (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yatağına girdiğin zaman şu duayı oku: "Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvarım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne melce var, ne de kurtarıcı. İndirdiğin Kitab'a, gönderdiğin Peygamber (aleyhissalatu uesselam)'e imàn ettim" "Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun." Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (àleyhissalatu vesselam), uyumak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle dua ederdi: "Allàhım! Kullarını topladığın -veya yeniden dirilttiğin- gün, beni azabından koru".
Kaynak: Buhare, Daavat 7, 9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, (2710); Tirmizi, Daavat 76, (3391); Ebu Davud, Edeb 107, (5046, 5047, 5048).
Konu: Dua
1798-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 108, (5061).
Konu: Dua
1799-) Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatacağı sırada şu duayı okurdu: "Allahım, kerim olan Zat'ın adına, eksiği olmayan kelimelerin adına, alınlarından tutmuş olduğun hayvanların şerrinden sana sığınırım. Allahım sen borcu giderir günahı kaldırırsın. Allahım senin ordun mağlub edilemez, và'dine muhalefet edilemez. Servet sahibine serveti fayda etmez, servet sendendir. Allahım seni hamdinle tesbih ederim".
Kaynak: Ebu Davud, Ebed 107, (5052).
Konu: Dua
1802-) Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı zaman şu duayı okurdu: "Allah'ın adıyla Allah'a tevekkül ettim. AIIahım! zillete düşmekten, dalalete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız".
Kaynak: Tirmizi, Daavat 35, (3423); Ebu Davud, Edeb 112, (5094); Nesai İstiaze 30, (8,268); İbnu Mace, Dua 18, (3884).
Konu: Dua
1803-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Evinden çıkınca kim: "Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır" derse kendisine: "İşine bak, sana hidayet verildi, kifayet edildi ve korundun da" denir, ondan şeytan yüz çevirir".
Kaynak: Tirmizi, Daavat 34, (3422); Ebu Davud, Edeb 112, (5095); Nesai, İstiaze (8,268).
Konu: Dua
1804-) Ebu Malik eI-Eş'àri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişi evine girince şu duayı okusun: "AIIahım! Senden hayırlı girişler, hayırlı çıkışlar istiyorum. AIIah'ın adıyla girdik, AIIah'ın adıyla çıktık, Rabbimiz AIIah'a tevekkül ettik". Bu duayı okuduktan sonra ailesine selam versin".
Kaynak: Ebu Davud, Edeb, 112, (5096).
Konu: Dua
1808-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), seferden dönerken, uğradığı her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: "La ilahe iIlaIIahu vahdehu Ia şerike Ieh, Iehü'I-mülkü ve Iehü'I-hamdü ve hüve aIa külli şey'in kadir. (AIIah'tan başka ilah yoktur. O tekbir, ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'nadır. O herşeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, secde ediyoruz, Rabbimize hamdediyoruz. AIIah va'dinde sadık oldu, kuluna yardım etti. (Hendek Harbi'nde) müttefik orduları tek başına helak etti" derdi.
Kaynak: Buhari, Daavat 52, Ömer 12, Cihad 133, 197, Megazi 29; Müslim, Hacc 428, (1344); Muvatta, Hacc 243, (1,421); Tirmizi, Hacc 104, (950); Ebu Davud, Cihad 170, (2770).
Konu: Dua
1810-) Abdullah el-Hatmi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) birisiyle vedalaştı mı şöyle derdi: "Dininizi emanetinizi ve işlerinizin akibetini Allah'ın muhafazasına bırakıyorum".
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 80 (2600); Tirmizi, Daavat 45, (3439).
Konu: Dua
1811-) Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) seferde iken gece olunca şu duayı okurdu: "Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, (sende bulunanların da sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın, yılanın, akrebin ve bu beldede ikamet eden (insilerin ve cinni)lerin, İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım."
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 80, (2603).
Konu: Dua
1815-) el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün Mescid'e girdi. Orada Ensar'dan Ebu Ümame (radıyallahu anh) denen kimse ile karşılaştı. Ona: "Ey Ebu Ümame, niçin seni namaz vakti dışında Mescid'de oturmuş görüyorum?" diye sordu. "Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resülü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder." "Evet, ey Allah'ın Resülü, öğret!" dedim. "Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: "AIlahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çaImasından ve insanların kahrından sana sığınırım." (Ebu Ümame) der ki: "Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 367, (1555).
Konu: Dua
1818-) Esma Bintu Umeys (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duayı öğreteyim mi?" diye sordu ve şu duayı söyledi: "Allahu, Allahu Rabbi la üşriku bihi şey'en. (Rabbim Allah'tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)"
Kaynak: Ebu Davud, Salat 361, (1525), İbnu Mace, Dua 17, (3882).
Konu: Dua
1822-) el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) elbiseyi yenilediği zaman şu duayı okurdu: Allahım! Hamd sanadır. -(giydiği şey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum."
Kaynak: Ebu Davud, Libas 1, (4020); Tirmizi, Libas 29, (1767).
Konu: Dua
1824-) Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir şey yeyip içti mi şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun."
Kaynak: Tirmizi, Daavat 75, (3453); Ebu Davud, Et'ime 53, (3850); İbnu Mace, Et'ime 16, (3283).
Konu: Dua
1825-) Muaz İbnu Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir şey yer ve: "Bana bu yiyeceği yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah'a hamdolsun" derse geçmiş günahları aff olunur" dedi." Ebu Davud'un rivayetinde şu ziyade var: "Kim bir elbise giyer ve: "Bunu bana giydirip, tarafımdan bir güç ve kuvvet olmaksızın beni bununla rızıklandıran Allah'a hamdolsun" derse geçmiş ve gelecek günahları affedilir."
Kaynak: Ebu Davud, Libas 1, (4023); Tirmizi, Da'avat 75, (3454); İbnu Mace, Et'ime 16, (3285).
Konu: Dua
1827-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Sa'd İbnu Ubade'nin yanında ekmek ve zeytinyağı yemişti. Sonunda şöyle bir dua buyurdu: "Yanınızda oruçlular yemek yesin, yemeğinizden ebrarlar yesin, üzerinize melekler dua etsin." Ebu Davud'un Hz. Cabir (radıyallahu anh)'den kaydettiği diğer bir rivayette şöyle denir: "Ebû'l-Heysem bir yemek hazırladı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ashabın'ı (radıyallahu anhüm) davet etti. Hz. Peygamber yemekten kalkınca: "Kardeşinizi mükafaatlandırın!" buyurdu. Ashab: "Mükafaatı da ne?" diye sordular. Efendimiz: "Kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sahibi için dua edilir. İşte bu onun mükafaatıdır" cevabını verdi."
Kaynak: Ebu Davud, Et'ime 55, (3854).
Konu: Dua
1828-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kazayı hacet için helaya girdiği zaman şu duayı okurdu: "Allahümme inni eüzu bike mine'lhubsi ve'l-habais. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırm."
Kaynak: Buhari, Vudü 9, Da'avat 15; Müslim, Hayz 122, (375); Tirmizi, Taharet 4, (5); Ebu Davud Taharet 3, (4,5); Nesai, Taharet 18, (1, 20).
Konu: Dua
1829-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) heladan çıkınca: "Gufraneke (affını taleb ediyorum) derdi." Tirmizi'nin Hz. Ali'den kaydettiği diğer bir rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Helaya girdiği zaman insanoğlunun avretleri ile cinnilerin gözleri arasındaki perde, kişinin "bismillah" demesidir."
Kaynak: Ebu Davud, Taharet 17, (30); Tirmizi, Taharet 5, (7); İbnu Mace, Taharet 10, (300).
Konu: Dua
1832-) Katade (rahimehullah)'ye ulaştığına göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hilali görünce şu duayı okurmuş: "Hayırlı ve istikametli bir ihtilaI (devresi diliyorum.)" bunu üç kere söyledikten sonra, "Seni yaratan AIIah'a inandım." Bunu da üç kere tekrar ettikten sonra: ". . Ayını çıkarıp... Ayını getiren Allah'a hamdolsun" dermiş." Ebu Davud'un yine Katade'den kaydettiği bir diğer rivayetinde: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), hilali görünce yüzünü ondan çevirirdi" denmektedir.
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 111 (5092).
Konu: Dua
1834-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ufuk-ı semada bir bulut belirtisi gördü mü işi terkeder, namazda idiyse kısa keser ve şu duayı okurdu: "Allah'ım, bunun şerrinden sana sığınırım." Yağmur başlarsa: "Allah'ım, boI yağmur, faydalı yağmur (ver)" derdi."
Kaynak: Ebu Davud, Edeb,113, (5099); İbnu Mace, Dua 21, (3889).
Konu: Dua
1839-) Amir İbnu Rebia (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)ın arkasında namaz kılan birisi, namazda hapşırdı ve şu duayı okudu: "Mübarek (heyrı boI), ihlaslı ve çok hamdle Allah'a hamdederiz, ta Rabbimiz razı oluncaya kadar; dünya ve ahiret işindeki rızasından sonra da (hamdimize devam ederiz)." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazdan çıktıktan sonra: "Namazda dua okuyan kimdi?" diye sordu. Ancak okuyan kişi süküt etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar sordu: "Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi." Bunun üzerine adam: "Bendim, bu dua ile sadece hayır murad ettim" dedi. Efendimiz: "(Duanız) Rahman'ın Arşına kadar yükseldi" buyurdu."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 121, (770, 774); Tirmizi, Salat 296, (404); Buhari, Ezan 115, (muhtasaran); Muvatta, Kur'àn 25, (1, 212); Nesai, İftitah 112 (2,196).
Konu: Dua
1840-) Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri hapşırınca "Elhamdülillah ala külli hal." (Her hal için elhamdülillah) desin. Kardeşi de yahut arkadaşı da- ona "Yerhamükallah" diye cevap versin. (Kardeşi bunu) kendisi için söyleyince, hapşıran da Yehdikümullah ve yuslih baleküm (Allah size de hidayet versin ve işinizi düzeltsin) desin."
Kaynak: Buhari, Edeb 126, Ebu Davud, Edeb 99, (5033).
Konu: Dua
1845-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah'ın duasının çoğu: "Allahümme atina fi'd-dünya haseneten ve fi'l ahireti haseneten ve kına azabe'n-nar. (Allahım bize dünyada da bir hayır, ahirette de bir hayır ver, bizi cehennem azabından koru" idi."
Kaynak: Buhari, Daavat 55, Tefsir, Bakara 36; Müslim, Zikr 26, (2690; Ebu Davud, Salat 381, (1.519).
Konu: Dua
1848-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle istiaze ederlerdi: "Allah'ım! Aczden, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Keza, kabir azabından sana sığınırım. Haya ve ölüm fitınesinden sana sığınırım."
Kaynak: Buhari, Daavat 38, 40, 42, Cihad 25; Müslim, Zikr 52, (2706); Tirmizi, Daavat 71, (3480, 3481); Ebu Davud, Salat 367, (1540, 1541); Hurüf 1, (3972); Nesai, İstiaze 6, (8, 257, 258).
Konu: Dua
1849-) Yine Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şu duayı okurlardı: "Allah'ım! Cüzzamdan, barastan (alaten), delilikten ve hastalıkların kötüsünden sana sığınırım."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 367, (1554); Nesai, İstiaze 36, (8, 271).
Konu: Dua
1852-) Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle dua ederdi: "Allahım, şikak ve nifaktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım." Bir rivayette şöyle denmiştir: "Allahım! Açlıktan sana sığınırım, çünkü o pek fena yatak arkadaşıdır. Hıyanetten de sana sığınırım, çünkü o ne kötü huydur."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 367, (1546); Nesai, İstiaze 21, (8, 264).
Konu: Dua
1854-) Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İki haslet veya iki hallet -vardır ki onları Müslüman bir kimse (devam üzere) söyleyecek olursa mutlaka cennete girer. Bu iki şey kolaydır. Kim onlarla amel ederse, azdır da... Her (farz) namazdan sonra on kere tesbih (sübhanallah), on kere tahmid (elhamdülillah), on kere tekbir (Allahu ekber) söylemekten ibarettir." (Abdullah der ki:) "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bunları söylerken parmaklarıyla saydığını gördüm. Resûlullah devamla buyurdular: "Bunlar beş vakit itibariyle toplam olarak dilde yüzellidir. Mizanda bin beş yüzdür. "İkinci haslet" ise yatağa girince Allah'a yüz kere tesbih, tekbir ue tahmid'de bulunmanızdır. Bu da lisanda yüzdür, mizanda bindir. (Her ikisi toplam iki bin beş yüz eder.)" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sözlerine şöyle bir soru ile devam etti: "Hanginiz bir günde, gece ve gündüz iki bin beş yüz günah işler?" "Bunları niye söylemiyelim ey Allah'ın Resülü?" dediler. Şu cevabı verdi: "Şeytan, namazda iken her birinize gelir: "Şunu şunu hatırla" der, ve namazdan çıkıncaya kadar devam eder. (Bu hatırlatmaların neticesi olarak) kişi bu tesbihatı terk bile eder. Kişi yatağına girince de şeytan ona gelir, (zikir yapmasına imkan vermeden) uyutmaya çalışır ve uyutur da."
Kaynak: Tirmizi Daavat 25, (3407); Ebu Davud, Edeb 209, (5065); Nesai, Sehv 90, (3, 74).
Konu: Dua
1855-) İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Bir adam gelerek- "Ey Allah'ın Resülü! dedi, ben Kur'àn'dan bir parça seçip alamıyorum. Bana kifayet edecek bir şeyi siz bana öğretseniz!" "Öyleyse, buyurdu, Sübhanallah velhamdüIillah, ve lailahe illallah, vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billah. (Allahım seni tenzih ederim, hamdler sana mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür, güç kuvvet Allah'tandır) de." "Ey Allah'ın Resülü! dedi, bu zikir Allah içindir. (O'nu senadır), kendim için dua olarak ne söyleyeyim?" "Şöyle dua et: Allahım bana merhamet et, afiyet ver, hidayet ver, rızık ver!" Adam (dinleyip, kalkınca) ellerini sıkıp göstererek: "Şöyle (sımsıkı belledim!)" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bunun üzerine: "İşte bu adam iki elini de hayırla doldurdu !.." buyurdu."
Kaynak: Ebu Davud, Salat 139, (832); Nesai, İftitah 32, (2, 143); Hadis Ebu Davud'da tam olarak, Nesai'de kısmi olarak rivayet edilmiştir.
Konu: Dua
1859-) Hz. Ebu Bekri's-Sıddikin azadlısı Yüseyre (radıyallahu anhüma) -ki ilk muhacirlerden idi- anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize dedi ki: "Size tesbih, tehlil, takdis, tekbir çekmenizi tavsiye ederim. Bunları parmaklarla sayın. Zira parmaklar (Kıyamet günü nelerde kullanıldıklarından) suale maruz kalacaklar ve konuşturulacaklardır."
Kaynak: Tirmizi, Daavat 131, (3577); Ebu Davud, Salat 359, (1501).Tirmizi, Daavat 60, (3458).
Konu: Dua
1860-) Hz. Ebu Bekri's-Sıddik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İstiğfar eden kimse günde yetmiş kere de tevbesinden dönse günahta musır sayılmaz."
Kaynak: Tirmizi, Daavat 119, (3554); Ebu Davud, Salat 361, (1514).
Konu: Dua
1861-) el-Eğarru'l-Müzeni (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, bazan kalbime gaflet çöker. Ancak ben Allah'a günde yüz sefer istiğfar eder (affımı dilerim)."
Kaynak: Müslim, Zikr 41, (2702); Ebu Davud, Salat 361, (1515).
Konu: Dua
1864-) Esma İbnu'I-Hakem el-Fezari (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hazreti Ali'yi dinledim, şöyle demişti: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'dan bir hadis dinledim mi, Allah Teala hazretlerinin faydalanmamı dilediği kadar ondan istifade ediyordum. Şayet bir adam O'ndan hadis rivayet edecek olsa (gerçekten duydun mu diye) yemin ettiriyordum. Yemin edince onu tasdik edip rivayetini kabül ediyordum." Hz. Ebu Bekri's-Sıddik (radıyallahu anh) bana şu hadisi rivayet etti ve bu rivayetinde Ebu Bekir doğru söyledi: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim, demişti ki: "Günah işleyip arkasından kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teala hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur." Sonra da şu ayeti okudu. (Mealen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmran 135).
Kaynak: Tirmizi, Tefsir Al-i İmran, (3009); Ebu Davud, Salat 361, (1521) İbnu Mace İkametu's-Salat 193, (1395).
Konu: Dua
1867-) Resûlullah (aleyhissàlatu vesselam)'ın zevcelerinden Cüveyriyye (radıyallahu anha)'nin anlattığına göre, "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz bir gün sabah namazını kılınca, daha kendisi namazgahında iken, erkenden yanından çıkmış, gitmiş, kuşluktan sonra Cüveyriyye (aynı yerinde zikrederek) otururken geri gelmiş ve: "Bırakıp gittiğim halde duruyorsun (hiç yerinden kımıldamadın galiba?)" diye sormuştur. "Evet" cevabı üzerine şunu söylemiştir: "Ben senden ayrıldıktan sonra dört kelime(Iik bir dua)yı üç kere okudum. Eğer bunlardan hasıl olan sevab tartılacak olsa, senin burada sabahtan beri okuduğun duaların sevabının ağırlığına denk olur. O dua şudur: "Sübhanallahi ve bihamdihi adede halkıhi ve rıda nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatihi. (Allah'ı mahlukatı sayısınca, nefsinin rızasınca, arşının ağırIığınca, kelimelerinin adedince tesbih (noksanlıklardan tenzih) ederim."
Kaynak: Müslim, Zikr 79, (2726); Tirmizi, Daavat 117, (3550); Ebu Davud, Salat 359, (1503); Nesai, Sehv, 93, (4, 77).
Konu: Dua
1870-) Ebu Mes'ud el Bedri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Sa'd İbnu Ubade'nin meclisinde otururken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yanımıza geldi. Kendisine, Beşir İbnu Sa'd: "Ey Allah'ın Resülü! Bize Allah Teala Hazretleri, sana salat okumamızı emretti. Sana nasıl salat okuyabiliriz?" diye sordu. Efendimiz şu cevabı verdi: "Şöyle söyleyin: "AIIahümme salli aIa Muhammedin ve aIa aI-i Muhammed, kema salleyte aIa İbrahime ve barik aIa Muhammedin ve aIa aI-i Muhammedin kema barekte aIa aI-i İbrahime inneke hamidun mecid. (AIIah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in aline rahmet kıI, tıpkı İbrahim'e rahmet kıldığın gibi. Muhammed'i ve Muhammed'in alini mübarek kıl. Tıpkı İbrahim'in alini mübarek kıldığın gibi." (ResuIullah ilaveten şunu söyledi): "Selam da bildiğiniz gibi olacak." Müslim,Salat 65, (405), Kasru's-Salat 67,(1,165,166); Tirmizi,Tefsir, Ahzab,(3218); Ebu Davut, Salat 183, (980,981); Nesai, Sehv 49, (3, 45, 46). Tirmizi dışındaki Kütüb-i Sitte kitaplarında, Ebu Humeyd es-Saidi (radıyallahu anh)'den gelen bir rivayet şöyle: "Ashab sordu: "Ey Allah'ın Resülü sana nasıl salat okuyalım?" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): Şöyle söyleyin, dedi: "AIIahümme salli aIa Muhammedin ve aIa ezvacihi ve zürriyyetihi kema salleyte aIa İbrahime ve bàrik aIa Muhammedin ve aIaezvacihi ve zürriyyetihi kema barekte aIa İbrahime inneke hamidun mecid. (AIIahım! Muhammed‚ zevcelerine ve zürriyetine rahmet kıl, tıpkı İbrahim'e rahmet kıldığın gibi. Muhammed'i, zevcelerini ve zürriyetini mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye Iayıksın, Şerefi yücesin)." Kà'b İbnu Ucre'den gelen bir rivayet de şöyle: "Resûlullah (aleyhissaIatu vesselam) yanımıza gelmişti: "Ey Allah'ın Resülü, dedik, sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Ama, sana nasıl salat okuyacağız (bilmiyoruz)? " "Şöyle söyleyin! dedi: "AIIahümme salli aIa Muhammed'in ve ala aI-i Muhammedin kema salleyte aIa İbrahime inneke hamidun mecid. AIIahümme barik aIa Muhàmmedin ve aIa aI-i Muhammed, kema barekte aIa aIi İbrahime inneke hamidun mecid."
Kaynak: Buhari, Enbiya 8; Müslim, Salat 69, (407); Muvatta, Kasru's-; Ebu Davut, Salat,183, (979); Nesai. Buhari, Daavat 33: Müslim, Salat 66, (406); Ebu Davud, Salat 183, (976);Nesai, Sehv 51, (3, 47); Tirmizi Vitr,20, (483).
Konu: Dua
1874-) Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki.: "Kim hataen öldürülürse, diyeti yüz devedir; bunlardan otuzu bintü mehaz (iki yaşına girmiş dişi deve), otuzu bintü lebün (üç yaşına girmiş dişi deve), otuzu hıkka (dört yaşına girmiş dişi deve), on tane de ibnu lebündur (üç yaşına girmiş erkek deve)." Tirmizi'nin rivayetinde şöyle denir: "Kim taammüden (kasıtla) öldürürse, öldürülenin velilerine teslim edilir, dilerlerse öldürürler, dilerlerse diyet alırlar. Bu 30 hıkka (dört yaşına giren dişi deve): 30 cezea (beş yaşına girmiş dişi deve); 40 aded halife (hamile deve) dir. Ayrıca ne üzerine sulh yaptıysalar bu da onlarındır. Bu, diyetin şiddetini artırmaktır."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 18, (4541); Tirmizi, Diyat 1, (1387); Nesai, Kasame 30, (8, 43).
Konu: Diyet
1875-) İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hataen öldürmede diyet olarak yirmi hıkka, yirmi cezea, yirmi bintu mehaz, yirmi bintu lebün ve yirmi benü lebün vardır."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 18, (4545), Tirmizi, Diyat 1, (1386); Nesai, Kasame 32, (8, 43-44).
Konu: Diyet
1876-) Hz. Ali (radıyallahu anh) demiştir ki: "Şibhu'l amd'in diyeti üç kısımdır. 33 adet hıkka, 33 adet cezea, 34 adet seniyye-bazil arası devedir. (Seniyye altı yaşına, bazil de dokuz yaşına basmış deveye denir.)" Yine Hz. Ali şunu da rivayet etmiştir: "Hataen öldürmede diyet dört kısımdır: 25 hıkka, 25 cezea, 25 bintu lebün, 25 bintu mehaz." AbduIIah İbnu Amr İbni'I-As (radıyallahu anhüma)'ın Ebu Davud ve Nesai de merfu olarak kaydedilen bir rivayetinde şöyle denmiştir: "(Cürüm sırasında) kamçı ve değnek kullanıldığı müddetçe hata, Şibhu'l amd'dir."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 19, (4551, 4553). Ebu Davud, Diyat 19, 20, (4547; 4565); Nesai, Kasame 42 (8, 40); İbnu Mace, Diyat 5, (2627).
Konu: Diyet
1878-) Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) öldürülen mükateb hakkında, azad edilen miktarınca hür diyetine göre, geri kalan kısmı için de köle diyetine göre hesaplanmasına hükmetti."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 22, (4581); Nesai, Kasame 36, (8, 45, 46); Tirmizi, Büyü' 35, (1259). (Metin, Nesai'nin metnidir.)
Konu: Diyet
1879-) Yine Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Muahedin diyeti hür kimsenin diyetinin yarısıdır."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 23, (4583).
Konu: Diyet
1884-) Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yerinde sabit kalarak kör olan göz hakkında diyetin üçte birine hükmetti." Nesai'nin rivayetinde şöyledir: "Resûlullah : "Yerinde sabit duran kör gözün kapanması halinde diyetinin üçte birine hükmeti."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 20, (4563); Nesai, Kasame 41, (8,55, 56).
Konu: Diyet
1886-) Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) "Dişlerin diyeti beşer dinardır." buyurdu.
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 20, (4563); Nesai, Kasame 41, (8,55).
Konu: Diyet
1888-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Şu ve şu -yani serçe parmakla baş parmak- diyette eşittirler." Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "İki elin parmaklarıyla iki ayağın parmakları da eşittir. Her bir parmağın diyeti on devedir." Nesai'deki ziyade şöyledir: "Parmaklar hakkında diyet, onar onardır."
Kaynak: Buhari, Diyat 20, Tirmizi, Diyat 4, (1391,1392); Ebu Davud, Diyat 20, (4558); Nesai, Kasame 42, (8, 56,57).
Konu: Diyet
1889-) Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mûzıha olan yaraların diyeti beşer devedir."
Kaynak: Tirmizi, Diyat 3, (1390); Ebu Davud, Diyat 20, (4566); Nesai, Kasame 43, (8, 57).
Konu: Diyet
1891-) Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hatanın diyetini, köylerde yaşayanlar için dört yüz dinar olarak veya buna denk kıymette gümüş olarak değerlendirir, bunu da develerin fıyatlarını esas alarak tesbit ederdi. (Söz gelimi) develer pahalanınca (diyetin dinar ve dirhem miktarında) yükseltme yapar, develerin kıymeti düşünce de (diyetin dinar ve dirhem miktarında) indirme yapardı. (Hataen işlenince cinayetlerin diyeti Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında dört yüz dinarla sekiz yüz dinar arasına ulaştı. Bunun gümüş nev'inden muadili sekiz bin dirhem idi. Sığır besleyenlere (diyet olarak) iki yüz sığır hükmetti. Diyetini davar cinsinden vermek isteyene iki bin davara hükmetmiştir. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Diyet, öldürülenin varisleri arasında yakınlık derecelerine göre, (yani Kur'an'da belirtiIen nisbet üzere, diğer tereke malları gibi) taksim edilir. (Ashabu'I-feraiz'den) artan olursa asabe (denen akraba)ya geçer." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) uzuvlar hakkında, daha önce geçtiği şekilde hükmetti."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 20, (4564); Nesai, Kasame 30, (8, 42, 43).
Konu: Diyet
1892-) İbnu Abbas hazretleri (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Parmaklar diyette eşit değerdedir. Dişler de aralarında eşittirler. Köpek dişi, azı dişi eşittir. Bunlar öbürlerine diyet meselesinde denktirler."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 20, (4559, 4560, 4561).
Konu: Diyet
1893-) Amr İbnu Şuàyb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor. "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yerinde sabit duran (bakar) kör gözün (cinayet sebebiyle) kapanması halinde, diyetinin, normal diyetinin üçte biri olacağına hükmetti. Keza sakat elin kesilmesi halinde, diyetinin normal diyetinin üçte biri kadar olacağına, siyahlaşmış dişin (cinayet sebebiyle) düşmesi halinde, normal diyetinin üçte biri olacağına hükmetti."
Kaynak: Ebu Davud -bu rivayetin sadece gözle ilgili kısmını- önceki rivayetin aynı babında), Nesai'de tam olarak tahric etmiştir.
Konu: Diyet
1894-) Ebu Hüreyre hazretleri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hüzeyl kabilesinden iki kadın birbirleriyle kavga ettiler. Biri diğerine bir taş atarak kadını da, karnındaki yavruyu da öldürdü. Dava Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e geldi. Efendimiz, ceninin diyetini bir gurre olarak hükme bağladı. Gurre kadın veya erkek bir köle demektir." Ebu Davud'un bir rivayetinde şu ziyade vardır: ".. veya katır veya ata hükmetti. Kadının diyetini akilesi üzerine hükmetti. Kadına çocukları ve onlarla birlikte olanlar varis oldular."
Kaynak: Buhari, Diyat 25, Tıbb 46, Feraiz 11; Müslim, Kasame 34, (1681); Muvatta, Ukül 5, (2, 855); Tirmizi, Diyat 15, (1410); Ebu Davud, Diyat 21, (4568,4580); Nesai, Kasame 37, (8, 47, 48).
Konu: Diyet
1895-) Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında diyet-i kamilenin kıymeti sekiz bin dirhem idi. Ehli Kitab'ın diyeti de o gün, Müslümanların diyetinin yarısına denkti. Bu durum Hz. Ömer (radıyallahu anh)'ın halife olmasına kadar devam etti. Halife olunca bir hutbesinde "Artık deve pahalandı" dedi ve diyeti altın sahiplerine bin dinar, gümüş sahiplerine on iki bin dirhem, sığır sahiplerine iki yüz sığır, davar sahiplerine iki bin koyun, elbise sahiplerine de iki yüz takım elbise olarak tesbit etti. Ehl-i zimmetin diyetini, (Hz. Peygamber devrinde ne idiyse) olduğu gibi bıraktı, hiçbir yükseltme yapmadı."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 18, (4542).
Konu: Diyet
1896-) Ziyad İbnu Sa'd İbni Dumeyre es-Sülemİ an ebihi an ceddihİ (radıyallahu anh) -ki bunlar (Sa'd ve Dumeyre) Resûlullah (Aleyhisslatu vesselam) ile birlikte Huneyn'e katılmışlardı- anlatıyor: "Muhallem İbnu Cessame el-Leysi, Müslüman olduktan sonra Eşca' kabilesinden birisini öldürmüştü. Bu, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in hüküm verdiği ilk diyet vak'ası oldu. Uyeyne öldürülen Eşcai'nin katli hususunda ileri geri konuştu. Çünkü (Uyeyne) kendisi de Gatafanlı idi. Akra İbnu Habis de Muhallem'in taraftarı (olarak müdafaa için) konuştu, çünkü o da Hındef'ten idi. Derken (münakaşa ilerledi) sesler yükselmeye başladı, tartışma ve bağırıp çağırmalar arttı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) müdahale ederek, "Ey Uyeyne, diyet kabul etmez misin?" diye sordu. "Hayır! Vallahi harb ve ızdırabtan benim kadınlarıma ulaştırılan, onun kadınlarına ulaşmadıkça kabul etmiyorum!" cevabını verdi. Sonra bağırmalar yükseldi, tartışma ve bağırıp çağırmalar arttı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar araya girip: "Ey Uyeyne, diyet kabul etmez misin?" dedi. Uyeyne önceki sözlerini aynen tekrar etti. Bu hal, Beni Leys'ten üzerinde silah ve elinde de deriden mamul bir kalkan bulunan Mukeytil adında birinin kalkıp, "Ey Allahın Resülü! Bunun (Muhallem'in) İslam'ın başında yaptığı şu cinayete misal olarak, su içmek üzere havuzun başına koşan koyun sürüsünü gösterebileceğim. Sürünün ilk gelenlerine (öldürülmek veya uzaklaştırılmak üzere taş veya ok) atılır, arkadan gelenler de korkarak kaçarlar. Bugün hüküm koy yarın değiştir!" demesine kadar devam etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bunun üzerine (Muhallem'e dönüp) hemen şu hükmü verdi. "Derhal huzurumuzda elli deve vereceksin, elli deve de Medine'ye dönüşümüzde vereceksin!" Bu vak'a Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın seferlerinin birinde cereyan etmişti. Muhallem uzun boylu, esmer birisi idi, cemaatin kenarında bulunuyordu. O ölümden kurtuluncaya kadar halk oradan ayrılmadı. Resûlullah'ın (bu nihai hükmünden sonra) önüne, iki gözünden de yaşlar akar vaziyette oturdu ve: "Ey Allah'ın Resülü! Ben size ulaşan cinayeti işlemiş bulunuyorum. Ben Allah'a tevbe ettim. Sen de benim için ey Allah'ın Resülü, Allah'tan mağrifet dileyiver!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yüksek sesle: "Sen onu İslàm'ın başında silahınla mı öldürdün! Allah'ım, Muhallem'i mağrifet etme!" dedi. Ebu Seleme şu ilavede bulunur: "Muhallem göz yaşlarını ridasının ucuyla silerek kalktı." İbnu İshak der ki: "Muhallem'in kavmi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın daha sonra onun için Allah'a istiğfar ediverdiğine inanıyorlardı."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 8, (4503).
Konu: Diyet
1897-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Diyet aldıktan sonra (katili) öldüren kimseyi asla affetmem."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 5, (4507).
Konu: Diyet
1899-) Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Huzeyl kabilesinden iki kadın, biri diğerini öldürmüştü. Bunlardan her ikisinin kocası ve birer oğlu vardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz maktülenin diyetini ödeme işini, katilenin (öldüren kadının) akilesine yükledi, kocasını ve oğlunu bu külfetten uzak tuttu. Çünkü bu ikisi Huzeyl'den değillerdi. Maktülenin akilesi, "ölenin mirası da bize aittir" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! Mirası, kocasına ve oğluna aittir!" buyurdu."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 21, (4575).
Konu: Diyet
1900-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Ebu Cehm İbnu Huzeyfe'yi zekat tahsildarı olarak gönderdi. Adamın biri sadaka ödeme meselesinde onunla inatlaştı. Ebu Cehm (radıyallahu anh) de adama vurup başından yaraladı. Hemen Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelip: "Ey Allah'ın Resülü, kısas istiyoruz" dediler. Resûlullah onlara: "Size şu şu miktir diyet vereyim!" dedi ise de razı olmadılar. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) miktarını daha da artırarak: "Size şu şu miktar diyet vereyim" dedi. Onlar yine razı olmadı. Hz. Peygamber (daha da artırarak): "Size şu şu kadar diyet vereyim" dedi. Bu sefer razı oldular. Bunun üzerine aleyhissalatu vesselam Efendimiz: "Ben bu akşam halka konuşup, onlara razı olduğunuzu bildireceğim!" dedi. "Pekala" dediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hitabesinde: "Bu Leysliler bana kısas talebiyle geldiler. Ben onlara (kısasa bedel) şu şu miktar diyet teklif ettim, onlar da razı oldular, siz de razı mısınız?" diye sordu. Fakat berikiler: "Hayır, razı değiliz!" dediler. Mühacirün onlara kızıp üzerlerine yürüdü. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara dokunmamalarını emretti, Muhacirun da ileri gitmekten vazgeçti. Sonra onları çağırıp, onlara verdiğini artırdı ve sordu: "Razı oldunuz mu?" "Evet" dediler. Resûlullah tekrar: "Ben halka hitap edip, razı olduğunuzu bildireceğim" dedi. Onlar: "Pekala?" dediler. Resûlullah halkı çağırarak: "Razı mısın?" diye sordu. "Evet razıyız!" dediler."
Kaynak: Ebu Davud, Diyat 13, (4534); Nesai, Kasame 24, (8, 35).
Konu: Diyet
1901-) Hilal İbnu Sirac İbni Müccaa an ebihi an ceddihi tarikinden anlattığına göre: "(Ceddi Müccaa) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek Beni Zühl kabilesine mensup Benü Sedüs tarafından öldürülmüş olan kardeşinin diyetini taleb etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Eğer ben bir müşrik için diyete hükmetseydim kardeşin için hükmederdim. Fakat ben sana (diyet değil, bunun yerini tutacak) bir bedel vereyim" dedi ve ona, aleyhissalatu vesselam, Beni Zühl müşriklerinden elde edilecek ilk humustan yüz deve vereceğine dair (senet) yazdı. (Müccaa bu yüz deveden) bir miktarını almıştı. (Tamanını almadan) Beni Zühl kabilesi Müslüman oldu. Bilahare Müccaa geri kalan develeri Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)'den taleb etmek üzere, ona geldi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın borç senedini gösterdi. Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) kendisine Yemame'den gelecek zekattan ödenmek üzere on iki bin sa', yani dört bin sa' buğday, dört bin sa' arpa, dört bin sa' hurma yazdı. Resûlullah'ın verdiği yazıda (borç senedinde) şunlar yazılıydı: "Bismillahirrahmanirrahim. Bu Peygamber Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'den Beni Süleymli Müccaa İbnu Mürare'ye (verilmiş bir borç) senedidir. Ben kendisine (öldürülen) kardeşine bedel olarak, Beni Zülh müşriklerinden gelecek ilk humustan yüz deve vereceğim."
Kaynak: Ebu Davud, Harac 20, (2990).
Konu: Diyet