İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru

Videolar


Buhari Hadisleri - Sayfa 18


5192-)  Ebu Bekre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?" buyurmuş ve bunu üç kere tekrar etmişlerdi. Biz: "Evet!" deyince: "Allah'a şirk koşmak, anne ve baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak!" buyurdular. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere oturup: "Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahidlik!" dedi ve bunu o kadar tekrar etti ki, "Keşke kesse artık!" temennisinde bulunduk."

Kaynak:  Buhari, Şehadat 10, Edeb 6, İsti'zan 35, İstitabe 1; Müslim, İman 143, (87); Tirmizi, Şehadat 3, (2302).

Konu:  Diğer


5194-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Dedim ki: "Ey Allah'ın Resûlü! Allah nezdinde en büyük günah hangisidir?" "Seni yaratmış olan Allah'a eş koşmandır!" buyurdular. "Sonra hangisidir?" dedim. "Seninle birlikte yiyecek diye, evladını öldürmendir!" buyurdular. Ben yine: "Sonra hangisidir?" dedim. "Komşunun helalliği ile zina etmendir!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Bakara 3, Furkan 3, Edeb 20, Muharibin 20, Diyat 1, Tevhid 40, 46; Müslim, İman 141, (3181, 3182), Tefsir, Furkan; Nesai, Tahrim 4, (7, 89, 90); Ebu Davud, Talak 50, (2310).

Konu:  Diğer


5195-)  İbnu Amr İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulûllah aleyhissalatu vesselam: "Kişinin anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır!" buyurmuşlardı. Orada bulunanlar: "Hiç kişi anne ve babasına söver mi?" dediler. "Evet! Kişi, bir başkasının babasına söver, o da babasına söver; annesine söver, o da bunun annesine söver!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Edeb 4; Müslim, İman 146, (90); Tirmizi, Birr 4, (1903); Ebu Davud, Edeb 129, (5141).

Konu:  Diğer


5205-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah, elbisesini kibirle sürüyene bakmaz" buyurmuştur. Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resülü! İzarım salık durumda, dikkat etmezsem sürünüyor" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Sen, bunu kibirle yapanlardan değilsin!" cevabını verdi."

Kaynak:  Buhari, Libas 5, 1, 2, Fezailu Ashab 5, Edeb 55; Müslim, Libas 45, (2085); Ebu Davud, Libas 28, (4085); Nesai, Zinet 102, 105, (8, 206).

Konu:  Libas


5209-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, şu iki çeşit giyinmekten men etti: "Samma sarınması ki bu, üzerinde bir başka giysi olmadığı halde giysisini omuzuna koyup bir yarısını açık bırakması ve namazda iki elini de sarmasıdır. Diğer giyinme de, fercini örtecek kadar olmayan tek giysisi içinde ihtiba tarzında oturmasıdır."

Kaynak:  Buhari, Libas 20, 21, Büyü' 62, 63, Salat 10, Mevakit 30, 31, Savm 67; Müslim, Büyü' 2, (1511); Muvatta, Büyü 76, (2, 666); Ebu Davud, Libas 25, (4080); Tirmizi, Libas 24, (1758); Nesai, Büyü' 23, 25 (7, 259-260).

Konu:  Libas


5216-)  Bir rivayette de: "Sakın kimse tek ayakkabı ile yürümesin, ya ikisini de çıkarsın, yahut ikisini de giyinsin" buyrulmuştur.

Kaynak:  Buhari, Libas 39; Müslim, Libas 68, (2097); Muvatta, Libas 14, 15, (2, 916); Ebu Davud, Libas 44, (4139); Tirmizi, Libas 37, (1780).

Konu:  Libas


5217-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ayakkabı giymede, başını taramada, temizlikte ve bütün işlerinde sağdan başlamayı severdi."

Kaynak:  Buhari, Salat 47, Vudü 31, Et'ime 5, Libas 38, 77; Müslim, Taharet 67, (268); Ebu Davud, Libas 44, (4140); Tirmizi, Salat 428, (608); Nesai, Taharet 90, (1, 78).

Konu:  Libas


5222-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'in ayakkabısında parmak arasına geçen atkısı vardı."

Kaynak:  Buhari, Libas 41, Ebu Davud, Libas 44, (4134); Tirmizi, Libas 33, (1773, 1774); Nesai, Zinet 117, (8, 217).

Konu:  Libas


5233-)  Misver İbnu Mahreme radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (ashabına) birkısım kaftanlar taksim etti, fakat (babam) Mahreme'ye hiçbir şey vermedi. Bunun üzerine babam: "Haydi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gidelim!" dedi ve beraber gittik. Bana: "Gir de Aleyhissalatu vesselam'i bana çağır!" dedi. Ben de çağırdım. Resûlullah, üzerinde dağıttığı kaftanlardan biri olduğu halde dışarı çıktı ve "Bunu senin için sakladık!" buyurdu. Sonra Resûlullah aleyhissalatu vesselam babama baktı ve: "Mahreme razı oldu!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Farzu'l-Humus 11, Libas 12; Müslim, Zekat 129, (1058); Ebu Davud, Libas 4, (4028); Tirmizi, Edeb 53, (2819); Nesai, Zinet 100, (7, 205).

Konu:  Libas


5234-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam en çok, hıbere (denen Yemen'de mamul, çubuklu) kumaştan giyinmemizi severdi."

Kaynak:  Buhari, Libas 18; Müslim, Libas 32, (2079); Ebu Davud, Libas 15, (4060); Tirmizi, Libas 45, (1788); Nesai, Zinet 95 (8, 203).

Konu:  Libas


5236-)  Abdülvahid İbnu Eymen babasından anlatıyor: "Hz. Aişe'nin yanına girdim. Üzerinde kalın Yemen bezinden yapılmış fiyatı beş dirhem olan bir elbise bulunuyordu. Hz. Aişe: "Gözünü cariyeme kaldır da ona bir bak! Zira o, şimdi benim giydiğim, şu elbiseyi evin içinde giymekten arlanır. Halbuki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam zamanında benim o (kaba kumaş)tan bir elbisem vardı. Medine'de zifaf için süslenen her kadın gelip o elbiseyi benden iareten alırdı."

Kaynak:  Buhari, Hibe 34.

Konu:  Libas


5241-)  Hz. Bera radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam orta boylu idi. Ben onu kızıl bir hulle içerisinde gördüm. Ben Aleyhissalatu vesselam'dan daha güzel bir şeyi hiç görmedim."

Kaynak:  Buhari, Libas 35, Menakıb 23; Müslim, Fezail 91, (2337); Ebu Davud, Libas 21, (4072); Tirmizi, Libas 4, (1724); Nesai, Zinet 94, (8, 203).

Konu:  Libas


5248-)  Ümmü Halid Bintu Halid İbni Sa'id İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a benekli siyah bir giysi getiriImişti. "Bunu kime giydirmemi uyşun bulursunuz?" buyurdular. Herkes susmuştu. "Bana Ümmü Halid'i getirin!" emrettiler. Beni yanına götürdüler. Giysiyi elleriyle bana giydirdi ve sonra da: "Üstünde eskit, üstünde eskit!" diye iki sefer tekrarladılar. Siyah kumaşın beneğine bakıyor, eliyle de bana işaret ediyor ve: "Ey Ümmü Halid! Bu senna (güzel), ey Ümmü Halid bu senna!" diyordu. Senna, Habeşistan dilinde güzel demekti."

Kaynak:  Buhari, Libas 22, 32,188; Menakıbu'l-Ensar 37, Edeb 17; Ebu şavud, Libas 1.

Konu:  Libas


5249-)  Ebu Osman en-Nehdi anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh, biz Utbe İbnu Ferkad ile Azerbaycan'da iken bize şöyle yazmıştı: "Ey Utbe, (bu mal) ne senin emeğin, ne babanın emeği ne de annenin emeğidir. Öyleyse mü'minleri, evlerinde, kendi evinde doyduğun şeyden doyur. Zevk için yemekten ve şirk ehlinin zinetinden, ipekli giymekten kaçın. Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam şu kadarı hariç ipekli giymekten yasakladı ve Resûlullah bize orta ve işaret parmağını kaldırarak birbirine bitiştirdi."

Kaynak:  Buhari, Libas 25; Müslim, Libas 12, (2069); Ebu Davud, Libas 10, (4042); Nesai, Zinet 93, (8, 202); İbnu Mace, Libas 18, (3593).

Konu:  Libas


5251-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Dünyada ipeği, ahirette nasibi olmayanlar giyer."

Kaynak:  Buhari, Libas 25, Müslim, Libas 6, (2063), Nesai, Zinet 91, 201).

Konu:  Libas


5252-)  Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İpeği dünyada giyen, ahirette giyemez."

Kaynak:  Buhari, Libas 25; Müslim, Libas 23, (2075); Nesai, Zinet 91, (8, 200).

Konu:  Libas


5253-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "(Babam) Ömer radıyallahu anh satılmakta olan atlas bir elbise gördü. Onu Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a getirip: "Ey Allah'ın Resülü! Bunu satın al da bayramlarda ve taşradan gelen heyetlerin karşılanması sırasında tecemmülen giyin!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Bu, (ahirette) nasibi olmayanların giysisidir" buyurdular. Sonra Hz. Ömer, Allah'ın dilediği kadar kaldı. Aleyhissalatu vesselam ona atlastan mamul bir cübbe gönderdi. Ömer gelerek: "Ey Allah'ın Resülü! Siz(ipek hakkında): "Bu, (ahirette) nasibi olmayanların giyeceğidir" demiştiniz. Sonra bana bunu gönderdiniz, (hikmeti nedir?)" dedi. Aleyhissalatu vesselam, buna karşılık: "Bunu, sana bizzat giyesin diye göndermedim. Bilakis, satasın ve parasıyla ihtiyaçlarını göresin diye göndermiştim" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Libas 30, Cum'a 7, lydeyn 1, Büyü' 40, Hibe 27, 29, Cihad 177, Edeb 9, 66; Müslim, Libas 6, (2068); Muvatta, Libas 18, (2, 917, 918); Ebu Davud 10, (4040, 4041); Nesai, Zinet 84, 86, 87, (8, 196-198).

Konu:  Libas


5254-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana siyera (denen yol yol sarı kalemli dokunmuş ipek) kumaştan bir takım elbise giydirdi. Sonra ben onu giyip çıktım. (Resûlullah bunu üzerimde görünce bana kızmıştı), öfkesini yüzünde görüyordum. Hemen dönüp, onu hanımlarım arasında başörtüsü yapmaları için taksim ettim."

Kaynak:  Buhari, Libas 30, Hibe 27, Nafakat 11; Müslim, Libas 19, (2071); Ebu Davud, Libas 10, (4043); Nesai, Zinet 85, (8,197).

Konu:  Libas


5258-)  Bir rivayette de şöyle denmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a (hacc sırasında) bitten şikayet ettiler. Aleyhissalatu vesselam onlara katıldıkları gazveleri sırasında ipek gömlekler giymeye ruhsat tanıdı."

Kaynak:  Buhari, Libas 29, Cihad 91; Müslim Libas 25, (2076); Tirmizi, Libas 2, (1722); Ebu Davud, Libas 13, (4056); Nesai, Zinet 93, (8, 202).

Konu:  Libas


5261-)  Ebu Bürde İbnu Ebi Müsa el-Eş'ari anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anha'nın yanına girdim. Bana yamalı bir giysi ve kaba bir izar çıkardı ve "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şu iki (parça)nın içinde vefat etti!" dedi."

Kaynak:  Buhari, Humus 5, Libas 19; Müslim, Libas 35, (2080); Ebu Davud, Libas 8, (4036); Tirmizi, Libas 10, (1733).

Konu:  Libas


5264-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'in minderi deridendi ve içi hurma lifiyle dolu idi."

Kaynak:  Buhari, Rikak 17; Müslim, Libas 38, (2082); Ebu Davud, Libas 45, (4146, 4147); Tirmizi, Libas 27, (1762).

Konu:  Libas


5269-)  Yezid Mevla'l-Münbais anlatıyor: "Zeyd İbnu Halid radıyallahu anh'ı işittim. Diyordu ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a altın veya gümüş buluntu hakkında sorulmuştu. "Kesesini ve bağını belle, sonra onu bir yıl ilan et. (Sahibini) bilemezsen, onu harca. O yanında bir emanet olsun. Günün birinde arayanı gelecek olursa, ona ödersin" buyurdu. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam'a kaybolmuş develerden soruldu. "Kaybolan develerden sana ne? Onları (kendi haline) bırak. Zira sahibi onu buluncaya kadar, ayağında çarığı, sırtında su tulumu vardır. Suya gider, ottan yer" buyurdular. Bu sefer (kaybolmuş) davardan soruldu: "Onları alın. Zira onlar ya senindir, ya (kaybeden) kardeşinindir, ya da kurdundur" buyurdular.

Kaynak:  Buhari, İlm 28, Şürb 12, Lukata 2, 3, 4,11, Talak 22, Edeb 75; Müslim, Lukata 1, (1722); Muvatta, Akdiye 46, (2, 757); Ebu Davud, Lukata 1, (1704, 1705, 1706, 1707,1708); Tirmizi, Ahkam 35, (1372, 1373).

Konu:  Buluntular (Lukata)


5275-)  Hz. Ebu Hureyre ve Hz. Enes radıyallahu anhüma anlatıyorlar: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yolda giderken bir hurma tanesine rastlamıştı. "Eğer sadakadan (düşmüş) olacağından korkmasaydım bunu yerdim!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Büyü' 4, Lukata 6; Müslim, Zekat 165, (1071); Ebu Davud, Zekat 29, (1651).

Konu:  Buluntular (Lukata)


5277-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "(Yediyüz dirheme) bir cariye satın almış ve (borcunu ödemeden) sahibini kaybetmiştir. Bir yıl sahibini arayan İbnu Mes'ud onu bulamaz ve bu parayı, bir dirhem, iki dirhem şeklinde parça parça vermeye başlar ve: "Ey Allahım, bunu falanca adına sadaka kabul et! Eger adam gelirse sadaka benim adıma olacak, borç da uhdemde kalacak!" der. İbnu Mes'ud derdi ki: "Sahibini bulamadığınız buluntu hakkında böyle hareket edin!"

Kaynak:  Buhari, Talak 22, (Tercümede (bab başlığında) muallak olarak kaydedilmiştir).

Konu:  Buluntular (Lukata)


5278-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Allah Teala hazretlerinin (Tebük seferinden geri kalmaları sebebiyle) tevbelerini kabul edip affettiği üç kişiden biri olan Hilal İbnu Ümeyye radıyallahu anh geldi. (Anlattığına göre) tarlasından evine yatsı vaktinde dönmüştü. Hanımının yanında bir adam buldu. Manzarayı gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmişti. Sabah oluncaya kadar adamı ürkütüp telaşlandırmadı. Sabah olunca doğru Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına gitti. "Ey Allah'ın Resûlü dedi, ben aileme geceleyin dönmüştüm, yanlarında bir adam buldum. Üstelik gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim." Resûlullah aleyhissalatu vesselam getirdiği bu haberden hoşlanmadı, adama karşı sert davrandı. Bunun üzerine: "Kendi hanımlarına zina isnad eden, ancak, kendisinden başka şahidi bulunmayan kimse ise, doğru söylediğine dair Allah adına yemin ederek dört defa şahitlik eder. Beşinci şahitliğinde ise, eğer yalan söylüyorsa Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını ister. Kadının Allah adına yemin ederek kocasının yalan söylediğine dair dört def'a şahidlik etmesi ve beşinci şahitliğinde, eğer kocası doğru söylüyorsa Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını istemesi, onun hakkındaki cezayı kaldırır" (Nur 6-9) mealindeki ayet nazil oldu. Vahiy hali Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın üzerinden kalkınca: "Ey Hilal, müjde! Allah senin için bir kurtuluş ve kurtuluş yolu gösterdi" buyurdular. Hilal: "Ben Rabbim Teala hazretlerinden bunu ümid ediyordum!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kadına adam gönderin gelsin!" emretti. Kadın geldi. Ayet-i kerimeyi Resûlullah ona okudu. İkisine de meselenin ciddiyetini hatırlattı ve ahiret azabının dünyadaki azabtan daha şiddetli olacağını haber verdi. Bunun üzerine Hilal: "Vallahi kadın hakkında doğruyu söyledim!" dedi. Kadın da: "Hayır yalan söyledin!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Aranızda lanetleşin" emretti. Hilal'e: "Şehadet getir!" dendi. O da doğru söylediğine dair dört kere Allah'a şehadet etti. Beşinci sefer olunca kendisine: "Ey Hilal, Allah'tan kork, zira dünya azabı ahiret azabından pek hafiftir, senin bu yaptığın, üzerine azabı vacib kılmaktadır!" dendi. O yine: "Allah'a yemin olsun, ona iftira ediyorum diye bana celde yapılmadığı gibi, Allah da onun sebebiyle bana azab vermeyecektir!" dedi ve "Eğer yalancı ise, Allah'ın laneti üzerine olsun!" diye beşinci kere şehadette bulundu. Sonra kadına: "Şehadet getir!" dendi. Kadın da: "Hilal yalancıdır diye dört kere Allah'a şehadette bulundu. Beşinci şehadete sıra gelince, kadına: "Allah'tan kork, zira dünyadaki azab ahiret azabından hafiftir. Bu yaptığın, üzerine azabı vacib kılmaktır!" dendi. Kadıncağız bir müddet durakladı. Sonra: "Kavmimi, geri kalan zamanlarda rezil rüsvay edemem!" dedi ve beşinci defa: "Hilal doğru söyledi ise Allah'ın gadabı üzerime olsun!" diye şehadette bulundu. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam aralarını ayırdı. Kadının çocuğuna babasının adıyla çağrılmamasına, kadına zina isnad edilmemesine, çocuğa da veled-i zina denmemesine, kim kadına veya çocuğa böyle bir isnadda bulunacak olursa, hadd-i kazfe maruz kalacağına hükmetti. Keza bunlar ne boşanma ne de ölüm sebebiyle ayrılmadıkları için Hilal üzerinde, ne kadın için mesken ne de çocuk için nafaka mesuliyeti olmadığına hükmetti. Aleyhissalatu vesselam: "Eğer kadın kızılımsı, kabaları etsiz, sivri omuzlu, iki kabası sivri, bacakları ince bir çocuk dünyaya getirirse, bu çocuk Hilal'dendir. Eğer esmer, kısa saçlı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk dünyaya getirirse bu çocuk, zina nisbet edilen şahsa aittir" buyurdular. Gerçekten kadın esmer renkli, kısa saçlı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk doğurdu. Aleyhissalatu vesselam: "Eğer (şehadetlerle yapılan) yeminler olmasaydı benimle o kadın arasında mesele olacaktı" buyurdular. İkrime der ki: "Kadının çocuğu bundan sonra Mudar üzerine emir oldu, Tesmiye'de babasına nisbet edilmezdi." Hadisi Ebu Davud bu metnin aynısıyla rivayet etti. Kütüb-i Sitte, İbnu Ömer'den bu manada rivayette bulundular.

Kaynak:  Buhari, Talak 28, Şehadat 21, Tefsir, Nur 3; Ebu Davud, Talak 27, (2254, 2255, 2256); Tirmizi, Tefsir, Nur, (3178).

Konu:  Lian


5281-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Çocuk yatağa aittir. Zaniye de mahrumiyet vardır."

Kaynak:  Buhari, Hudûd 23, Feraiz 18; Müslim, Rada' 37, (1458); Tirmizi, Rada' 8, (1157); Nesai, Talak 48, (6,180).

Konu:  Lian


5282-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Utbe İbnu Ebi Vakkas, kardeşi Sa'd'a: "Zema'a'nın cariyesinden doğan oğlan bendendir, onu sahiplen" diye vasiyet etmişti. Fetih yılında, onu Sa'd yakalayıp: "Bu, kardeşimin oğludur, kardeşim onu bana vasiyet etmişti!" dedi. Abd İbnu Zema'a da: "O, benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur, onun yatağında doğmuştur!" dedi. Problemin halli için Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a koştular. Sa'd radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resülü! Bu kardeşimin oğludur. Kardeşim onun hakkında bana vasiyette bulundu. Hele onun benzerliğine de bakın!" dedi. Abd: "O benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur. Babamın yatağında doğdu!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ondaki benzerliğe baktı. Utbe'ye açık bir benzerlik gördü. Sonra: "Bu sana aittir ey Abd İbnu Zema'a. Çocuk yataga aittir, zani için de mahrumiyet vardır" buyurdu. Sonra da Sevde Bintu Zem'a'ya: "Bun(u kardeşin bilme, ihtiyat et, ona karşı) tesettür et!" emretti. Bu emri, onun Utbe'ye olan benzerliği sebebiyle vermişti. O, kadını, Allah'a kavuşuncaya kadar göremedi. Sevde, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcesi idi."

Kaynak:  Buhari, Vesaya 4, Büyü' 3, 100, Husûmat 6, Itk 8, Feraiz 18, 28, Hudüd 23, Ahkam 29; Müslim, Rada' 36, (1457); Muvatta, Akdiye 20, (2, 739); Ebu Davud, Talak 34, (2273); Nesai, Talak 48, 49, (6, 180, 181).

Konu:  Lian


5283-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Benim siyah bir çocuğum dünyaya geldi" dedi. Adam, ta'riz yoluyla çocuğu nefyetmeyi teklif ediyordu. Aleyhissalatu vesselam, onun nefyedilmesine ruhsat vermedi. "Senin bir deven var mı?" dedi. Adam: "Evet" deyince: "Bunların renkleri nasıldır?" diye sordu. Adam: "Kırmızı!" dedi.Resûlullah tekrar sordu: "Bunlar arasında boz renkli var mı" "Evet!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Peki bu nereden (geldi)?" dedi. Adam: "Belki de bir damar çekmiştir" deyince, Aleyhissalatu vesselam da: "Senin oğlun da bir damara çekmiştir!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Talak 26, Hudud 41; Müslim, Li'an 20, (1500); Ebu Davud, Talak 28, (2260, 2261, 2262); Tirmizi, Vela ve Hibe 4, (2129); Nesai, Talak 46, (6, 178, 179).

Konu:  Lian


5285-)  Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: "Reslullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) yanıma mesrur olarak girdi, yüzünün çizgileri parlıyordu. "Hani, Mücezziz el-Müdlici var ya, az önce, Zeyd İbnu Harise ve Üsame İbnu Zeyd'e baktı da: "Şu ayaklar var ya (aralarında öyle benziyorlar ki) sanki birbirlerinden hasıllar" dedi" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Fezailu'l-Ashab 17, Menakıb 23, Feraiz 31; Müslim, Rada' 38, (1459); Ebu Davud, Talak 31, (2267, 2268); Tirmizi, Vela ve'l-Hibe 5, (2130); Nesai, Talak 51, (6, 184).

Konu:  Lian


5287-)  Ebu Osman en-Nehdi anlatıyor: "Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh'ı dinledim. Demişti ki : " "Resûlullah aleyhissalatu selam buyurdular ki: "İslam'da bir kimse asıl babası varken bir başkasının babası olduğunu söylerse ve bu iddiasını da o kimsenin babası olmadığını bilerek yaparsa, cennet ona haramdır."

Kaynak:  Buhari, Feraiz 29, Megazi 56; Müslim İman 114, (63); Ebu Davud, Edeb 119, (5113).

Konu:  Lian


5303-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında bebeklerle oynardım. Arkadaşlarım (da oynamak için) yanıma gelirlerdi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam (eve gelince, utanarak) saklanırlardı. Ama Aleyhissalatu vesselam onları tekrar bana gönderirdi. Beraber oynamaya devam ederdik."

Kaynak:  Buhari, Edeb 81; Müslim, Fedailu's-Sahabe 81, (2440); Ebu Davud, Edeb 62, (4931, 4932).

Konu:  Oyun ve Eğlence


5304-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Habeşliler, harbeleriyle, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında oynarlarken Ömer İbnu'I-Hattab radıyallahu anh içeri girdi. Hemen yere eğilip çakıl alarak onlara fırlattı. Aleyhissalatu vesselam: "Ey Ömer! Bırak onları (oynasınlar)! Zira onlar Beni Erfide'dirler" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cihad 79; Müslim, lydeyn 22, (893); Nesai, lydeyn 35, (3,196).

Konu:  Oyun ve Eğlence


5305-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben mescidde oynayan Habeşlileri seyrederken Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın beni ridası ile örttüğünü hatırlıyorum. Bu hal ben seyretmekten usanıncaya kadar devam etti. Benim gibi, genç yaşında bir kızın eğlenceye ne kadar düşkün olacağını varın siz takdir edin."

Kaynak:  Buhari, Salat 69, Iydeyn 2, 3, 25, Cihad 81, Menakıb 15, Fezailu'l-Ashab 46, Nikah 82, 114; Müslim, lydeyn 18, (892); Nesai, Iydeyn 35, (3, 195).

Konu:  Oyun ve Eğlence


5312-)  Hz. Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir kimse diğer bir kimseyi fıskla veya küfürle itham etmesin. Aksi taktirde, itham edilen arkadaşında bunlar yoksa, kelime kendine dönderilir."

Kaynak:  Buhari, Edeb 44.

Konu:  Lanetleme


5314-)  Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor; "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri şöyle dedi: "Ademoğlu, dehre söverek beni üzüyor. Halbuki ben dehrim. Emir benim elimde. Gece ve gündüzü ben çeviririm."

Kaynak:  Buhari, Edeb 101, Tefsir, Casiye 1, Tevhid 5; Müslim, Elfaz 2, (2246); Muvatta, Kelam 3, (2, 984); Ebu Davud, Edeb 181, (5274).

Konu:  Lanetleme


5317-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölülere sövmeyin. Çünkü onlar (sağken hayırdan ve şerden) gönderdiklerine kavuştular."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 97, Rikak 42; Ebu Davud, Edeb 50, (4899); Nesai, Cenaiz 51, 52, (4, 52, 53).

Konu:  Lanetleme


5325-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allahım, ben senden hulf etmeyeceğin bir ahd talep ediyorum. (Biliyorsun) ben bir beşerim. Hangi mü'mine (hataen) eziyet verir, kırıcı söz sarfeder, lanette bulunur, değnek vurup (canını yakar)sam bu haksızlığı onun hakkında, Kıyamet günü bir rahmet, (sevabında) bir artış, sana bir yaklaşma vesilesi kıl."

Kaynak:  Buhari, Da'avat 34; Müslim, Birr 90, (2601).

Konu:  Lanetleme


5329-)  Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün çıkıp, Uhud şehidlerine cenazelere kıldığı namazla namaz kıldı. Sonra minbere geçti: "Ben dedi, sizden önce (havuzun başına) varacağım ve ben size şahidlik yapacağım. Şimdi, şu anda ben, vallahi havzımı görüyorum. Bana arzın hazinelerinin anahtarları verildi. Vallahi ben artık sizin benden sonra şirke düşmenizden korkmuyorum. Fakat sizin dünya hususunda birbirinizle rekabete, çekememizliğe düşmenizden korkuyorum."

Kaynak:  Buhari, Rikak 53, 7, Cenaiz 73, Menakıb 25, Megazi 17, 27; Müslim, Fezail 30, (2296).

Konu:  Mevizeler


5338-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir bayram namazında kadınlar tarafına geçerek): "Ey kadınlar cemaati! (Allah yolunda) sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zira ben siz kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm" buyurdular. Dinleyenlerden cesaretli bir kadın: "Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil ediyor, neyimiz var?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Ağzınızdan kötü söz çok çıkıyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!" dedi. O kadın tekrar: "Ey Allah'ın resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?" diye sorunca Aleyhissalatu vesselam açıkladı: "Aklı noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını ifade eder. Dinlerinin eksik olması tabiri de onların (hayız dönemlerinde) günlerce namaz kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder."

Kaynak:  Buhari, Hayz 6, Zekat 44, İman 21, Küsüf 9, Nikah 88; Müslim, Küsüf 17, (907), İman 132, (79); Nesai, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187).

Konu:  Mevizeler


5341-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün bize namaz kıldırdı, sonra minbere çıktı, eliyle kıble cihetine işaret etti ve: "Size namaz kıldırdığım andan beri, bana cennet ve cehennem gösterildi. Onlar şu duvarın önünde temessül etmiş vaziyette idiler. Hayırda ve şerde bugünkü kadarını hiç görmedim" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Ezan 91, Salat 40, Rikak 18.

Konu:  Mevizeler


5343-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, meyve ve ekinden çıkacak olan bütün mahsulün yarısı karşılığında Hayber'i (yahudilere) verdi. Her sene zevcelerine, yüz vask veriyordu. Seksen vask kuru hurma, yirmi vask arpa. Hz. Ömer radıyallahu anh başa geçince, Hayber'i taksim etti ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerini kendilerine arazi ve suyu ikta etmek veya her yıl almakta oldukları vaskları tazmin etme arasında muhayyer bıraktı. Onlar bu teklifi benimsemede farklı kararlara vardılar. Birkısmı arazi ve suyu tercih etti, birkısmı da vaskları tercih etti. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa radıyallahu anhüma arazi ve suyu tercih edenlerdendi."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 8, 9, 11, İcare 22, Şirket 11, Şurüt 5, Megazi 40; Müslim, Musakat 2, (1551); Ebu Davud, Büyü' 35; Tirmizi, Ahkam 41, (1383); Nesai, Müzara'a 46, (7, 53).

Konu:  Muzâraa


5348-)  Kays İbnu Müslim, Ebu Cafer'den naklen diyor ki: "Medine'de muhacir aileden hiçbiri yoktu ki, üçte veya dörtte bir pay ile ziraatçilik yapmasın. Hz. Ali, Sa'd İbnu Malik, İbnu Mes'ud radıyallahu anhüm de bu çeşitten muzara'a akdi yapmışlardı. el-Kasım (İbnu Muhammed) ve Urve'den de benzer rivayet mevcuttur. Rivayette şu ziyade de var: "Ebu Bekr ailesi, Hz. Ömer ailesi, Hz. Osman'ın ailesi, Ali ailesi ve İbnu Sirin ailesi de."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 8 (bab başlığı olarak kaydedilmiştir.)

Konu:  Muzâraa


5349-)  Rafi' İbnu Hadic radıyallahu anh anlatıyor: "Yanıma Züheyr geldi ve bana: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize faydalı olan bir şeyi yasakladı" dedi. Ben: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam her ne söyledi ise, mutlaka haktır!" dedim. "Muhakala'yı (tarla kiralamasını) nasıl yaptığımızı sordu. Ben de: "Biz onu, dörtte bir ve kuru hurma ve arpadan vasklarla ücretlendiriyoruz" dedim, bunun üzerine (Aleyhissalatu vesselam): "Öyle yapmayın! Araziyi ya kendiniz ekin veya ektirin veya (kimseye vermeyip) sahip olun!" buyurdular." Rafi der ki: "Ben de: "(Başüstüne!) dinlemek ve itaat etmek (borcumuzdur!)" dedim."

Kaynak:  Buhari, Muzara'a 18, 19; Müslim, Büyü' 114, (1548); Ebu Davud, Büyü' 32, (3394); Nesai, Müzara'a 45, (7, 44, 49).

Konu:  Muzâraa


5350-)  Yine Rafi radıyallahu anh anlatıyor: "Biz ensardan tarlası en çok olan kimseydik ve biz, şu tarla bize, şu tarla onlara (ekenlere) olmak üzere kiraya verirdik. Bazan şu tarla mahsul verirdi, şu tarla vermezdi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizi bundan yasakladı. Fakat gümüş (mukabili kiralamay)a gelince onu yasaklamadı."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 6, 12, 18, Şurût 7; Müslim, Büyü' 106, (1547); Muvatta, Kirau'l-Arz 1, (2, 713); Tirmizi, Ahkam 42, (1384); Ebu Davud, Büyü' 31, 32, (3392, 3393, 3395, 3397, 3398, 3399, 4000, 3401, 3402); Nesai, Müzara'a 45, 7, (33-50).

Konu:  Muzâraa


5351-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Bizden bazı kimselerin ihtiyaçlarından fazla arazileri vardı. Onlar: "Biz aramizi üçte bire veya dörtte bire veya yarıya kiraya verelim" dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Kimin arazisi varsa bizzat eksin veya bir kardeşine bağışlasın; ne ücret mukabili versin ne de kiraya versin!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 18, Hibe 35; Müslim, Büyü' 92, (1536); Nesai, Müzara'a 45, (7, 36-38).

Konu:  Muzâraa


5352-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) bir tarlaya uğramıştı, tarlada ekin üğrünüyordu. "Burası kime ait?" buyurdular. Yanındakiler: "Falan kimse kiraya verdi" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Eğer burayı bağışlasaydı, kendisi için bunun üzerinden muayyen bir ücret almasından daha hayırlı olurdu" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 9, 18, Hibe 35; Müslim, Büyü' 120, (1550); Nesai, Müzara'a 45, (7, 36).

Konu:  Muzâraa


5356-)  Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh'ın şöyle söylediğini işittim: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı dinledim diyordu ki: "Hakkımda, hıristiyanların Meryem oğlu Ìsa'ya yaptıkları aşırı övgülerde bulunmayın. Şurası muhakkak ki ben bir kulum. Benim için "Allah'ın kulu ve elçisi deyin."

Kaynak:  Buhari, Enbiya 44, (Teysir, bu hadisi Müslim'in de rivayet ettiğine işaret eder. Ancak rivayet Müslim'de mevcut değildir.)

Konu:  Medh


5357-)  Hz. Ebu Bekre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında bir başkasını medh u sena etmişti. "Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin" buyurdular ve bunu üç kere tekrar ettiler. Sonra da şu açıklamayı yaptılar: "Bir kimse kardeşini illa da övecekse bari: "Falancayı zannederim, ona Allah kafidir. Ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye etmem (çünkü AIlah herkesi benden iyi bilir). -Ondan (böyle bir fazilet) biliyorsa- falanca şöyle şöyledir" desin."

Kaynak:  Buhari, Şehadat 16, Edeb 54, 95; Müslim, Zühd 65, (3000); Ebu Davud, Edeb 10, (4805).

Konu:  Medh


5365-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, kendisini ölüme götüren hastalığa yakalandığı zaman derdi ki: "Ey Aişe! Ben Hayber'de yediğim (zehirli) yemeğin elemini hep hissediyordum. İşte şimdi kalp damarımın kesildiğini hissettiğim anlar geldi."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83.

Konu:  Ölüm


5368-)  Bir rivayette Buhari şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam hastalığı sırasında: "Ben, yarın neredeyim? Ben, yarın neredeyim?" diye sorarak Hz. Aişe'nin yanında kalacağı günü öğrenmek isterdi. Zevceleri, dilediği yerde kalma izni verdiler." Hz. Aişe der ki: "Aleyhissalatu vesselam, benim hücremde ve normal olarak bana uğramakta olduğu günde vefat ettiler. Ayrıca Aziz ve Celil olan Allah onun rûh-u şerifelerini kabzettiği vakit, mübarek başları ciğerimle boğazım arasında (göğsümde) (yaslanmış vaziyette) idi. Tükrüğü de tükrüğüme karışmıştı. (Aleyhissalatu vesselam'ın hastalığı sırasında birara, kardeşim) Abdurrahman İbnu Ebi Bekr radıyallahu anhüma içeri girdi, elinde bir misvak vardı, dişlerini misvaklıyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam o misvağa baktı. "Ver o misvağı bana!" dedim. O da verdi. Dişlerimle kemirip yonttum ve ucunu geverek (yumuşatıp) Aleyhissalatu vesselam'a uzattım. Resûlullah, başı göğsüme yaslı vaziyette onunla dişlerini misvakladı."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, Vudû 45, Ezan 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ'tisam 5; Müslim, Salat. 90, (418); Tirmizi, Cenaiz 8, (978, 979); Nesai, Cenaiz 6, (4, 6, 7).

Konu:  Ölüm


5369-)  Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, sıhhati yerinde iken şöyle diyordu: "Hiçbir peygamber, cennetteki makamını görmeden kabzedilmez. Bundan sonra hayatı devam ettirilir veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Aleyhissalatu vesselam hastalandığı zaman O'nu, (başı) dizimin üstünde baygın vaziyette gördüm. Bir ara kendine geldi. Gözlerini evin tavanına dikti ve sonra: "Ey Allah'ım! Refik-i A'la'da (bulunmayı tercih ederim)" dedi. Bu sözü işitince ben (kendi kendime): "Demek ki (makamı gösterildi) ve bizimle olmayı tercih etmiyor" dedim. Bunun, sıhhatli iken bize söylediği şu hadis olduğunu anladım: "Hiçbir peygamber cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın telaffuz ettiği son söz: "Allahım, Refik-i A'la'da" cümlesi oldu." (Refik-i A'la: Cennetin en yüksek makamında bulunan peygamberler cemaatidir).

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, 84, Tefsir, Nisa 13, Marda 19, Da'avat 29, Rikak 41; Müslim, Fezail 87, (2444); Muvatta, Cenaiz 46, (1, 238, 239); Tirmizi, Da'avat 77, (3490).

Konu:  Ölüm


5370-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam muhtazar (ölmeye yakın) iken evde birkısım erkekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh idi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'an var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resûlullah aleyhissalatu vesselam size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de, Hz. Ömer radıyallahu anh'ın sözünü tekrar ediyordu. Gürültü ve ihtilaf artınca, Aleyhissalatu vesselam: "Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa caiz değildir!" buyurdu. Bunun üzerine İbnu Abbas radıyallahu anhüma: "En büyük musibet, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la onun vasiyeti arasına girip engel olmaktır!" diyerek çıktı."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, İ'tisam 26; Müslim, Vasiyye 22, (1637).

Konu:  Ölüm


5371-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam muhtazar olduğu (ölüm anlarına geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı. Kerimeleri Hz. Fatıma radıyallahu anha: "Vay babacığım, ne ızdırab çekiyor!" diye yakınmaya başladı. Aleyhissalatu vesselam: "Bugünden sonra baban ızdırab çekmeyecek!" buyur(arak onu teselli etmek iste)di. Aleyhissalatu vesselam ölünce, Hz. Fatıma: "Vay babacığım! Rabbi, duasına icabet etti! Vay babacığım, gideceği yer Firdevs cennetidir! Vay babacığım, ölümünü Cibril'e haber verdik" diye yas etti. Aleyhissalatu vesselam gömülünce de: "Ey Enes! Resûlullah aleyhissalatu vesselam üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu?" diyerek ızdırabının azametini dile getirdi."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83; Nesai, Cenaiz 13, (4,13); İbnu Mace, Cenaiz 65, (1629).

Konu:  Ölüm


5372-)  Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "(Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın amcası) Hz. Abbas radıyallahu anh, bir cemaate uğradı. Aralarında Ensardan bir grup vardı. Resûlullah'ın ızdırabı arttığı için ağlıyorlardı. Onlara: "Niye ağlıyorsunuz?" diye sordu. "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la beraberliklerimizi hatırladık" dediler. Bunun üzerine Abbas radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına girdi (ve ensarın ağlamakta olduğunu) ona haber verdi. Aleyhissalatu, vesselam hemen başına boz renkli bir sargı sardı -veya "bir bürdenin kenarını" demişti- ve hücreden çıkıp minbere geçti. Halka hitap etti. Ensarı hayırla yadetti ve onlara iyi muamele edilmesini vasiyet etti. İlaveten dedi ki: "Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, o da Allah'ın yanındakini seçti: "Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekr ağlamaya başladı ve: "Ey Allah'ın Resülü! Annelerimiz, babalarımız sana feda olsunlar!" dedi. Biz de "Bu ihtiyar adama da ne oluyor ki, Resûlullah'ın: "Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, kul da Allah'ın yanındakini tercih etti" sözü üzerine ağlıyor" dedik. Meğer burada muhayyer bırakılan Resûlullah'mış. Bunu en iyi bilenimiz de Ebu Bekr radıyallahu anh imiş."

Kaynak:  Buhari, Salat 80, Fezail 3.

Konu:  Ölüm


5379-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kabrini yerden yükseltilmiş olarak görmüştür.

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 96.

Konu:  Ölüm


5387-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte demirci Ebu Seyf radıyallahu anh'ın yanına girdik. O, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu İbrahim'in süt babası idi. Aleyhissalatu vesselam oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Aleyhissalatu vesselam'ın gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh: "Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Resülü?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!" buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: "Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabbimizi razı etmeyecek söz sarfetmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!"

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 44; Müslim, Fezail 62, (2315); Ebu Davud, Cenaiz 28, (3126).

Konu:  Ölüm


5388-)  Abdullah İbnu Ubeydillah İbni Ebi Müleyke anlatıyor: "Hz. Osman İbnu Affan radıyallahu anh'ın Mekke'de bir kızı vefat etti. Cenazesinde bulunmak üzere geldik. İbnu Ömer ve İbnu Abbas radıyallahu anhüm de cenazede hazır oldular. Ben ikisinin arasında oturuyordum. Abdullah İbnu Ömer, tam karşısında bulunan Amr İbnu Osman'a: "Ağlamayı niye yasaklamıyorsun? Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Ölü, ehlinin, kendisi üzerine ağlaması sebebiyle azab görür" buyurmuştur!" dedi. Bunun üzerine İbnu Abbas radıyallahu anhüma: "Hz. Ömer radıyallahu anh bunun bir kısmını söylemişti" dedi ve sonra İbnu Abbas konuşmasına devam ederek anlattı: "Hz. Ömer'le Mekke'den çıktım. el-Beyda nam mevkie geldiğimizde, semüre ağacının gölgesinde bir yolcu gördü. Bana: "Git bak bakalım! Bu yolcu neyin nesi?" dedi. Gittim baktım, meğer Süheyb imiş, gelip haber verdim. "Onu bana çağır!" dedi. Tekrar Süheyb'e dönüp: "Haydi yürü, Emir'ül-Mü'minine uğra!" dedim. Hz. Ömer radıyallahu anh hançerlendiği zaman Hz. Süheyb radıyallahu anh, ağlayarak girdi. Hem ağlıyor, hem de: "Vay kardeşim, vay arkadaşım!" diyordu. Hz. Ömer: "Ey Süheyb bana mı ağlıyorsun? Aleyhissalatu vesselam: "Ölü, ehlinin kendi üzerine ağlaması sebebiyle azab görür" buyurdu!" dedi. İbnu Abbas radıyallahu ahnüma der ki: "Hz. Ömer radıyallahu anh öldüğü zaman bunu Hz. Aişe radıyallahu anha'ya hatırlatmıştım. Şöyle dedi: "Allah Ömer'e rahmet buyursun! Vallahi Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah, mü'mine, ehlinin üzerine ağlaması sebebiyle azab verir" demedi. Lakin Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah, kafirin azabını, ehlinin üzerine ağlamasıyla artırır" buyurdular." Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etti: "(Bu meselede) size Kur'an yeter. Orada "Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez" (Fatır 18) buyrulmuştur." Bu söz üzerine İbnu Abbas radıyallahu anhüm: "Gerçek şu ki, güldüren de, ağlatan da Allah'tır, (gülmek ve ağlamak fıtri bir şe'niyettir, kişinin bundadahli yoktur)" dedi. İbnu Müleyke der ki: "İbnu Ömer bu konuşmalar karşısında hiçbir şey söylemedi (serdedilen delilleri ikna edici buldu)."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 33; Müslim, Cenaiz 22, (928); Nesai, Genaiz 15, (4,18,19).

Konu:  Ölüm


5389-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Kendisine, İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın: "Sağ kimsenin üzerine ağlamasıyla ölüye azab edileceğini söylemekte olduğu" haber verilmişti. Şu cevabı verdi: "Allah, Ebu Abbirrahman'ı (İbnu Ömer'i) mağfiret buyursun. Aslında o, yalan söylemiyor, ancak unutmuş veya yanılmış olmalı. Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (ölmüş) bir yahudi kadın cenazesine uğramıştı, yakınları onun üzerine ağlıyorlardı. "Bunlar onun üzerine ağlıyorlar. Ona da bu yüzden kabrinde azab ediliyor!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 33; Müslim, Cenaiz 25, (931); Muvatta, Cenaiz 37, (1, 234); Tirmizi, Cenaiz 25, (1004); Nesai, Cenaiz 15, (4,17).

Konu:  Ölüm


5392-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Kurralar öldürüldüğü zaman, bir ay boyu kunut okudu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir başka şey için bu kadar üzüldüğünü hiç görmedim."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 41, Vitr 7, Cizye 8, Megazi 38, Da'avat 59; Müslim, Mesacid 29, (677).

Konu:  Ölüm


5394-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a Zeyd İbnu Harise, Cafer İbnu Ebi Ta'lib ve Abdullah İbnu Ravaha radıyallahu anhüm'ün ölüm haberi gelince oturdu. (Halinden) üzüntülü olduğu belliydi. Ben kapı aralığından bakıyordum. Yanına bir adam geldi ve: "Cafer'in kadınları!" dedi ve onların ağladıklarını haber verdi. Aleyhissalatu vesselam derhal onları men etmesini emretti. Adam gitti ve sonra geri gelip: "Ben onları yasakladım, fakat onlar sözüme kulak asmadılar" dedi. Aleyhissalatu vesselam ikinci sefer emrederek kadınları bundan nehyetmesini söyledi. Ama o, kadınların yine kulak asmadıklarını haber verdi. Aleyhissalatu vesselam yine: "Yasakla onları!" buyurdu. Adam üçüncü sefer geri geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü! Allah'a yemin olsun kadınlar bana -veya bize- galebe çaldılar" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ağızlarına toprak saç!" emretti."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 41, 46, Megazi 44, Müslim, Cenaiz 30, (935); Ebu Davud, Cenaiz 25, (3122); Nesai, Cenaiz 14, (4,15).

Konu:  Ölüm


5396-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Sa'd İbnu Ubade'ye geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. (Yanına gelince) onu baygın buldu ve: "Ölmüş olmalı!" dedi. Yanındakiler: "Hayır" deyince, Aleyhissalatu vesselam ağladılar. Resûlullah'ın ağladığını gören halk da ağladı. "İşitmiyor musunuz, buyurdular, Allah Teala Hazretleri ne gözyaşı sebebiyle ne de kalbin hüznüyle azab vermez. Ancak şunun sebebiyle azab verir! -ve dilini işaret ettiler- yahut da merhamet eder."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 45; Müslim, Cenaiz 12, (924).

Konu:  Ölüm


5397-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Izdırab ve matemi sebebiyle) yanaklarını yolan, üst başını yırt(ıp dövün)en, cahileye duasıyla dua eden bizden değildir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 36, 39, 40, Menakıb 8; Müslim, İman 165, (103); Tirmizi, Cenaiz 22, (999); Nesai, Cenaiz 19, (4, 20).

Konu:  Ölüm


5399-)  Nu'man İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: "Abdullah İbnu Ravaha radıyallahu anh bayılmıştı. Kızkardeşi Amra ağlamaya başladı: "Vay benim dağım vay şuyum, vay buyum" diye sayıp dökerek yakınıyordu. Abdullah ayıldığı zaman: "Allah'a yemin olsun, o söylediklerini söylerken her defasında bana: "Sen böyle misin?" diye soruldu" dedi." Söylendiğine göre, Abdullah vefat ettiği zaman Amra arkasından ağlamadı."

Kaynak:  Buhari, Megazi, 44.

Konu:  Ölüm


5404-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre, "Abdurrahman (İbnu Ebi Bekr es-Sıddik) radıyallahu anh'ın kabri üzerinde bir çadır görmüştü, seslendi: "Ey oğlum! Çadırı mezarın üstünden kaldır. Çünkü onu, (sağken işlediği) ameli gölgelemektedir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 82, (muallak olarak kaydetmiştir.)

Konu:  Ölüm


5405-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, Arafat'ta Resûlullah ile beraber dururken devesi onu (yere atıp) boynunu kırdı ve adam öldü. Aleyhissalatu vesselam: "Adamı su ve sidr ile gasledin, iki parça bezle kefenleyin, kefene tahnit yapmayın (koku sürmeyin).. Başını da örtmeyin. Allah onu Kıyamet günü telbiye ederek diriltecektir!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 20, 21, 22, Cezau's-Sayd 13, 20, 21; Müslim, Hacc 94, (1206); Ebu Davud, Cenaiz 84, (3238, 3239, 3240, 3241); Tirmizi, Hacc 105, (951); Nesai, Hacc 98, 99,100,101 (5,195-197).

Konu:  Ölüm


5414-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam cenazenin önünde yürürdü. Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman da (önde yürürdü). Rezin şu ziyadede bulundu: "Siz teşyi ederken cenazenin önünde, arkasında, sağında, solunda ve yakınında yürüyün!"

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 26, (1007). Rezin'in ziyadesini Buhari muallak olarak zikretmiştir.

Konu:  Ölüm


5415-)  Ümmü Atiyye radıyallahu anhüma anlatıyor: "Cenazeyi takipten (biz kadınlar) men edildik ama bunda çok şiddet gösterilmedi."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 30; Müslim, Cenaiz 235, (938); Ebu Davud, Cenaiz 44, (3167).

Konu:  Ölüm


5419-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cenazede çabuk olun. Eğer salih biri ise, kendisine iyilik yapmış olursunuz. Böyle biri değilse, belayı bir an önce sırtınızdan atmış olursunuz."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 52; Müslim, Cenaiz 51, (944); Muvatta, Cenaiz 56, (1, 243); Ebu Davud, Cenaiz 50, (3181); Tirmizi, Cenaiz 30, (1015); Nesai, Cenaiz 44, (4, 42).

Konu:  Ölüm


5421-)  Amir İbnu Rebi'a radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri bir cenazenin geçtiğini görürse, cenaze ile birlikte yürümese bile, cenazeyi geride bırakıncaya veya cenaze kendisini geride bırakıncaya veya cenaze onu geride bırakmadan, yere konuncaya kadar oturmasın."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 47, 48; Müslim, Cenaiz 74; (958); Ebu Davud, Cenaiz 47, (3172); Tirmizi, Cenaiz 51, (1042); Nesai, Cenaiz 45, (4, 44).

Konu:  Ölüm


5425-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Uhud şehidlerini (defin sırasında), her iki kişinin (cesedini) bir giysiye koyuyor, sonra da: "Kur'an'ı hangisi daha çok almıştı?" diye sorup, onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu. Sonra da: "Ben bunlara şahidim!" diyordu. Onları kanlarıyla defnetmelerini emretti. Onlara cenaze namazı kılmadı, onları yıkamadı da." (İbnu Deybe hadisin bir meselesi ile ilgili olarak şu açıklamayı yapar): "Derim ki: "İki kişinin, bir giysi içinde, derileri birbirlerine değecek şekilde birleştirilmeleri caiz değildir. Öyleyse bu "birleştirme" hadisesi, ikisinin arasına bir perde konduktan sonra gerçekleştirilmiş olacağına yahut o giysinin ikisi arasında bölünmüş olacağına hamledilir. Zahir mana da bunu gerektiriyor çünkü hadiste geçen "onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu" ibaresi bunu ifade eder. Her birinin müstakil veya aralarında bir perde olmadan birini öne almak mümkün değildir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 73, 74, 75, 76, 79, Megazi 26; Ebu Davud, Cenaiz 31, (3138); Tirmizi, Cenaiz 46, (1036); Nesai, Cenaiz 61, (4, 62).

Konu:  Ölüm


5431-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resûlullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalatu vesselam'ın gözlerinden yaş aktığını gördüm. "Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı?" buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resulü! Ben varım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Öyleyse kabrine in!" buyurdular." Ravi der ki: "Ebu Talha kabre inip onu defnetti."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 72.

Konu:  Ölüm


5439-)  Hz. Bureyde radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre, "Ölünce, kabrinin üzerine iki yaş çubuk konmasını tavsiye etmiştir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 82, (Bab başlığında muallak olarak kaydetmiştir).

Konu:  Ölüm


5440-)  Urvetu'bnu'z-Zübeyr, Hz. Aişe radıyallahu anha'dan naklen anlattığına göre, "Urve'nin kardeşi Abdullah İbnu'z-Zübeyr'e Aişe dedi ki: "Beni arkadaşlarımla birlikte defnedin. Resûlullah'la birlikte odaya defnetmeyin. Zira ben, O'nunla birlikte tezkiye olunmamdan hoşlanmam."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 96, İ'tisam 16.

Konu:  Ölüm


5449-)  Osman İbnu Hakim anlatıyor: "Harice İbnu Zeyd elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcan Zeyd İbnu Sabit radıyallahu anh'tan haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti: "Kabir üzerine oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde abdest bozanlaradır."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 82, (bab başlığında muallak olarak gelmiştir).

Konu:  Ölüm


5454-)  Ebu Katade radıyallahu anh anlatıyor: "Bir cenaze geçirilmişti. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Hem o istirahata kavuştu, hem de ondan istirahata kavuşuldu!" buyurdular. Bunun üzerine, yanındakiler: "Ey Allah'ın Resülü, "istirahata kavuşan" ve "ondan istirahata kavuşan" kimdir, bu ne demektir?" diye sordular. Şu açıklamayı yaptı: "Mü'min kul (ölünce), dünyanın yorgunluk ve ağrılarından kurtulur. Facir (ölünce) ondan da kullar, memleket, agaçlar ve hayvanlar kurtulur."

Kaynak:  Buhari, Rikak 42; Müslim, Cenaiz 61, (950); Muvatta, Cenaiz 54, (1, 241, 242); Nesai, Cenaiz 48, 49 (4, 48).

Konu:  Ölüm


5458-)  Hz. Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre, bir yahudi kadın, yanına girdi. Kabir azabından bahsederek: "Seni kabir azabından Allah korusun!" dedi. Aişe de Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a kabir azabından sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir!" buyurdu. Hz. Aişe der ki: "Bundan sonra Aleyhissalatu vesselam'ı namaz kılıp da, namazında kabir azabından istiaze etmediğini hiç görmedim."

Kaynak:  Buhari; Cenaiz 89; Müslim, Mesacid 123, (584); Nesai, Cenaiz 115, (4,104,105).

Konu:  Ölüm


5459-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) iki kabre uğradı ve: "(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: "Evet! Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurdu. Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı." Aleyhissalatu vesselam sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da: "Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Vudû 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Müslim, Taharet 111, (292); Tirmizi, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20,21); Nesai, Taharet 27, (1, 28-30).

Konu:  Ölüm


5460-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (cennet veya cehennemdeki) yeri arzedilir. Cennet ehlinden ise, (yeri) cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir). Kendisine: "Allah seni Kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur!" denilir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 90, Bed'ü'l-Halk 8, Rikak 42; Müslim, Cennet 65, (2866); Muvatta, Cenaiz 47, (1, 239); Tirmizi, Cenaiz 70, (1072); Nesai, Cenaiz 116, (4, 107).

Konu:  Ölüm


5462-)  Ebu Eyyub el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor: "Güneş battıktan sonra, Resûlullah aleyhissalatu vesselam çıkmıştı, bir ses işitti: "Bu, kabirlerinde azab çeken yahudiler(in sesidir)!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 88; Müslim, Cennet 69, (2869); Nesai, Cenaiz 114, (4, 102).

Konu:  Ölüm


5464-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca -ki o, geri dönenlerin ayak seslerini işitir- kendisine iki melek gelir. Onu oturtup: "Muhammed aleyhissalatu vesselam denen kimse hakkında ne diyordun?" diye sorarlar. Mü'min kimse bu soruya: "Şehadet ederim ki, O, Allah'ın kulu ve elçisidir!" diye cevap verir. Ona: "Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti" denilir. (Adam bakar) her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennete bakan bir pencere açar. Eğer ölen kafir ve münafık ise (meleklerin sorusuna): "(Sorduğunuz zatı) bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyordum!" diye cevap verir. Kendisine: "Anlamadın ve uymadın!" denilir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopa ile vurulur. (Sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki, onu (insan ve cinlerden ibaret olan) iki ağırlık dışında ona yakın olan bütün (kulak sahipleri) işitir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 68, 87; Müslim, Cennet 70, (2870); Ebu Davud, Cenaiz 78, (3231); Nesai, Cenaiz 110, (4, 97, 98); Tirmizi, Cenaiz 70, (1071) -Ebu Hureyre'den-,

Konu:  Ölüm


5465-)  Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri baki kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle baki kalır."

Kaynak:  Buhari, Rikak 42; Müslim, Zühd 5, (2960); Tirmizi, Zühd 46, (2380).

Konu:  Ölüm


5468-)  Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim: Allah'ın rızasını talep ederek bir rnescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder." Bir diğer rivayette: ".. Allah, onun için, cennette bir mislini inşa eder" buyrulmuştur.

Kaynak:  Buhari, Salat 65; Müslim, Mesacid 25, (533); Tirmizi, Salat 237, (318).

Konu:  Mescidler


5470-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Medine'ye geldiği zaman, Medine'nin yüksek kısmında, kendilerine Beni Amr İbni Avf denen bir kabileye indi. Onların yanında ondört gece kaldı. Sonra Beni Neccar'a haber gönderdi. Onlar kılınçlarını kuşanmış olarak geldiler. Ben (şu anda) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı devesi üzerinde; Ebu Bekir de terkisinde, Beni Neccar'ın ileri gelenleri etraflarını sarmış olarak görür gibiyim. Aleyhissalatu vesselam, (yükünü) Ebu Eyyûb el-Ensari'nin evinin avlusuna indirdi. "Ey Beni Neccar! buyurdular, şu bahçenin iyatında pazarlık edelim!" buyurdu. Onlar: "Hayır! dediler. Vallahi biz senden onun bedelini istemiyoruz, Allah'tan istiyoruz !" Bu arsada hurma ağaçları, müşriklere ait kabirler ve bazı yıkıntılar vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam hurma ağaçlarının kesilmesini, müşrik kabirlerinin kaldırılmasını, harabelerin de düzlenip arazinin tesviyesini emretti. Hurma kütükleri mescidin kıble tarafına (direkler halinde) dizildiler, kapının iki yanı taşla örüldü. (Bu işaat devam ederken müslümanlar) şu beyti terennüm ediyorlardı, Resûlullah da onlara katılıyordu: "Ey Rabbimiz, ahiret hayrından başka hayır yok! Öyleyse muhacir ve ensara yardım et!"

Kaynak:  Buhari, Salat 48, Fezailu'l-Medine 1, Büyü' 41, Vesaya 27, 30, 34, Menakıbu'l-Ensar 46; Müslim, Mesacid 9, (524); Ebu Davud, Salat 12, (453, 454); Nesai, Mesacid 12, (2, 39).

Konu:  Mescidler


5471-)  Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Mescid, Resûlullah aleyhissalatu vesselam zamanında kerpiçten yapılmıştı. Tavanı hurma dallarıyla örtülmüştü. Direklerini hurma kütükleri teşkil ediyordu. Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh buna (gerek tezyin ve gerekse tevsi yönüyle) hiç bir ilave getirmedi. Hz. Ömer radıyallahu anh, (enini boyunu) artırarak mescidi, Resûlullah devrindeki tarz üzere (kerpiç ve hurma dallarıyla) yeniden inşa etti. Onu esaslı şekilde Hz. Osman radıyallahu anh (hem tezyin hem tevsi yönleriyle) değiştirdi ve pek çok ilavelerde bulundu. Duvarlarını nakışlı taşlarla ve kireçle inşa etti. Direklerini de nakışlanmış taşlardan yaptı. Tavanını da (pek kıymetli olan) sac ağacından yaptı."

Kaynak:  Buhari, Salat 62; Ebu Davud, Salat 12, (451).

Konu:  Mescidler


5475-)  Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: "Minberle duvar arasında bir koyun geçecek kadar aralık vardı."

Kaynak:  Buhari, Salat 91, 95; Müslim, Salat 263, (509); Ebu Davud, Salat 222, (1082).

Konu:  Mescidler


5476-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam mescidin kıble (duvarında) balgam gördü. Bu onun ağrına gitti, kalkıp eliyle kazıdı ve: "Sizden biri namaza kalkınca, Rabbine hususi hitapta bulunur veya Rabbi(nin kıblesi) kendisi ile kıblesinin arasındadır. Öyleyse hiç biriniz kıble cihetine tükürmesin. (İlla tükürecekse bari) soluna veya ayağının altına tükürsün!" buyurdular. Sonra, (göstermek için) ridasının bir kenarını alıp içine tükürerek elbisesinin kenarını üst üste katladı, sonra da: "Veya şöyle yapsın!" buyurdu (ve tükrüğü katlar arasında ovdu)."

Kaynak:  Buhari, Salat 33, 35, 36, 39, Mevakitu's-Salat 8, el-Amel fi's-Salat 12; Müslim, Mesacid 54, (551); Nesai, Taharet 193, (1, 163), Mesacid 35, (2, 52, 53).

Konu:  Mescidler


5477-)  Yine Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mescidde tükrük hatadır, onun kefareti, defnedilmesidir."

Kaynak:  Buhari, Salat 37; Müslim, Mesacid 55, (552); Ebu Davud, Salat 22, (474, 475, 476); Tirmizi, Salat 401, (572); Nesai, Mesacid 30, (2, 50, 51).

Konu:  Mescidler


5478-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin)" dediğini haber vermişti. Bilal İbnu Abdillah: "Allah'a yemin olsun, biz onlara mani olacağız!" dedi. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp öyle hakaretamiz söz sarfetti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi: "Ben sana Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan haber veriyorum; sen ise durmuş, "Vallahi mani olacağız" diyorsun!"

Kaynak:  Buhari, Cum'a 12, Ezan 162, 166, Nikah 116; Müslim, Salat 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu Davud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizi, Salat 400, (570).

Konu:  Mescidler


5486-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ben mescidlerin yükseltilmesiyle emrolunmadım!" İbnu Abbas radıyallahu anh der ki: "Yemin olsun! Sizler mescidlerinizi yahudi ve hıristiyanlar gibi süsleyeceksiniz!"

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 12, (448); Buhari, Salat 62 (muallak olarak).

Konu:  Mescidler


5489-)  Buhari merhum "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bi'setine (peygamber olarak gönderilişine) tahsis ettiği babta der ki: "O, Allah'ın elçisi Muhammed İbnu Abdillah İbni Abdilmuttalib İbni Haşim İbni Abdi Menaf İbni Kusayy İbni Kilab İbni Mürre İbni Ka'b İbni Lüeyy İbni Galib İbni Fihr İbni Malik İbni'n-Nadr İbni Kinane İbni Huzeyme İbni Müdrike İbni İlyas İbni Mudar İbni Nizar İbni Ma'add İbni Adnan'dır."

Kaynak:  Buhari, Menakıbu'l-Ensar 28.

Konu:  Ölüm


5491-)  Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Benim beş ismim var: Ben Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Allah'ın benimle küfrü mahvedeceği el-Mahi (mahvedici)yim. Ben Haşir (toplayıcı)yım, insanlar benim arkamda haşredilecektir. Ben Akıb (sondan gelen)im, benden sonra peygamber gelmeyecektir."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 17, Tefsir, Saff 1; Müslim, Fezail 125, (2354); Muvatta, Esmau'n-Nebi 1, (2, 1004); Tirmizi, Edeb 67, (2842).

Konu:  Ölüm


5492-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri, Kureyşlilerin şetmlerini (hakaretamiz sözlerini) ve lanetlerini benden nasıl çevirdiğine hayret etmiyor musunuz? Onlar zemmedilen birine şetmediyorlar, zemmedilen birine lanet okuyorlar, ben ise (Muhammed'im) övülmüşüm."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 17; Nesai, Talak 25, (6, 159).

Konu:  Ölüm


5494-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam altmışüç yaşında vefat etmiştir."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 10; Müslim, Fezail 115, (2349); Tirmizi, Menakıb 28, (3655).

Konu:  Ölüm


5497-)  Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Vahiy Aleyhissalatu vesselam'a o kırk yaşında iken indirildi. Bundan sonra onüç yıl kaldı. Sonra hicretle emr olundu. O da Medine'ye hicret etti. Orada on yıl kaldı. Sonra vefat etti. Aleyhissalatu vesselam."

Kaynak:  Buhari, Megazi 85, Fezailu'l-Kur'an 1; Müslim, Fezail 117, 121, (2351, 2353); Tirmizi, Menakıb 28, (3652, 3653).

Konu:  Ölüm


5502-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Ehl-i Kitap saçlarını düz salınmaya bırakırlar, müşrikler de ayırırlardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam ise, (vahiy yoluyla) emredilmediği hususlarda Ehl-i Kitaba uygun hareket etmekten hoşlanırdı. Bu sebeple saçını alnından serbest bıraktı. Bilahare (bütün müşrikler müslüman olduktan sonra) saçlarını (alnından) ayırdı."

Kaynak:  Buhari, Libas 70, Menakıb 23, Fezailu'l-Ashab 52; Müslim, Fezail 90, (2336); Ebu Davud, Tereccül 10, (4188); İbnu Mace, Libas 36, (3632).

Konu:  Ölüm


5504-)  Ebu Cuhayfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm, sadece alt dudağında yani anfetesinde beyaz gördüm."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 23; Müslim, Fezail 106, (2342).

Konu:  Ölüm


5509-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam konuşurken (ağır ağır konuşurdu. Öyle ki) eğer biri çıkıp, kelimeleri saymak istese sayardı. O, sözü sizin gibi peş peşe getirmezdi."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 23; Müslim, Fezailu's-Sahabe 19, (2493), Zühd 71; Tirmizi, Menakıb 20, (3643); Ebu Davud, İlm 7, (3654, 3655).

Konu:  Ölüm


5512-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "(Annem) Ümmü Süleym, Resûlullah aleyhissalatu vesselam için yere bir post serer, O da üzerinde kaylûle (öğle uykusu) kestirirdi. Aleyhissalatu vesselam uyanınca annem O'nun terini ve kıllarını toplardı. Bunları bir şişede toplar, sonra onu sürünme maddesine katardı." (Ravi devamla der ki): "Hz. Enes radıyallahu anh muhtazar (can çekişme halinde) olunca, kefenine sürülecek hanûta bundan katılmasını vasiyet etti."

Kaynak:  Buhari, İsti'zan 41; Müslim, Fezail 84, (2331); Nesai, Zinet 119, (8, 218).

Konu:  Ölüm


5514-)  Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam insanların en iyisi, en cömerdi ve en şecaatlisi idi. Nitekim bir gece, Medine halkı umumi bir korku yaşamıştı. Halk (korkunun kaynağı olan) sesin geldiği tarafa yöneldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam ise, herkesten önce o cihete gitmiş, haberi tahkik etmiş ve geri dönmüştü, onları yarı yolda karşıladı. Ebu Talha radıyallahu anh'ın çıplak atı üzerinde idi. Boynunda kılıncı asılıydı. Şöyle diyordu: "Korkulacak bir şey yok, korkulacak bir şey yok." Sonra, "Bu atı pek hızlı bulduk" dedi. Halbuki at, ağır yürürdü."

Kaynak:  Buhari, Cihad 46, 82; Müslim, Fezail 48, (2307); Ebu Davud, Edeb 87, (4988); Tirmizi, Cihad 14, (1685).

Konu:  Ölüm

<<İlk <Önceki 12 13 14 15 16 17 [18] 19 20 Sonraki> Son>>

 


İletişim