İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru

Videolar


Ebu Davud Hadisleri - Sayfa 2


228-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) alacalanmazdan önce meyvenin satılmasını yasakladı. "Meyvenin alacalanması nedir?" diye sorulunca: "Kızarması, sararması ve yenir hale gelmesidir" diye açıkladı.

Kaynak:  Buhari, Büyû 83, Zekat 58; Müslim, Büyû 53 (1536); Ebu Davud Büyû' 23, (3370-3373); Nesai, Büyû 28, (7, 264).

Konu:  Alım-Satım


229-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) siyahlanmazdan önce üzümün, sertleşmezden önce hububatın satılmasını yasakladı."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 23, (3371); Tirmizi, Büyû 15 (1228); İbnu Mace, Ticarat 32, (2217).

Konu:  Alım-Satım


231-)  Sehl İbnu Ebi Hasme (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve "Bu riba'dır, buna müzabene denir" buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti. Ariyye bahçe sahibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmin eder. Bunun bedelince yaş hurma (satın alıp) yer". Tirmizi bir başka rivayette şu ilaveyi kaydeder: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmini karşılığıyla satmayı yasakladı." Yahya İbnu Said ariyye'yi şöyle açıkladı: "Kişinin ailesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, -miktarını tahmin yoluyla takdir edip- kuru hurma karşılığında satın almasıdır."

Kaynak:  Buhari, Büyû 83, Şürb 17; Müslim, Büyû 64, (1540); Ebu Davud, Büyû 20, (3363); Tirmizi, Büyû 64, (1303); Nesai, Büyû 35, (7, 268).

Konu:  Alım-Satım


232-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) dedi ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), kuru hurma vererek, tahmin yoluyla ariyyelerin satın alınmasına, beş vask veya beş vasktan az miktar için izin verdi. "Ravilerden biri, "beş vask" mı? dedi, yoksa "beş vasktan az" mı? dedi diye şüphe etmiştir.

Kaynak:  Buhari, Büyû, 83 (Şürb 17); Müslim, Büyû 71, (1541); Ebu Davud, Büyû 21, (3364); Nesai, Büyû 35, (7, 268); Tirmizi, Büyû 63, (1301); Muvatta, Büyû 14, (2, 620).

Konu:  Alım-Satım


234-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) müzabene'yi yasakladı. Müzabene, yaş hurmayı, ölçeğe vurarak kuru hurma mukabili satmaktır, keza taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında satmaktır."

Kaynak:  Buhari, Büyû 75, 82; Müslim, Büyû 74 (1542); Ebu Davud, Büyû 18 (3361); Nesai, Büyû 33, (7, 266); Tirmizi, Büyû 63, (1300); Muvatta, Büyû 23, (2, 624).

Konu:  Alım-Satım


235-)  Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ekini, ölçekli olarak buğdayla satmaktan yasakladı."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 19, (3361).

Konu:  Alım-Satım


236-)  Sahiheyn'in Hz. Cabir'den kaydettikleri bir rivayet de şöyle: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Muhabere ve Muhakale'yi yasakladı. Ata der ki: "Cabir bize şu açıklamayı yaptı: Mahabere: Boş araziyi, sahibi bir başkasına verir. Alan adam bütün masrafları karşılayarak tarlayı eker. Tarla sahibi mahsülden hisse alır. Müzabene'ye gelince, bunun "daha ağaçta iken yaş hurmayı, kuru harma ile ölçekle satmak" olduğunu söyledi. Muhakale ise, ekinden cari bir alış-veriş, müzabene'ye benzer, ekinin ölçekle buğday mukabili satılmasıdır.

Kaynak:  Buhari, Şürb 17, Müslim, Büyü 53, (1536); Tirmizi, Büyü' 55, (1290), 72, (1313); Ebu Davud, Büyü 24, (3374-3375); Nesai, Büyü 39, (7, 270).

Konu:  Alım-Satım


240-)  Rezin, Hz. Cabir (radıyallahu anh)'in şu sözünü kaydeder: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) zamanında ümmü veled'i satardık. Hz. Ömer bu alış-verişten bizi yasaklayınca terk ettik." İbnu'l-Esir: "Bu rivayeti ana kaynaklarda (Usûl) göremedim" der.

Kaynak:  Ebu Davud, Itk 8, (3953); İbnu Mace, Itk 2, (2517).

Konu:  Alım-Satım


241-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) diyor ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vela'nın alım-satımını ve hibe edilmesini yasakladı." Bazı alimler, hadisteki "...hibe edilmesini..." kısmının, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sözü olamıyacağını iddia etmiştir.

Kaynak:  Buhari, Itk 10, Feraiz 21; Müslim, Itk 16, (1506); Ebu Davud, Feraiz 14, (2919); Tirmizi, Büyû' 20 (1236); Muvatta, Itk, 10 (2, 782); İbnu Mace, Feraiz 15, (2747); Nesai, Büyû 87, (7, 306).

Konu:  Alım-Satım


242-)  İyas İbnu Abdillah (radıyallahu anh) "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in suyun satılmasını yasakladığını" rivayet etmiştir.

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 63, (3478); Tirmizi, Büyû 44, (1271); Nesai, Büyû 88, (7, 307); İbnu Mace, Rühûn 18, (2477).

Konu:  Alım-Satım


245-)  Nesai dışındaki beş kitapta geldiğine göre, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle emretmiştir: "Ota mani olmak maksadıyla suyun fazlasına mani olmayın."

Kaynak:  Buhari, Müsakat 2, Hiyel 5; Müslim, Musakat 37, (1566); Muvatta, Akdiye 29, (2, 744); Ebu Davud, Büyû 62, (3473); Tirmizi, Büyû 24 (1272); İbnu Mace, Rühûn, 19, (2478).

Konu:  Alım-Satım


247-)  Muhacirlerden bir kişi şunu anlatmıştır: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte üç defa gazveye katıldım. Onun şöyle söylediğini işittim: "Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, otda ve ateşte."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 62, (3477); İbnu Mace, Rühûn 16, (2473).

Konu:  Alım-Satım


248-)  Büheysetu'l-Fezariyye (radıyallahu anh) anlatıyor: "Babam, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'dan izin isteyerek kendisi ile kamisi arasına girdi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı öpüyor ve kucaklıyordu. Sonra: "Ey Allah'ın Rasûlü yasaklanması yasak olan şey nedir? bana söyle" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Tuz!" dedi. Babam tekrar sordu: "Başka ne var?" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Ateş!" dedi. Sonra tekrar sordu: "Ey Allah'ın Resûlü yasaklanması helal olmayan şey nedir?" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayır yapman kendine hayırdır" cevabını verdi"

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 62, (3476).

Konu:  Alım-Satım


251-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Cahiliye insanları, devenin etini, karnındakinin hamileliği vaktine satarlardı. "Karnındakinin hamileliği" devenin karnındakini doğurması, doğanın da büyüyüp hamile kalmasıdır. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu alış-verişi yasakladı." Buhari'nin bir rivayetinde "...sonra karnındaki de doğar" denir.

Kaynak:  Buhari, Büyû 61, Menakıbu'l-Ensar 26, Selem 8; Müslim, Büyû 5-6, (1514); Tirmizi, Büyû 16, (1229); Ebu Davud, Büyû 24, (3370); Nesai, Büyû' 67, 68 (7, 293-294); İbnu Mace, Ticarat 24, (2197); Muvatta, Büyû 62, (2, 653-654).

Konu:  Alım-Satım


256-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek alış-verişte aldatıldığını söyledi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "Alış-veriş yaptığın kimseye: Aldatmaca yok! de" buyurdu.

Kaynak:  Buhari, Büyû 48, İstikraz 19, Husûmat 3, Hiyel 7; Müslim, Büyû 48, (1533); Ebu Davud, Büyû 68, (3500); Tirmizi, Büyû 28 (1250); Nesai, Büyû 51; Muvatta, Büyû 98.

Konu:  Alım-Satım


260-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) çarşıda bir yiyecek yığınına rastlayınca elini yığına daldırıp çıkardı. Parmaklarına rutubet bulaştı. Adama: "Ey satıcı nedir bu?" diye çıkıştı. Adam: "Ey Allah'ın Resûlü, yağmur ıslattı, deyince: "Bu yaşlığı üste getirip, herkesin görmesini sağlıyamaz mıydın? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir" buyurdu.

Kaynak:  Müslim, İman 164, (102); Tirmizi, Büyû 74, (1315); Ebu Davud, Büyû, 52, (3452); İbnu Mace, Ticarat, 36, (2224). Metin, Müslim'inkidir.

Konu:  Alım-Satım


261-)  Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetlerinde (yukarıdaki hadiste) şu ziyade mevcuttur: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a "elini yığına daldır" diye vahyedildi, o da elini daldırdı. Yığın ıslaktı. "Aldatan bizden değildir" buyurdu."

Kaynak:  Ebu Davud, Tirmizi

Konu:  Alım-Satım


263-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Deve ve koyunun memelerinde süt bekletmeyin. Kim böyle sütü bekletilmiş bir sağmal hayvan satın almışsa sağdıktan sonra muhayyerdir, dilerse kabul eder, dilerse bir sa' miktarında kuru hurma da vererek iade eder."

Kaynak:  Buhari, Büyû 64; Müslim, Büyû 11, (1524); Ebu Davud, Büyû 48, (3443, 3444, 3446); Nesai, Büyû 14, (7, 253-254); Muvatta, Büyû 96, (2, 683); Tirmizi, 29, (1251-1252).

Konu:  Alım-Satım


267-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim sütü memesinde bekletilmiş bir deve satın alırsa o üç gün muhayyerdir. Şayed iade edecek olursa, hayvanla birlikte, sütü mislince veya sütünün iki mislince buğday da verir."

Kaynak:  Ebu Davud 48, (3446); İbnu Mace, 42, (2240).

Konu:  Alım-Satım


268-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurdular ki: "(Alıcı olmadığınız halde, fiyatları kızıştırmak için) müşteri ile satıcının aralarına girmeyin."

Kaynak:  Buhari, Büyû 58; Müslim, Büyû 11, (1515), Nikah 52 (1413); Ebu Davud, Büyû 46, (3438); Tirmizi, Büyû 65, (1304); Nesai, Büyû 21 (7, 1259); İbnu Mace, Ticarat 14, (2174).

Konu:  Alım-Satım


272-)  Amr İbnu Şuayb İbni Muhammed İbni Abdillah İbni Amr İbni'l-As babası tarikiyle ceddi Abdullah'tan rivayet ettiğine göre, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), bey'u'l-urban'ı yasaklamıştır." İmam Malik bey'ul-urban'ı şöyle tarif eder: "Kişinin bir köle veya cariyeyi satın alıp veya bir hayvanı kiralayıp, sonra satan veya kiralayan kimseye: "Sana şu kadar dirhem veya dinar veriyorum, şu şartla ki, ben bu malı satın alır veya senden kiraladığım hayvana binersem sana vermiş olduğum para, malın bedelinden veya hayvanın kirasından sayılacaktır. Şayet malı almaktan, veya hayvanı kiralamaktan vazgeçersem, sana önceden vermiş olduğum para senin olsun" der.

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 69, (3502); Muvatta, Büyû 1, (2, 609); İbnu Mace, Ticarat 22, (2192).

Konu:  Alım-Satım


275-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte gazveye katıldım. Ben su taşımada kullandığımız devemizin üzerinde giderken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana kavuştu. Devem yorgundu ve bu yüzden gerilerden yürüyordu. Durumu görünce Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de geride kalarak deveyi sürdü ve ona dua buyurdu. Bunun üzerine bütün develerin önünden gitmeye başladı. Bana: "Deveni nasıl görüyorsun?" diye sordu. "Çok iyi görüyorum, bereketiniz değdi" dedim. "Onu bana satar mısın?" buyurdu. Ben utandım, bundan başka su taşıyan devemiz yoktu. Yine de "evet" dedim ve Medine'ye varıncaya kadar sırtı benim olmak şartıyla deveyi kendilerine sattım. Ona: "Ey Allah'ın Rasûlü yeni evliyim" diyerek izin istedim. Bana izin verdiler. Bunun üzerine, Medine'ye gelince beni dayım karşıladı. Deveden sordu. Deve ile ilgili yaptıklarımı anlatınca beni ayıpladı. İzin istediğim sırada Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bakire ile mi, dulla mı evlendin?" diye sormuştu. Ben "dul biriyle" dedim. "Niye bakire ile değil, o seninle sen de onunla şakalaşırdınız" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, babam vefat etti. Bir çok kız kardeşim var, hepsi de küçük. Onlarla aynı yaşta, onların terbiyeleriyle meşgul olamayacak, onlara bakamıyacak çok genç biriyle evlenmeyi uygun bulmadım. Bu sebeple onlara bakıp terbiyelerini yapacak birdulla evlendim" dedim." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince deveyi vermek üzere yanlarına gittim. Bana parasını verdi ve deveyi de iade etti."

Kaynak:  Buhari, Cihad 49, 113, Mesacid 59, Büyû 34, İstikraz 1, 7, Mezalim 26, Daavat 53; Müslim, Müsakat 109, (710), Rida 54, (710); Tirmizi, Nikah 13, (1100), Büyû 30, (1253); Nesai; Ebu Davud, Ticarat 71, (3505); İbnu Mace, Ticarat 29, (2205).

Konu:  Alım-Satım


280-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin anlattığına göre: "Berire, mukatebe borcunu ödeme hususunda yardımcı olması için kendisine (Hz. Aişe'ye) uğramıştı. O ana kadar borcundan herhangi bir şey ödememiş bulunuyordu. Hz. Aişe, Berire'ye "Ailene dön, senin mukatebe borcunu ödememi istiyorlarsa bir şartla yaparım: Senin üzerindeki vela hakkı bana geçmeli" dedi. Berire dönüp, ailesine durumu anlattı. Onlar kabul etmediler ve: "Sana bir iyilik yapmak isterse yapsın, karışmayız, ancak vela'n bize aittir" dediler. Hz. Aişe (radıyallahu anha) bunun üzerine, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e arzetti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Sen satın al, sonra da azad et. Vela hakkı, azad edene aittir" buyurdu. Bunu söyledikten sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ayağa kalkarak şu hitabede bulundu: "İnsanlara ne oluyor ki, alış-verişlerinde Kitabullah'ta bulunmayan şartları koşuyorlar? Kitabullah'ta olmayan bir şart koşana bu helal olmaz. Böyle biri yüz şart da koşacak olsa, Allah'ın şartı daha doğru, daha sağlamdır."

Kaynak:  Buhari, Mesacid 70, Zekat 61, Büyû 67, 73, Itk 10, Hibe 7,Talak 16 ; Müslim, Itk 5, (1504); Muvatta, Itk 17, (2, 780); Ebu Davud, Itk 2, (3929-3930); Nesai, 85, 86 (7, 300); Tirmizi, Büyû 33, (1256), Vevaya 7, (2125); İbnu Mace, Itk 3, (2521).

Konu:  Alım-Satım


282-)  Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) iki giyim ve iki de alış-veriş tarzını yasakladı. Yasaklanan satış tarzları: Mülamese ve münabezedir. Mülamese, diğerinin elbisesine gündüz veya gece, eliyle sadece değmesi, elbiseyi altüst ederek iyice görmemesi (ve bu kadarla satış akdinin tamamlanmasıdır). Münabeze ise, kişinin elbisesini öbürüne atması, öbürünün de kendi elbisesini ona atması ve bu atışmanın da, elbiseye bakıp razı olmadan satış sayılmasıdır. Yasaklanan iki giyinmeden biri, iştimalu's-samma'dır; bu da kişinin elbisesini omuzlarından biri üzerine koyup, sarınması, diğer giyinme omuzunu açıkta elbisesiz bırakmasıdır. Yasaklanan diğer giyinme tarzı ihtiba'dır. Bu da oturmakta olan bir kimsenin elbisesine sarınması, bu esnada fercini örten başka bir şey olmamasıdır."

Kaynak:  Buhari, Libas 20, 21, Salat 10, Savm 66, Büyû 62, 63, İsti'zan 42; Müslim, Büyû 3, (1512); Ebu Davud, Büyû 25, (3377-3378); Nesai, Büyû25, (7, 260-261); İbnu Mace, Ticarat 12, (2170).

Konu:  Alım-Satım


284-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bey'u'l-garar ve bey'u'l-hasatı yasakladı."

Kaynak:  Müslim, Büyû 4, (513); Ebu Davud, Büyû 25, (3376); Tirmizi, Büyû 17, (1230); Nesai, Büyû 27 (7, 262); İbnu Mace, Ticarat 23, (2194).

Konu:  Alım-Satım


285-)  Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Halk öyle çetin devirler yaşayacak ki, o zaman zenginler, kendilerine emredilmediği halde, cimriliklerinden, ellerindekileri çok sıkı tutacaklar. Cenab-ı Hakk: "Aranızdaki fazileti unutmayın" buyurmaktadır (Bakara 237). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da şunları yasaklamıştır: Bey'u'l-muzdar'ı, bey'u'l-garar'ı, (meçhûlün satışı) ve salahı ortaya çıkmadan meyve satışını."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 26 (3382).

Konu:  Alım-Satım


288-)  Ebu Davud ve Nesai'den gelen bir başka rivayette şöyle buyurulur: "Şehirlinin köylü adına satış yapması yasaktır, şehirli köylünün kardeşi veya babası bile olsa." Ebu Davud'un Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten yaptığı bir başka rivayet şu ziyadeyi ihtiva eder: "Şehirli köylü için hiçbir şey satmasın, köylü adına satın da almasın" demektir.

Kaynak:  Ebu Davud, Nesai

Konu:  Alım-Satım


289-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle emrettiler: "Satıcılar mallarını çarşıya indirmezden önce yolda karşılayıp alış-veriş yapmayın." Tirmizi ve Muvatta dışındakilerde tahric edilmiştir. Ebu Davud hadisin baş kısmında şu ziyadeye yer verir: "Birbirinizin alış-verişine karşı alış-veriş yapmayın. (Pazara giden) malı yolda karşılamayın." Nesai'de "ticaret malı (es-Sila')" yerine "Celeb malı" tabiri kullanılmıştır. (Celeb: Satmak için celbedilen mala denir.).

Kaynak:  Ebu Davud

Konu:  Alım-Satım


290-)  İbnu Ömer'den gelen bir başka rivayette: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) satıcının malını övmesini ve daha pazara varmadan malın yolda satın alınmasını veya şehirlinin köylü adına satış yapmasını yasakladı" buyrulur. Bir başka rivayette de sadece "malın daha pazara varmadan satın alınmasını yasakladı" denmektedir.

Kaynak:  Buhari, Büyû 71; Müslim, Büyû 15, (1518); Ebu Davud, İcare 45 (3436); Nesai, Büyû 18, (7, 257); İbnu Mace, Ticarat 16, (2179).

Konu:  Alım-Satım


291-)  Aynı kaynakların İbnu Abbas (radıyallahu anh)'dan yaptıkları bir rivayette şöyle denir: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Pazara binerek (uzaktan) gelenleri yolda karşılamayın. Şehirli, köylü adına alım-satım yapmasın." Tavus, İbnu Abbas (radıyallahu anh)'tan sordu: "Şehirli köylü adına alım-satım yapmasın" sözünden maksat nedir?" İbnu Abbas: "Onun adına simsarlık yapmasın (yani ücret mukabili alım-satım işlemini yapmasın)."

Kaynak:  Ebu Davud, İcare 47, (3439).

Konu:  Alım-Satım


292-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), celeb malın pazara gelmeden önce karşılanmasını yasakladı. Kim onu yolda karşılar ve satın alırsa, malın sahibi pazara gelince muhayyerdir (satıştan vazgeçebilir).

Kaynak:  Buhari, Büyû 71; Müslim, Büyû 17, (1519); Tirmizi, Büyû 12, (1221); Nesai, Büyû 18, (7, 257); Ebu Davud, Büyû 45, (3437). Kaydedilen metin, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud'daki metinlerin aynısıdır.

Konu:  Alım-Satım


294-)  Ebu Davud'da gelen rivayet şöyledir: "Bir satışta iki satış yapan kimseye en düşük olanı (helal)dır. Aksi halde ribadır."

Kaynak:  Ebu Davud, İcare 55, (3461), Muvatta, Büyû 72, (2, 663); Nesai, Büyû 73 (7, 395-396); Tirmizi, Büyû 18, (1231).

Konu:  Alım-Satım


296-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh)'in anlattığı üzere Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "Birinizin satışı üzerine başkanız satış yapmasın."

Kaynak:  Buhari, Büyû 58, 64, 70, 71; Müslim, Nikah 49, (1412); Ebu Davud, Nikah 17, (2080); Tirmizi, Nikah 38 (1134), Büyû 57, (1292); Nesai, Büyû 17, 20, 21, (7, 258); İbnu Mace, Ticarat 13, (2171); Muvatta, Büyû 95, 96, (2, 683).

Konu:  Alım-Satım


298-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şehirlinin köylü adına alış-veriş yapmasını, alıcı olmadığı halde alıcı imiş gibi görünüp yüksek fiyat vererek fiyat artırmayı, iki kimsenin başlattığı alış-veriş muamelesi kesinlik kazanıp tamamlanmadan bir başkasının aynı mal üzerinde alış-verişe girişmesini, bir kız istetilmiş iken ona talib olmayı, bir kadının, -kız kardeşinin kabındakini almak için- kocasına onu boşamasını taleb etmesini yasakladı." Bir başka rivayette: "...Kardeşinin satışı (kesinleşmeden araya girip fiyatını) artırmasın" şeklindedir. Bir başka rivayette: "...Kişi kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın."

Kaynak:  Buhari, Büyû 58, 70, 71, Şurut 8, 11; Müslim, Nikah 38, 39, 51, 52, (1408-1413), Büyû 9, 12, (1515); Tirmizi, Talak 14, (1190); Nesai, Nikah 20, (6, 71), Büyû 19, 21, (7, 258-259); Ebu Davud, Nikah 2, (2176), 18, (2080); Muvatta, Büyû 45, (2, 683).

Konu:  Alım-Satım


299-)  Ebu Davud'dan gelen bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Deve ve davarın sütünü memesinde bekletmeyin. Kim böyle (memede sütü bekletilmiş) bir hayvanı satın alırsa, sağdıktan sonra muhayyerdir: Memnun kalırsa hayvanı alıkor, memnun kalmazsa hayvanı iade eder ve (sağdığı süte karşılık olmak üzere) bir sa' hurma verir."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 48 (3493).

Konu:  Alım-Satım


301-)  Abdullah İbnu Amri'bni'l-As (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Hem veresiye hem satış helal olmaz. Bir satışta iki şart da helal değildir. Zimmette olmayanın karı yoktur. Yanında bulunmayan malın satışı yoktur."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 70, (3503); Tirmizi, Büyû 19, (1234); Nesai, Büyû 60, 71, 72 (7, 288, 295); İbnu Mace, Ticarat 20, (2188). Tirmizi, hadisin sahih olduğunu söyledi.

Konu:  Alım-Satım


304-)  Ebu Eyyûb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim, diyordu ki: "Kim çocuğuyla annesi arasını ayırırsa kıyamet günü Allah (celle celaluhu) sevdikleriyle onun arasını ayırır."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû, Cihad 133, (2696); İbnu Mace, Ticarat 46, (2249).

Konu:  Alım-Satım


307-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ribayı (faizi) yiyene de, yedirene de lanet etti." Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetlerinde şu ziyade vardır: "(Faiz muamelesine) şahitlik edenlere de bu muameleyi yazana da..."

Kaynak:  Müslim, Müsakat 25, (1579); Ebu Davud, Büyû 4, (3333); Tirmizi, Büyû 2, (1206); İbnu Mace, Ticarat 58, (2277).

Konu:  Alım-Satım


308-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda riba yemeyen kalmayacak. Öyle ki, (doğrudan) yemeyene buharı ulaşacak." Bir rivayette "...tozu ulaşacak" denir.

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 3, (3331); Nesai, Büyû 2, (7, 243); İbnu Mace, Ticarat 58, (2278).

Konu:  Alım-Satım


309-)  Amr İbnu'l-Ahvas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i Veda Haccı sırasında dinledim, şöyle diyordu: "Haberiniz olsun, cahiliye devrindeki bütün ribalar kaldırılmıştır, ödenmeyecektir. Sadece verdiğiniz ana parayı alacaksınız. Böylece ne zulmetmiş olacaksınız ne de zulme uğramış olacaksınız. Haberiniz olsu cahiliye devrindeki bütün kan davaları kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası da el-Haris İbnu Abdilmuttalib'in kan davasıdır. Bu kimse, Benû Leys'te süt anadaydı. Hüzeyl onu öldürmüştü. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): Yarabbi tebliğ ettim mi? dedi. Cemaat: Evet tebliğ ettin dediler ve üç kere tekrarladılar. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): Yarabbi Şahid ol! dedi ve üç kere tekrar etti." Hattabi der ki: "Ebu Davud, hadisi şu şekilde, yani "Haris İbnu Abdilmuttalib'in kan davası..." diye rivayet etmiştir. Halbuki diğer kitaplarda: Rebi'a İbnu'l-Haris İbni Abdilmuttalib'in kan davası şeklinde rivayet edilmiştir.

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 5, (3334).

Konu:  Alım-Satım


310-)  Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Altın altınla peşin olmazsa ribadır. Buğday buğdayla peşin satılmazsa ribadır. Arpa arpayla peşin satılmazsa ribadır. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa ribadır." Yukarıdaki metin Sahiheyn'in metnidir. Buhari'nin bir rivayetinde, "verik (yani basılmış dirhem) verikle, altın altınla..." şeklinde gelmiştir.

Kaynak:  Buhari, Büyû 54, 74, 76; Müslim, Musakat 79, (1586); Ebu Davud, Büyû 12, (3348); İbnu Mace, Ticarat 50, (2160), (2259); Muvatta, Büyû 38, (2, 636-637); Tirmizi, Büyû 24 (1243); Nesai, Büyû 41, (7, 273).

Konu:  Alım-Satım


315-)  Ubadetu'bnu Samit (radıyallahu anh)'ten gelen bir başka rivayette (şu ziyade) ifade edilmiştir: "...Bu çeşitler farklı olduğu takdirde peşin ise dilediğiniz gibi satın." Bu hadisi, Buhari hariç , Beş Kitap rivayet etmiştir.

Kaynak:  Müslim, Müsakat 81, (1587); Ebu Davud, Büyû 12, (3349-3350); Tirmizi, Büyû 23, (1240); Nesai, Büyû 43, 44, (7, 274, 275, 276, 277, 278); İbnu Mace, Ticarat 48, (2254).

Konu:  Alım-Satım


317-)  Fadale İbnu Ubeyd (radıyallahu anh) buyuruyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a Hayber'de bulunduğu sırada altın ve boncuklarla yapılmış bir gerdanlık getirildi. Bu satılık ganimet mallarındandı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) altınların boncuklardan ayrılmasını emretti. Derhal gerdanlığın altın kısmı ile boncuk kısmı birbirinden ayrıldı. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Altın, altına mukabil, tartısı tartısına satılsın" buyurdular.

Kaynak:  Buhari hariç Beş Kitap tahric etti. Müslim, Müsakat 89, (1591); Tirmizi, Büyû 32, (1255); Ebu Davud, Büyû 13, (3351-3353); Nesai, Büyû 48, (7-279).

Konu:  Alım-Satım


324-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben dinarla deve satıyor, dinar yerine gümüş alıyordum. Bazanda gümüşle satıyor, onun yerine dinar alıyordum. Bu durumu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzederek hükmünü sordum. "O andaki (aynı meclisteki) kıymetiyle olunca bunda bir beis yok" buyurdu."

Kaynak:  Tirmizi, Büyû 24, (1242); Ebu Davud, Büy û 14, (3354-3355); Nesai, Büyû 50, (7, 281-282); İbnu Mace, Ticarat 51, (2262).

Konu:  Alım-Satım


325-)  Ebû Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "...O günün fiyatıyla almanda bir beis yoktur, yeter ki aranızda (henüz ödenmeyen) bir miktar olduğu halde birbirinizden ayrılmış olmayasınız."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 14, (3354, 3355).

Konu:  Alım-Satım


328-)  Ebu Ayyaş'ın -ki ismi Zeyd'dir- anlattığına göre: "Sa'd İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh)'a, beyaz buğday mukabilinde kabuksuz arpa satın almanın hükmünü sorar. Sa'd (radıyallahu anh) kendisine "Hangisi daha kıymetli? diye sorar. Zeyd: "Beyaz buğday" der. Sa'd onu bu işten men eder ve der ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a kuru hurmayı taze hurma mukabilinde satın alma hakkında sorulduğu zaman işitmiştim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bunu sorana: "Taze hurma kuruyunca ağırlığını kaybeder mi?" dedi. Adam "evet" cevabını verince, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onu bu işten men etmişti."

Kaynak:  Tirmizi, Büyû 14, (1225); Ebu Davud, Büyû 18, (3359); Muvatta, Büyû 22, (2, 624); Nesai, Büyû 36, (7, 269); İbnu Mace, Ticarat 53, (2264).

Konu:  Alım-Satım


329-)  Ebu Davud'un diğer bir rivayetinde: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), taze hurmayı kuru hurma ile veresiye satmayı yasakladı" denir."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 18, (3360).

Konu:  Alım-Satım


330-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir köle gelerek Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hicret etmek üzere biat etti, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onun köle olduğunu sezemedi. Arkadan efendisi onu aramaya geldi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Onu bana sat" buyurdu ve köleyi iki siyah köle mukabilinde satın aldı."

Kaynak:  Müslim, Musakat 123, (1602); Tirmizi, Siyer 36, (1596); Ebu Davud, Büyû 17, (3358); Nesai Bey'a 66, (7, 292-293); İbnu Mace, Cihad 41.

Konu:  Alım-Satım


331-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anh)'ın anlattığına göre, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir ordu hazırlamasını emretmiştir. Mevcut develer (askerlere) yetmedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (devesi olamayanlar için, bilahere) hazine develerinden ödenmek üzere deve te'min etmesini emretti. (Böylece Abdullah) zekat yoluyla hazineye gelecek develerden iki adedi karşılığında bir deve temin ediyordu."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 16, (3357).

Konu:  Alım-Satım


335-)  Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvanın hayvanla veresiye satışını yasaklamıştır."

Kaynak:  Tirmizi, Büyû 21, (1237); Ebu Davud, Büyû 15; Nesai, Büyû, 65, (7, 292); İbnu Mace, Ticarat 56, (2271). Tirmizi, hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.

Konu:  Alım-Satım


343-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış-veriş yapanlar, birbirlerinden ayrılmadıkça (akdi bozmakta) muhayyerdirler. Veya alış-veriş yapanlardan biri diğerine "muhayyersin" demişse yine muhayyerdir." Ravi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın belki de "Alış-veriş yapanlardan biri "muhayyerlik şartı üzere olsun demişse" şeklinde buyurmuş olacağında şüphe etmektedir."

Kaynak:  Buhari, Büyû 42, 43, 44, 46; Müslim, Büyû 45, 47, (1531); Tirmizi, Büyû 26, (1246); Ebu Davud, Büyû 53, (3454); Nesai, Büyû 9, (7, 248); Muvatta, Büyû 79, (2, 671); İbnu Mace, Ticarat 17, (2181).

Konu:  Alım-Satım


348-)  Hakim İbnu Hizam (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış-veriş yapanlar birbirlerinden ayrılıncaya kadar muhayyerdirler. Eğer doğru söyler ve (her şeyi) beyan ederlerse bu alış-verişleri her ikisi hakkında da mübarek kılınır. Gerçeği gizlerler ve yalan söylerlerse, alış-verişlerinin bereketi kalmaz."

Kaynak:  Buhari, Büyû 19, 22, 42, 44, 46; Müslim, Büyû 47, (1532); Ebû Davud, Büyü 53, (3459); Tirmizi, Büyü 26, (1246); Nesai, Büyü 8, 57, 244).

Konu:  Alım-Satım


349-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış-veriş yapan iki taraf, birbirlerinden ayrılmadıkça muhayyerdirler. Ancak, aralarında muhayyerlik anlaşması varsa bu müstesna. Bu durumda, "karşı taraf pişman olur da akdi bozar" korkusuyla birinin oradan ayrılması helal olmaz.

Kaynak:  Tirmizi, Büyü 26, (1247); Ebu Davud, Büyü 53, (3954); Nesai, Büyü 11, (7, 251-252).

Konu:  Alım-Satım


350-)  Ebu Davud'un Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretlerinden kaydettiği bir rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış veriş yapan her iki taraf da akitden memnun kalmadıkça ayrılmasınlar."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 53, (3458); Tirmizi, Büyü 27, (1248).

Konu:  Alım-Satım


352-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alış-veriş yapanlar ihtilafa düşerlerse satanın sözü esas alınır. Müşteri muhayyer bırakılır."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 53, (3457).

Konu:  Alım-Satım


354-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) taksim edilmedikçe her (akar) malda şuf'a hakkı bulunduğuna hükmetti. Araya sınırlar konup, yollar tayin edilince şuf'a hakkı kalkar." Bu hadisi Beş Kitap da tahric etmiştir. Müslim'deki metin şöyledir: "Henüz taksim edilmemiş arazi, mesken, bahçe gibi (akar nevinden) her ortaklıkta şuf'a hakkı vardır. (Ortaklarından birinin) ortağına haber vermeden satması helal olmaz. Satmadan önce haber verir, ortağı satın alır veya terkeder. Ortağına haber vermeden satarsa, ortağı bu mala (aynı fiyat karşılığında) hak sahibi olur."

Kaynak:  Buhari, Şuf'a 1, Büyü 96, 97, Hiyel 14, Şirket 8-9; Müslim, Müsakat 134 (1608); Nesai, Büyü 108, 109 (7, 301); Ebu Davud, Büyü 73, (3513, 3514); Tirmizi, Ahkam 33, (1370).

Konu:  Alım-Satım


355-)  Ebu Davud ve Tirmizi'de gelen bir diğer rivayet şöyledir: "Komşu, komşusuna karşı şuf'a hakkına sahiptir. Aynı yoldan işliyorlarsa, komşu bulunmadığı takdirde, gıyabında satış yapmaz, bekler."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 75, (3518); Tirmizi, Ahkam 33, (1369); İbnu Mace, Şüf'a 2, (2494); Nesai, Büyü 80, (7, 301).

Konu:  Alım-Satım


357-)  Tirmizi'nin ve Ebu Davud'un Semure'den yaptıkları bir rivayete göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "Evin komşusu komşunun evine veya tarlaya daha ziyade hak sahibidir."

Kaynak:  Tirmizi, Ahkam 31, (1368); Ebû Davud, Büyü 75, (3518).

Konu:  Alım-Satım


358-)  Amr İbnu'ş-Şerid'den anlattığına göre, Ebu Rafi (radıyallahu anh)'nin şöyle söylediğini işitmiştir: "Komşu, yakın komşusuna karşı daha çok hak sahibidir."

Kaynak:  Buhari, Şüf'a 2, Hiyel 14, 15; Ebu Davud, Büyü 75, (3516); Nesai, Büyü 109, (7, 320).

Konu:  Alım-Satım


361-)  İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye geldiğinde Medineliler, bir yıllık, iki yıllık hurma mahsulünü peşinen satarlardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Hurmayı kim önceden satarsa ölçüsünü, tartısını belirterek, vadesini tayin ederek satsın" buyurdu. Bunu Beş Kitap tahric etmiştir. Buhari ve Ebu Davud'da gelen diğer rivayetlerde aynısı ifade edilmiş ve şöyle bir farklılığa yer verilmiştir: "...iki ve üç yıllık..."

Kaynak:  Buhari, Selem 1, 2, 7; Müslim, Müsakat 127, 128, (1604); Ebu Davud, Büyü 57, (3463); Tirmizi, Büyü 68, (1311); Nesai, Büyü 6, 3 (7, 290); İbnu Mace, Ticarat 59, (2280).

Konu:  Alım-Satım


362-)  Muhammed İbnu Ebi'l-Mücalid anlatıyor: "Abdullah İbnu Şeddad İbni'l-Had ve Ebu Bürde selef mevzuunda ihtilafa düştüler. Beni, İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh)'ya gönderdiler. Ben kendisine bu hususta sordum. Şu cevabı verdi: "Biz Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (radıyallahu anhüma) devirlerinde buğday, arpa , kuru üzüm ve kuru hurma hususlarında selef'te bulunurduk. Ben, ibnu Ebza'ya da sordum. O da buna benzer bir cevap verdi."

Kaynak:  Buhari, Selem 2, 3, 7; Ebu Davud, Büyû 57, (3464); Nesai, Büyü 62, (7, 290).

Konu:  Alım-Satım


363-)  Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "...Dedim ki: (siz selem akdini) yanında alacağınız malın aslını bulunduran kimse ile mi yapardınız?" Şu cevabı verdi: Biz selem yaptığımız kimseye o hususu sormazdık." Ebu Davud'un rivayetinde şu ziyade var: "(Selem akdini) alacağımız mal elinde bulunmayan kimselerle yapardık."

Kaynak:  Buhari, Selem 3. Ebu Davud, Büyü 57, (3464).

Konu:  Alım-Satım


364-)  Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) dedi ki: "Kim bir yiyecek veya bir başka şeyde selem akdi yapmışsa, bu malı fiilen kabzetmedikçe bir başkasına satmasın."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 59, (3468).

Konu:  Alım-Satım


367-)  İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam selem yoluyla (yani parasını peşin alarak, çıkacak mahsülden verilmek üzere) bir ağacın hurmasını sattı. Fakat o yıl o ağaç hiç mahsül vermedi. Satıcı ile müşteri ihtilafa düşerek davalarını Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e getirdiler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) satıcıya: "Onun parasını nasıl helal addedersin, parayı geri ver" dedi. Sonra şunu söyledi: "Hurma (yenmeye) salih oluncaya kadar onu selem yoluyla satmayın."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 58, (3467); İbnu Mace, Ticarat 61, (2284); Muvatta, Büyü 21, (2, 644); Buhari, Selem 2.

Konu:  Alım-Satım


371-)  İbnu'l-Müseyyeb anlatıyor: "Ma'mer İbnu Ebi Ma'mer -ki İbnu Abdillah da denir ve Benu Adiyy İbnu Ka'b'dan biridir- dedi ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "İhtikar yapan hatakar olmuştur." Said İbnu'l-Müseyyeb'e: "Ama sen de ihtikar yapıyorsun" dendi de: "Bu hadisi rivayet eden Ma'mer de ihtikar yapıyordu" diye cevap verdi."

Kaynak:  Müslim, Müsakat 129, (1605); Ebu Davud, Büyü 49, (3447); Tirmizi, Büyü 40 (1267).

Konu:  Alım-Satım


375-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, bizler için eşyalara fiyat tesbit ediver" diye müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayır fiyat koymayayım (rızka bolluk vermesi için) Allah'a dua edeyim" cevabını verdi. Arkadan bir başkası gelerek: (Ortalık pahalandı, eşyaların) fiyatını bize siz tesbit ediverin" diye talebde bulununca, bu sefer: "Hayır rızkı bollaştırıp, darlaştıran Allah'tır. Ben hiçbir kimseye zulmetmemiş olarak Allah'a kavuşmak istiyorum" cevabını verdi.

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 51, (3450).

Konu:  Alım-Satım


376-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Halk Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e müracaatla: "Ey Allah'ın Resûlü, fiyatlar yükseldi, bizim için fiyatları siz tesbit edin" dediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara şu cevabı verdi: "Fiyatları koyan Allah'tır. Rızkı veren, artırıp eksilten de O'dur. Ben ise, hiç kimse benden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmaz olduğu halde Allah'a kavuşmamı diliyorum."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 51, (3451); Tirmizi, Büyü 73, (1314). Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir

Konu:  Alım-Satım


382-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Bir adam bir köle satın aldı. Köle, Allah'ın dilediği kadar (bir müddet) adamın yanında ikamet etti. Sonra adam kölede bir kusur tesbit etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek şikayette bulundu ve eski sahibine iade etti. Eski sahibi: "Ey Allah'ın Resûlü, (yanında kaldığı müddetçe) kölemi kullandı, ondan istifade etti" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Harac (menfaat), zamin (kefil) olana aittir" buyurdu.

Kaynak:  Ebu Davud, Büyû 71, (3508, 3509, 3510); Tirmizi, Büyü 53 (1285); Nesai, Büyü 15, (8, 254, 255); İbnu Mace, Ticarat 43, (2242-2243).

Konu:  Alım-Satım


384-)  Ukbe İbnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kölenin müddeti üç gündür. Şayet müşteri, bir hastalığa rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden köleyi satana geri verir. Üç günden sonra hastalığa rastlarsa, bu hastalığın, satın aldığı zamana ait olduğu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."

Kaynak:  Ebu Davud, Büyü 72, 3506.

Konu:  Alım-Satım


387-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o haric (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burda da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."

Kaynak:  Buhari, Büyü 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyü 77, (1543); Muvatta, Büyü 9 (2, 617); Tirmizi, Büyü 25, (1244); Ebu Davud, İcare 44, (3433, 4434); Nesai, Büyü 75, (7, 296).

Konu:  Alım-Satım


388-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir din kardeşine yemiş satsan sonra da buna bir afet gelse, ondan bir şey alman sana helal olmaz. Kardeşinin malını hakkın olmadığı halde nasıl alırsın?" Bir başka rivayette: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) afetle gelen zararın hesaptan düşülmesini emretti" demiştir.

Kaynak:  Müslim, Müsakat 14, (1554); Ebu Davud, İcare 24, (3574), 60, (3470).

Konu:  Alım-Satım


392-)  İbnu Ömer anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bize hitab ederek şöyle buyurdular: "Sıkılık huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helak oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrileşiverdiler, sıla-ı rahmi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahmi kestiler, doğru yoldan çıkmayı (fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar."

Kaynak:  Ebu Davud, Zekat 46, (1698).

Konu:  İyilik


404-)  Yine, Hz. enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yanında biz olduğumuz halde (gezintiye) çıktı. Derken, etrafındaki binalara rağmen (daha yüksek olduğu için) sivrilen bir kubbe görmüştü: "Bu da ne?" diye sordu. "Ensardan falancaya ait" dendi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sükut buyurdu, ancak binaya karşı içinden hoşnutsuz olmuştu. Bir müddet sonra, sahibi geldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e cemaatin içinde selam verdi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yüzünü çevirdi ve selamını almadı. Tekrar tekrar selam verdi ise de aynı şekilde davranarak selamını almadı. Adam anladı ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine kızgındır ve yüz çevirmektedir. Durumu arkadaşlarına açarak: "Allah'a kasem olsun, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bakışını iyi bulmuyorum. Hakkımda ne olup bitti, bilemiyorum da dedi. Kendisine: "Gezinirken kubbeni gördü. "Bu kimin?" dedi. Sana ait olduğunu haber verdik" dediler. Adam hemen dönüp, kubbesini yıktı, öyle ki yerle bir etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir başka gün yine gezintiye çıktı. Kubbeyi göremeyince: "Kubbeye ne oldu?" diye sordu. Kubbe sahibiyle olup biten gelişmeler haber verildi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) "Bilin ki, zaruri olmayan her bina, sahibine bir vebaldir" buyurdu.

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb 169, (5237).

Konu:  Bina


405-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, ahşab evimi tamir için çamurlamakla meşguldüm. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana uğradı ve: "Bu da ne Ey Abdullah?" buyurdu. Ben: " Evin tamiriyle meşgulüm" dedim. "Ölüm(ün gelmesi) ve bu ev(in yıkılmasın)dan daha çabuktur" buyurdu. Bir rivayette: "Ben emr-i Hakk'ın gelmesini bun(un yıkılmasın)dan daha çabuk görüyorum" buyurmuştur.

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb 169, (5235), (5236); Tirmizi, Zühd, 25, (2336); İbnu Mace, Zühd 13 (4160).

Konu:  Bina


406-)  Dükeyn İbnu Said el-Müzeni (radıyallahu anh) anlatıyor; "Yiyecek istemek üzere Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a uğradık. Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e seslenerek: "Ey Ömer git, istediklerini ver" emretti. Hz. Ömer bizi bir odaya çıkardı. Hücresinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı."

Kaynak:  Ebû Davud, Edeb 170, (5238).

Konu:  Bina


407-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yol hususunda ihtilaf ederseniz genişliğini yedi zira' yapın."

Kaynak:  Buhari, Mezalim 29; Müslim, müsakat 243, (1613); Tirmizi, Ahkam 20, (1355); Ebu Davud, Akdiye 31, (3633), İbnu Mace, Ahkam 16, (2338).

Konu:  Bina


408-)  Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kitabullah hakkında şahsi re'yi ile söz ederse, isabet bile etse hatadadır. Rezin şu ilavede bulunmuştur: "Kim re'yi ile söz eder de hata ederse küfre düşer."

Kaynak:  Ebu Davud, İlm, 5 (3652);Tirmizi, Tefsir 1, (2953).

Konu:  Tefsir


412-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekinet iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar"

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 349, 1455. H; Tirmizi, Kıra'at 3, 2946 H.; Müslim, Zikir 38, 2699 H; İbnu Mace, Mukkaddime 17, 225.

Konu:  Tefsir


414-)  Ukbetu'bnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz Suffa'da iken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (dışarı) çıkarak: "Hanginiz hergün hiç günah işlemeden ve akrabalık bağlarını da bozmadan Buthan'a veya Akik'e gidip oradan (zahmete ve masrafa girmeden) iki adet iri hörgüçlü dişi deve tutup getirmeyi ister?" diye sordu. Biz: "Ey Allah'ın Resûlü bunu hepimiz isteriz" dedik. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "-O halde birinizin mescide gidip orada Allah'ın kitabından iki ayeti öğrenmesi veya okuması, kendisi için iki deveden daha hayırlıdır. Üç ayet onun için üç deveden, dört ayet onun için dört deveden ve okunacak ayetler kendi sayılarınca deveden daha hayırlıdır" buyurdular."

Kaynak:  Müslim, Salatû'l-Müsafirin 251; Ebu Davud, Salat 349, 1456.

Konu:  Tefsir


416-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'i (güzel bir sesle açıktan okuyan bir peygambere kulak ver(ip sevabı bol kıl)diği kadar hiçbir şeye kulak ver(ip mükafaat ihsan et)memiştir."

Kaynak:  Buhari, Tevhid 32, 52, Fedailu'l-Kur'an 19; Müslim, Müsafirin 232, 233, 234, Ebu Davud, Vitr 20; Tirmizi, Sevabu'l Kur'an 17; Nesai, İftitah 83; İbnu Mace, İkamet 176, (1340).

Konu:  Tefsir


419-)  Ukbe İbnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim şöyle diyordu: "Kur'an'ı cehren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'an'ı gizlice okuyan, sadakayı gizlice veren gibidir."

Kaynak:  Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68.

Konu:  Tefsir


422-)  Sehl İbnu Muaz el-Cuheni (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü babasına bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'an'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?"

Kaynak:  Ebu Davud, Salat, 349, 1453.H.

Konu:  Tefsir


424-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'ı okuyup ona sahip çıkan kimseye (ahirette): "Oku ve (cennetin derecelerine) yüksel, dünyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen öyle oku. Zira senin makamın, okuduğun en son ayetin seviyesindedir" denir."

Kaynak:  Ebu Davud, Vitr, 20, 1464; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2915, H; İbnu Mace, Edeb 52, 3780 H.

Konu:  Tefsir


425-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: "Kur'an'da mahir olan (hıfzını ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen kerim ve muti meleklerle beraber olacaktır. Kur'an'ı kekeleyerek zorlukla okuyana iki sevap vardır."

Kaynak:  Buhari, Tevhid 52; Müslim, Müsafirin 244; Ebu Davud, Vitr 14, (1454); Tirmizi, Sevabu'l-Kuran 13 (2906); İbnu Mace, Edeb 52, (2779).

Konu:  Tefsir


428-)  Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an okuyan mü'minin misali portakal gibidir. Kokusu güzel tadı hoştur. Kur'an okumayan mü'minin misali hurma gibidir. Tadı hoştur fakat kokusu yoktur. Kur'an-ı okuyan facir misali reyhan otu gibidir. Kokusu güzeldir, tadı acıdır. Kur'an okumayan facirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadı acıdır, kokusu da yoktur."

Kaynak:  Buhari, Et'ime 30, Fedailu'l-Kur'an 17, 36, Tevhid 57; Müslim, Müsafirin 243; Ebu Davud, Edeb 19, 4329; Tirmizi, Edeb 79; Nesai, İman 32; İbnu Mace, Mukaddime 16, 214 H.

Konu:  Tefsir


429-)  Hz. Osman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizin en hayırlınız Kur'an'ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir."

Kaynak:  Buhari, Fedailu'l-Kur'an 21; Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 15, 2909; Ebu Davud, Salat 349, 1452 H.; İbnu Mace, Mukaddime 16, 211.H.

Konu:  Tefsir


431-)  Sa'd İbnu Ubade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Buyurdular ki: "Kur'an-ı Kerim'i okuyan bir kimse sonradan (terkeder ve okumayı) unutursa kıyamet günü cüzzamlı olarak Allah'a kavuşur."

Kaynak:  Ebu Davud, Vitr 21, 1474. H.

Konu:  Tefsir


432-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ümmetime verilen ücretler bana arzedildi. Bunlar arasında bir kimsenin mescidden kaldırıp attığı bir çöp için verilmiş olanı da vardı. Keza ümmetimin işlediği günahlar da bana arzedildi. Bunlar arasında, bir kimsenin lütf-i İlahi olarak öğrenip de sonradan unuttuğu bir sûre veya ayet sebebiyle kazandığından daha büyüğünü görmedim."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 16, 461. H; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 19, 2917.H.

Konu:  Tefsir


435-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) düşman arazisine Kur'an-ı Kerim'le birlikte askeri seferi yasakladı."

Kaynak:  Buhari, Cihad 129; Müslim, İmamet 92, 93, 94, (1869); Ebu Davud, Cihad 88, (2610); İbnu Mace, Cihad 45, (2879); Muvatta, Cihad 7, (2, 446).

Konu:  Tefsir


436-)  Ebu Said İbnu'l-Mualla (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Mescid-i Nebevi'de namaz kılıyordum. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gelerek: Ey Allah'ın Resûlü namaz kılıyordum (bu sebeple cevap veremedim diye özür beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitab'ında "Ey iman edenler, Allah ve Resûlü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?" (Enfal, 24) dedi ve arkasından ilave etti: "Sen mescidden çıkmazdan önce , sana Kur'an-ı Kerim'in (sevapca) en büyük sûresini öğreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çıkacağı sırada ben: "Sana en büyük sureyi öğreteceğim" dememiş miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdü lillahi Rabbi'l alemin dir ki(namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb'u'l-Mesani) ve bana verilen yüce Kur'an'dır" buyurdu.

Kaynak:  Buhari, Tefsir 1; Nesai, İftitah 26; Ebû Davud, Vitr 15.

Konu:  Tefsir


445-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Bakara Suresi'nin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."

Kaynak:  Buhari, Megazi 12, Fedailu'l-Kur'an 10, 17, 37; Müslim, Müsafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); İbnu Mace 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, (2884).

Konu:  Tefsir


451-)  Müslim ve Ebu Davud'un Enes' (radıyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar Beytu'l-Makdis'e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rükûunda iken, Beni Seleme'den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kabe'ye çevrildi" dedi. Bu sözünü iki kere tekrar ettil. Cemaat rükûda iken Kabe'ye yöneldiler."

Kaynak:  Müslim, Mesacid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045).

Konu:  Tefsir


452-)  İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kıbleyi Kabe'ye yöneltince Müslümanlar sordular: "Ey Allah'ın Resûlü, Beytü'l-Makdis'e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak?" Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Senin yöneldiğin istikameti, peygambere uyanları, cayanlardan ayırd etmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah'ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah imanlarınızı (ibadetlerinizi) boşa çıkaracak değildir" (Bakara, 143).

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 16 (4680); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968).

Konu:  Tefsir


455-)  Urve İbnu'z-Zübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha)'ye şu (mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın şeairlerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir günah yoktur (manası çıkmaktadır)." Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar çirkin! Ayetin, senin te'vil ettiğin manada olması için, "onları tavaf etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı. Halbuki ayet Ensar hakkında inmiştir. Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel'deki azgın Menat'a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı. Menat'a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir..." ayetini indirdi. Aişe (radıyallahu anha) şunu da söyledi: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safa ile Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz." Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi'r-Rahman'a bu hadisi haber verdim. Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım. Ben alimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz. Aişe'nin Menat için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa ve Merve'yi tavaf ediyorlardı. Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de tavafından bahsedip Safa ve Merve'den söz etmeyince: "Ey Allah'ın Resûlü! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-ı Hakk Kabe'nin tavafını emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah'ın şeairindendir. Öyle ise kim Beytullah'a hac yapar veya umre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir günah yoktur" ayetini indirdi. Ebu Bekr İbnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş olduğunu görüyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde, İslam'dan sonra -Allah'ın Kabe'yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa ve Merve'yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler hakkında inmiştir. Safa ve Merve'nin de (Kur'an'da) zikri Kabe'yi tavaf emrinden sonra gelmiştir.

Kaynak:  Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Müslim, Hac 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373).

Konu:  Tefsir


458-)  Ata'nın anlattığına göre, İbnu Abbas (radıyallahu anh) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (radıyallahu anh) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensûh değildir. Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Sıyam 2, (2316).

Konu:  Tefsir


459-)  Ebu Davud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır." Cenab-ı Hakk buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara 184). Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar."

Kaynak:  Ebu Davud, Savm 2(2316).

Konu:  Tefsir


461-)  Selemetu'bnu'l-Ekva (radıyallahu anh) anlatıyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı. Bu hal müteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet öncekini neshetti. Yani asıl hüküm şudur: "Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Müslim, Sıyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Sıyam 63, (4, 190).

Konu:  Tefsir


463-)  Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra şu ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler varya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuşlardır" (Mü'min, 69).

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 358, (1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavat 2, (3369); İbnu Mace, Dua 1, (3828).

Konu:  Tefsir


466-)  Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashab-ı Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi. Kays İbnu Sırma el-Ensari (radıyallahu anh) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek birşey olup olmadığını sordu. Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle, sana yiyecek arıyayım" dedi. Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken uyuyakaldı. Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın, yiyemiyeceksin" diye eseflendi. Ertesi gün, öğleye doğru Kays (radıyallahu anh) açlıktan baygın düştü. Durumu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı..." (Bakara, 187). Buna Müslümanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin, için." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil olmuştur."

Kaynak:  Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Sıyam 29, (4, 147-148).

Konu:  Tefsir

<<İlk <Önceki 1 [2] 3 4 5 6 7 8 9 Sonraki> Son>>

 


İletişim