İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru

Videolar


Tirmizi Hadisleri - Sayfa 23


5335-)  Şeddad İbnu Evs radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Akıllı kimse, nefsini muhasebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de, nefsini hevasının peşine takan ve Allah'tan temennide bulunan kimsedir."

Kaynak:  Tirmizi, Kıyamet 26, (2461).

Konu:  Mevizeler


5336-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Yedi şeyden önce amelde acele edin: - Unutturucu fakirliği mi bekliyorsunuz? - Tuğyan ettirip azdırıcı zenginliği mi bekliyorsunuz? - İfsad edici hastalığı mı bekliyorsunuz? - Aklınızı götürecek ihtiyarlığı mı bekliyorsunuz? - Ani ölüm mü bekliyorsunuz? - Deccali mi bekliyorsunuz. Bu beklenen gaib bir şerdir. - Yoksa Kıyameti mi bekliyorsunuz? Kıyamet ise hepsinden kötü, hepsinden daha acıdır."

Kaynak:  Tirmizi, Zühd 4, (2308); Nesai, Cenaiz 123, (4, 4).

Konu:  Mevizeler


5343-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, meyve ve ekinden çıkacak olan bütün mahsulün yarısı karşılığında Hayber'i (yahudilere) verdi. Her sene zevcelerine, yüz vask veriyordu. Seksen vask kuru hurma, yirmi vask arpa. Hz. Ömer radıyallahu anh başa geçince, Hayber'i taksim etti ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerini kendilerine arazi ve suyu ikta etmek veya her yıl almakta oldukları vaskları tazmin etme arasında muhayyer bıraktı. Onlar bu teklifi benimsemede farklı kararlara vardılar. Birkısmı arazi ve suyu tercih etti, birkısmı da vaskları tercih etti. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa radıyallahu anhüma arazi ve suyu tercih edenlerdendi."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 8, 9, 11, İcare 22, Şirket 11, Şurüt 5, Megazi 40; Müslim, Musakat 2, (1551); Ebu Davud, Büyü' 35; Tirmizi, Ahkam 41, (1383); Nesai, Müzara'a 46, (7, 53).

Konu:  Muzâraa


5350-)  Yine Rafi radıyallahu anh anlatıyor: "Biz ensardan tarlası en çok olan kimseydik ve biz, şu tarla bize, şu tarla onlara (ekenlere) olmak üzere kiraya verirdik. Bazan şu tarla mahsul verirdi, şu tarla vermezdi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizi bundan yasakladı. Fakat gümüş (mukabili kiralamay)a gelince onu yasaklamadı."

Kaynak:  Buhari, Müzara'a 6, 12, 18, Şurût 7; Müslim, Büyü' 106, (1547); Muvatta, Kirau'l-Arz 1, (2, 713); Tirmizi, Ahkam 42, (1384); Ebu Davud, Büyü' 31, 32, (3392, 3393, 3395, 3397, 3398, 3399, 4000, 3401, 3402); Nesai, Müzara'a 45, 7, (33-50).

Konu:  Muzâraa


5358-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, meddahların ağzına toprak saçmamızı emretti."

Kaynak:  Tirmizi, Zühd 55, (2396).

Konu:  Medh


5359-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "(Ashabtan bir kısmı): "Ey Allah'ın Resûlü! Sen bize şaka yapıyorsun!" demişlerdi. "Şurası muhakkak ki (şaka da bile olsa) ben sadece hakkı söylerim!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Birr 57, (1991).

Konu:  Şakalaşma


5360-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Beni bir deveye bindir!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim!" dedi. Adam: "Ey Allah'ın Resülü, ben deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez ki!)" deyince Aleyhissalatu vesselam: "Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Birr 57, (1992); Ebu Davud, Edeb 92, (4998).

Konu:  Şakalaşma


5361-)  Yine Enes radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın, kendisine: "Ey Zü'l-üzüneyn (iki kulaklı)!" diye hitab ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı kasdettiğini rivayet etmiştir."

Kaynak:  Tirmizi, Birr 57, (1993); Ebu Davud, Edeb 92, (2005).

Konu:  Şakalaşma


5363-)  Abdullah İbnu's-Saib İbni Yezid İbni's-Saib babası tarikiyle ceddi (Yezid İbnu's-Saib) radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse, ne şaka ne de ciddi olarak kardeşinin değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin."

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb 93, (5003); Tirmizi, Fiten 3, (2161).

Konu:  Şakalaşma


5368-)  Bir rivayette Buhari şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam hastalığı sırasında: "Ben, yarın neredeyim? Ben, yarın neredeyim?" diye sorarak Hz. Aişe'nin yanında kalacağı günü öğrenmek isterdi. Zevceleri, dilediği yerde kalma izni verdiler." Hz. Aişe der ki: "Aleyhissalatu vesselam, benim hücremde ve normal olarak bana uğramakta olduğu günde vefat ettiler. Ayrıca Aziz ve Celil olan Allah onun rûh-u şerifelerini kabzettiği vakit, mübarek başları ciğerimle boğazım arasında (göğsümde) (yaslanmış vaziyette) idi. Tükrüğü de tükrüğüme karışmıştı. (Aleyhissalatu vesselam'ın hastalığı sırasında birara, kardeşim) Abdurrahman İbnu Ebi Bekr radıyallahu anhüma içeri girdi, elinde bir misvak vardı, dişlerini misvaklıyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam o misvağa baktı. "Ver o misvağı bana!" dedim. O da verdi. Dişlerimle kemirip yonttum ve ucunu geverek (yumuşatıp) Aleyhissalatu vesselam'a uzattım. Resûlullah, başı göğsüme yaslı vaziyette onunla dişlerini misvakladı."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, Vudû 45, Ezan 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ'tisam 5; Müslim, Salat. 90, (418); Tirmizi, Cenaiz 8, (978, 979); Nesai, Cenaiz 6, (4, 6, 7).

Konu:  Ölüm


5369-)  Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, sıhhati yerinde iken şöyle diyordu: "Hiçbir peygamber, cennetteki makamını görmeden kabzedilmez. Bundan sonra hayatı devam ettirilir veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Aleyhissalatu vesselam hastalandığı zaman O'nu, (başı) dizimin üstünde baygın vaziyette gördüm. Bir ara kendine geldi. Gözlerini evin tavanına dikti ve sonra: "Ey Allah'ım! Refik-i A'la'da (bulunmayı tercih ederim)" dedi. Bu sözü işitince ben (kendi kendime): "Demek ki (makamı gösterildi) ve bizimle olmayı tercih etmiyor" dedim. Bunun, sıhhatli iken bize söylediği şu hadis olduğunu anladım: "Hiçbir peygamber cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın telaffuz ettiği son söz: "Allahım, Refik-i A'la'da" cümlesi oldu." (Refik-i A'la: Cennetin en yüksek makamında bulunan peygamberler cemaatidir).

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, 84, Tefsir, Nisa 13, Marda 19, Da'avat 29, Rikak 41; Müslim, Fezail 87, (2444); Muvatta, Cenaiz 46, (1, 238, 239); Tirmizi, Da'avat 77, (3490).

Konu:  Ölüm


5376-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Kabrinde Resülûllah aleyhissalatu vesselam'ın altına kırmızı bir kadife kondu."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 55, (1048); Nesai, Cenaiz 88, (4, 81); Müslim, Cenaiz 91, (967).

Konu:  Ölüm


5377-)  Muhammed İbnu Ali İbni'l-Hüseyin anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kabrine lahid yapan Ebu Talha'dır. Aleyhissalatu vesselam'ın altına kadifeyi koyan, (Aleyhissalatu vesselam'ın) azadlısı şükran radıyallahu anh'dır."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 55, (1047).

Konu:  Ölüm


5380-)  Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lailahe illallah demeyi telkin edin."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 1, 2, (916, 917); Tirmizi, Cenaiz 7, (976); Ebu Davud, Cenaiz 20, (3117); Nesai, Cenaiz 4, (4, 5).

Konu:  Ölüm


5383-)  Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Ebu Seleme radıyallahu anh'ın yanına girdi. Ebu Seleme'nin gözleri açık kalmıştı; onları kapattı. Sonra: "Ruh kabzedildi mi göz onu takip eder" buyurdu. Ehlinden bazıları feryad u figan koparmıştı. Aleyhissalatu vesselam: "Kendinize kötü temennide bulunmayın, hayır dua edin! Çünkü melekler, söylediklerinize amin derler!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Allahım, Ebu Seleme'ye mağfiret buyur! Derecesini hidayete erenler arasında yükselt. Arkasında kalanlar arasında ona sen halef ol! Ey alemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Ona kabrini geniş kıl, orada ona nur ver!"

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 7, (920); Tirmizi, Cenaiz 7, (977); Ebu Davud, Cenaiz 19, 21, (3115, 3118); Nesai, Cenaiz 3, (4, 5).

Konu:  Ölüm


5385-)  Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min alnının teriyle ölür."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 10, (982); Nesai, Cenaiz 5, (4, 6).

Konu:  Ölüm


5389-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Kendisine, İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın: "Sağ kimsenin üzerine ağlamasıyla ölüye azab edileceğini söylemekte olduğu" haber verilmişti. Şu cevabı verdi: "Allah, Ebu Abbirrahman'ı (İbnu Ömer'i) mağfiret buyursun. Aslında o, yalan söylemiyor, ancak unutmuş veya yanılmış olmalı. Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (ölmüş) bir yahudi kadın cenazesine uğramıştı, yakınları onun üzerine ağlıyorlardı. "Bunlar onun üzerine ağlıyorlar. Ona da bu yüzden kabrinde azab ediliyor!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 33; Müslim, Cenaiz 25, (931); Muvatta, Cenaiz 37, (1, 234); Tirmizi, Cenaiz 25, (1004); Nesai, Cenaiz 15, (4,17).

Konu:  Ölüm


5391-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ölmüş bulunan Osman İbnu Maz'ûn'u, gözlerinden yaşlar dökerek öptü."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 14, (989); Ebu Davud, Cenaiz 40, (3163); İbnu Mace, Cenaiz 7, (1456).

Konu:  Ölüm


5397-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Izdırab ve matemi sebebiyle) yanaklarını yolan, üst başını yırt(ıp dövün)en, cahileye duasıyla dua eden bizden değildir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 36, 39, 40, Menakıb 8; Müslim, İman 165, (103); Tirmizi, Cenaiz 22, (999); Nesai, Cenaiz 19, (4, 20).

Konu:  Ölüm


5398-)  Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Bir kimse ölünce, arkada ağlayanları kalkıp: "Vay benim dağım, vay efendim..." gibi sözler sarfederse, ona iki melek vekil kılınır, melekler ölen kimsenin göğsüne vura vura: "Sen öyle misin?" diye sorarlar."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 24, (1003).

Konu:  Ölüm


5400-)  Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh'ın elinden tuttu, oğlu İbrahim'e gittiler. Aleyhissalatu vesselam oğlunu can çekişir vaziyette buldu. Kucağına aldı ve ağladı. Abdurrahman: "Ağlıyor musun? Ağlamaktan bizi sen men etmedin mi? " dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Hayır (ağlamaktan değil), iki ahmak, facir sesten yasakladım: Musibet sırasındaki ses; yüzleri tırmalamak, cepleri yırtmak ve şeytan matemi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 25, (1005).

Konu:  Ölüm


5401-)  Esma Bintu Yezid İbni's-Seken radıyallahu anha anlatıyor: "Kadınlardan biri dedi ki: "Ey Allah'ın Resülü! Bizim sana asi olmamamız gereken şu ma'ruf (iyi amel) nedir?" Aleyhissalatu vesselam: "Matem yapmayın!" buyurdu. Kadın: "Ey Allah'ın Resülü! Falan sülale (nin kadınları) amcamın (vefatında matemime iştirak edip) yardımcım olmuşlardı. Benim de mukabeleten borcumu ödemem gerek" dedi. Aleyhissalatu vesselam kadına (matem için) izin vermedi. Kadın tekrar tekrar izin istedi." Kadın der ki: "Resûlullah, sonunda onlara borcumu ödemem için izin verdi. Onlara olan borcumu ödedikten sonra hiç matem tutmadım, şu ana kadar bir başka mateme de katılmadım. Benim dışında matem tutmayan kadın da kalmadı."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Mümtehine, (3304).

Konu:  Ölüm


5402-)  Hz.Huzeyfe radıyallahu anh muhtazar (ölüme yakın) olunca: "Ben ölünce, kimse üzerime ezan okumasın, ben bunun, ölüm haberinin duyurulması olmasından korkarım. Zira ben, Aleyhissalatu vesselam'ın ölüm haberinden yasakladığını işittim. Öyleyse ben öldüm mü, üzerime namaz kılsınlar. Beni Rabbime (sessizce) taşısınlar" dedi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 12, (986); İbnu Mace, Cenaiz 14, (1476).

Konu:  Ölüm


5405-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, Arafat'ta Resûlullah ile beraber dururken devesi onu (yere atıp) boynunu kırdı ve adam öldü. Aleyhissalatu vesselam: "Adamı su ve sidr ile gasledin, iki parça bezle kefenleyin, kefene tahnit yapmayın (koku sürmeyin).. Başını da örtmeyin. Allah onu Kıyamet günü telbiye ederek diriltecektir!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 20, 21, 22, Cezau's-Sayd 13, 20, 21; Müslim, Hacc 94, (1206); Ebu Davud, Cenaiz 84, (3238, 3239, 3240, 3241); Tirmizi, Hacc 105, (951); Nesai, Hacc 98, 99,100,101 (5,195-197).

Konu:  Ölüm


5409-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hamza İbnu Abdilmuttalib'i tek parçadan müteşekkil çizgili bir kumaşla kefenledi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 20, (997).

Konu:  Ölüm


5411-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim cenazeyi takip eder ve önce üç kere taşırsa (ölen kardeşine karşı olan) borcunu ödemiş olur."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 50,(1041).

Konu:  Ölüm


5413-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir'i cenazenin önünde yürürlerken gördüm."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 49, (3179); Tirmizi, Cenaiz 26, (1007,1008); Nesai, Cenaiz 56, (4, 56).

Konu:  Ölüm


5414-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam cenazenin önünde yürürdü. Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman da (önde yürürdü). Rezin şu ziyadede bulundu: "Siz teşyi ederken cenazenin önünde, arkasında, sağında, solunda ve yakınında yürüyün!"

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 26, (1007). Rezin'in ziyadesini Buhari muallak olarak zikretmiştir.

Konu:  Ölüm


5416-)  Muğire radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Binekli, cenazenin ardından yürür, yaya ise dilediği yerden. Çocuğa da namaz kılınır. Anne-babası için mağfiret ve rahmetle dua edilir."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 42, (1031); Nesai, Cenaiz 55, 56, (4, 55, 56); Ebu Davud, Cenaiz 49, (4180).

Konu:  Ölüm


5417-)  Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir cenazeye katılmıştı. Bir kısım binekliler gördü. "(Binerek cenaze teşyi etmekten) utanmıyor musunuz? Allah'ın melekleri yaya olsunlar da siz hayvanların sırtında olun (olacak şey değil)!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 28, (1012); Ebu Davud, Cenaiz 48, (3177).

Konu:  Ölüm


5418-)  Hz. Cabir İbnu Semure radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Ebu'd-Dahdah'ın cenazesini yayan takip etti. At sırtında geri döndü."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 89, (965); Tirmizi, Cenaiz 29, (1014); Ebu Davud, Cenaiz 48, (3178); Nesai, Cenaiz 95, (4, 85, 86).

Konu:  Ölüm


5419-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cenazede çabuk olun. Eğer salih biri ise, kendisine iyilik yapmış olursunuz. Böyle biri değilse, belayı bir an önce sırtınızdan atmış olursunuz."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 52; Müslim, Cenaiz 51, (944); Muvatta, Cenaiz 56, (1, 243); Ebu Davud, Cenaiz 50, (3181); Tirmizi, Cenaiz 30, (1015); Nesai, Cenaiz 44, (4, 42).

Konu:  Ölüm


5420-)  Ubadetu'bnu's-Samid radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam cenazeyi takip ettiği vakit, cenaze mezara konuncaya kadar oturmazdı. Bir yahudi alimi (bir gün) karşısına çıkıp: "Ey Muhammed biz de böyle yaparız!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Onlara muhalefet edin! Oturun!" emrettiler!"

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz, 47, (3176); Tirmizi, Cenaiz, 35, (1020).

Konu:  Ölüm


5421-)  Amir İbnu Rebi'a radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri bir cenazenin geçtiğini görürse, cenaze ile birlikte yürümese bile, cenazeyi geride bırakıncaya veya cenaze kendisini geride bırakıncaya veya cenaze onu geride bırakmadan, yere konuncaya kadar oturmasın."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 47, 48; Müslim, Cenaiz 74; (958); Ebu Davud, Cenaiz 47, (3172); Tirmizi, Cenaiz 51, (1042); Nesai, Cenaiz 45, (4, 44).

Konu:  Ölüm


5425-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Uhud şehidlerini (defin sırasında), her iki kişinin (cesedini) bir giysiye koyuyor, sonra da: "Kur'an'ı hangisi daha çok almıştı?" diye sorup, onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu. Sonra da: "Ben bunlara şahidim!" diyordu. Onları kanlarıyla defnetmelerini emretti. Onlara cenaze namazı kılmadı, onları yıkamadı da." (İbnu Deybe hadisin bir meselesi ile ilgili olarak şu açıklamayı yapar): "Derim ki: "İki kişinin, bir giysi içinde, derileri birbirlerine değecek şekilde birleştirilmeleri caiz değildir. Öyleyse bu "birleştirme" hadisesi, ikisinin arasına bir perde konduktan sonra gerçekleştirilmiş olacağına yahut o giysinin ikisi arasında bölünmüş olacağına hamledilir. Zahir mana da bunu gerektiriyor çünkü hadiste geçen "onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu" ibaresi bunu ifade eder. Her birinin müstakil veya aralarında bir perde olmadan birini öne almak mümkün değildir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 73, 74, 75, 76, 79, Megazi 26; Ebu Davud, Cenaiz 31, (3138); Tirmizi, Cenaiz 46, (1036); Nesai, Cenaiz 61, (4, 62).

Konu:  Ölüm


5426-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Uhud günü, halam, kabristanımıza gömmek için babamı (Uhud'dan Medineye) getirmişti. O sırada Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın tellali şöyle nida etti: "Ölüleri yerlerine geri götürün!"

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 42, (3165); Tirmizi, Cihad 37, (1717); Nesai, Cenaiz 83, (4, 79).

Konu:  Ölüm


5430-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, geceleyin bir kabre girdi. Kendisine bir kandil yakılmıştı. Uzanmış vaziyetteki cenazeyi kıble cihetinden aldı. (Ölüye): "Muhakkak ki sen çok dua eden, çok Kur'an okuyan (yufka yürekli) bir kimseydin. Allah sana rahmetini bol kılsın!" diye dua etti ve dört kere tekbir getirdi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 62, (1057).

Konu:  Ölüm


5432-)  Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Lahid bize, şakk bizden başkasına aittir."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 65, (3208); Tirmizi, Cenaiz 53, (1045); Nesai, Cenaiz 85, (4, 80).

Konu:  Ölüm


5434-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını, üzerine yazı yazılmasını ve ayakla basılmasını yasakladı."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 94, (970); Ebu Davud, Cenaiz 76, (3225, 3226); Tirmizi, Cenaiz 58, (1052); Nesai, Cenaiz 96, (4, 86, 88).

Konu:  Ölüm


5436-)  Abdullah İbnu Ebi Müleyke anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Ebi Bekr radıyallahu anhüma Mekke yakınlarında bir yer olan Hubşiyy'de vefat ettiği zaman Mekke'ye taşındı ve orada defnedildi. Hz. Aişe radıyallahu anha Mekke'ye gelince Abdurrahman'ın kabrine uğradı ve şu beyitleri okudu: "Biz (Irak Kralı) Cezime'ye uzun zaman (kırk yıl hizmet eden) iki nedimesi (Malik ve Akil) gibiydik. Öyle ki (hakkımızda): "Bunlar ebediyen ayrılmayacaklar" denmişti. Vakta ki, ben ve (kardeşim) Malik uzun beraberlikten sonra ayrılınca, sanki tek gece beraber kalmadık gibi oldu." Hz. Aişe sonra şunları söyledi: "Vallahi ben burada olsaydım, öldüğün yerde defnedilirdin. Eğer ölümüne hazır olsaydım ziyaretine de gelmezdim."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 60, (1055).

Konu:  Ölüm


5441-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah kabirleri çok ziyaret eden kadınlara ve kabirlerin üzerine mescidler yapanlara, kandiller takanlara da lanet etsin."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 61.

Konu:  Ölüm


5443-)  Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 106, (977); Ebu Davud, Cenaiz 81, (3235); Tirmizi, Cenaiz 60, (1054); Nesai, Cenaiz 100, (4, 89).

Konu:  Ölüm


5445-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı. Mezarlara yüzünü çevirerek: "Esselamu aleyküm (selam üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan geleceğiz" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 59, (1053).

Konu:  Ölüm


5450-)  Ebu Berze el-Eslemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim çocuğunu kaybeden bir anneye ta'ziyede bulunursa cennette ona bir bürde giydirilir."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 74, (1076).

Konu:  Ölüm


5451-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim (bir belaya) maruz olana taziyede bulunursa, ona öbürünün sevabının bir misli verilir."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 71, ( 1073).

Konu:  Ölüm


5452-)  Abdullah İbnu Ca'fer anlatıyor: "Ca'fer'in ölüm haberi geldiği zaman, Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Ca'fer ailesi için yemek yapın! Çünkü onlara, onları meşgul eden (haber) geldi!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 21, (998); Ebu Davud, Cenaiz 30, (3132).

Konu:  Ölüm


5456-)  Hani Mevla Osman İbnu Affan radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Osman radıyallahu anh, bir kabrin üzerinde durunca sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine: "Cenneti ve cehennemi hatırladığın vakit ağlamıyorsun, fakat kabri hatırlayınca ağlıyorsun!" dediler. Bunun üzerine: "Çünkü Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Kabir, ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir." Hz. Osman devamla Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şu sözünü de nakletti: "(Ahiret aleminden gördüğüm) manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildi!" Rezin şu ziyadeyi kaydetti: "Hani der ki: "Hz. Osman radıyallahu anh'ın şu beyti irşad ettiğini işittim: "Eğer ondan necat buldunsa, büyük musibetten kurtuldun, Aksi halde senin kurtulacağını hayal etmem."

Kaynak:  Tirmizi, Zühd 5, (2309).

Konu:  Ölüm


5457-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Şu ayet ininceye kadar kabir azabından şüphelenmeye devam etmiştik. (Mealen): "Sayınızın çokluğuyla övünmek sizi oyaladı. Öyle ki, kabirleri ziyaret ettiniz."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir Tekasür, (3352).

Konu:  Ölüm


5459-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) iki kabre uğradı ve: "(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: "Evet! Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurdu. Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı." Aleyhissalatu vesselam sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da: "Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Vudû 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Müslim, Taharet 111, (292); Tirmizi, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20,21); Nesai, Taharet 27, (1, 28-30).

Konu:  Ölüm


5460-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (cennet veya cehennemdeki) yeri arzedilir. Cennet ehlinden ise, (yeri) cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir). Kendisine: "Allah seni Kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur!" denilir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 90, Bed'ü'l-Halk 8, Rikak 42; Müslim, Cennet 65, (2866); Muvatta, Cenaiz 47, (1, 239); Tirmizi, Cenaiz 70, (1072); Nesai, Cenaiz 116, (4, 107).

Konu:  Ölüm


5464-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca -ki o, geri dönenlerin ayak seslerini işitir- kendisine iki melek gelir. Onu oturtup: "Muhammed aleyhissalatu vesselam denen kimse hakkında ne diyordun?" diye sorarlar. Mü'min kimse bu soruya: "Şehadet ederim ki, O, Allah'ın kulu ve elçisidir!" diye cevap verir. Ona: "Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti" denilir. (Adam bakar) her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennete bakan bir pencere açar. Eğer ölen kafir ve münafık ise (meleklerin sorusuna): "(Sorduğunuz zatı) bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyordum!" diye cevap verir. Kendisine: "Anlamadın ve uymadın!" denilir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopa ile vurulur. (Sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki, onu (insan ve cinlerden ibaret olan) iki ağırlık dışında ona yakın olan bütün (kulak sahipleri) işitir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 68, 87; Müslim, Cennet 70, (2870); Ebu Davud, Cenaiz 78, (3231); Nesai, Cenaiz 110, (4, 97, 98); Tirmizi, Cenaiz 70, (1071) -Ebu Hureyre'den-,

Konu:  Ölüm


5465-)  Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri baki kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle baki kalır."

Kaynak:  Buhari, Rikak 42; Müslim, Zühd 5, (2960); Tirmizi, Zühd 46, (2380).

Konu:  Ölüm


5466-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölüp de pişman olmayan yoktur, mutlaka herkes nedamet duyar: İyi yolda olan hayrını daha çok artırmadığı için pişman olur, nedamet duyar. Kötü yolda olan da nefsini kötülükten çekip almadığına pişman olur, nedamet duyar."

Kaynak:  Tirmizi, Zühd 59, (2405).

Konu:  Ölüm


5467-)  Yine Ebu Hureyre anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i cariye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek salih evlat (bırakan)."

Kaynak:  Müslim, Vasıyyet 14, (1631); Ebu Davud, Vesaya 10, (2880); Tirmizi, Ahkam 36, (1376); Nesai, Vesaya 8, (6, 251).

Konu:  Ölüm


5468-)  Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim: Allah'ın rızasını talep ederek bir rnescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder." Bir diğer rivayette: ".. Allah, onun için, cennette bir mislini inşa eder" buyrulmuştur.

Kaynak:  Buhari, Salat 65; Müslim, Mesacid 25, (533); Tirmizi, Salat 237, (318).

Konu:  Mescidler


5469-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ümmetimin ücreti bana arzedilip gösterildi. Öyle ki mescidden çıkarılıp atılan bir çer-çöpün sevabını bile gördüm. Ümmetimin günahı da bana arzedi(lip gösteril)di. Kişiye Kur'an'dan kendine gelen sure veya ayeti unutmasından daha büyük bir günah görmedim."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 16, (461); Tirmizi, Fezailu'l-Kur'an 19, (2917).

Konu:  Mescidler


5477-)  Yine Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mescidde tükrük hatadır, onun kefareti, defnedilmesidir."

Kaynak:  Buhari, Salat 37; Müslim, Mesacid 55, (552); Ebu Davud, Salat 22, (474, 475, 476); Tirmizi, Salat 401, (572); Nesai, Mesacid 30, (2, 50, 51).

Konu:  Mescidler


5478-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin)" dediğini haber vermişti. Bilal İbnu Abdillah: "Allah'a yemin olsun, biz onlara mani olacağız!" dedi. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp öyle hakaretamiz söz sarfetti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi: "Ben sana Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan haber veriyorum; sen ise durmuş, "Vallahi mani olacağız" diyorsun!"

Kaynak:  Buhari, Cum'a 12, Ezan 162, 166, Nikah 116; Müslim, Salat 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu Davud, Salat 53, (566, 567, 568); Tirmizi, Salat 400, (570).

Konu:  Mescidler


5482-)  Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam mescidde alış-veriş yapmayı, yitik ilan edilmesini, şiir okunmasını yasakladı. Keza cuma günü namazdan önce (ilim, vaaz) halkası teşkil edilmesini de yasakladı."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 220, (1079); Tirmizi, Salat 240, (322); Nesai, Mesacid 22, 23, (2, 47, 48).

Konu:  Mescidler


5484-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz mescidde iken uyuklayacak olursa, bulunduğu yerden bir başka yere gidip orayı değiştirsin."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 239, (1119); Tirmizi, Salat 379, (526).

Konu:  Mescidler


5485-)  Ka'b İbnu Ucre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz mescide gidince orada ellerini kenetlemesin, çünkü o namazdadır."

Kaynak:  Ebu Davud, salat 57, (562); Tirmizi, Salat 284, (386).

Konu:  Mescidler


5491-)  Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Benim beş ismim var: Ben Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Allah'ın benimle küfrü mahvedeceği el-Mahi (mahvedici)yim. Ben Haşir (toplayıcı)yım, insanlar benim arkamda haşredilecektir. Ben Akıb (sondan gelen)im, benden sonra peygamber gelmeyecektir."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 17, Tefsir, Saff 1; Müslim, Fezail 125, (2354); Muvatta, Esmau'n-Nebi 1, (2, 1004); Tirmizi, Edeb 67, (2842).

Konu:  Ölüm


5493-)  Muttalib İbnu Abdillah İbni Kays İbnu Mahreme babası vasıtasıyla ceddinden anlattığına göre ceddi şöyle demiştir: "Ben ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam Fil yılında doğduk."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 4, (3623).

Konu:  Ölüm


5494-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam altmışüç yaşında vefat etmiştir."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 10; Müslim, Fezail 115, (2349); Tirmizi, Menakıb 28, (3655).

Konu:  Ölüm


5497-)  Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Vahiy Aleyhissalatu vesselam'a o kırk yaşında iken indirildi. Bundan sonra onüç yıl kaldı. Sonra hicretle emr olundu. O da Medine'ye hicret etti. Orada on yıl kaldı. Sonra vefat etti. Aleyhissalatu vesselam."

Kaynak:  Buhari, Megazi 85, Fezailu'l-Kur'an 1; Müslim, Fezail 117, 121, (2351, 2353); Tirmizi, Menakıb 28, (3652, 3653).

Konu:  Ölüm


5501-)  Hz. Ali'nin evladlarından Muhammed'in oğlu İbrahim anlatıyor: "Hz. Ali radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı vasfettiği zaman şöyle derdi: "Resûlu-i Ekrem aleyhissalatu vesselam efendimiz çok uzun boylu olmadığı gibi, (azaları) birbirine girmiş kısa boylu da değildi, orta boylu bir insandı. Saçları kıvırcık değildi, düz de değildi, dalgalıydı. Şişman değildi, yuvarlak yüzlü de değildi, yanakları uzuncaydı. Rengi kırmızıya çalan, beyazdı. Gözleri siyah ve kirpikleri uzundu, göğsünde göbeğine kadar inen kıldan bir hat vardı. El ve ayaklarının parmakları kalıncaydı. Eklem yerleri ve iki küreğinin birleşme yeri olan omurga iri idi. Bir tarafa dönünce (sadece başını çevirmez) bütün vücudunu çevirirdi. Yürüyünce, yamaçtan iniyormuşcasına öne meylederek yürürdü. İki omuzu arasında peygamberlik mührü vardı. O, peygamberlerin mührü (sonuncusu) idi. İnsanların en iyi kalplisi, en şecaatlisi ve en doğru sözlüsü idi. O ahlakça herkesten yüce, muaşere yönüyle de en geçimlisi idi. Onu aniden gören ondan heybet duyardı; bilerek beraber olan, kalpten severdi. Onu vasfeden şöyle derdi: "Ben ne O'ndan önce, ne de ondan sonra O'nun gibisini görmedim." Resul-ü Ekrem çabuk konuşmazdı; her işitenin anlayacağı şekilde teker teker konuşurdu."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 19, (3642).

Konu:  Ölüm


5507-)  Cabir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın peygamberlik mührü, iki omuzu arasında idi. Tıpkı bir güvercin yumurtası büyüklüğünde kırmızı bir yumru (gudde=bez) idi."

Kaynak:  Tirmizi, 42, (3647).

Konu:  Ölüm


5508-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan daha güzelini hiç görmedim. Sanki güneş mübarek yüzlerinde yürüyor gibiydi. Yürürken Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan daha hızlı yürüyen kimse de görmedim. Sanki yer O'nun ayağı altında dürülüyor gibiydi. Biz O'nunla beraber yürürken kendimizi zorlardık. O ise, aldırmazdı."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 26, (3650).

Konu:  Ölüm


5509-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam konuşurken (ağır ağır konuşurdu. Öyle ki) eğer biri çıkıp, kelimeleri saymak istese sayardı. O, sözü sizin gibi peş peşe getirmezdi."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 23; Müslim, Fezailu's-Sahabe 19, (2493), Zühd 71; Tirmizi, Menakıb 20, (3643); Ebu Davud, İlm 7, (3654, 3655).

Konu:  Ölüm


5510-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, söylediği bellensin diye kelamını üç kere tekrar ederdi."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 21, (3644).

Konu:  Ölüm


5514-)  Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam insanların en iyisi, en cömerdi ve en şecaatlisi idi. Nitekim bir gece, Medine halkı umumi bir korku yaşamıştı. Halk (korkunun kaynağı olan) sesin geldiği tarafa yöneldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam ise, herkesten önce o cihete gitmiş, haberi tahkik etmiş ve geri dönmüştü, onları yarı yolda karşıladı. Ebu Talha radıyallahu anh'ın çıplak atı üzerinde idi. Boynunda kılıncı asılıydı. Şöyle diyordu: "Korkulacak bir şey yok, korkulacak bir şey yok." Sonra, "Bu atı pek hızlı bulduk" dedi. Halbuki at, ağır yürürdü."

Kaynak:  Buhari, Cihad 46, 82; Müslim, Fezail 48, (2307); Ebu Davud, Edeb 87, (4988); Tirmizi, Cihad 14, (1685).

Konu:  Ölüm


5521-)  Hz. Ali İbnu Ebi eTalib radıyallahu anh anlatıyor: "Babam anlatmış ve demişti ki: "Kureyş büyüklerinden bir grubla Şam'a gitmiştik; beraberimde Muhammed aleyhissalatu vesselam da vardı. Yolda bir rahib(in manastırın)a yaklaştık ve yakınına konakladık. Develerimizi çözmüştük ki rahib yanımıza geldi. Daha önceki gelişlerimizde yanımıza hiç uğramamıştı. Aramızda dolaşmaya başladı ve Muhammed'i (bulup) elinden tuttu ve: "Bu alemlerin efendisidir!" dedi. Kureyş büyükleri ona: "Bu söylediğini nereden biliyorsun?" diye sordular. Adam: "Ben onun sıfat ve evsafını bize indirilen kitapta bulmuşum! Nitekim siz yaklaştığınız zaman, O'na secde etmedik ne taş, ne ağaç kaldı, hepsi de secde ettiler. Bu cansız şeyler ancak bir peygambere secde ederler. Ben O'nu ayrıca peygamberlik mührüyle de biliyorum, bu mühür omuz başındaki düz kemiğe baş kısmının aşağısında bulunur, elma büyüklüğündedir" dedi. Sonra bizden ayrıldı, yemek hazırlayıp getirdi. Muhammed o sırada, develeri gözetliyordu. Yanımıza geldiğinde üzerinde ona gölge yapan bir bulut vardı. Yaklaşınca, halkın kendinden önce ağacın gölgesini kaptıklarını gördü. O da güneşte oturdu. Ağacın gölgesi, üzerine meyletti, onlar güneşte kaldılar. Rahib: "Bakın, ağacın gölgesi O'nun üzerine meyletti" dedi. Rahib onların yanında iken, bu çocuğu Allah aşkına Rum (diyarın)a götürmeyin diye ricada bulundu ve: "Eğer O'nu götürürseniz, taşıdığı sıfatlarıyla O'nu tanırlar ve öldürürler" dedi. O, bu hususta Allah'ın adını vererek onlara ricada bulunurken, yan tarafına bir göz attı. Manastırına doğru gelen yedi Rum gördü. Onları karşıladı ve: "Niye geldiniz?" dedi. "Rahiplerimiz bize Araplar arasında çıkacak bir peygamberin bu ayda memleketimize doğru gelmekte olduğunu söylediler. (Buralara giriş sağlayan) her yola bir grup insan çıkarıldı. Biz de senin su yoluna gönderildik" dediler. Rahip: "Sizden daha hayırlı birini geride bıraktınız mı?" dedi. Onlar: "O şahsın senin yolunun üzerinde olduğu bize haber verildi!" dediler. Rahib: "Allah'ın icra etmek istediği bir iş hakkında ne dersiniz, insanlardan bunu geri çevirebilecek biri var mı?" diye sordu. Onlar: "Hayır!" dediler. Rahip: "Öyleyse şu kimseye biat edin. Zira bu, gerçek peygamberdir" dedi. Onlar da ona biat ettiler, Rahiple birlikte orada kaldılar. Sonra rahip bize döndü, ve: "Allah için söyleyin, bunun velisi kim?" dedi. Beni kastederek: "Şu" dediler. Rahib bana hususi şekilde, geri dönmemiz için ricada bulundu. Ben de O'nu içlerinde, Hz. Ebu Bekr'in gönderdiği, Bilal'in de bulunduğu bir grup kimse ile geri çevirdim. Rahip O'na kek ve zeytinyağından azık koydu." Rivayete: "Ebu Talib Şam için yola çıktı...." diye başlar ve yukarıda kaydedildiği şekilde zikreder. Yukarıdaki metni Rezin, Hz. Ali radıyallahu anh'ın babasından rivayeti olarak, kaydedilen elfazla tahric etmiştir.

Kaynak:  Bu rivayeti Tirmizi, (Menakıb 5, (3624) Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh'tan tahric etmiştir.

Konu:  Ölüm


5523-)  Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: "Tevrat'ta Hz. Muhammed aleyhisselam'ın sıfatı ve İsa İbnu Meryem'in de O'nunla birlikte defnedileceği yazılıdır. Ebu Mevdûd el-Medeni der ki: "(Resûlullah'ın kabrinin bulunduğu) hücrede bir kabir yeri var."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 3, (3621).

Konu:  Ölüm


5525-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bana Ebu Süfyan İbnu Harb anlattı ve dedi ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile aramızda sulh(-u Hudeybiye) olduğu bir sırada Şam'a gitmiştim. Ben orada iken, Herakliyus'a, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bir mektup getirildi. Mektubu Dıhyetu'l-Kelbi getirmişti. Onu Busra emirine teslim etti. O da, Rum Kralı Herakliyus'a ulaştırdı. Herakliyus: "Peygamber olduğunu zanneden şu adamın kavminden buralarda birileri var mı?" diye sordu. Ona "evet var!" dediler ve ben bir grup Kureyşliyle birlikte çağırıldım. Yanına girdik. Bizi önüne oturttu. "Ona nesebce en yakın olan kimdir?" dedi. Ben atıldım: "Benim!" dedim. Bunun üzerine beni, arkadaşlarım arkamda kalacak şekilde önüne oturttu. Sonra tercümanını getirtti. "Şunlara söyle, ben şuna, o peygamber olduğunu zanneden kimse hakkında soracağım. Eğer cevaplarında bana yalan söylemeye kalkarsa, onu tekzib etsinler!" dedi. Ebu Süfyan der ki: "Allah'a yemin olsun. Eğer yalanım, aleyhime tesir hasıl eder korkusu olmasaydı, cevaplarım sırasında yalan söylerdim. Sonra Herakliyus, tercümanına: "Sor şuna! O zatın aranızdaki nesebi nasıldır?" dedi. Ben: "O, aramızda asil bir nesebe sahiptir" dedim. O tekrak sordu: "O'nun ecdadı arasında kral var mı? "Yok!" dedim. "Siz onu bu iddiasından önce hiç yalanla itham ettiniz mi?" dedi. Ben: "Hayır!" dedim. "Ona insanların eşraf takımı mı tabi oluyor, zayıflar takımı mı? dedi. "Zayıflar takımı!" dedim. "Artıyorlar mı azalıyorlar mı?" dedi. Ben: "Eksilmiyorlar, bilakis artıyorlar" dedim. O tekrar sordu: "Dine girdikten sonra hoşnutsuzlukla dininden vazgeçen, irtidad eden oldu mu?" "Hayır!" dedim. "Onunla hiç savaştınız mı?" dedi. Ben: "Evet!" dedim. "Onunla savaşınız nasıl oldu?" dedi. "Harb onunla bizim aramızda münavebeli oldu. O bize karşı kazandı, biz de ona karşı kazandık!" dedim. "Verdiği sözden caydığı oldu mu?" dedi. "Hayır! Ancak, aramızda bir sulh var, bu esnada ne yapacak bilmiyoruz!" dedim. Ebu Süfyan der ki: "Allah'a yemin olsun o konuşmamız esnasında, (aleyhte) bundan başka bir şey söyleme imkanı bulamadım." Herakliyus sormaya devam etti: "Muhammed'den önce bu sözü söyleyen bir başkası var mıydı?" dedi. "Hayır!" dedim. Bunun üzerine tercümanına: "Söyle ona! Ben sana "aranızdaki nesebi" nden sordum, sen onun asaletli biri olduğunu söyledin. İşte peygamberler de böyledir, hep kavimleri arasında neseb sahiplerinden gönderilirler. Ben sana "ecdadı içinde kral var mı?" diye sordum "yok!" dedin. Ben de "eğer ecdadı arasında bir kral olsaydı bu ecdadının kraliyetini arayan bir adam" diyecektim. Ben, "ona tabi olanlar" dan sordum: "Cemiyetin zayıf takımı mı yoksa eşraf kesimi mi?" diye. Sen "zayıflar!" dedin. Peygamberlere tabi olanlar işte bunlardır. Ben sana "bu iddiasından önce onu hiç yalanla itham ettiniz mi?" diye sordum, sen "hayır!" dedin. Böylece anladım ki o, ne insanlara ne de Allah'a yalan söyleyecek biri değildir. Ben sana "dine girdikten sonra, hoşnut olmayarak dininden dönen oldu mu?" diye sordum, sen "Hayır!" dedin. İman böyledir, onun neşesi kalplere bir girdi mi, bir daha solmaz. Ben senden "onlar artıyorlar mı, eksiliyorlar mı?" diye sordum, sen arttıklarını söyledin. İman işi böyledir, tamamlanıncaya kadar artarlar. Ben sana "onlarla savaştınız mı?" diye sordum, sen savaştığınızı, savaşın aranızda münavereli cereyan ettiğini, onların size, sizin de onlara galebe çaldığını söyledin. Peygamberler de böyledir, imtihandan geçirilirler, sonunda akibet onların olur. Ben, sana "verdiği sözden döndüğü olur mu?" dedim, sen olmadığını söyledin. Peygamberler de böyledir, sözlerinden dönmezler. Ben, "Bu iddiayı ondan önce söyleyen oldumu?" diye sordum. sen "Hayır!" dedin. Ben "Eğer bu sözü ondan önce biri söylemiş olsaydı, "Bu adam, kendinden önce söylenmiş bir sözü tamamlamaya çalışan birisi" diyecektim. Herakliyus sonra: "Size ne emrediyor?" diye tekrar soru sordu. Biz: "Namaz, zekat, sıla-i rahim ve iffet" dedik. Bunun üzerine herakliyus dedi ki: "Eğer, senin söylediklerin gerçekse, O peygamberdir! Ben onun çıkacağını biliyordum. Ancak sizin aranızdan çıkacağını zannetmiyordum. Eğer, O'na kavuşabileceğimden emin olsam karşılaşmayı çok isterdim. Yanında olsaydım, ayaklarına su dökerdim. O'nun hakimiyeti, ayaklarımın altında olan şu diyarlara kadar uzanacaktır. Sonra Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın mektubunu getirtti ve okuttu. Şöyle diyordu: "Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ın elçisi Muhammed'den Rum'un büyüğü Herakliyus'a, Selam hidayete tabi olanlara olsun. Emma ba'd! Seni İslam'a çağırıyorum. İslam'a gir, selameti bul! Allah da ecrini iki kat versin. Yüz çevirirsen, bütün tebeanın günahı üzerine olsun. "Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım, Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rabb edinmeyelim.! Eğer onlar yüz çevirirse siz deyin ki: "Şahit olun, biz müslümanlarız" (Al-i İmran 64). Herakliyus, mektubun okunuşunu tamamlayınca, yanında sesler yükseldi ve gürültüler arttı. Bize emretti, çıkarıldık. Ben arkadaşlarıma: "İbnu Ebi Kebşe'nin işi ciddidir. Şu Beni Asfer'in (Rumların) kralı ondan korkuyor!" dedim. Allah İslam'ı bana nasib edinceye kadar onun galip geleceği inancını taşıdım. Herakliyus, ileri gelen cemaatini hep davet etti, kendine ait sarayların birinde toplandılar. Onlara: "Ey Rum cemaati! Ebedi bir kurtuluşunuz ve şu saltanatınızın bekasına ne dersiniz?" dedi. Bunun üzerine, hep birden vahşi eşekler gibi ürküp kapılara koştular. Ancak hepsini kapatılmış buldular. Herakliyus onları geri çağırdı. "Ben sizin dindeki salabetinizi imtihan ettim. Sizde gördüğüm durum hoşuma gitti!" dedi. Bunun üzerine, ona secde ettiler ve ondan razı oldular."

Kaynak:  Buhari, Bed'ü'l-Vahy 1, İman 37, Şehadat 28, Cihad 11, 99, 102, 122, Cizye 13, Tefsir, Âl-i İmran 4, Edeb 8, İsti'zan 24, Ahkam 40; Müslim, Cihad 73, (1773); Tirmizi, İsti'zan 24, (2718).

Konu:  Ölüm


5526-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Cinler semaya yükselip, orada vahyi dinliyorlardı. Bir tek kelime işitince, ona doksandokuz tane de (kendilerinden) ilave ediyorlardı. O tek kelime hak, ilave edilenler batıldı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam gönderilince, semadaki yerlerine yükselmeleri şihablarla (göktaşları) önlendi. Bundan önce gökte şihablar (bu kadar çok) atılmazdı. İblis onlara: "Nedir bu? Herhalde mühim bir hadise var!" dedi. Askerlerini gönderdi. Onlar Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Mekke'de iki dağın arasında namaz kılıyor buldular. İblise tekrar dönüp gördüklerini haber verdiler. O da: "Arzda meydana gelen hadise işte bu! (Sizin semadan haber almanız bu sebeple engelleniyor) dedi."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Cin, (3321)

Konu:  Ölüm


5527-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüs'de bulunuyordu. -Tahannüs ibadette bulunma demektir.- Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice radıyallahu anha'ya dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip: "Oku!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini şöyle anlatır: "Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladı, takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar: "Oku!" dedi. Ben tekrar: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve: "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretti" (Alak 1-5) dedi." Resûlullah aleyhissalatu vesselam bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme (bir korku) vardı. Hatice'nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. (Sükûnete erince) Hz. Hatice radıyallahu anha'ya, başından geçenleri anlattı ve: "Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de: "Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun, işini göremeyenlerin yükünü taşırsın. Fakire kazandırırsın. Misafire ikram edersin. Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında (halka) yardım edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam'ı alıp Varaka İbnu Nevfel İbni esed İbni Abdi'l-Uzza İbni Kusay'a götürdü. Bu zat, Hz. Hatice'nin amcasının oğlu idi. Cahiliye devrinde hıristiyan olmuş bir kimseydi. İbranice (okuma) yazma bilirdi. İncil'den, Allah'ın dilediği kadarını İbranice olarak yazmıştı. Gözleri ama olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hz. Hatice kendisine: "Ey amcamoğlu! Kardeşinin oğlunnu bir dinle, ne söylüyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu vesselam'a: "Ey kardeşimin oğlu! Neler de görüyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gördüklerini anlattı. Varaka da O'na: "Bu gördüğün melektir. O Hz. Musa'ya da inmiştir. Keşke ben genç olsaydım (da sana yardım etseydim); keşke, kavmin seni sürüp çıkardıkları vakit hayatta olsaydım!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Onlar beni buradan sürüp çıkaracaklar mı?" diye sordu. Varaka: "Senin getirdiğin gibi bir din getiren hiç kimse yok ki, O'na husumet edilmemiş olsun! O gününü görürsem, sana müessir yardımda bulunurum!" dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (Kesildi)."

Kaynak:  Buhari, Bed'ü'l-Vahy, Enbiya 21, Tefsir, Alak Ta'bir 1; Müslim, İman 252, (160); Tirmizi, Menakıb 13, (3636).

Konu:  Ölüm


5529-)  Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy indiği zaman, yüzünün yakınlarında arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi. Bir gün, O'na vahiy indirildi. Bir müddet öyle kaldı. Sonra o hal açıldı. O da Mü'minûn suresinden ilk on ayeti okudu: "Mü'minler kurtuluşa ermiş, umduklarına kavuşmuşlardır. Onlar namazlarını Allah'tan korkarak, hürmet ve tevazu içinde ve tadil-i erkan ile kılarlar. Onlar dünya ve ahiretlerine faydası dokunmayan her türlü şeyden yüz çevirirler. Onlar nail oldukları her türlü nimetin zekatını aksatmadan verirler. Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna; bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar. Kim helal sınırını aşarak bunların ötesine geçmek isterse, işte öyleleri haddini aşmış olanlardır. O mü'minler ki, Allah'a ve kullara karşı olan emanet ve mesuliyetlerini yerine getirirler ve sözlerinde dururlar. Onlar namazlarını devamlı olarak, vaktinde ve şartlarına riayet ederek kılarlar. İşte onlar varislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetine varis olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır" (Mü'minûn, 1-11). Arkadan dedi ki: "Kim bu on ayeti yerine getirirse cennete girer." Sonra kıbleye yöneldi ve ellerini kaldırıp: "Allahım (hayrımızı) artır, bizi (iyilik yönüyle) noksanlaştırma. Bize ikram et, zillete düşürme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (düşmanlarımızı) bize tercih etme. Allahım, bizi razı kıl, bizden de razı ol!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Mü'minun, (3172).

Konu:  Ölüm


5531-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, hacc mevsiminde vakfe mahallinde kendini hacılara arzediyor: "Beni kavmine götürecek bir kimse yok mu? Kureyş, Rabbimin kelamını tebliğ etmeme mani oldu" diyordu."

Kaynak:  Ebu Davud, Sünnet 22, (4734); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 24, (2926).

Konu:  Ölüm


5532-)  Hz. Enes radıyallahu anh Malik İbnu Sa'sa'a radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, onlara, Mirac'a götürüldüğü geceden anlatarak demiştir ki: "Ben Ka'be'nin avlusunda Hatim kısmında -belki de Hıcr'da demişti- yatıyordum. -Bir rivayette şu ziyade var: Uyku ile uyanıklık arasında idim.- Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. -Bu sözüyle boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı kasdetti.- Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla (ve hikmetle) dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak'tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril aleyhisselam beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. "Gelen kim?" denildi. "Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed aleyhissalatu vesselam!" dedi. "Ona Mirac daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!" denildi. Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem aleyhisselam'ı gördüm. "Bu babanız Adem'dir! Selam ver O'na!" dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana: "Salih evlad hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Ben Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Mirac daveti gönderildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa aleyhimasselam ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Hz. Cebrail: "Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa'dırlar, onlara selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular. Sonra: "Hoş geldin salih kardeş, hoş geldin salih peygamber" dediler. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Cibril'im!" dedi. "Yanındaki kim?" denildi. "Muhammed'dir!" dedi. "Ona Mirac daveti gitti mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı bize açıldı. İçeri girince Hz. Yusuf aleyhisselam'la karşılaştık. Cebrail: "Bu Yusuf'tur! Ona selam ver!" dedi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra: "Salih kardeş hoş gelmiş, salih peygamber hoş gelmiş!" dedi. Sonra Cebrail beni dördüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Mirac davetiyesi indi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dediler. Kapı açıldı. İçeri girdiğimizde, Hz. İdris aleyhisselam ile karşılaştık. Hz. Cebrail: "Bu İdris'tir, ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra bana: "Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti. Beşinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Kim bu gelen?" denildi. "Ben Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Mirac daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. Kapı açıldı. İçeri girince, Harun aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail aleyhisselam: "Bu Harun aleyhisselam'dır. Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu ve: "Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Cebrail beni yükseltti ve altıncı semaya geldik. Kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Ben Cibril!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Mirac daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" dendi. Kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Musa aleyhisselam ile karşılaştık. Hz. Cebrail: "Bu Hz. Musa'dır! Ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu. Sonra: "Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Ben onu geçince ağladı. Kendine: "Niye ağlıyorsun?" denildi. "Çünkü dedi, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu. Onun ümmetinden cennete gidecekler benim ümmetimden cennete gideceklerden daha çok!" dedi. Sonra beni yedinci semaya çıkardı ve kapıyı çaldı. "Bu gelen kim?" denildi. "Cibril'im!" dedi. "Beraberindeki kim?" denildi. "Muhammed!" dedi. "Ona Mirac daveti indirildi mi?" denildi. "Evet!" dedi. "Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!" denildi. İçeri girince, Hz. İbrahim aleyhisselam ile karşılaştık. Cebrail: "Bu baban İbrahim'dir, ona selam ver!" dedi. ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra: "Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi. Sonra Sidretü'l-Münteha'ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen'in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrail aleyhisselam bana: "İşte bu Sidretü'l-Münteha'dır!" dedi. Burada dört nehir vardı: İkisi batıni nehir, ikisi zahiri nehir. "Bunlar nedir, ey Cibril?" diye sordum. Hz. Cebrail: "Şu iki batıni nehir cennetin iki nehridir. Zahiri olanların biri Nil, diğeri Fırat'tır!" dedi. Sonra bana el-Beytü'l-Ma'mur yükseltildi. Sonra bana bir kabta şarap, bir kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben sütü aldım. Cebrail aleyhisselam: "Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzerindesiniz!" dedi. Resûlullah devamla dedi ki: "Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselam'a uğradım. Bana: "Ne ile emrolundun?" dedi. "Gece ve gündüzde elli vakit namazla!" dedim. "Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Beni İsrail'e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!" dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselam'a tekrar uğradım. Yine: "Ne ile emrolundun?" dedi. "Benden on vakit namazı kaldırdı!" dedim. "Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!" dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam'a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa'ya uğradım. Yine: "Ne ile emredildin?" dedi. "Her gün beş vakit namazla!" dedim. "senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!" dedi. "Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah'ın emrine teslim oluyorum!" dedim. Musa aleyhisselam'ı geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti: "Farzımı kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de!" Bir rivayette şu ziyade geldi: "Namazlar (günde) beştir. Ve onlar ellidir de. İndimde hüküm değişmez artık!"

Kaynak:  Buhari, bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menakıbu'l-Ensar 42; Müslim, İman 264 (164); Tirmizi, Tefsir, İnşirah, (3343); Nesai, Salat 1, (1, 217-218).

Konu:  Ölüm


5534-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kureyş beni tekzib ettiği vakit, Hıcr'da doğruldum. Allah Teala hazretleri Beytu'l-Makdis'i bana tecelli ettirdi. Ben onlara onun alametlerini birer birer haber vermeye başladım. Hem Beytu'l-Makdis'e bakıyor hem de haber veriyordum."

Kaynak:  Buhari, Menakıbu'l-Ensar 41, Tefsir, İsra 3; Müslim, İman 276, (170); Tirmizi, Tefsir, Beni İsrail, (3132).

Konu:  Ölüm


5539-)  Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri yeryüzünü benim için dürüp topladı, ben de doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü, bana gösterilen yerlere kadar uzanacaktır. bana iki hazine verildi: Kırmızı ve beyaz hazineler. Ben Rabbimden, ümmetimi umumi bir kıtlıkla helak etmemesini, ümmetime kendi nefislerinden başka bir düşman musallat edip çoğunluğu helak etmelerine meydan vermemesini talep ettim. Rabbim Teala hazretleri bu isteklerime şöyle cevap verdiler: "Ey Muhammed! Bir hüküm verdim mi artık o geri alınmaz. ben senin ümmetine "Onları umumi bir kıtlıkla helak etmeyeceğim, kendileri dışında, çoğunu helak edecek bir düşman da musallat etmeyeceğim, hatta yeryüzünün her tarafında bulunanlar, onlar aleyhinde toplansalar da. Ama kendi aralarında birbirlerini helak edecekler."

Kaynak:  Müslim, Fiten 19, (2889); Tirmizi, Fiten 14, (2177); Ebu Davud, Fiten 1, (4252).

Konu:  Ölüm


5540-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün: "Halınız var mı?" diye sordular. "Bizde halı da nasıl olsun?" dedim. "Şurası muhakkak ki o da olacak!" buyurdular. Nitekim dediği gibi oldu. Gün geldi ben hanımıma (israf ve mekruh addettiğim için): "Şu halını benden bari uzak tut!" diye çıkıştığım vakit: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Sizlerin de halıları olacak!" dememiş miydi?" diye karşılık verdi."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 25, Nikah 62; Müslim, Libas 39; Ebu Davud, Libas 45, (4145); Tirmizi, Edeb 26, (2775); Nesai, Nikah 83, (6, 136).

Konu:  Ölüm


5550-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la Mekke'de idim. Beraberce bir tarafına gitmiştik. Onun karşısına çıkan her ağaç, her dağ ona selam veriyor ve: "Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü!" diyordu."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 8, (3630).

Konu:  Ölüm


5551-)  Cabir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mekke'de bir taş var, peygamberlik geldiği zaman günler boyu bana velam verdi, şu anda o taşı biliyorum."

Kaynak:  Müslim, Fezail 2, (2277); Tirmizi, Menakıb 7, (3628).

Konu:  Ölüm


5552-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir bedevi gelerek Aleyhissalatu vesselam'a: "Senin Allah elçisi olduğunu ne ile bileyim?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Hurma ağacından şu salkımı çağırmamla. O benim Allah'ın elçisi olduğuma şehadet eder!" dedi ve onu çağırdı. Salkım, ağaçtan inmeye başladı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına düştü ve: "Selam senin üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Sonra Aleyhissalatu vesselam ona: "Haydi yerine dön!" emrettiler. Salkım yerine döndü ve eski yerine kaynadı. Bedevi (bu manzara karşısında) müslüman oldu."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 9, (3632).

Konu:  Ölüm


5554-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir hurma kütüğüne dayanarak hitapta bulun(ur)du. (Duyulan ihtiyaç üzerine) ona bir minber yaptılar, onun üzerinde hutbe vermeye başladı. Hurma kütüğü (Aleyhissalatu vesselam'ın kendisini terketmesi üzerine) bir deve inleyişi gibi inleyip ağlamaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam minberden inip kütüğü meshedip okşadı. Kütük inlemeyi bırakıp sükûnet buldu."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 9, (3631).

Konu:  Ölüm


5555-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı ikindi namazının vakti girince gördüm. Halk abdest alacak su arıyordu, bulamadılar. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a abdest suyu getirildi. Hemen elini içine koydu ve halka ondan abdest almalarını emretti. Enes der ki: "Ben suyun parmaklarının altından kaynadığını gördüm. Halk en sonuncuya varıncaya kadar abdestini aldı."

Kaynak:  Buhari, Vudü 32, Menakıb 25; Müslim, Fezail 5, (2279); Muvatta, Taharet 32, (1, 32); Nesai, Taharet 61, (1, 60); Tirmizi, Menakıb 12, (3635).

Konu:  Ölüm


5558-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın mucizelerini bereket addederdik, siz ise onları bir korkutma vesilesi sayıyorsunuz. Biz Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte bir seferde bulunuyorduk. Suyumuz azaldı. "Bana (bir parça) artık su arayın!" buyurdular. İçerisinde azıcık su bulunan bir kap getirdiler. Aleyhissalatu vesselam elini içine soktu ve: "Haydi temiz, mübarek suya gelin. Bereket Allah Teala hazretlerindendir!" buyurdular. Yemin olsun, suyun, parmaklarının arasından kaynadığını gördüm. Vallahi biz, yenmekte olan taamın tesbihini işitirdik."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 25; Tirmizi, Menakıb 14, (3637); Nesai, Taharet 61, (1, 60).

Konu:  Ölüm


5561-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün, elimde birkaç hurma olduğu halde Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldim ve: "Ey Allah'ın Resûlü, şunlara bereketle bir dua ediverin!" dedim. Hemen onları bir araya getirip, sonra onların bereketi için bana dua etti. Sonra: "Bunları al, şu erzak kabına koy. Her ne zaman bundan bir şey almak isteyince, elini içine daldır ve al. Sakın, içindekileri döküp dağıtma!" buyurdular. Ben de öyle yaptım. Ben bundan şu şu kadar vask miktarında Allah yolunda tasaddukta bulundum. Ayrıca biz ondan hem kendimiz yedek hem de başkalarına yedirdik. Onu belimden hiç ayırmadım. Bu hal, Hz. Osman'ın şehid edildiği güne kadar devam etti. O zaman koptu. (Rezin şu ilavede bulundu: "ve düştü, buna çok üzüldüm."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb, (3838).

Konu:  Ölüm


5565-)  Ebu Zeyd İbnu Ahtab anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam eliyle yüzümü okşadı ve bana dua etti." Urve der ki: "Ben onu yüzyirmi sene kadar yaşadıktan sonra gördüm, yüzünde sayılabilecek kadar sayıda beyaz kıl vardı."

Kaynak:  Tirmizi, Menakıb 10, (3633).

Konu:  Ölüm


5571-)  Bir diğer rivayette "...Biz Mina'da Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberken, ay iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın arkasında, bir parçası dağın önünde idi. Bize: "Şahid olun!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Menakıb 27, Menakıbu'l-Ensar 36, Tefsir, Ihterebetu's-Sa-a 36; Müslim, Münafıkûn 44, (2800); Tirmizi, Tefsir, Kamer, (3281, 3283).

Konu:  Ölüm


5574-)  Urve merhum, Hz. Aişe radıyallahu anha'dan şunu nakletmiştir: "Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam bana dedi ki: "Rüyamda sen bana üç gece gösterildin: Melek seni bana bir ipek parçası içerisinde getirdi ve "Bu senin zevcendir, aç onu!" dedi. Ben de açtım, içindeki sendin. Ben: "Bu rüya Allah katından ise, onu gerçekleştirecektir" dedim."

Kaynak:  Buhari, Nikah 9, 35, Ta'bir 20, 21; Müslim, Fezailu's-Sahabe 79; Tirmizi, Menakıb (3875).

Konu:  Ölüm


5591-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Evlendiğim zaman Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana: "Nasıl biriyle evlendin (dulla mı bakire ile mi?) diye sordular. "Bir dul aldım!" dedim. "Niye bakire değil? O seninle sen de onunla mülatefe ederdiniz!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Nikah 10; Müslim, Rada' 54, (715); Ebu Davud, Nikah 3, (2048); Tirmizi, Nikah 4, 13 (1086, 1100); Nesai, Nikah 6, 10 (6, 61-65).

Konu:  Ölüm


5592-)  Yine Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki kadın, şeytan suretinde gelir, şeytan suretinde gider. Biriniz bir kadında hoşuna giden bir husus görürse, hemen hanımına gelsin; zira bu, nefsinde uyananı giderir."

Kaynak:  Müslim, Nikah 9, (1403); Ebu Davud, Nikah 44, (2151); Tirmizi, Nikah 9, (1158).

Konu:  Talak


5593-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, kişiyi, kardeşi bir kızı isteme sırasında o kıza talip olmaktan nehyetti. "Ne zaman isteyen vazgeçer veya kendine izin verirse o takdirde talib olabilir" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Nikah 45; Müslim, Nikah 49-56, (1412-1414); Muvatta, Nikah 1, (2, 523); Ebu Davud, Nikah 18, (2081); Nesai, Nikah 19, (6, 71); Tirmizi, Nikah 38, (1134).

Konu:  Talak


5594-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize hacet duasını öğretti. Şöyleydi: "Hamd Allah'a mahsustur. O'ndan yardım dileriz, O'ndan af talep ederiz, nefsimizin şerlerinden, amellerimizin kötülerinden O'na sığınırız. Allah kime hidayet verirse onu saptıracak yoktur. Allah kimi de saptırmışsa, onu da hidayete erdirecek yoktur. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna da şehadet ederim. Ey iman edenler, adını zikrederek birbirinize talepte bulunduğunuz Allah'tan ve aranızdaki akrabalık bağın(ı koparmak)tan korkun! Şurası muhakkak ki Allah üzerinizde murakıbtır" (Nisa 1). "Ey iman edenler! Allah'tan hakkıyla korkun. Sakın ha müslümanlar olmaktan başka şekilde ölmeyin" (Al-i İmran 102). "Ey iman edenler Allah'tan korkun ve sağlam bör söz söyleyin. Ta ki Allah sizin işlerinizi salaha çıkarsın ve günahlarınızı da affetsin. kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzab 70-71).

Kaynak:  Ebu Davud, Nikah 33, (2118); Tirmizi, Nikah 16, (1105); Nesai, Cum'a 24, (3, 105).

Konu:  Talak


5595-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İçerisinde teşehhüd bulunmayan bir dua, kesilmiş el gibidir."

Kaynak:  Tirmizi, Nikah 16, (1106); Ebu Davud, Edeb 22, (4841).

Konu:  Talak


5599-)  Hz. Muğire radıyallahu anh'ın anlattığına göre, o bir kadın istemiştir. Resûlullah aleyhissalatu vesselam kendisine: "Ona bak! Zira bakman, aranızdaki uyum için daha muvafıktır!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Nikah 5, (1087); Nesai, Nikah 17, (6, 69).

Konu:  Nikah


5600-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Nikahı ilan edin, onu mescidlerde yapın. Üzerine de def vurun."

Kaynak:  Tirmizi, Nikah 6, (1089).

Konu:  Ölüm

<<İlk <Önceki 17 18 19 20 21 22 [23] 24 25 Sonraki> Son>>

 


İletişim