İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru

Videolar


Ölüm Konulu Hadisler


956-)  Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle ölümü temenni etmesin. Mutlaka bunu yapmak mecburiyetini hissederse, bari şöyle söylesin: "Rabbim, hakkımda hayat hayırlı ise yaşat, ölüm hayırlı ise Canımı al!"

Kaynak:  Buhari, Merda 19, Da'avat 30; Müslim, Zikr 10, (2680); Tirmizi, Cenaiz 3, (971); Ebu Davud, Cenaiz 13, (3108, 3109); Nesai, Cenaiz 1, (4, 3).

Konu:  Ölüm


957-)  Kays İbnu Ebi Hazım anlayıtor: "Habbab İbnu Eret (radıyalahu anh)'in yanına girmiştim. Karnından yedi yeri dağlatmıştı. Bana: "Eğer Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölümü taleb etmekten bizi men etmeseydi mutlaka onu taleb ederdim" dedi.

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 2, (4, 4); Buhari, Merda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Müslim Zikr 12, (2681).

Konu:  Ölüm


5365-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, kendisini ölüme götüren hastalığa yakalandığı zaman derdi ki: "Ey Aişe! Ben Hayber'de yediğim (zehirli) yemeğin elemini hep hissediyordum. İşte şimdi kalp damarımın kesildiğini hissettiğim anlar geldi."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83.

Konu:  Ölüm


5366-)  Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın hastalığı ağırlaşıp, ağrıları artınca, benim odamda tedavi edilmesi için diğer zevcelerinden müsaade istedi. Onlar kendisine izin verdiler. İki kişinin arasında çıktı. Bunlardan biri amcası Abbas İbnu Abdilmuttalib idi, bir başkası daha vardı. Ayakları yerde sürünüyordu. Odama girince ızdırabı daha da arttı. "Ağızlarındaki bağları açılmamış yedi kırbadan üzerime su dökün, belki (iyileşir), insanlara bir vasiyette bulunurum!" buyurdular. Hz. Hafsa'ya ait bir leğene oturttuk. Sonra bu kırbalardan üzerine su dökmeye başladık. (Bir müddet sonra) "yeterince döktünüz" diye işaret edinceye kadar dökmeye devam ettik. Sonra (iyileşerek) halka çıkıp namaz kıldırdı ve bir hitabede bulundu."

Kaynak:  

Konu:  Ölüm


5367-)  Yine Sahiheyn'de Ubeydullah İbnu Abdillah'tan gelen bir rivayette Ubeydullah der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anha'nın yanına girdim. Ona: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın hastalığından bana anlatmaz mısın?" dedim. Anlatmaya başladı: "Elbette! Resûlullah aleyhissalatu vesselam ağırlaştı ve: "Halk namazını kıldı mı?" diye sordu. Biz: "Hayır! Ey Allah'ın Resûlü, onlar sizi bekliyorlar!" dedik. "Leğene benim için su koyun!" emrettiler. Hz. Aişe der ki: "Hemen dediğini yaptık, o da yıkandı. Sonra kalkmaya çalıştı, fakat üzerine baygınlık çöktü. Sonra kendine geldi ve tekrar: "Cemaat namaz kıldı mı?" diye sordu. "Hayır!" dedik, onlar sizi bekliyorlar ey Allah'ın Resülü!" Tekrar: "Benim için leğene su koyun!" emretti. Hz. Aişe der ki: "Dediğini yaptık, yıkandı. Sonra tekrar kalkmak istedi. Yine üzerine baygınlık çöktü. Sonra ayılınca: "İnsanlar namaz kıldı mı?" diye sordu. "Hayır! dedik, onlar sizi bekliyorlar, ey Allah'ın Resülü!" Aleyhissalatu vesselam: "Benim için leğene su koyun!" dedi ve yıkandı. Sonra kalkmaya yeltendi, yine üzerine baygınlık çöktü, sonra ayıldı. "Halk namazı kıldı mı?" diye sordu. "Hayır, onlar sizi bekliyorlar ey Allah'ın Resülü!" dedik. Hz. Aişe der ki: "Halk mescide çekilmiş, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı yatsı namazı için bekliyorlardı." Hz. Aişe der ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Hz. Ebu Bekr'e adam göndererek halka namaz kıldırmasını söyledi. Elçi gelerek ona: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam halka namaz kıldırmanı emrediyor!" dedi. İnce duygulu bir kimse olan Ebu Bekr radıyallahu anh: "Ey Ömer halka namazı sen kıldır!" dedi. Hz. Aişe'nin anlattığına göre, Hz. Ömer: "Buna sen daha ziyade hak sahibisin (ehaksın)!" cevabında bulundu. Aişe der ki: "O günlerde namazı Ebu Bekr radıyallahu anh kıldırdı. Bilahare Resûlullah aleyhissalatu vesselam, kendinde bir hafiflik hissetti. Biri Abbas olmak üzere iki kişinin arasında, öğle namazı için çıktı. O sırada namazı halka Ebu Bekr kıldırıyordu. Ebu Bekr, Resûlullah'ın geldiğini görünce, geri çekilmek istedi. Aleyhissalatu vesselam geri çekilme diye işaret buyurdu. Kendisini getirenlere: "Beni yanına oturtun" dedi. Onlar da Hz. Ebu Bekr'in yanına oturttular. Hz. Ebu Bekr, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın namazına uyarak namaz kılıyordu. Halk da Hz. Ebu Bekr'in namazına uyarak namazını kılıyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam oturmuş vaziyette idi." Ubeydullah der ki: "Abdullah İbnu Abbas radıyallahu anhüma'nın yanına girdim ve: "Hz. Aişe radıyallahu anha'nın Aleyhissalatu vesselam'ın hastalığı ile ilgili olarak anlattığını size anlatayım mı?" dedim. Bana: "Haydi anlat!" dedi. Ben de bu hususta anlattığını naklettim. Söylediklerimden hiçbir noktayı reddetmedi. Sadece: "(Resûlullah'ı mescide) Abbas'la birlikte taşıyan ikinci şahsın ismini verdi mi?" diye sordu. Ben: "Hayır söylemedi" deyince: "O, Ali radıyallahu anh idi" dedi."

Kaynak:  Sahiheyn

Konu:  Ölüm


5368-)  Bir rivayette Buhari şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam hastalığı sırasında: "Ben, yarın neredeyim? Ben, yarın neredeyim?" diye sorarak Hz. Aişe'nin yanında kalacağı günü öğrenmek isterdi. Zevceleri, dilediği yerde kalma izni verdiler." Hz. Aişe der ki: "Aleyhissalatu vesselam, benim hücremde ve normal olarak bana uğramakta olduğu günde vefat ettiler. Ayrıca Aziz ve Celil olan Allah onun rûh-u şerifelerini kabzettiği vakit, mübarek başları ciğerimle boğazım arasında (göğsümde) (yaslanmış vaziyette) idi. Tükrüğü de tükrüğüme karışmıştı. (Aleyhissalatu vesselam'ın hastalığı sırasında birara, kardeşim) Abdurrahman İbnu Ebi Bekr radıyallahu anhüma içeri girdi, elinde bir misvak vardı, dişlerini misvaklıyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam o misvağa baktı. "Ver o misvağı bana!" dedim. O da verdi. Dişlerimle kemirip yonttum ve ucunu geverek (yumuşatıp) Aleyhissalatu vesselam'a uzattım. Resûlullah, başı göğsüme yaslı vaziyette onunla dişlerini misvakladı."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, Vudû 45, Ezan 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ'tisam 5; Müslim, Salat. 90, (418); Tirmizi, Cenaiz 8, (978, 979); Nesai, Cenaiz 6, (4, 6, 7).

Konu:  Ölüm


5369-)  Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, sıhhati yerinde iken şöyle diyordu: "Hiçbir peygamber, cennetteki makamını görmeden kabzedilmez. Bundan sonra hayatı devam ettirilir veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Aleyhissalatu vesselam hastalandığı zaman O'nu, (başı) dizimin üstünde baygın vaziyette gördüm. Bir ara kendine geldi. Gözlerini evin tavanına dikti ve sonra: "Ey Allah'ım! Refik-i A'la'da (bulunmayı tercih ederim)" dedi. Bu sözü işitince ben (kendi kendime): "Demek ki (makamı gösterildi) ve bizimle olmayı tercih etmiyor" dedim. Bunun, sıhhatli iken bize söylediği şu hadis olduğunu anladım: "Hiçbir peygamber cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın telaffuz ettiği son söz: "Allahım, Refik-i A'la'da" cümlesi oldu." (Refik-i A'la: Cennetin en yüksek makamında bulunan peygamberler cemaatidir).

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, 84, Tefsir, Nisa 13, Marda 19, Da'avat 29, Rikak 41; Müslim, Fezail 87, (2444); Muvatta, Cenaiz 46, (1, 238, 239); Tirmizi, Da'avat 77, (3490).

Konu:  Ölüm


5370-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam muhtazar (ölmeye yakın) iken evde birkısım erkekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh idi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalalete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'an var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilafa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resûlullah aleyhissalatu vesselam size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de, Hz. Ömer radıyallahu anh'ın sözünü tekrar ediyordu. Gürültü ve ihtilaf artınca, Aleyhissalatu vesselam: "Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa caiz değildir!" buyurdu. Bunun üzerine İbnu Abbas radıyallahu anhüma: "En büyük musibet, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la onun vasiyeti arasına girip engel olmaktır!" diyerek çıktı."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83, İlm 39, Cihad 176, Cizye 6, İ'tisam 26; Müslim, Vasiyye 22, (1637).

Konu:  Ölüm


5371-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam muhtazar olduğu (ölüm anlarına geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı. Kerimeleri Hz. Fatıma radıyallahu anha: "Vay babacığım, ne ızdırab çekiyor!" diye yakınmaya başladı. Aleyhissalatu vesselam: "Bugünden sonra baban ızdırab çekmeyecek!" buyur(arak onu teselli etmek iste)di. Aleyhissalatu vesselam ölünce, Hz. Fatıma: "Vay babacığım! Rabbi, duasına icabet etti! Vay babacığım, gideceği yer Firdevs cennetidir! Vay babacığım, ölümünü Cibril'e haber verdik" diye yas etti. Aleyhissalatu vesselam gömülünce de: "Ey Enes! Resûlullah aleyhissalatu vesselam üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu?" diyerek ızdırabının azametini dile getirdi."

Kaynak:  Buhari, Megazi 83; Nesai, Cenaiz 13, (4,13); İbnu Mace, Cenaiz 65, (1629).

Konu:  Ölüm


5372-)  Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "(Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın amcası) Hz. Abbas radıyallahu anh, bir cemaate uğradı. Aralarında Ensardan bir grup vardı. Resûlullah'ın ızdırabı arttığı için ağlıyorlardı. Onlara: "Niye ağlıyorsunuz?" diye sordu. "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la beraberliklerimizi hatırladık" dediler. Bunun üzerine Abbas radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına girdi (ve ensarın ağlamakta olduğunu) ona haber verdi. Aleyhissalatu, vesselam hemen başına boz renkli bir sargı sardı -veya "bir bürdenin kenarını" demişti- ve hücreden çıkıp minbere geçti. Halka hitap etti. Ensarı hayırla yadetti ve onlara iyi muamele edilmesini vasiyet etti. İlaveten dedi ki: "Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, o da Allah'ın yanındakini seçti: "Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekr ağlamaya başladı ve: "Ey Allah'ın Resülü! Annelerimiz, babalarımız sana feda olsunlar!" dedi. Biz de "Bu ihtiyar adama da ne oluyor ki, Resûlullah'ın: "Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, kul da Allah'ın yanındakini tercih etti" sözü üzerine ağlıyor" dedik. Meğer burada muhayyer bırakılan Resûlullah'mış. Bunu en iyi bilenimiz de Ebu Bekr radıyallahu anh imiş."

Kaynak:  Buhari, Salat 80, Fezail 3.

Konu:  Ölüm


5373-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı yıkamak istedikleri zaman: "Allah'a kasem olsun bilmiyoruz! Ölülerimizi soyduğumuz gibi, Resûlullah'ı da elbiselerinden soyacak mıyız, yoksa elbisesi üzerinde olduğu halde mi yıkayacağız?" dediler. Bu şekilde ihtilaf edince, Allah üzerlerine uyku attı. Öyle ki, onlardan herbirinin çenesi göğüslerindeydi. Beyt cihetinden, kim olduğu bilinemeyen bir konuşmacı: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı elbisesi üzerinde olduğu halde yıkayın!" diye konuştu. Bunun üzerine kalkıp, kamisi üzerinde olduğu halde yıkadılar. Su, kamisin üzerinden dökülüyordu.. Aleyhissalatu vesselam'ın bedenini elleriyle değil, kamisiyle ovuyorlardı." Hz. Aişe sözlerine devamla dedi ki: "Eğer, daha önce yaptığım işi şimdi yapacak olsaydım, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı kadınlarından başkası yıkamazdı."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 32, (3141).

Konu:  Ölüm


5374-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam üç Necrani kumaş içerisine kefenlendi: "İki parçalı bir hulle, bir de öldüğü sırada üzerinde bulunan kamis." Amiru'ş-Sabi'den kaydedilen bir rivayette İbnu Abbas şu ziyadede bulunur: "Aleyhissalatu vesselam'ı Hz. Ali, Fazl ve Üsame radıyallahu anhüm yıkadı ve bunlar kabrine indirdiler."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 34, (3153).

Konu:  Ölüm


5375-)  İmam Malik anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, Resûlullah aleyhissalatu vesselam pazartesi günü vefat etti ve salı günü de defnedildi. Halk namazını (cemaat halinde değil) ferd ferd kıldı, hiç kimse imamlık yapmadı. Bir kısmı: "Minberin yanına defnedilsin" dedi. Bazıları da: "Baki' mezarlığına defnedilsin" dedi. Bu (münakaşaya) Hz. Ebu Bekir geldi ve: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "Her peygamber öldüğü yere defnedilir" buyurduğunu işitmiştim" dedi. Bunun üzerine, hemen orada mezar kazıldı. Aleyhissalatu vesselam'ı yıkamak istedikleri vakit, gömleğini çıkarmak istediler. Derken: "Gömleği çıkarmayın!" diye bir ses işittiler. Bunun üzerine gömleği üzerinde olduğu halde yıkadılar."

Kaynak:  Muvatta, Cenaiz 27, (2, 231).

Konu:  Ölüm


5376-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Kabrinde Resülûllah aleyhissalatu vesselam'ın altına kırmızı bir kadife kondu."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 55, (1048); Nesai, Cenaiz 88, (4, 81); Müslim, Cenaiz 91, (967).

Konu:  Ölüm


5377-)  Muhammed İbnu Ali İbni'l-Hüseyin anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kabrine lahid yapan Ebu Talha'dır. Aleyhissalatu vesselam'ın altına kadifeyi koyan, (Aleyhissalatu vesselam'ın) azadlısı şükran radıyallahu anh'dır."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 55, (1047).

Konu:  Ölüm


5378-)  Kasım İbnu Muhammed rahimullah anlatıyor: "(Halam) Hz. Aişe radıyallahu anha'nın evine gidip yanına girdim ve: "Ey anneciğim! Bana Resûlullah aleyhissalatu vesselam ve iki arkadaşının kabirlerini(n örtüsünü) aç da bir göreyim!" dedim. Üç kabri de benim için açıverdi. Bunlar (yer seviyesinden ne) yukarıda ne de aşağıda idiler. Kırmızı arsanın kumlarıyla kumlanmış idi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 72, (3220).

Konu:  Ölüm


5379-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kabrini yerden yükseltilmiş olarak görmüştür.

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 96.

Konu:  Ölüm


5380-)  Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lailahe illallah demeyi telkin edin."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 1, 2, (916, 917); Tirmizi, Cenaiz 7, (976); Ebu Davud, Cenaiz 20, (3117); Nesai, Cenaiz 4, (4, 5).

Konu:  Ölüm


5381-)  Ma'kıl İbnu Yesar radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Ya-sin süresini okuyun."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 24, (3121); İbnu Mace, Cenaiz 4, (1448).

Konu:  Ölüm


5382-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "İnsan öldüğü zaman gözleri nasıl belerip kalıyor, görmez misiniz?" buyurmuştu. Cemaat: "Evet, görüyoruz!" dediler. Bunun üzerine: "İşte bu, gözünün, nefsini (çıkan ruhunu) takip etmesindendir!" buyurdular."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 9, (921).

Konu:  Ölüm


5383-)  Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Ebu Seleme radıyallahu anh'ın yanına girdi. Ebu Seleme'nin gözleri açık kalmıştı; onları kapattı. Sonra: "Ruh kabzedildi mi göz onu takip eder" buyurdu. Ehlinden bazıları feryad u figan koparmıştı. Aleyhissalatu vesselam: "Kendinize kötü temennide bulunmayın, hayır dua edin! Çünkü melekler, söylediklerinize amin derler!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Allahım, Ebu Seleme'ye mağfiret buyur! Derecesini hidayete erenler arasında yükselt. Arkasında kalanlar arasında ona sen halef ol! Ey alemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Ona kabrini geniş kıl, orada ona nur ver!"

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 7, (920); Tirmizi, Cenaiz 7, (977); Ebu Davud, Cenaiz 19, 21, (3115, 3118); Nesai, Cenaiz 3, (4, 5).

Konu:  Ölüm


5384-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir müslüman muhtazar olduğu (can çekişme anına girdiği) zaman rahmet melekleri, beyaz bir ipekle gelirler ve şöyle derler: "Sen razı ve senden de (Rabbin) razı olarak (şu bedenden) çık. Allah'ın rahmet ve reyhanına ve sana gadabı olmayan Rabbine kavuş." Bunun üzerine ruh, misk kokusunun en güzeli gibi çıkar. Öyle ki melekler onu birbirlerine verirler, ta semanın kapısına kadar onu getirirler ve: "Size arzdan gelen bu koku ne kadar güzel!" derler. Sonra onu mü'minlerin ruhlarına getirirler. Onlar, onun gelmesi sebebiyle sizden birinin kaybettiği şeyinin kendisine geldiği zamanki sevincinden daha çok sevinirler. Ona: "Falanca ne yaptı? Falanca ne yaptı?" diye (dünyadakilerden haber) sorarlar. Melekler: "Bırakın onu, onda hala dünyanın tasası var!" derler. Bu gelen (kendisine dünyadan soran ruhlara): "Falan ölmüştü, yanınıza gelmedi mi?" der. Onlar: "0, annesine, Haviye cehennemine götürüldü!" derler. Aleyhissalatu vesselam devamla der ki: "Kafir muhtazar olduğu vakit, azab melekleri mish (denen kıldan kaba bir elbise) ile gelirler ve şöyle derler: "Bu cesedden kendin öfkeli, Allah'ın da öfkesini kazanmış olarak çık ve Allah'ın azabına koş!" Bunun üzerine, cesedden, en kötü bir cife kokusuyla çıkar. Melekler onu arzın kapısına getirirler. Orada: "Bu koku ne de pis!" derler. Sonunda onu kafir ruhların yanına getirirler."

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 9, (3, 8-9).

Konu:  Ölüm


5385-)  Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min alnının teriyle ölür."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 10, (982); Nesai, Cenaiz 5, (4, 6).

Konu:  Ölüm


5386-)  Ubeyd İbnu Halid es-Sülemi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ashabından birinden naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ani ölüm, kafir için gadab-ı ilahi'nin bir yakalamasıdır, mü'min için de bir rahmettir."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 14, (3110).

Konu:  Ölüm


5387-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte demirci Ebu Seyf radıyallahu anh'ın yanına girdik. O, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu İbrahim'in süt babası idi. Aleyhissalatu vesselam oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Aleyhissalatu vesselam'ın gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh: "Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Resülü?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!" buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: "Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabbimizi razı etmeyecek söz sarfetmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!"

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 44; Müslim, Fezail 62, (2315); Ebu Davud, Cenaiz 28, (3126).

Konu:  Ölüm


5388-)  Abdullah İbnu Ubeydillah İbni Ebi Müleyke anlatıyor: "Hz. Osman İbnu Affan radıyallahu anh'ın Mekke'de bir kızı vefat etti. Cenazesinde bulunmak üzere geldik. İbnu Ömer ve İbnu Abbas radıyallahu anhüm de cenazede hazır oldular. Ben ikisinin arasında oturuyordum. Abdullah İbnu Ömer, tam karşısında bulunan Amr İbnu Osman'a: "Ağlamayı niye yasaklamıyorsun? Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Ölü, ehlinin, kendisi üzerine ağlaması sebebiyle azab görür" buyurmuştur!" dedi. Bunun üzerine İbnu Abbas radıyallahu anhüma: "Hz. Ömer radıyallahu anh bunun bir kısmını söylemişti" dedi ve sonra İbnu Abbas konuşmasına devam ederek anlattı: "Hz. Ömer'le Mekke'den çıktım. el-Beyda nam mevkie geldiğimizde, semüre ağacının gölgesinde bir yolcu gördü. Bana: "Git bak bakalım! Bu yolcu neyin nesi?" dedi. Gittim baktım, meğer Süheyb imiş, gelip haber verdim. "Onu bana çağır!" dedi. Tekrar Süheyb'e dönüp: "Haydi yürü, Emir'ül-Mü'minine uğra!" dedim. Hz. Ömer radıyallahu anh hançerlendiği zaman Hz. Süheyb radıyallahu anh, ağlayarak girdi. Hem ağlıyor, hem de: "Vay kardeşim, vay arkadaşım!" diyordu. Hz. Ömer: "Ey Süheyb bana mı ağlıyorsun? Aleyhissalatu vesselam: "Ölü, ehlinin kendi üzerine ağlaması sebebiyle azab görür" buyurdu!" dedi. İbnu Abbas radıyallahu ahnüma der ki: "Hz. Ömer radıyallahu anh öldüğü zaman bunu Hz. Aişe radıyallahu anha'ya hatırlatmıştım. Şöyle dedi: "Allah Ömer'e rahmet buyursun! Vallahi Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah, mü'mine, ehlinin üzerine ağlaması sebebiyle azab verir" demedi. Lakin Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Allah, kafirin azabını, ehlinin üzerine ağlamasıyla artırır" buyurdular." Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etti: "(Bu meselede) size Kur'an yeter. Orada "Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez" (Fatır 18) buyrulmuştur." Bu söz üzerine İbnu Abbas radıyallahu anhüm: "Gerçek şu ki, güldüren de, ağlatan da Allah'tır, (gülmek ve ağlamak fıtri bir şe'niyettir, kişinin bundadahli yoktur)" dedi. İbnu Müleyke der ki: "İbnu Ömer bu konuşmalar karşısında hiçbir şey söylemedi (serdedilen delilleri ikna edici buldu)."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 33; Müslim, Cenaiz 22, (928); Nesai, Genaiz 15, (4,18,19).

Konu:  Ölüm


5389-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Kendisine, İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın: "Sağ kimsenin üzerine ağlamasıyla ölüye azab edileceğini söylemekte olduğu" haber verilmişti. Şu cevabı verdi: "Allah, Ebu Abbirrahman'ı (İbnu Ömer'i) mağfiret buyursun. Aslında o, yalan söylemiyor, ancak unutmuş veya yanılmış olmalı. Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (ölmüş) bir yahudi kadın cenazesine uğramıştı, yakınları onun üzerine ağlıyorlardı. "Bunlar onun üzerine ağlıyorlar. Ona da bu yüzden kabrinde azab ediliyor!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 33; Müslim, Cenaiz 25, (931); Muvatta, Cenaiz 37, (1, 234); Tirmizi, Cenaiz 25, (1004); Nesai, Cenaiz 15, (4,17).

Konu:  Ölüm


5390-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın alinden birisi vefat etmişti. Kadınlar, arkasından ağlamak üzere toplandılar. Hz. Ömer radıyallahu anh onları bundan men etmek ve geri çevirmek üzere kalktı. Aleyhissalatu vesselam müdahale edip: "Ey Ömer! Bırak onları, çünkü göz ağlayıcıdır, kalp ızdıraba maruzdur, (ızdırabın yaşandığı) zaman yakındır!" buyurdular."

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 16, (4,19).

Konu:  Ölüm


5391-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ölmüş bulunan Osman İbnu Maz'ûn'u, gözlerinden yaşlar dökerek öptü."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 14, (989); Ebu Davud, Cenaiz 40, (3163); İbnu Mace, Cenaiz 7, (1456).

Konu:  Ölüm


5392-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Kurralar öldürüldüğü zaman, bir ay boyu kunut okudu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir başka şey için bu kadar üzüldüğünü hiç görmedim."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 41, Vitr 7, Cizye 8, Megazi 38, Da'avat 59; Müslim, Mesacid 29, (677).

Konu:  Ölüm


5393-)  Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Ebu Seleme öldüğü zaman, şöyle dedim: "Garip adam, diyar-ı gurbette öldü. Ben de: "Onun için öyle bir ağlayacağım ki, herkes ondan bahsetsin." Tam ağlamak için hazırlanmıştım ki, Said'den, bana yardım etmek isteyen bir kadın geldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam onunla karşılaşmış ve kadına: "Sen, Allah Teala'nın tard ettiği şeytanı tekrar eve sokmak mı istiyorsun?" dediler. Bunun üzerine ben de ağlamaktan vazgeçtim ve ağlamadım."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 10, (922).

Konu:  Ölüm


5394-)  Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a Zeyd İbnu Harise, Cafer İbnu Ebi Ta'lib ve Abdullah İbnu Ravaha radıyallahu anhüm'ün ölüm haberi gelince oturdu. (Halinden) üzüntülü olduğu belliydi. Ben kapı aralığından bakıyordum. Yanına bir adam geldi ve: "Cafer'in kadınları!" dedi ve onların ağladıklarını haber verdi. Aleyhissalatu vesselam derhal onları men etmesini emretti. Adam gitti ve sonra geri gelip: "Ben onları yasakladım, fakat onlar sözüme kulak asmadılar" dedi. Aleyhissalatu vesselam ikinci sefer emrederek kadınları bundan nehyetmesini söyledi. Ama o, kadınların yine kulak asmadıklarını haber verdi. Aleyhissalatu vesselam yine: "Yasakla onları!" buyurdu. Adam üçüncü sefer geri geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü! Allah'a yemin olsun kadınlar bana -veya bize- galebe çaldılar" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ağızlarına toprak saç!" emretti."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 41, 46, Megazi 44, Müslim, Cenaiz 30, (935); Ebu Davud, Cenaiz 25, (3122); Nesai, Cenaiz 14, (4,15).

Konu:  Ölüm


5395-)  Cabir İbnu Atik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdullah İbnu Sabit'e geçmiş olsun ziyaretine gelmişti. Onu, (Allah'ın emri) galebe çalmış buldu. Ona seslendi. Fakat cevap alamadı. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam istirca'da bulundu "İnna lillahi ve inna ileyhi raci'ûn" dedi ve: "Biz (yaşamanı isteriz ama, Allah'ın emri) bize galebe çaldı ey Ebu'r-Rebi!" dedi. Bunun üzerine kadınlar feryad edip ağlamaya başladılar. İbnu Atik radıyallahu anh kadınları susturmaya başladı. Ancak Aleyhissalatu vesselam: "Bırak onları ağlasınlar! Vacip olduğu zaman tek ağlayan ağlamayacak" buyurdu. "Vacip olan da ne?" dediler. "Öldüğü zaman (demektir)" dedi. Bunun üzerine kızı: "Allah'a yemin olsun, elimden gelse şehid olmanı isterim. Çünkü sen (cihad için gerekli teçhizatı) hazırladın" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Allah onun ecrini niyetine göre verdi. Siz aranızda şehid olmayı ne zannedersiniz?" buyurdular. "Allah yolunda ölmek!" dediler. Aleyhissalatu vesselam açıkladı: "Öyleyse ümmetimin şehidleri cidden azdır. Bilesiniz: Taunda ölen şehittir, boğularak ölen şehittir, yeter ki seferi taatte olsun. Zatulcenb'ten ölen şehittir. İshalden ölen şehittir, yanarak ölen şehittir, yıkık altında ölen şehittir, çacuk karnında ölen kadın şehittir."

Kaynak:  Muvatta, Cenaiz 36, (1, 233, 234); Ebu Davud, Cenaiz 15, (3111); Nesai, Cenaiz 14, (4,13,14).

Konu:  Ölüm


5396-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Sa'd İbnu Ubade'ye geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. (Yanına gelince) onu baygın buldu ve: "Ölmüş olmalı!" dedi. Yanındakiler: "Hayır" deyince, Aleyhissalatu vesselam ağladılar. Resûlullah'ın ağladığını gören halk da ağladı. "İşitmiyor musunuz, buyurdular, Allah Teala Hazretleri ne gözyaşı sebebiyle ne de kalbin hüznüyle azab vermez. Ancak şunun sebebiyle azab verir! -ve dilini işaret ettiler- yahut da merhamet eder."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 45; Müslim, Cenaiz 12, (924).

Konu:  Ölüm


5397-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Izdırab ve matemi sebebiyle) yanaklarını yolan, üst başını yırt(ıp dövün)en, cahileye duasıyla dua eden bizden değildir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 36, 39, 40, Menakıb 8; Müslim, İman 165, (103); Tirmizi, Cenaiz 22, (999); Nesai, Cenaiz 19, (4, 20).

Konu:  Ölüm


5398-)  Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Bir kimse ölünce, arkada ağlayanları kalkıp: "Vay benim dağım, vay efendim..." gibi sözler sarfederse, ona iki melek vekil kılınır, melekler ölen kimsenin göğsüne vura vura: "Sen öyle misin?" diye sorarlar."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 24, (1003).

Konu:  Ölüm


5399-)  Nu'man İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: "Abdullah İbnu Ravaha radıyallahu anh bayılmıştı. Kızkardeşi Amra ağlamaya başladı: "Vay benim dağım vay şuyum, vay buyum" diye sayıp dökerek yakınıyordu. Abdullah ayıldığı zaman: "Allah'a yemin olsun, o söylediklerini söylerken her defasında bana: "Sen böyle misin?" diye soruldu" dedi." Söylendiğine göre, Abdullah vefat ettiği zaman Amra arkasından ağlamadı."

Kaynak:  Buhari, Megazi, 44.

Konu:  Ölüm


5400-)  Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh'ın elinden tuttu, oğlu İbrahim'e gittiler. Aleyhissalatu vesselam oğlunu can çekişir vaziyette buldu. Kucağına aldı ve ağladı. Abdurrahman: "Ağlıyor musun? Ağlamaktan bizi sen men etmedin mi? " dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Hayır (ağlamaktan değil), iki ahmak, facir sesten yasakladım: Musibet sırasındaki ses; yüzleri tırmalamak, cepleri yırtmak ve şeytan matemi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 25, (1005).

Konu:  Ölüm


5401-)  Esma Bintu Yezid İbni's-Seken radıyallahu anha anlatıyor: "Kadınlardan biri dedi ki: "Ey Allah'ın Resülü! Bizim sana asi olmamamız gereken şu ma'ruf (iyi amel) nedir?" Aleyhissalatu vesselam: "Matem yapmayın!" buyurdu. Kadın: "Ey Allah'ın Resülü! Falan sülale (nin kadınları) amcamın (vefatında matemime iştirak edip) yardımcım olmuşlardı. Benim de mukabeleten borcumu ödemem gerek" dedi. Aleyhissalatu vesselam kadına (matem için) izin vermedi. Kadın tekrar tekrar izin istedi." Kadın der ki: "Resûlullah, sonunda onlara borcumu ödemem için izin verdi. Onlara olan borcumu ödedikten sonra hiç matem tutmadım, şu ana kadar bir başka mateme de katılmadım. Benim dışında matem tutmayan kadın da kalmadı."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Mümtehine, (3304).

Konu:  Ölüm


5402-)  Hz.Huzeyfe radıyallahu anh muhtazar (ölüme yakın) olunca: "Ben ölünce, kimse üzerime ezan okumasın, ben bunun, ölüm haberinin duyurulması olmasından korkarım. Zira ben, Aleyhissalatu vesselam'ın ölüm haberinden yasakladığını işittim. Öyleyse ben öldüm mü, üzerime namaz kılsınlar. Beni Rabbime (sessizce) taşısınlar" dedi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 12, (986); İbnu Mace, Cenaiz 14, (1476).

Konu:  Ölüm


5403-)  Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam matemci kadına da, onu dinleyene de lanet etti."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 20, (3128).

Konu:  Ölüm


5404-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre, "Abdurrahman (İbnu Ebi Bekr es-Sıddik) radıyallahu anh'ın kabri üzerinde bir çadır görmüştü, seslendi: "Ey oğlum! Çadırı mezarın üstünden kaldır. Çünkü onu, (sağken işlediği) ameli gölgelemektedir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 82, (muallak olarak kaydetmiştir.)

Konu:  Ölüm


5405-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, Arafat'ta Resûlullah ile beraber dururken devesi onu (yere atıp) boynunu kırdı ve adam öldü. Aleyhissalatu vesselam: "Adamı su ve sidr ile gasledin, iki parça bezle kefenleyin, kefene tahnit yapmayın (koku sürmeyin).. Başını da örtmeyin. Allah onu Kıyamet günü telbiye ederek diriltecektir!" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 20, 21, 22, Cezau's-Sayd 13, 20, 21; Müslim, Hacc 94, (1206); Ebu Davud, Cenaiz 84, (3238, 3239, 3240, 3241); Tirmizi, Hacc 105, (951); Nesai, Hacc 98, 99,100,101 (5,195-197).

Konu:  Ölüm


5406-)  Leyla Bintu Kaif es-Sakafiyye anlatıyor: "Ben Ümmü Külsûm Binti Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı yıkayan kadınlar arasında idim. Resûlullah aleyhissalatu vesselam da kapının yanında idi. Yanında Ümmü Külsüm'un kefeni vardı, bize parça parça veriyordu. İlk verdiği parça izar idi. Sonra gömleği(dır'), sonra başörtüsünü (hımar) sonra göğüs örtüsünü (milhafe) verdi. Ümmü Külsüm sonra bir başka giysinin içine konuldu."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 36, (3157).

Konu:  Ölüm


5407-)  Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Ölü, (Kıyamet günü), içinde öldüğü elbise ile diriltilecek" dediğini işittim."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 18, (3114).

Konu:  Ölüm


5408-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kefen(e fazla ödeme)de ileri gitmeyin. Çünkü çabuk çürütülür."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 35, (3154).

Konu:  Ölüm


5409-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hamza İbnu Abdilmuttalib'i tek parçadan müteşekkil çizgili bir kumaşla kefenledi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 20, (997).

Konu:  Ölüm


5410-)  Abdullah İbnu Amr İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Ölü üç parça ile kefenlenir: Gömlek giydirilir, izar bağlanır, üçüncü giysi olan lifafeye sarılır. Eğer sadece bir kat giysi varsa onunla kefenlenir."

Kaynak:  Muvatta, Cenaiz 7, (1, 224).

Konu:  Ölüm


5411-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim cenazeyi takip eder ve önce üç kere taşırsa (ölen kardeşine karşı olan) borcunu ödemiş olur."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 50,(1041).

Konu:  Ölüm


5412-)  Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah alehissalatu vesselam buyurdular ki: "Cenazeyi ne ses (matem), ne de ateşle takip etmeyin." Bir rivayette şu ziyade var: "Cenazenin önünde yürümeyin."

Kaynak:  Muvatta, Cenaiz 13, (1, 226); Ebu Davud, Cenaiz 46, (3171).

Konu:  Ölüm


5413-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir'i cenazenin önünde yürürlerken gördüm."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 49, (3179); Tirmizi, Cenaiz 26, (1007,1008); Nesai, Cenaiz 56, (4, 56).

Konu:  Ölüm


5414-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam cenazenin önünde yürürdü. Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman da (önde yürürdü). Rezin şu ziyadede bulundu: "Siz teşyi ederken cenazenin önünde, arkasında, sağında, solunda ve yakınında yürüyün!"

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 26, (1007). Rezin'in ziyadesini Buhari muallak olarak zikretmiştir.

Konu:  Ölüm


5415-)  Ümmü Atiyye radıyallahu anhüma anlatıyor: "Cenazeyi takipten (biz kadınlar) men edildik ama bunda çok şiddet gösterilmedi."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 30; Müslim, Cenaiz 235, (938); Ebu Davud, Cenaiz 44, (3167).

Konu:  Ölüm


5416-)  Muğire radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Binekli, cenazenin ardından yürür, yaya ise dilediği yerden. Çocuğa da namaz kılınır. Anne-babası için mağfiret ve rahmetle dua edilir."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 42, (1031); Nesai, Cenaiz 55, 56, (4, 55, 56); Ebu Davud, Cenaiz 49, (4180).

Konu:  Ölüm


5417-)  Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir cenazeye katılmıştı. Bir kısım binekliler gördü. "(Binerek cenaze teşyi etmekten) utanmıyor musunuz? Allah'ın melekleri yaya olsunlar da siz hayvanların sırtında olun (olacak şey değil)!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 28, (1012); Ebu Davud, Cenaiz 48, (3177).

Konu:  Ölüm


5418-)  Hz. Cabir İbnu Semure radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Ebu'd-Dahdah'ın cenazesini yayan takip etti. At sırtında geri döndü."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 89, (965); Tirmizi, Cenaiz 29, (1014); Ebu Davud, Cenaiz 48, (3178); Nesai, Cenaiz 95, (4, 85, 86).

Konu:  Ölüm


5419-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cenazede çabuk olun. Eğer salih biri ise, kendisine iyilik yapmış olursunuz. Böyle biri değilse, belayı bir an önce sırtınızdan atmış olursunuz."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 52; Müslim, Cenaiz 51, (944); Muvatta, Cenaiz 56, (1, 243); Ebu Davud, Cenaiz 50, (3181); Tirmizi, Cenaiz 30, (1015); Nesai, Cenaiz 44, (4, 42).

Konu:  Ölüm


5420-)  Ubadetu'bnu's-Samid radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam cenazeyi takip ettiği vakit, cenaze mezara konuncaya kadar oturmazdı. Bir yahudi alimi (bir gün) karşısına çıkıp: "Ey Muhammed biz de böyle yaparız!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Onlara muhalefet edin! Oturun!" emrettiler!"

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz, 47, (3176); Tirmizi, Cenaiz, 35, (1020).

Konu:  Ölüm


5421-)  Amir İbnu Rebi'a radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri bir cenazenin geçtiğini görürse, cenaze ile birlikte yürümese bile, cenazeyi geride bırakıncaya veya cenaze kendisini geride bırakıncaya veya cenaze onu geride bırakmadan, yere konuncaya kadar oturmasın."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 47, 48; Müslim, Cenaiz 74; (958); Ebu Davud, Cenaiz 47, (3172); Tirmizi, Cenaiz 51, (1042); Nesai, Cenaiz 45, (4, 44).

Konu:  Ölüm


5422-)  Muhammed İbnu Sirin rahimehullah anlatıyor: "Hasan İbnu Ali ve İbnu Abbas radıyallahu anhüm (otururlar iken) bir cenaze geçmişti. Hz. Hasan derhal ayağa kalktı, İbnu Abbas ayağa kalkmadı. Hasan radıyallahu anh: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir yahudinin cenazesine ayağa kalkmadı mı?" dedi: Bunun üzerine İbnu Abbas da ayağa kalktı. Cenaze için kalktı sonra tekrar oturdu. Bir rivayette: "Ben melekler için, yani cenaze ile birlikte olan melekler için ayağa kalktım" denmiştir.

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 47, (4, 46).

Konu:  Ölüm


5423-)  Hasan İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam otururken bir yahudi cenazesi geçiyordu. Yahudi cenazesinin başından yukarıda olmasını iyi karşılamadı ve ayağa kalktı."

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 47, (4, 47).

Konu:  Ölüm


5424-)  Hişam İbnu Amir anlatıyor: "Uhud günü Ensar, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelip: "Bize yara ve meşakkat isabet etti, ne emredersiniz (ey Allah'ın Resülü)?" dediler. Aleyhissalatu vesselam da: "Kabirleri genişletin ve derinleştirin. Bir kabre iki-üç kişiyi birden koyun!" buyurdular." "Öyleyse hangisi öne konsun?" denildi.

Kaynak:  "Kur'an'ı daha çok bilen!" buyurdular."

Konu:  Ölüm


5425-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Uhud şehidlerini (defin sırasında), her iki kişinin (cesedini) bir giysiye koyuyor, sonra da: "Kur'an'ı hangisi daha çok almıştı?" diye sorup, onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu. Sonra da: "Ben bunlara şahidim!" diyordu. Onları kanlarıyla defnetmelerini emretti. Onlara cenaze namazı kılmadı, onları yıkamadı da." (İbnu Deybe hadisin bir meselesi ile ilgili olarak şu açıklamayı yapar): "Derim ki: "İki kişinin, bir giysi içinde, derileri birbirlerine değecek şekilde birleştirilmeleri caiz değildir. Öyleyse bu "birleştirme" hadisesi, ikisinin arasına bir perde konduktan sonra gerçekleştirilmiş olacağına yahut o giysinin ikisi arasında bölünmüş olacağına hamledilir. Zahir mana da bunu gerektiriyor çünkü hadiste geçen "onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu" ibaresi bunu ifade eder. Her birinin müstakil veya aralarında bir perde olmadan birini öne almak mümkün değildir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 73, 74, 75, 76, 79, Megazi 26; Ebu Davud, Cenaiz 31, (3138); Tirmizi, Cenaiz 46, (1036); Nesai, Cenaiz 61, (4, 62).

Konu:  Ölüm


5426-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Uhud günü, halam, kabristanımıza gömmek için babamı (Uhud'dan Medineye) getirmişti. O sırada Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın tellali şöyle nida etti: "Ölüleri yerlerine geri götürün!"

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 42, (3165); Tirmizi, Cihad 37, (1717); Nesai, Cenaiz 83, (4, 79).

Konu:  Ölüm


5427-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Uhud şehidlerinin üzerinden demir(den mamul silah, zırh gibi şeyler)in ve deri(den mamul kan bulaşmamış giyecek)lerin çıkarılmasını ve onların elbiseleri ve kanlarıyla gömülmelerini emretti."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 31, (3134).

Konu:  Ölüm


5428-)  Husayn İbnu Vahvah radıyallahu anh anlatıyor: "Talha İbnu'I-Bera hastalandığı zaman, Resûlullah aleyhissalatu vesselam ona geçmiş olsun ziyaretine geldi. (Yakınlarına:) "Ben onda ölüm alametinin zuhurunu gördüm. (Ölümünü) -bana hemen haber verin ve acele davranın. Çünkü, müslüman bir kimsenin cesedinin ailesi içerisinde hapsedilmesi uygun değildir" buyurdular."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 38, (3159).

Konu:  Ölüm


5429-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir hutbe irad etti. Hutbesinde, ashabından, ölmüş, yetersiz bir kefene sarılıp, geceleyin defnedilmiş bir zatı zikretti. Sonra kişinin, mecbur kalmadıkça geceleyin gömülmesini yasakladı, ta ki üzerine namaz kılınsın. Ve dedi ki: "Biriniz kardeşini kefenledi mi, kefenini güzel yapsın!"

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 49, (943); Ebu Davud, Cenaiz 34, (3148); Nesai, Cenaiz 37, (4, 33).

Konu:  Ölüm


5430-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, geceleyin bir kabre girdi. Kendisine bir kandil yakılmıştı. Uzanmış vaziyetteki cenazeyi kıble cihetinden aldı. (Ölüye): "Muhakkak ki sen çok dua eden, çok Kur'an okuyan (yufka yürekli) bir kimseydin. Allah sana rahmetini bol kılsın!" diye dua etti ve dört kere tekbir getirdi."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 62, (1057).

Konu:  Ölüm


5431-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resûlullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalatu vesselam'ın gözlerinden yaş aktığını gördüm. "Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı?" buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resulü! Ben varım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da: "Öyleyse kabrine in!" buyurdular." Ravi der ki: "Ebu Talha kabre inip onu defnetti."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 72.

Konu:  Ölüm


5432-)  Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Lahid bize, şakk bizden başkasına aittir."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 65, (3208); Tirmizi, Cenaiz 53, (1045); Nesai, Cenaiz 85, (4, 80).

Konu:  Ölüm


5433-)  Ebu'I-Heyyac el-Esedi anlatıyor: "Bana, Hz. Ali radıyallahu anh: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Resûlullah'ın kendisine: "Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 93, (969); Ebu Davud, Cenaiz 72, (3218); Nesai, Cenaiz 99, (4, 88, 89).

Konu:  Ölüm


5434-)  Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını, üzerine yazı yazılmasını ve ayakla basılmasını yasakladı."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 94, (970); Ebu Davud, Cenaiz 76, (3225, 3226); Tirmizi, Cenaiz 58, (1052); Nesai, Cenaiz 96, (4, 86, 88).

Konu:  Ölüm


5435-)  Muttalib İbnu Ebi Veda'a anlatıyor: "Osman İbnu Maz'ün öldüğü zaman, cenazesi Medine'den dışarı çıkarıldı ve gömüldü. Osman radıyallahu anh, muhacirlerden ölen kimse idi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bir adama Osman için bir kaya (getirerek mezar yerini belli etmesini) emretti. Adam (bir taş aldı, fakat) taşımaya güç yetiremedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam bizzat gidip kollarını sıvadı. -Ravi der ki: "Sanki ben sıvadığı sırada Resûlullah'ın kollarının beyazlığını görür gibiyim."- Sonra kayayı getirip Osman'ın baş tarafına koydu ve: "Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, ailemden ölenleri bunun yanına gömeceğim" buyurdu."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 63, (3206).

Konu:  Ölüm


5436-)  Abdullah İbnu Ebi Müleyke anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Ebi Bekr radıyallahu anhüma Mekke yakınlarında bir yer olan Hubşiyy'de vefat ettiği zaman Mekke'ye taşındı ve orada defnedildi. Hz. Aişe radıyallahu anha Mekke'ye gelince Abdurrahman'ın kabrine uğradı ve şu beyitleri okudu: "Biz (Irak Kralı) Cezime'ye uzun zaman (kırk yıl hizmet eden) iki nedimesi (Malik ve Akil) gibiydik. Öyle ki (hakkımızda): "Bunlar ebediyen ayrılmayacaklar" denmişti. Vakta ki, ben ve (kardeşim) Malik uzun beraberlikten sonra ayrılınca, sanki tek gece beraber kalmadık gibi oldu." Hz. Aişe sonra şunları söyledi: "Vallahi ben burada olsaydım, öldüğün yerde defnedilirdin. Eğer ölümüne hazır olsaydım ziyaretine de gelmezdim."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 60, (1055).

Konu:  Ölüm


5437-)  Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ölünün defnini tamamlayınca, kabri üzerinde durur ve: "Kardeşiniz için (Allah'tan) mağfiret talep edin, onun için (karşılaşacağı sorgulamada) metanet dileyin. Zira şimdi ona hesap sorulacak!" buyururdu."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 73, (3221).

Konu:  Ölüm


5438-)  Hz. Ali radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre, bir ölünün defin işini tamamlayınca şöyle derdi: "Allahım, bu kulundur, sana gelmiştir. Sen ise yanına inilenin en hayırlısısın. Ona mağfiret et, onun girdiği yeri (kabri) geniş kıl."

Kaynak:  Rezin tahric etmiştir.

Konu:  Ölüm


5439-)  Hz. Bureyde radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre, "Ölünce, kabrinin üzerine iki yaş çubuk konmasını tavsiye etmiştir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 82, (Bab başlığında muallak olarak kaydetmiştir).

Konu:  Ölüm


5440-)  Urvetu'bnu'z-Zübeyr, Hz. Aişe radıyallahu anha'dan naklen anlattığına göre, "Urve'nin kardeşi Abdullah İbnu'z-Zübeyr'e Aişe dedi ki: "Beni arkadaşlarımla birlikte defnedin. Resûlullah'la birlikte odaya defnetmeyin. Zira ben, O'nunla birlikte tezkiye olunmamdan hoşlanmam."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 96, İ'tisam 16.

Konu:  Ölüm


5441-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah kabirleri çok ziyaret eden kadınlara ve kabirlerin üzerine mescidler yapanlara, kandiller takanlara da lanet etsin."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 61.

Konu:  Ölüm


5442-)  Abdullah İbnu Amr İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte bir ölü defnettik. Defin işi bitince Aleyhissalatu vesselam'la birlikte ölünün (çıktığı evin) kapısının hizasına kadar geldik. Orada gelmekte olan bir kadınla karşılaştık. Zannımca, Aleyhissalatu vesselam onu tanıdı. Bu, Hz. Fatıma radıyallahu anha idi. "Evden niye ayrıldın?" diye sordu. "Şu ölünün sahibine geldim. Ölülerine olan merhamet duygularımı onlara ifade ettim. (Allah rahmet etsin dedim) -veya ölüleri sebebiyle onlara taziyede (başsağlığı dileğinde) bulundum-" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Belki sen onlarla birlikte kabirlere kadar vardın!?" dedi. Hz. Fatıma: "Allah korusun! O hususta sizin zikrettiğiniz günahı işittim, (hiç kabre kadar, gider miyim!)" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Eğer onlarla kabirlere kadar gitmiş olsaydın..." diyerek ciddi bir tehditte bulundu. Ravilerden biri, "Küd "dan maksadın kabirler olduğunu zannederim" dedi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 26, (3123); Nesai, Cenaiz 27, (4, 27).

Konu:  Ölüm


5443-)  Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 106, (977); Ebu Davud, Cenaiz 81, (3235); Tirmizi, Cenaiz 60, (1054); Nesai, Cenaiz 100, (4, 89).

Konu:  Ölüm


5444-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Rabbimden anneme istiğfar talep etmek için izin istedim, fakat bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmem için izin istedim, buna izin verdi."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 105, (976); Ebu Davud, Cenaiz 81, (3234); Nesai, Cenaiz 108, (5, 90).

Konu:  Ölüm


5445-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı. Mezarlara yüzünü çevirerek: "Esselamu aleyküm (selam üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan geleceğiz" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 59, (1053).

Konu:  Ölüm


5446-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir mezarlığa uğramıştı: "Selam üzerinize olsun ey mü'minler cemaatinin mahalle halkı! İnşaallah biz de sizlere kavuşacağız!" buyurdular." Müslim ve Nesai'de Büreyde'den gelen bir rivayette şu ziyade var: "Allah'tan bizim için de sizin için de afiyet dilerim."

Kaynak:  Ebu Davud, Cenaiz 83, (3237).

Konu:  Ölüm


5447-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Birinizin bir kor üzerine oturup elbisesini oradan da bedenini yakması, kendisi için bir kabrin üzerine oturmaktan daha hayırlıdır."

Kaynak:  Müslim, Cenaiz 96, (971); Ebu Davud, Cenaiz 77, (3228); Nesai, Cenaiz 105, (4, 95).

Konu:  Ölüm


5448-)  Hz. Ali radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre kabirlere dayanır, üzerlerine yatardı.

Kaynak:  Muvatta, Cenaiz 34, (1, 233).

Konu:  Ölüm


5449-)  Osman İbnu Hakim anlatıyor: "Harice İbnu Zeyd elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcan Zeyd İbnu Sabit radıyallahu anh'tan haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti: "Kabir üzerine oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde abdest bozanlaradır."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 82, (bab başlığında muallak olarak gelmiştir).

Konu:  Ölüm


5450-)  Ebu Berze el-Eslemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim çocuğunu kaybeden bir anneye ta'ziyede bulunursa cennette ona bir bürde giydirilir."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 74, (1076).

Konu:  Ölüm


5451-)  İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim (bir belaya) maruz olana taziyede bulunursa, ona öbürünün sevabının bir misli verilir."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 71, ( 1073).

Konu:  Ölüm


5452-)  Abdullah İbnu Ca'fer anlatıyor: "Ca'fer'in ölüm haberi geldiği zaman, Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Ca'fer ailesi için yemek yapın! Çünkü onlara, onları meşgul eden (haber) geldi!" buyurdular."

Kaynak:  Tirmizi, Cenaiz 21, (998); Ebu Davud, Cenaiz 30, (3132).

Konu:  Ölüm


5453-)  Hz. Aişe radıyallahu anha şöyle buyurdular: "Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir." (Hz. Aişe bu sözüyle) günah cihetiyle demek istemiştir."

Kaynak:  Muvatta, Cenaiz 45, (1, 238); Ebu Davud, Cenaiz 64, (3207).

Konu:  Ölüm


5454-)  Ebu Katade radıyallahu anh anlatıyor: "Bir cenaze geçirilmişti. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Hem o istirahata kavuştu, hem de ondan istirahata kavuşuldu!" buyurdular. Bunun üzerine, yanındakiler: "Ey Allah'ın Resülü, "istirahata kavuşan" ve "ondan istirahata kavuşan" kimdir, bu ne demektir?" diye sordular. Şu açıklamayı yaptı: "Mü'min kul (ölünce), dünyanın yorgunluk ve ağrılarından kurtulur. Facir (ölünce) ondan da kullar, memleket, agaçlar ve hayvanlar kurtulur."

Kaynak:  Buhari, Rikak 42; Müslim, Cenaiz 61, (950); Muvatta, Cenaiz 54, (1, 241, 242); Nesai, Cenaiz 48, 49 (4, 48).

Konu:  Ölüm


5455-)  İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Medine'de doğan bir adam Medine'de ölmüş idi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam namazını kıldırdı, sonra da: "Keşke doğduğu yerden başka bir yerde ölseydi!" buyurdu. Oradakiler "Niçin?" diye sorunca açıkladı: "Kul doğduğu yerin dışında ölürse, cennette doğduğu yerle eserinin kesildiği (ecelinin geldiği) yerin arası mukayese edilir!"

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 8, (4, 7).

Konu:  Ölüm


5456-)  Hani Mevla Osman İbnu Affan radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Osman radıyallahu anh, bir kabrin üzerinde durunca sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine: "Cenneti ve cehennemi hatırladığın vakit ağlamıyorsun, fakat kabri hatırlayınca ağlıyorsun!" dediler. Bunun üzerine: "Çünkü Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Kabir, ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir." Hz. Osman devamla Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şu sözünü de nakletti: "(Ahiret aleminden gördüğüm) manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildi!" Rezin şu ziyadeyi kaydetti: "Hani der ki: "Hz. Osman radıyallahu anh'ın şu beyti irşad ettiğini işittim: "Eğer ondan necat buldunsa, büyük musibetten kurtuldun, Aksi halde senin kurtulacağını hayal etmem."

Kaynak:  Tirmizi, Zühd 5, (2309).

Konu:  Ölüm


5457-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Şu ayet ininceye kadar kabir azabından şüphelenmeye devam etmiştik. (Mealen): "Sayınızın çokluğuyla övünmek sizi oyaladı. Öyle ki, kabirleri ziyaret ettiniz."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir Tekasür, (3352).

Konu:  Ölüm


5458-)  Hz. Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre, bir yahudi kadın, yanına girdi. Kabir azabından bahsederek: "Seni kabir azabından Allah korusun!" dedi. Aişe de Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a kabir azabından sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir!" buyurdu. Hz. Aişe der ki: "Bundan sonra Aleyhissalatu vesselam'ı namaz kılıp da, namazında kabir azabından istiaze etmediğini hiç görmedim."

Kaynak:  Buhari; Cenaiz 89; Müslim, Mesacid 123, (584); Nesai, Cenaiz 115, (4,104,105).

Konu:  Ölüm


5459-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) iki kabre uğradı ve: "(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: "Evet! Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurdu. Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı." Aleyhissalatu vesselam sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da: "Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular."

Kaynak:  Buhari, Vudû 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Müslim, Taharet 111, (292); Tirmizi, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20,21); Nesai, Taharet 27, (1, 28-30).

Konu:  Ölüm


5460-)  İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (cennet veya cehennemdeki) yeri arzedilir. Cennet ehlinden ise, (yeri) cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir). Kendisine: "Allah seni Kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur!" denilir."

Kaynak:  Buhari, Cenaiz 90, Bed'ü'l-Halk 8, Rikak 42; Müslim, Cennet 65, (2866); Muvatta, Cenaiz 47, (1, 239); Tirmizi, Cenaiz 70, (1072); Nesai, Cenaiz 116, (4, 107).

Konu:  Ölüm


5461-)  Zeyd İbnu Sabit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bizimle birlikte, Beni Neccar'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden saptırdı, nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşısında beş veya altı kabir vardı. Aleyhissalatu vesselam: "Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular. Bir adam: "Ben biliyorum!" deyince, Aleyhissalatu vesselam: "Ne zaman öldüler?" dedi. Adam: "Şirk devrinde!" deyince Aleyhissalatu vesselam; "Bu ümmet kabirde fitneye maruz kılınacak. Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim" buyurdular ve sonra şunları söylediler: "Kabir azabından Allah'a sığının!" Oradakiler: "Kabir azabından Allah'a sığınırız!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi "Cehennem azabından Allah'a sığınırız" dediler. "Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi. "Açık ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler. "Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu. "Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığınırız!" dediler."

Kaynak:  Müslim, Cennet 67, (2867).

Konu:  Ölüm

[1] 2 3 4 5 Sonraki> Son>>

 


İletişim