İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru
Hadisler Ana Sayfasına Geri Dön

Tefsir Konulu Hadisler - Sayfa 19


768-)  Esma Bintu Yezid (radıyallahu anha) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i işittim, şu ayeti okuyordu: "De ki: "Ey Kendilerinin aleyhinde (günahda) haddi aşanlar, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder..." (Zümer, 53). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ayetin sonuna, yani "(kim ne işlemiş olursa olsun) aldırmadan" lafzını ekledi.

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Zümer,(3235).

Konu:  Tefsir


769-)  İbnu Mes'üd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cebrail (aleyhi's-selam) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Muhammed, Allah semayı bir parmak üzerine, arzları bir parmak üzerine, dağları bir parmak üzerine, nehirleri bir parmak üzerine, diğer mahlukatı bir parmak üzerine koydu, sonra Şöyle buyurdu: "Ben (kainat mülkünün) Melikiyim." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) güldü ve: "Allah'ı hak (ve layık) olduğu vech ile takdir etmediler. Halbuki kıyamet günü arz toptan ancak O'nun bir kabzasıdır. Gökler de onun sağ eliyle (toplanıp) dürülmüşlerdir..."(Zümer, 67) mealindeki ayeti okudu."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Zümer 2, Tevhid 19, 26, 36; Müslim, Sıfatü'1-Kıyamet 19, (2786); Tirmizi, Tefsir, Zümer (3236).

Konu:  Tefsir


770-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Zülcelal Hazretleri, semavatı kıyamet günü dürer, sonra onları sağ eliyle alır, sonra der ki: "Ben Melik'im cebbarlar nerede? Büyüklük taslayanlar (mütekebbirler) nerede?". Sonra sol eliyle arzı dürer, sonra: "Ben Melik'im, cebbarlar, mütekebbirler nerede der.

Kaynak:  Buhari, Tevhid 19; Müslim, Sıfatul-Münafıkun 24, Ebu Davud, Sünne 21, (4736).

Konu:  Tefsir


771-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim akşam olunca Ha-mim el-Mü'min süresini baştan, 3. (dahil) ayetine kadar ve ayete'l-Kürsiyi okuyacak olursa bu iki Kur'an kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa onlar sayesinde akşama kadar muhafaza edilirler."

Kaynak:  Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2882).

Konu:  Tefsir


772-)  Ala İbnu Ziyad'ın anlattığına göre, cehennemi zikrederken bir adam kendisine: "- Niye milleti ümidsizliğe sevkediyorsun?" diye müdahale etti. O da: "- Allahu Teala: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir" (Zümer, 53) ve: "...Aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur" (Mü'min 43) buyurmuş olunca, ben ümidsizliğe düşürebilirim. Ne var ki, siz kötü amellerinize rağmen cennetle müjdelenmekten hoşlanıyorsunuz. Halbuki Allah, Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'i itaat edenler için cennetle müjdelemek, isyan edenler için de cehennemle korkutmak üzere gönderdi." dedi.

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Ha-mim el-Mü'min 1. Hadis muallaktır.

Konu:  Tefsir


773-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'be'nin yanında ikisi Sakifli, biri de Kureyşli veya ikisi Kureyşli biri Sakifli üç kişi biraraya geldi. Bunlar göbek yağları fazla, anlayışları kıt kimselerdi. Birisi: " Ne konuştuğumuzu Allah işitiyor mudur, ne dersiniz?" diye bir laf attı. Bir diğeri: Sesli konuşursak işitir, gizli konuşursak işitmez olmalı" dedi. Üçüncü de: Sesli konuşmamızı işitiyorsa, gizli konuşmamızı da işitiyordur" dedi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz kendi aleyhinize şahidlik eder diye (düşünüp) sakınmadınız. Bilakis Allah yapmakta oduklarınızın birçoğunu bilmez sandınız. Rabbinize karşı beslediğ'iniz şu zannınız (yok mu?) İşte sizi o helak etti. Bu yüzden hüsrana düşenlerden oldunuz" (Fussilet, 22-23).

Kaynak:  Buhari,Ha-mim Secde Fussilet 1, 2, Tevhid 41; Müslim, Sıfatul-Münafıkun 5; Tirmizi, Tefsir, Ha-mim es-Secde (Fussilet) (3245).

Konu:  Tefsir


774-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Rabbimiz Allah'tır deyip de sonra doğru yolda gidenler var ya! Onların üzerlerine "Korkmayın tasalanmayın, vaadolunduğunuz cennetle sevinin!" diye diye melekler inecektir.." (Fussilet, 30) mealindeki ayeti okudu ve şöyle buyurdu: "İnsanlar, bunu hep söylediler. Ancak, sonradan ekserisi küfre düştü, kim bu söz üzere ölürse, o kimse istikameti doğru olanlardandır."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Ha-Mim, Secde (Fussilet) (3247).

Konu:  Tefsir


775-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), "Ne (her) iyilik, ne de (her) kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki yakın dost(un olmuş)tur. Bu (en güzel haslete), sabredenlerden başkası kavuşturulmaz. Buna büyük bir hisseye malik olandan gayrisi eriştirilmez" (Fussilet,34-35) ayetiyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "(Ayette kastedilen en iyi yol) öfke anındaki sabır, kötülüğe maruz kalındığı andaki aftır. İnsanlar bunları yaptıkları takdirde, Allah onları korur, düşmanları da kendilerine eğilir. Sanki samimi dost olur."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Ha-mim, es-Secde (Fussilet) 1.

Konu:  Tefsir


776-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlattığına göre, kendisine: "Ey Muhammed de ki: "Ben sizden (tebliğ hizmetine) mukabil yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem" (Ha-mim-Ayn-Sin Kaf (Şura, 23) ayetinde geçen "yakınlar" hususunda soruldu. Said İbnu Cübeyr atılarak: "Al-i Muhammed'in yakınları"diye cevap verdi. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "Acele ettin, Kureyş'in her koluna mutlaka Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bir akrabalığı var, ondan maksad "Sizin, aramızdaki akrabalığın hakkını vermenizi dilerim" demesidir" der.

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf (Şüra) 1; Tirmizi, Tefsir, Şüra, (3248).

Konu:  Tefsir


777-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), "Eğer (bütün) insanlar (küfre imrenecek) bir tek ümmet haline gelmeyecek olsalardı o çok esirgeyen (Allah)'a küfreden kimselerin evlerinin tavanlarını, üstünden çıkacakları merdivenleri, odalarının kapılarını, üzerine yaslanacakları tahtları hep gümüşten yapardık!" (Zuhruf, 33-34) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: Yani: "İnsanların tamamını küffar kılmayacak olsam, küffarın evlerine gümüşten tavan, gümüşten merdiven, gümüşten tahtlar yapardım."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Zuhruf 1. (Hadis muallaktır).

Konu:  Tefsir


778-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim geceleyin Duhan suresini okursa, yetmiş bin melek kendisine istiğfar ettiği halde sabaha erer."

Kaynak:  Tirmizi Sevabu'1-Kur'an 8, (2890).

Konu:  Tefsir


779-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'nin bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Ha-mim ed-Duhan suresini cum'a gecesinde kim okursa mağfirete mazhar olur."

Kaynak:  Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 8, (2891).

Konu:  Tefsir


780-)  Mesruk (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'un yanında oturuyorduk, o da aramızda yatmış vaziyette idi. Kendisine bir adam geldi ve: "- Ey Ebu Abdirrahman! Bir kıssacı (Kinde kapıları yanında), Duhan mücizesi gelerek kafırlerin nefıslerini alıp götüreceğini, mü'minlerin ondan nezle şeklinde (çok hafıf müteessir olarak) geçiştireceğini anlatıyor" dedi. Bunun üzerine İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) kızarak oturdu ve şunları söyledi: "- Ey insanlar Allah'tan korkun. İçinizden bir şeyler bilenler bildiklerini söylesin. Bilmeyenler de, "Allahu a'lem (Allah bilir)" desin. Zira birinizin bilmediği bir şey için "Allah bilir" demesi en büyük ilimdir. Zira Allahu Teala Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam)'i için şöyle buyurmuştur: "Ben bu hizmetim için sizden bir ücret istemiyorum, kendiliğinden bir şey teklif edenlerden de değilim, de!" (Sad, 86). Şüphesiz, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), insanlarda bir gerileme gördüğü zaman: "Rabbim, Hz. Yusufun yedi (senesi) gibi yedi (kıtlık) senesi ver"diye bedduada bulunmuştu. Bu beddua üzerine Mekkeli müşrikleri öyle bir kıtlık yakalamıştı ki her şeyi silip süpürmüş, açlıktan laşelerin derilerini bile yemek zorunda kalmışlardı. Onlardan biri semaya bakınca, duman gibi birşeyler görür olmuştu. Bu durum karşısında, (Mekkelilerin lideri olan Ebu Süfyan) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e müracaat ederek: "- Ey Muhammed, sen Allah'a taat ve yakınlarına yardım emrederek geldin. Kavmin helak oldu. Onlar için Allah'a dua et!" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle. Bu can yakan bir azabtır. İnsanlar: "Rabbimiz bu azabı bizden kaldır, doğrusu artık biz inananlarız" derler. Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler "belletilmiş bir deli" demişlerdi. Biz sizden azabı az süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz" (Duhan,10-15). Abdullah İbnu Mes'ud şöyle dedi: "- Haklarında: "Onları çarptıkça çarpacağımız gün intikamımızı mutlaka alırız" (Duhan 16) buyurulanlardan hiç ahiret azabı kaldırılır mı?" Ayette geçen batşa (çarptıkca çarpma), Bedir Savaşı' dır."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Hà-mim ed-Duhan (Duhan) 1, İstiska 2,13, Tefsir, Yusuf 4, Rum, Sad; Müslim, Sıfatu'l-Münafıkun 39, (2798); Tirmizi, Tefsir, Duhan (3251).

Konu:  Tefsir


781-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir mü'min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinden ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü'min ölünce, her iki kapı da ağlarlar. Şu ayet bu duruma işaret eder: "Ne gök ne yer onların üzerine ağlamadı..." (Duhan 29).

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Duhan, (3252).

Konu:  Tefsir


782-)  Ebu Sa'id (radıyallahu anh), "Doğrusu günahkarların yiyeceğ'i zakkum ağacıdır. Karınlarında, suyun kaynaması gibi kaynayan erimiş maden gibidir" (Duhan, 43-46) ayetinde geçen mühl (erimiş maden) tabiri hakkında şu açıklamayı yaptı: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Bu (mühl) sıvı yağın dibine çöken tortu gibidir, adamın yüzüne yaklaştırılınca, yüzünün derisi derhal içine düşer."

Kaynak:  Tirmizi, Sıfatu Cehennem 4, (2584-2587), Tefsir, Sail (Mearic) 3319).

Konu:  Tefsir


783-)  Yusuf İbnû Mahik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Muaviye (radıyallahu anh) Mervan'ı Hicaz'a vali tayin etmişti. Bu valiliği sırasında hutbe okudu ve hutbede Yezid İbnu Muaviye'nin ismini zikretmeye başladı. Maksadı, babası (Hz. Muaviye)den sonra ona biat etmekti. Abdurrahman İbnu Ebi Bekr, ona birşeyler söyledi. (Bu söze kızan) Mervan: "Yakalayın şunu!" emretti. (Abdurrahman hemen kaçıp) Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin odasına girdi. Böylece onu yakalayamadılar. Bunun üzerine Mervan şunu söyledi: "Bu var ya, hakkında şu ayet inen kimsedir: (Mealen): "Ana ve babasına: "Öf size, benden evvel nice nice nesiller gelip geçtiği halde beni (tekrar diriltilip kabrimden) çıkarılacağımla mı tehdid ediyorsunuz? diyen (adam yokmu) anası, babası Allah'a yalvarırlar. (Ona): "Yazık sana. İman et. Allah'ın va'di hiç şüphesiz haktır" (derler). O ise: "Bu (dediğiniz) evvelkilerin masallarından başkası değildir" der." (Ahkaf,17). Hz. Aişe (radıyallahu anha) perde gerisinden Mervan'a şu cevabı verdi: "Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de bizimle ilgili olarak, (münafıkların iftirasından) beraetimi haber veren Nür süresindeki ayetlerden başka hiçbir şey inzal buyurmamıştır."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Ahkaf 1.

Konu:  Tefsir


784-)  Alkame anlatıyor: "İbni Mes'ud (radıyallahu anh)'a dedim ki: "- Sizden kimse, cin gecesinde Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e refakat etti mi?" "- Hayır, dedi, bizden kimse ona refakat etmedi. Ancak bir gece O'nunla (aleyhissalatu vesselam) beraberdik. Bir ara onu kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: "Yoksa uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?" dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hira tarafından geliyor. "- Ey Allah'ın Resulü, biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik" dedik. "- Bana cinlerin davetçisi geldi. Beraber gittik. Onlara Kur'an-ı Kerim'i okudum" buyurdular. Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da: "Elinize geçen, üzerine Allah'ın ismi zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at mayısı da hayvanlarınızın yemidir" buyurmuşlar. Sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bize şu tenbihte bulundu: "Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan mayısı) abdest bozduktan sonra istinca etmeyirı, çünkü onlar (cinni olan) din kardeşlerinizin yiyecekleridir."

Kaynak:  Müslim, Salat 150 (450); Tirmizi, Tefsir, Ahkaf, (3254); Ebu Davud, Tah ret 42, (85).

Konu:  Tefsir


785-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey muhammed! Doğrusu biz sana apaçık bir zafer sağlamışızdır. Allah böylece senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir" (Feth, 1-2) ayetleri Hudeybiye dönüşü Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e nazil oldu. Ayette geçen "apaçık zafer (Feth-i Mübin)" Hudeybiye zaferidir. Ayet inince: "Ey Allah'ın Resulü, ne mutlu, kutlu olsun, saadetli olsun, Allah Teala hazretleri senin için ne yapacağını sana açıkladı. Acaba bize ne yapacak?" dediler. bunun üzerine şu ayet indi: "İman eden erkek ve kadınları, içinde ebedi kalacakları, içlerinde ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter. Allah katında büyük kurtuluş işte budur" (Feth, 5).

Kaynak:  Buhari, Meğazi 35, Tefsir, Feth 1; Müslim, Cihad 97 (1786); Tirmizi, Tefsir, Feth (3259).

Konu:  Tefsir


786-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Sabah namazı sırasında Ten'im dağından seksen kişi Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın üzerine geldiler. Niyetleri onu öldürmekti. Yakalandılar. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onları serbest bıraktı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): "Sizi onlara üstün kıldıktan sonra, Mekke bölgesinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan geri tutan, savaşı önleyen O'dur..." (Feth, 24).

Kaynak:  Müslim, Cihad 133 (1808); Tirmizi, Tefsir, Fetih (3260); Ebu Davud, Cihad 130, (2677).

Konu:  Tefsir


787-)  Übey İbnu Ka'b (radıyallahu anh), "Allah, peygamberine ve inananlara huzur indirdi. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı" (Feth, 26) ayetinde geçen "takva sözü"nden, Lailahe illallah'ın kastedildiğini Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den işittiğini söylemiştir.

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Feth, (3261).

Konu:  Tefsir

<<İlk <Önceki 15 16 17 18 [19] 20 21 22 23 Sonraki> Son>>

 


Diğer Sitelerimiz



İletişim