İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru
Hadisler Ana Sayfasına Geri Dön

Tefsir Konulu Hadisler - Sayfa 18


748-)  İbnu Abbas, (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) muhacir olan mü'min kadınlar dışında kalanlarla evlenmekten men edildi. Ayet şöyle buyurur: "Bundan sonra kadınlar(ı alman) ve bunları herhangi zevcelerle değiştirmen, güzellikleri hoşuna gitse de, sana helal olmaz. Sağ elinin malik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şeye nigahbandır" (Ahzab 52). Keza Allah, "Mü'min cariyelerinizi.." (Nisa, 25); "Nefsini peygambere bağışlayan mü'min kadın"ı (Ahzab, 50) helal kıldı. İslam'dan başka bir dinde olanların hepsini haram kılıp sonra da şöyle buyurdu. (Mealen): "... Kim imanı tanımayıp kafir olursa her halde bütün yaptığı boşuna gitmiştir ve o, ahirette en çok ziyana uğrayanlardandır" (Maide, 5). Yine ayet-i kerime şöyle buyurur: "Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin zevceleri ve Allah'ın sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sağ elinin malik olduğu kadınları, seninle beraber (Medine'ye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü'min bir kadın kendisini Peygamber'e bağışlayıp da eğer Peygamber de nikahla almak isterse onu -(fakat bu sonuncusunu) diğer mü'minlere değil, yalnız sana has olmak üzere- senin için helal kıldık..." (Ahzab, 50) İşte bunlar dışında kalan bütün kadınlar Hz. Peygamber'e haram edilmiştir.

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3213).

Konu:  Tefsir


749-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) diyor ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölmezden önce bütün kadınlarla nikah kendisine helal kılındı."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3214); Nesai, Nikah 2 (6, 56).

Konu:  Tefsir


750-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hz. Musa (aleyhi's-selam) son derece haya sahibi ve sıkı örtünen birisi idi. İstihyası (haya duygusunun fazlalığı) sebebiyle bedeninden hiçbir yer görülmezdi. Beni İsrail'den bazıları ona eziyette bulundu. (Şöyle ki: Bir gün aralarında): "Onun bu şekilde sıkı giyinmesine bedenindeki bir kusur sebep olmasın? Muhakkak ki o, ya abraştır, ya da debbelidir (hayasında şişme vardır) veya bir başka afete maruzdur" diye dedi-kodu yaptılar. Cenab-ı Hakk Hz. Musayı bu dedikodularından tebrie etmek diledi. Yine bir gün Hz. Musa (aleyhi's-selam) bir tenhada, elbiselerini bir taş üzerine bırakıp tek başına suya girmiş yıkanıyordu. Yıkanması tamam olunca, giyinmek. üzere çamaşırlarına doğru yürüdü. Tam bu sırada, üzerinde giyecekler olduğu halde taş yuvarlanmaya başladı. Hz. Musa (aleyhi's-selam) değneğini eline alıp taşı yakalamaya çalıştı. Bu sırada "Elbisem ey kaya ! Elbisem ey kaya !" diye de bağırıyordu. (Taşın peşinden koşarken) Beni İsrail'den bir cemaatın yanına kadar vardı. Hz. Musayı çıplak vaziyette gördüler, yaratılışca herkesten güzel (ve kusursuz) ve de dikodulardan beri idi. Kaya durdu. Hz. Musa (aleyhi 's-selam) çamaşırını alıp giydi. Sopasıyla taşa vurmaya başladı. (Ebu Hüreyre der ki): "Allah'a kasem olsun, o taşta sopa darbeleri sebebiyle üç veya dört tane bere izi var." Şu ayet bu hadiseye işaret etmektedir: "Ey iman edenler, siz de Musa'yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah indinde yüzü (itibarlı bir zat) idi" (Ahzab, 69).

Kaynak:  Buhari, Gusl 20, Enbiya 27, Tefsir, Ahzab 11, Müslim, Hayz 75 (339), zail, 55 (339); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3219).

Konu:  Tefsir


751-)  Ferve İbnu Müseyrk (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e bir gün: "- Ey Allah'ın Resûlü, kavminden yüz çevirenlere karşı, İslam'ı benimseyenlerle bir olup mücadele edeyim mi?" diye sordum. Onlarla savaşma hususunda bana izin verdi ve beni emir tayin etti. Ben (Medine'den) ayrılınca: " Gutayfi ne yaptı.?" diye benden sormuş. Kendisine, gittiğim söylenince hemen peşimden birisini göndererek beni geri çağırdı ve şu talimatı verdi: " Kavmini İslam'a davet et. Onlardan İslam gelenlerin Müslümanlığını kabul et. Kabul etmeyenler için savaşmakta acele etme, ben sana yeni bir emir gönderinceye kadar bekle." Der ki: Sebe kavmi hakkındaki ayetler nazil olmuştu. Bir adam sordu: "- Ey Allah'ın Resûlü, Sebe de ne? Bir yer veya bir kadın mıdır?" " Ne bir yer, ne de bir kadın değildir. Bilakis bir erkektir. On çocuklu bir Arap. Bu çocuklardan altısı Yemen cihetine gidip yerleşti, dördü de Şam cihetine gidip yerleşti. Şam tarafına gidenler Lahm, Cüzam, Gassan ve Amile kabilelerini ortaya çıkardılar. Yemen tarafına gidenler ise Ezd, Es'ariyyun, Hımyer, Kinde, Müzhic ve Enmar halkını meydana getirdiler. " Bir adam: " Enmar da ne?" diye sordu. " Enmar, dedi, Has'am ve Becile kabilelerinin mensup olduğu cemaattir."

Kaynak:  Ebu Davud, Hurufve'l-Kıra'at 1, (3978); Tirmizi, Tefsir, Sebe, (3220).

Konu:  Tefsir


752-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Allahu Teala Hazretleri semada bir işin yapılmasına hükmetti mi, Rabb-i Teala'nın sözüne ihtiramla, melaike (aleyhimüsselam) korku ile kanatlarını birbirine vururlar. Rabb Teala nın işitilen sözü düz bir kaya üzerinde (hareket eden) zincirin sesi gibidir. Meleklerin kalplerinden korku açılınca (Cebrail ve Mikail gibi mukarreb meleklere): " Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da: " Allah Teala hazretleri hakkı söylemiştir. Zaten O, yüce ve uludur" derler. O'nun sözünü, kulak kabartan (şeytanlar gizlice) işitir. Kulak hırsızı şeytanlar (yerden göğe kadar) birbirlerinin üstünde (zincirleme) dizilmiş ve kulak hırsızlığına hazırlanmış bulunur. - Süfyan (İbnu Uyeyne) eliyle tarif etti: Parmaklarını önce (üst üste) dizdi, sonra açtı-(En üstteki, ilahi kelamı işitir ve alttakine verir, o da kendi altındakine verir. Böylece gele gele sihirbaz ve kahinlerin diline kadar ulaşır. Bazan kelimeyi aşağıdakine vermeden önce bir şahap, şeytana ulaşır. Bazan şahap kendisine isabet etmezden önce kelimeyi aşağısındakine vermiş olur. (Sihirbaz ve kahinler kendilerine bu şekilde ulaşan hırsızlama habere) yüz kadar da kendileri ilave ederek yalanlar düzerler. Emr-i İlahi yeryüzünde tahakkuk edince halk kendi arasında: "Bu işin olacağı bize daha önce falan falan günlerde haber verilmemiş miydi?" derler. Böylece, semada (kulak hırsız1ığı yoluyla) işitilmiş olan haber böylece tasdik edilir."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Sebe 1, Hicr 1; Tirmizi, Tefsir, Sebe, (3221).

Konu:  Tefsir


753-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Allahu Zülcelal hazretleri vahiy suretiyle konuştuğu zaman sema ehli bir ses işitir ki bu, demir bir zincirin düz bir kaya üzerinde hareket etmesiyle çıkan çıngırak sesine benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve haşyetten bayılırlar. Cibril (aleyhi's-selam) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam ederler. O gelince korku, kalplerinden açılır. Hemen: "Ey Cibril, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. O: "Hakkı söyledi" der. Sema ehli hep bir ağızdan: "el-Hak, el-Hak" diye söyleşirler.

Kaynak:  Ebu Davud, Sünnet 22, (4738).

Konu:  Tefsir


754-)  Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), "Sonra biz o kitabı kullarımızdan (beğenip) seçtiklerimize miras bıraktık. İşte onlardan kimi nefsine zulmedendir. Onların bazısı mutedildir, onlardan bir kısmı da Allah'ın izniyle hayrat (ve hasenat yarışların)da öncü ol(up kazan)andır...!" (Fatır, 32) ayeti hakkında şunu söyledi: "Bunların hepsi aynı makamdadır, hepsi de cennettedir."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Melaike (Fatır), (3223).

Konu:  Tefsir


755-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "Onlar orada şöyle bağrışırlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yapmış olduğumuzdan bambaşka iyi amel (ve hareketler)de bulunacağız." Size, iyice düşünecek kimsenin düşünebileceğ'i, öğüt kabul edilebileceği kadar ömür vermedik mi? Size (azab ile) korkutan da gelmişti. Şimdi tadın (o azabı)! Artık zalimler için hiçbir yardımcı yoktur" (Fatır 37) ayetinde geçen "korkutan da gelmişti" ibaresinde kastedilen şeyin Kur'an'la gelmiş olan Muhammed (aleyhissalatu vesselam) olduğunu söyledi."

Kaynak:  Rezin ilavesidir, kaynağı bulunamamıştır.

Konu:  Tefsir


756-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'an'ın kalbi de Ya-Sin'dir. Kim bu sureyi okursa, Cenab-ı Hakk, bu okuması sebebiyle kendisine, Kur'an-ı Kerim'i -Ya-Sin hariç- on kere okumuş sevabını verir. "

Kaynak:  Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 7, (2889).

Konu:  Tefsir


757-)  Ebu Saidi'l-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: Beni Seleme Medine'nin uzakça bir kenarında meskün idi. Mescid-i Nebevi'nin yakınlarına taşınmak istediler. Bunun üzerine şu mealdeki ayet indi: "Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan biziz. Herşeyi apaçık bir kitapta saymışızdır" (Ya-Sin, 11). Resûlullah (aleyhissàlatu vesselam): "Ayak izleriniz (sevap olarak) yazılıyor" dedi. Yerlerinde kaldılar."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Ya-Sin, (3224).

Konu:  Tefsir


758-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Antakya şehrinde fıravunlardan bir fıravun vardı. Allahu Teala Hazretleri ora halkına elçiler gönderdi. Bunlar üç kişiydiler. İkisi önce geldi, bunları yalanladılar. Allah bunları bir üçüncüyle takviye etti. Elçiler, onları hakka çağırıp, emredilen şeyleri açıklayıp, dinlerinin batıl olduğunu söyledikleri vakit; peygamberlere: "Biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık, vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız. Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur" dediler. Peygamberler de: "Sizin uğursuzluğunuz (musibetleriniz), dediler, kendi beraberinizdedir. Size nasihat edilirse mi? Hayır, siz haddi aşıp taşanlar gürûhusunuz.." (Ya-Sin 18-19).

Kaynak:  Rezin ilavesidir. Bu manada bir rivayet Taberi Tefsiri'nde gelmiştir (22,101).

Konu:  Tefsir


759-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "O şehrin en uç, (kenar)ından koşarak bir adam geldi: "Ey kavmim, dedi, uyun o gönderilmiş olanlara; uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere. Onlar hidayete ermiş (zatlar)dır. Ben beni yaratana neden kulluk etmiyecekmişim? Siz (hepiniz) ancak ona döndürü(lüp götürü)leceksiniz. Ben O'ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer O çok esirgeyici (Allah), bana bir zarar (yapmak) isterse onların (iddia ettiğiniz) şefaati bana hiçbir faide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar. Şüphesiz ben o takdirde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim (demek)dir. Gerçek, ben Rabbinize iman ettim. İşte bunu benden duyun. (Ona): Gir cennete, denildi. (O da): Ne olurdu dedi, kavmim bilselerdi, Rabbimin beni bağışladığını, beni (cennetle ikram) edilenlerden kıldığını"(Ya-Sin, 20-27) mealindeki ayetler hakkında şu açıklamada bulundu: "Bu zat hayatında da, ölümünde de kavmine nasihatta bulundu."

Kaynak:  Rezin ilavesidir, kaynağı bulunamamıştır.

Konu:  Tefsir


760-)  Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte, mescidde idim, o sırada güneş batıyordu. Bana: " Ey Ebu Zerr, biliyor musun güneş nereye gidiyor?" diye sordu. "- Allah ve Resûlü, daha iyi bilir" dedim. "- Arşın altında secde etmeye gidiyor. (Secde için önce) izin ister. Kendisine izin verilir. Secde ettiği halde kendisinden bunun kabul edilmeyeceği zaman yakındır. O zaman izin ister fakat verilmez, kendisine: "Geldiğin yere dön ve battığın yerden doğ" denir. işte bunu şu ayet ifade etmektedir: "Güneş de (ilahi bir ayettir ki) müstekarrına (duracağı zamana) kadar cereyan etmektedir..." (Ya-Sin, 38). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ilave etti: " Bu (durma hadisesi) ne zamandır, bilir misin? Bu, kişiye imanının fayda vermeyeceği, artık inançsız hale geldiği zamandır."

Kaynak:  Buhari, Tefsir,Yasin 1, Bed'ü'l-halk 4, Tevhid 22, 23; Müslim, İman 250 (159); Tirmizi, Tefsir, Yasin,(3225).

Konu:  Tefsir


761-)  Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh), "(Nuh'un) zürriyetini (yeryüzünde) devamlı kalanların ta kendileri kıldık" (Saffat, 77) mealindeki ayetle ilgili şu açıklamayı rivayet etti: "Bunlar Ham, Sam ve Rüm'un atası Yafes'dir."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Saffat, (3228-3229).

Konu:  Tefsir


762-)  İbnu Abbas ve İbnu Mes'ud (radıyallahu anhüm)'dan rivayet edildiğine göre, bunlar, "İlyas'ın İdris (aleyhi's-selam) olduğunu" söylüyorlardı. İbnu Mes'ud (radıyallahu anh), ayeti şeklinde okumuştur (Saffat, 130).

Kaynak:  Rezin'in ilavesidir. İbnu Kesir bunu, İbnu Ebi Hatim'in rivayeti olarak kaydetmiştir (6, 33).

Konu:  Tefsir


763-)  Ubey İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e şu ayetten sordum: "Onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok kişiye peygamber gönderdik" (Saffat,147). Bana: "Onlar yirmi bin fazlaydılar" diye cevap verdi."

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Saffat, (3227).

Konu:  Tefsir


764-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), "Biziz o saf saf dizilenler, mutlak biz" (Saffat,165) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Melaike, Rablerinin yanında, tesbih ederken saf saf olurlar."

Kaynak:  Rezin ilavesidir. Bu manada bir rivayet Taberi Tefsiri'nde gelmiştir. (23, 67). Müslim'in bir rivayeti de bu manayı te'yid eder (Mesacid 4, (522).

Konu:  Tefsir


765-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ebu Talib hastalanınca Kureyş de Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da yanına geldiler.Ebu Talib'in yanında bir kişilik yer vardı. Ebu Cehil oraya Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın oturmasını önlemek için hemen kalktı. Kureyşliler Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı Ebu Talib'e şikayet ettiler. Ebu Talib: "- Ey kardeşimin oğlu! Kavminden ne istiyorsun?" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): " Kendilerinden bir kelime istiyorum. Eğer söylerlerse, bütün Araplar o kelime sayesinde kendilerine uyacak bütün Acem o kelime sayesinde cizye ödeyecek" dedi. Ebu Talib atılarak: "- Yani tek bir kelime mi?" diye sordu. Resüllullah (aleyhissalatu vesselam): " Evet amcacığım tek bir kelime! Lailahe İllallah (Allah'tan başka ilah yoktur!) diyecekler." "- Tek Allah mı? Biz son dinde bunu işitmedik, bu bir uydurmadır!" dediler. Bunun üzerine şu ayetler indi: "Sad. O şanlı, şerefli Kur'an'a yemin ederim ki, (gerçek), inkar edenler(in iddia ettikleri gibi değildir). Bilakis (onların dışı boş) bir onur, (içi ise tam) bir tefrika içindedir. Biz kendilerinden evvel nice ümmetleri helak ettik. O zaman ne çığlıklar kopardılar. Halbuki (o vakit, azabtaıı kaçıp) kurtulma vakti değildi. O kafirler içlerinden (kendilerinin başına çökecek) tehlikeleri bildiren (bir peygamber) geldiğ'ine şaştılar. "Bu, dediler, bir büyücü, bir yalancıdır. O bütün tanrıları bir tek Tanrı mı yapmış. Bu cidden acayip bir şey!" Onların elebaşlarından bir güruh (birbirine): "Yürüyün, mabudlarınıza (ibadette) sebat edin. Şüphesiz ki, arzu edilecek olan budur" diyerek kalkıp gitmişti. Biz bunu diğer dinde işitmedik. Bu, uydurmadan başka bir şey değildir. O Kur'an aranızdan ona mı indirilmiş? dedi." (Sad,1-8).

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Sa'd, (3230).

Konu:  Tefsir


766-)  Abdullah İbnu-z Zübeyr (radıyallahu anhüma) babasından naklediyor: "Sonra (ey insanlar), hiç şüphesiz, hepiniz Rabbinizin huzurunda muhakemeye duruşacaksınız" (Zümer 31 ) ayeti nazil olduğu zaman: "- Ey Allah'ın Resülü, dedim, dünyada iken mahkeme huzurundaki duruşmamız kafi gelmeyecek, aynı duruşmayı ahirette bir kere daha mı yapacağız?" "- Evet!" dedi. Ben (Zübeyr): "- Öyleyse, dedim, işimiz çok fena!"

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Zümer, (3234).

Konu:  Tefsir


767-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Bir kavim cinayete bulaştı ve çokca adam öldürdü, zinaya bulaştı ve bunda ileri gitti. Şirke düşerek tevhid'i ihlal etti ve bunda ileri gitti. Sonunda Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e müracat ederek: Ey Muhammed! Bizi davet ettiğin şeyler gerçekten güzel. Ancak, önceden işlediğimiz günahların bir kefareti var mı; bize önce bundan haber versen!" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "Onlar ki Allah'ın yanına başka bir Tanrı daha (katıp) tapmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar(dan birini) yaparsa cezaya çarpar. Kıyamet günü de azabı katmerleşir ve o (azabın) içinde hor ve hakir ebedi bırakılır. Meğer ki (şirkten) tevbe edip iyi amel (ve hareket)de bulunan kimseler ola. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir" (Furkan, 68-70). İbnu Abbas şu açıklamayı yaptı: "Allah şirklerini imana, zinalarını ihsana (muhsanlık = namusluluk) çevirir (demektir" (Şu ayet de bu mesele üzerine) indi: "De ki: "Ey kendilerinin aleyhinde (günahda) haddi aşanlar, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder. şüphesiz ki O, çok affedicidir, çok esirgeyicidir." (Zümer, 53).

Kaynak:  Nesai, Tahrimu'd-Dem 2 (7, 86); Buhari, Tefsir, Zümer 1; Müslim, İman 193, (122); Ebu Davud, Fiten 6 (4273).

Konu:  Tefsir

<<İlk <Önceki 14 15 16 17 [18] 19 20 21 22 Sonraki> Son>>

 


Diğer Sitelerimiz



İletişim