İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru
Hadisler Ana Sayfasına Geri Dön

Nesai Hadisleri - Sayfa 7


460-)  Yine Ebu Davud'un bir başka rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye ödemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh değildir." Nesai'de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun için daha hayırlıdır. (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifasız hastalığa yakalananlar içindir."

Kaynak:  Nesai, Sıyam 63, (4, 190-191).

Konu:  Tefsir


461-)  Selemetu'bnu'l-Ekva (radıyallahu anh) anlatıyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı. Bu hal müteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet öncekini neshetti. Yani asıl hüküm şudur: "Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Müslim, Sıyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Sıyam 63, (4, 190).

Konu:  Tefsir


466-)  Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashab-ı Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi. Kays İbnu Sırma el-Ensari (radıyallahu anh) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek birşey olup olmadığını sordu. Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle, sana yiyecek arıyayım" dedi. Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken uyuyakaldı. Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın, yiyemiyeceksin" diye eseflendi. Ertesi gün, öğleye doğru Kays (radıyallahu anh) açlıktan baygın düştü. Durumu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı..." (Bakara, 187). Buna Müslümanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin, için." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil olmuştur."

Kaynak:  Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Sıyam 29, (4, 147-148).

Konu:  Tefsir


468-)  Beş kitapta da gelen bir başka rivayet şöyle: "Adiy İbnu Hatim (radıyallahu anh) biri siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı. Bir gece bunlara baktı fakat biri diğerinden ayrılmıyordu. Sabah olunca durumu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a şöyle bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Müslim, Sıyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Sıyam 29, (4, 148).

Konu:  Tefsir


473-)  Abdullah İbnu Ma'kıl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu anh)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazımdır" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a götürüldüm. Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayır" cevabını verdi. (Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hapimize şamildir."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Meğazi 35, Tıbb 16; Müslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasık, 43, (1856); İbnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).

Konu:  Tefsir


479-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu sözleri nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa 10) yanında yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip içeceklerinden ayırdılar. Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu. Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu. Durum Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzedildi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine karıştırdılar."

Kaynak:  Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257).

Konu:  Tefsir


486-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma), "Kur'an-ı Kerim'deki: "Kocaları, bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya (herkesten) çok layıktırlar..." (Bakara 228) ayeti hakkında şunu söyledi: "Erkek hanımını üç talakla da boşasa hanımını geri almaya herkesten daha çok hak sahibi idi. Ancak bu hüküm, Cenab-ı Hakk'ın şu sözü ile neshedildi: "Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır..." (Bakara 229).

Kaynak:  Ebu Davud, Talak 10, (2195); Nesai, Talak 74, (6, 212).

Konu:  Tefsir


490-)  Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hendek Savaşı sırasında "Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun, bizim orta namazımıza mani oldular, günaş batıncaya kadar kılamadık" buyurdu. Bir rivayette: "Bizi, salat-ı vusta olan ikindi namazından alıkoydular" denir. Bir diğer rivayette: "Sonra ikindiyi akşamla yatsı arasında kıldık" denir.

Kaynak:  Buharí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Meğazi 29, Daavat 58; Müslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); İbnu Mace, Salat 6, (684).

Konu:  Tefsir


491-)  Hz. Aişe'nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (radıyallahu anha): "Ben bunu Resûlullah'dan işittim" dedi.

Kaynak:  Müslim, Mesacid 207. (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).

Konu:  Tefsir


510-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala, ümmetim, içinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden ümmetimi hesaba çekmeyecektir."

Kaynak:  Buhari, Eyman Ve'n-Nüzûr 15, Itk 6, Talak 11; Müslim, İman 201, (127); Ebu Davud, Talak 15, (2209); Nesai, Talak 22 (6, 156); Tirmizi, Talak 8, (1183); İbnu Mace, Talak 14, (2540).

Konu:  Tefsir


520-)  Yine İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ensar'dan bir zat Müslüman olmuştu, sonratekrar irtidat edip müşriklerin yanına gitti. Bilahere yaptığından pişman olup, kabilesine: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a sorun, benim için tevbe imkanı var mı?" diye haber saldı. Kavmi de Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Onun için tevbe etme şansı var mı?" diye sordular. Bunun üzerine şu ayet indi: "İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin, insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır. Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; onların azabı geciktirilmez. Ancak bunun ardından tevbe edip düzelenler müstesnadır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder" (Al-i İmran, 86-89). Ayeti ona gönderdi. O da Müslüman oldu."

Kaynak:  Nesai, Tahrimû'd-Dem 15, (7, 107).

Konu:  Tefsir


524-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Safvan İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam'a beddua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128).

Kaynak:  Buhari, Megazi 21, Tefsir, Al-i İmran 9; Tirmizi, Tefsir, Al-i İmran (3007, 3008); Nesai, Salat 121, (2, 203).

Konu:  Tefsir


526-)  Nesai'de geldiğine göre, İbnu Ömer, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sabah namazında başını sonuncu rekatta kaldırdığı sırada "Ey Rabbim... lanet" diye aynen yukarıdaki hadiste muhtevayı işittiğini söylemiştir.

Kaynak:  Nesai, Salat 121, (2, 203).

Konu:  Tefsir


534-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Bir adamın yanında yetime bir kız vardı. Onu kendisine nikahladı. Kızın meyve veren bir hurma ağacı vardı. Kız, o hurma ağacında olsun, adamın başka malında olsun ona artaktı. Adam kızı kendisi için tutuyor, kıza kendisinden (mehir olarak) bir şey vermiyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3),

Kaynak:  Buhari, Vesaya 21, Tefsir, Nisa 1, 23, Nikah 1, 16, 19, 37; Hiyel 8; Müslim, Tefsir 6, 3018; Ebu Davud, Nikah 13, 2068; Nesai, Nikah 66 (6, 115, 116).

Konu:  Tefsir


558-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin" (Nisa 59) ayeti, Abdullah İbnu Huzafe İbni Kays İbni Adiy es-Sehmi hakkında, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onu bir seriyyeye gönderdiği esnada nazil oldu."

Kaynak:  Buhari, Tefsir, Nisa 11; Müslim, İmaret 31, (1834); Ebu Davud, Cihad 96, (2624); Tirmizi, Cİhad 3, (1672); Nesai, Bey'at 28 (7, 154, 155).

Konu:  Tefsir


561-)  Yine İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Avf ve bir kısım arkadaşları, Mekke'de Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek şöyle dediler: "Biz müşrik iken izzet ve itibarı olan kimselerdik. Müslüman olduktan sonra zelil duruma düştük. (Müsaade edin müşriklere karşı koyalım). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Ben affetmekle emrolundum. Sakın müşriklerle mücadeleye kalkmayın" dedi. Ancak, Medine'ye hicretten sonra Cenab-ı Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin" denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar te'hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki: "Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77).

Kaynak:  Nesai, Cihad 1, (6, 3).

Konu:  Tefsir


562-)  Harice İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh)'i şöyle derken dinledim: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" (Nisa, 93) ayeti, Furkan suresindeki "Onlar, allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." (Furkan 68) ayetinden altı ay kadar sonra nazil oldu." Nesai merhumun bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir" ayeti indiği zaman (ayette ifade edilen şiddet sebebiyle) çok korktuk. Bunun üzerine (bize rahatlık getiren) Furkan suresindeki "Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." ayeti nazil oldu."

Kaynak:  Ebu Davud, Fiten 6, (4272); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7, 87, 88).

Konu:  Tefsir


563-)  Sa'id İbnu Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a: "Bir mü'mini kasden öldürenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayır!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkan suresindeki: "Onlar ki Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar... Ancak tevbe eden, inanıp, yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum. Bana şu cevabı verdi. "Senin okuduğun ayet Mekke'de nazil olmuştur. Onu Medine'de nazil olan: "Kim bir mü'mini kasden öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmiştir."

Kaynak:  Buhari, Menakıbu'l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Müslim, Tefsir 16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesai, Tahrimü'd-Dem 2, (7, 85, 86).

Konu:  Tefsir


566-)  Nesai ve Tirmizi'den gelen bir rivayette şöyle denir: "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a bir mü'mini kasıtlı olarak öldürüp sonra tevbe edip, imana giren, güzel ameller işleyen ve hidayete eren bir kimse hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Buna nasıl tevbe olur? Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i şöyle söylerken işittim: "Maktûl, avurtları kana bulanmış olan katile asılı olarak getirilir. Katili şöyle şikayet eder: "Ey Rabbim, buna sor bakalım beni niçin öldürdü, suçum ne idi?" İbnu Abbas (radıyallahu anh) ilave etti: "Allah'a kasem olsun, Allah bu hükmü indirdi, fakat neshetmedi."

Kaynak:  Bu Nesai'nin rivayetidir. Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (85-87).

Konu:  Tefsir


572-)  el-Bera (radıyallahu anh) anlatıyor: "Mü'minlerden oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil olduğu zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyd (radıyallahu anh)'i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sırada İbnu Mektum gözlerinin ama oluşundan yakınıyordu. Bunun üzerine ayetin devamında özür sahipleri istisna edildi: "Mü'minlerden, özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz.."

Kaynak:  Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu'l-Kur'an 4; Tirmizi, Cihad 1 (1670), Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10).

Konu:  Tefsir

<<İlk <Önceki 3 4 5 6 [7] 8 9 10 11 Sonraki> Son>>

 


Diğer Sitelerimiz



İletişim