İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru
Hadisler Ana Sayfasına Geri Dön

Müslim Hadisleri - Sayfa 17


935-)  Ebu Katade (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini işitmiştir: "Rüya Allah'tandır. Hulm (sıkıntılı rüya) şeytandandır. Öyle ise, sizden biri, hoşuna gitmeyen kötü bir rüya (hulm) görecek olursa sol tarafına tükürsün ve ondan Allaha istiaze etsin (sığınsın). (Böyle yaparsa şeytan) kendisine asla zarar edemiyecektir."

Kaynak:  Buhari Tıbb 39, Bed'ü'l-Halk 11, Tà'bir 3, 4, 10,14, 46; Müslim, Rüya 5, (2262); Muvatta 1, (2, 957); Tirmizi, Rüya 4, (2288); Ebu Davud, Edeb 96, (5021).

Konu:  Rüya


936-)  Buhari'nin bir rivayetinde Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurur: "Beni rüyada gören, gerçekten beni görmüştür, çünkü şeytan benim suretime giremez."

Kaynak:  Buhari, Tabir 2, 10; Müslim, Rüya 10; (2266); Muvatta, Rüya 1, (2, 956).

Konu:  Rüya


941-)  Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sık sık: "Sizden bir rüya gören yok mu?" diye sorardı. Görenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu: " Sizden bir rüya gören yok mu ?" Kendisine: "- Bizden kimse bir Şey görmedi!" dediler. Bunun üzerine: " Ama ben gördüm" dedi ve anlattı: "Bu gece bana iki kişi geldi. Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanıda biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere: - Sübhanallah ! nedir bu ? dedim. Dinlemeyip: - Yürü! Yürü! dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da: - Sübhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp: - Bunlar kimdir? diye sordum. Bana cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp: - Bu nedir? diye sordum. Cevap vermeyip yine: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine: - Bu nedir? diye sordum. Cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine: - Bunlar kimdir? dedim. Cevap vermeyip: - Yürü ! Yürü ! dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağàç hiç görmedim. Arkadaşlarım: - Ağaca çık ! dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altun ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara: - Gidin şu nehire banın! dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki safi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olark geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı. Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar: - Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi. - Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim. - Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben: - Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum. - Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar: - Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'an'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam faiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalatu vesselam)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (bûluğa ermeden) ölen çocuklardır. " Cemaatten biri hemen atılarak: "- Ey Allah'ın Resülü! Müşrik çocukları da mı`?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): " Evet, dedi, müşrik çocukları da." ve anlatmaya devam etti: " Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir."

Kaynak:  Buhari, Tà'bir 48, Ezan (Sıfatu's-Sal t) 156, Teheccüt 12, Cenaiz 93, Büyü 2. Cihad 4, Bedül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Müslim 23, (2275); Tirmizi, Rü'ya 10, (2295).

Konu:  Rüya


942-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biz öne geçen sonuncularız. Ben uyurken bana arzın hazineleri getirildi. Elime altından iki bilezik kondu. Bunlar benim nazarımda büyüdüler ve beni kederlendirdiler. Bana: "Bunlara üfle" diye vahyedildi. Ben de üfledim, derken uçup gittiler. Ben bunları, çıkacak olan ve aralarında bulunduğum iki yalancı olarak te'vil ettim: Birisi San 'a'nın lideri, diğeri de Yemame'nin lideridir. "

Kaynak:  Buhari, Ta'bir 40, 70; Müslim, Rüya,22, (2274), Tirmizi,10, (2293).

Konu:  Rüya


943-)  Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Rüyamda kendimi Mekke'den, hurma ağaçları bulunan bir beldeye hicret ediyorum gördüm. Ben bunu, hicretimin Yemame'ye veya Hacer'e olacağı şeklinde tahmin etmiştim, meğer Yesrib Şehrine imiş. Bu rüyamda kendimi bir kılıncı sallıyor gördüm, kılıncın başı kopmuştu. Bu, Uhud Savaşı'nda mü'minlerin maruz kaldıkları musibete delalet ediyormuş. Sonra kılıncımı tekrar salladım. Bu sefer, eskisinden daha iyi bir hal aldı. Bu da, Cenab-ı Hakk'ın fetih ve Müslümanların biraraya gelmeleri nevinden lutfettiği nimetlerine delalet etti. O aynı rüyamda sığırlar ve Allah'ın (verdiği başka) hayrını gördüm. Sığırlar Uhud gününde mü'minlerden bir cemaate çıktı, (gördüğüm başka) hayır da Allah'ın Bedir'den sonra (nasib ettiği fetihlerin) hayrı ve bize Rabbimizin lutfettiği (Bedru'l-Mev'id) sıdkının sevabı olarak çıktı."

Kaynak:  Buhari, Ta'bir 39, 44, Menakıb 25, Meğazi 9, 26, Menakıbu'l-Ensar 45; Müslim, Rü'ya 20,(2272).

Konu:  Rüya


944-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in şöyle söylediğini işittim: "Ben bu gece, rü'yamda, kendimi Ukbe İbnu Rafi'in evinde imişim gördüm. Orada bana İbnu Tab denen cinsten taze hurma getirildi. Ben bu rüyayı şöyle te'vil ettim: "Yükselme dünyada bizimdir, ahirette de hayırlı akibet bizimdir, dinimiz de tamamlanmıştır."

Kaynak:  Müslim, Rü'ya 18, (2270); Ebu Davud, Edeb 96, (5026).

Konu:  Rüya


946-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında kişi, bir rüya görecek olsa onu aleyhissalatu vesselam efendimize anlatırdı. O sıralarda ben genç, bekar bir delikanlıydım, mescidde yatıp kalkıyordum. Bir gün rüyamda, iki meleğin beni yakalayıp cehennemin kenarına kadar getirdiklerini gördüm. Cehennem kuyu çemberi gibi çemberlenmişti. Keza (kova takılan) kuyu direği gibi iki de direği vardı. Cehennemde bazı insanlar vardı ki onları tanıdım. Hemen istiazeye başlayıp üç kere: "Ateşten Allah'a sığınırım" dedim. Derken beni getiren iki meleği üçüncü bir melek karşılayıp, bana: "Niye korkuyorsun? (korkma)" dedi. Ben bu rüyayı kızkardeşim Hafsa (radıyallahu anha)'ya anlattım. Hafsa da Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatmış. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "- Abdullah ne iyi insan, keşke bir de gece namazı kılsa!" demiş. Salim der ki: "Abdullah bundan sonra geceleri pek az uyur oldu!"

Kaynak:  Buhari, Ta'bir, 35, 36, Salat 58, Teheccüt 2, Fedailul-Ashab 19; Müslim, Fedailus-Sahabe 140, (2479).

Konu:  Rüya


947-)  Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) bir başka rivayette şöyle demektedir: "Rüyamda, avucumda seraka denen iyi cins ipekten bir parça gördüm, cennette, her nereyi arzu etsem beni oraya uçuruyordu. Bu rüyamı Hafsa (radıyallahu anha)'ya anlattım. O da Resûlullah'a anlatmış. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Kardeşin salih bir kimse" diye yormuş."

Kaynak:  Buhari, Ta'bir 25; Müslim, Fedailu's-Sahabe 139, (2478).

Konu:  Rüya


949-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek şu rüyayı anlattı: "Bu gece rüyamda buluta benzer bir şey gördüm, ondan yağ ve bal yağıyordu. İnsanlar da ellerini açıp bu yağmurdan almaya çalışıyorlardı. Azıcık alan da vardı, çokça alabilen de. Derken arzdan semaya kadar uzanan bir ip gördüm. Siz o ipe yapışıp çıktınız. Sizden sonra birisi ona tutunup o da çıktı. Sonra bir diğeri yükseldi, sonra bir diğeri daha ipe tutundu, ama ip koptu. Ancak onun için ipi eklediler, o da yükseldi." Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) atılarak: "- Ey Allah'ın Resûlü, Annem babam sana kurban olsun, müsaade buyursanız ben yorayım!" dedi. Resûlullah da: " Pekala, yor!" dedi. Hz. Ebu Bekir şunları söyledi: "- O bulutumsu gölgelik, İslam bulutudur. Ondan yağan bal ve yağ Kur'andır. Kur'an'ın (bal gibi) halaveti ve (yağ gibi) yumuşaklığıdır. İnsanların bundan avuç avuç almaları Kur'an'dan kiminin çok, kiminin az miktarda istifadeleridir. Arzdan semaya inen ip ise, senin getirdiğin hakikattir. Sen buna yapışmışsın, Allah o sebeple seni yüceltecektir. Senden sonra bir adam daha ona yapışacak ve onunla yücelecek, ondan sonra biri daha ona yapışıp o da yücelecek. Ondan sonra biri daha yapışır, fakat ip kopar, ancak onun için ip ulanır o da yapışıp yükselir. Ey Allah'ın Rasûlü, annem babam sana feda olsun, doğru te'vil edip etmediğimi haber ver ! " Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şu cevabı verdi: " Bazı te'vilinde isabet ettin, bazı te'vilinde de hata ettin." "- Öyleyse, Allah'a kasem olsun, hatalarımı söyleyeceksin!" " Hayır, dedi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yemin verme!"

Kaynak:  Buhari, Ta'bir 11, 47; Müslim, Rü'ya 17, (2269); Tirmizi, Rü'ya 10, (2294); Ebu Davud, Sünnet 9, (4632); İbnu Mace, Rü'ya 10, (3918).

Konu:  Rüya


952-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir bedevi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelip: "- Rüyamda başımın kesildiğini, kendimin de onun peşine düştüğünü gördüm" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) adamı azarlayıp: " Sakın ha! Şeytanın, rûyanda seninle eğlenmesini kimseye anlatma!" dedi.

Kaynak:  Müslim, ftü'ya 12, (2268).

Konu:  Rüya


954-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Bir kimse, iflas edenin yanında malını aynen bulmuş ise, bu mala o, herkesten daha ziyade hak sahibidir."

Kaynak:  Buhari, İstikraz 14; Müslim, Müsakat 22, ( 559); Muvatta, Büyü 42, (2, 678); Tirmizi, Büyü 36, (1262); Ebu Davud, Büyü 76, (3519-3520, 3522); Nesai, Büyü 95, (7, 311); İbnu Mace, Ahkam 26, (2358, 2359).

Konu:  Diğer


955-)  Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında, bir adamın satın aldığı meyveyi afat vurdu. Bu yüzden adamın borcu arttı ve if1as etti. (Kendisine dava arzedilince) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) halka: "Kardeşinize mal tasadduk (ederek yardım) edin" dedi. Bunun üzerine, halk ona tasaddukta bulundu, ama toplanan, borcunu ödemeye kafı gelmedi. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz, bu sefer alacaklılara: "Bulduklarınızı alın, size bundan başka bir şey yok" buyurdu.

Kaynak:  Müslim, Müsakat 18, (1556); Tirmizi, Zekat 24, (655); Ebu Davud, Büyü' 60, (3469); Nesai, Büyu'30 (7, 265), 96, (7, 312); İbnu Mace, Ahkam 25, (2356).

Konu:  Diğer


956-)  Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle ölümü temenni etmesin. Mutlaka bunu yapmak mecburiyetini hissederse, bari şöyle söylesin: "Rabbim, hakkımda hayat hayırlı ise yaşat, ölüm hayırlı ise Canımı al!"

Kaynak:  Buhari, Merda 19, Da'avat 30; Müslim, Zikr 10, (2680); Tirmizi, Cenaiz 3, (971); Ebu Davud, Cenaiz 13, (3108, 3109); Nesai, Cenaiz 1, (4, 3).

Konu:  Ölüm


957-)  Kays İbnu Ebi Hazım anlayıtor: "Habbab İbnu Eret (radıyalahu anh)'in yanına girmiştim. Karnından yedi yeri dağlatmıştı. Bana: "Eğer Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölümü taleb etmekten bizi men etmeseydi mutlaka onu taleb ederdim" dedi.

Kaynak:  Nesai, Cenaiz 2, (4, 4); Buhari, Merda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Müslim Zikr 12, (2681).

Konu:  Ölüm


962-)  Hz. Osman (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim şöyle diyordu: "Allah yolunda bir günlük ribat, diğer menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bir günden daha hayırlıdır."

Kaynak:  Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 26; ( 1667, 1664, 1665); Buhari, Cihad 73; Müslim, İmaret 163; İbnu Mace, Cihad 7, Nesai, Cihad 39, 6, 39).

Konu:  Cihad


965-)  Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır."

Kaynak:  Buhari, Cihad 5, 6, 73, Rikak 2, 51; Müslim, İmaret 112- 115, (1880); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 17, (1648, 1649, 1651); Nesai, Cihad 11, 12,(6,15); İbnu Mace, Cihad 2,(2755-2757).

Konu:  Cihad


968-)  Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bu kanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır."

Kaynak:  Buhari, Cihad 10, Zebaih 31; Müslim, İmaret 103; Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1656); Nesai, Cenaiz 82, (4, 78), Cihad 27, (6,28); Muvatta, Cihad 29, (2, 461).

Konu:  Cihad


969-)  Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında: "Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığn ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkan bulamıyorum. Onlar da beni takibe imkan bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e kasem olsun Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim.

Kaynak:  Buhari,İman 25, Cihad 2,119, Hums 8, Tevhid 28, 30; Müslim, İmaret 103- 107, (18?6), (8, 119); Muvatta, Cihad 2, (2, 444), 40, (2, 465); Nesai, Cihad 14,(6, 16), İman 24.

Konu:  Cihad


970-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'tan bir gün sordular: "- Ey Allah'ın Resûlü! Allah yolunda yapılan cihada hangi amel denk olur?" " (Başka bir amelle) dedi, ona güç getiremezsiniz !" Soruyu soranlar ikinci ve hatta üçüncü sefer tekrar sordular. Resûlullah her seferinde aynı cevabı verip: " (Bir başka amelle) ona güç getiremezsiniz!" dedi ve sonra şunu ilave etti: " Allah yolundaki mücahidin misali (gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın ayetlerine de itaatkar olan ve Allah yolundaki mücahid, cihaddan dönünceye kadar namaz ve oruçtan hiç gevşemeyen kimse gibidir. "

Kaynak:  Buhari, Cihad 2; Müslim, İmaret 110, (1878); Tirmizi, Fed ilu'l-Cihad 1, (1619); Nesai, Cihad 17, (6,19); Muvatta, Cihad 1, (2, 443).

Konu:  Cihad


971-)  Ebu Said (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a: "- Ey Allah'ın Resûlü! İnsanların en efdali kimdir?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: " Allah yolunda malıyla canıyla cihad eden mü'min kişi!" "- Sonra kim? diye tekrar soruldu. Bu sefer: " Tenhalardan bir tenhaya Allah korkusuyla çekilip, insanları şerrinden bırakan kimsedir" diye cevap verdi."

Kaynak:  Buhari, Cihad 2, Rikak 34; Müslim, İmaret 122, 123, 127, (1888); Ebu Davud, Cihad 5, (2485); Tirmizi, Fedauilu'l- Cihad 24, (1660); Nesai, Zekat 74, (5, 83), Cihad 7, (6,11); İbnu Mace, Fiten 13, (3978).

Konu:  Cihad

<<İlk <Önceki 13 14 15 16 [17] 18 19 20 21 Sonraki> Son>>

 


Diğer Sitelerimiz



İletişim