1040-) Abdullah İbnu Yezid el-Ensari (radiyallahu anh) der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) nuhba (arsızlıkla alma) ve musle'yi yasakladı."
Kaynak: Buhari, Mezalim 30, Zebaih 25.
Konu: Cihad
1041-) İbnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatıyor: "Müşrikler, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ve mü'minler karşısında iki kısımdı. Ehl-i harb olan müşrikler, ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendileriyle savaş halinde idi. Bir de ehl-i ahd yani aralarında antlaşma yapılmış olan müşrikler vardı. Onlarla savaşılmıyordu. Onlar da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a karşı savaşmıyorlar. Ehl-i harb' ten bir kadın hicretle geldiği zaman, hayız olup temizleninceye kadar evlenmek üzere istetilmiyordu. Temizlenince onun nikahlanması helal oluyordu. Şayet nikahtan önce, kadının kocası da hicret ederek gelecek olsa, kadın kendisine veriliyordu. Ehl-i harbten bir köle veya cariye hicret edecek olsa bunlar hür olur ve Muhacirler'in bütün haklarını elde ederler." Sonra İbnu Abbas (radiyallahu anhuma), -Mücahid'in rivayetinde olduğu şekilde- Ehl-i ahd'la ilgili olarak rivayete devam etti: "..kendileriyle antlaşma yapılmış müşriklere ait bir köle veya cariye hicret edecek olsa, bunlar da iade edilmezlerdi, ancak değerleri ne ise o ödenirdi." İbnu Abbas devamla der ki: "Kureybe Bintu Ebi Umeyye Hz. Ömer'in yanında idi, boşadı. Kadınla, Muaviye İbnu Ebi Sufyan evlendi. Ummu'l-Hakem Bintu Ebi Sufyan da İyaz İbnu Ganem el-Fihri'nin nikahı altında idi. O da bunu boşadı. Ümmü'l-Hakem'le de Abdullah İbnu Osman es-Sakafi evlendi."
Kaynak: Buhari, Talak 19.
Konu: Cihad
1044-) Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı işittim şöyle diyordu: "Zincirlere bağlı olarak cennete sevkedilen bir zümrenin haline Rabbimiz taccüb (hayret) etti." Ebu Davud: "Harp esiri yakalanır, zincire vurulur sonra da Müslüman olur" diyerek açıklamıştır.
Kaynak: Buharı, Cihad 144; Ebu Davud, Cihad 124, (2677).
Konu: Cihad
1045-) Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretlerinin anlattığına göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "İmam bir perdedir, onunla birlikte (düşmana karşı) savaş yapılır."
Kaynak: Buhari, Cihad,109, Ahkam 1; Müslim, İmaret 43, 1841), Ebu Davud, Cihad 163, (2757); Nesai, Büyû 30, (7,155).
Konu: Cihad
1049-) Ebu Talha (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir kavme galebe çalınca, (evler arasındaki) boş bir arsada üç gece ikamet ederdi."
Kaynak: Buhari, Cihad 185, Megazi 7; Müslim, Cennet 78, (2875); Tirmizi, Siyer 3, (1551); Ebu Davüd, Cihad 131, (2695).
Konu: Cihad
1062-) İbnu Ömer (radiyallahu anhuma) anlatıyor: "Hayber halkı dediler ki: "Ey Muhammed, bizi bırak, burada kalalım, araziyi ıslah edip işleyelim." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her ekinin ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın uygun göreceği. Her bir şeyin mahsülünün yarısı onların olmak şartıyla araziyi onlara bıraktı. Abdullah İbnu Revaha (radiyallahu anh), her yıl oraya gelir, miktarı tahmin eder ve yarısının karşılığını onlardan alırdı. Yahudiler, Abdullah'i tahminde gösterdiği titizlik sebebiyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e şikayet ettiler. Hatta bir ara (lehlerine gevşek davranması için) rüşvet vermek istediler. Abdullah onlara: "Bana haram mı yedirmek istiyorsunuz. Vallahi ben en ziyade sevdiğim İnsanın yanından geldim. Sizin topunuz bana maymunlar ve hınzırlardan daha menfurdur. Buna rağmen, benim size olan buğzum, size karşı adil olmama mani değildir." Yahudiler, Abdullah (radiyallahu anh)'ı takdir edip: "İşte bu adalet ve doğrulukla semavat ve arz nizam içinde ayakta durur" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), her bir hanımına her yıl seksen vask hurma, yirmi vask arpa veriyordu. Hz. Ömer (radiyallahu anh) zamanında, Yahudiler Müslümanlara hile yaptılar İbnu Ömer (radiyallahu anh)'i bir evin damında uyurken geceleyin aşağı attılar, el ve (ayak) bileklerini çıkardılar. Hz. Ömer İbnu'l-Hattab: "Hayber'de hissesi olan hazırlansın, aralarında taksim edelim" dedi. (Taksim edileceği zaman) reisleri: "Bizi buradan çıkarma. Bizi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir'in yaptıkları gibi yerlerimizde bırak" dedi. Hz. Ömer (radiyallahu anh) ona: "(Kararımızda) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sözüne ters düştüğümüzü mü zannediyorsun? Bineğin seni Suriye'ye doğru bir gün, sonra bir gün, sonra bir gün daha koşturmasına ne dersin?" diye cevap verdi. Hz. Ömer (radiyallahu anh), Hayber'i, Hudeybiye ashabından Hayber Seferi'ne iştirak etmiş olanlar arasında taksim etti.
Kaynak: Buhari, Megazi, 38; Ebu Davud, Cihad 24, (3006).
Konu: Cihad
1065-) Ümmü Hani (radiyallahu anha) anlatıyor: "Ben kocamın akrabalarından iki kişiye civar (himaye) vermiştim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Senin civar verdiğine biz de civar verdik" buyurdu."
Kaynak: Buhari, Cizye 9, Salat 4, Edeb 94; Müslim, Hayz 70, (336), Musafirin 80; Muvatta, Sefer 27, (1,152); Tirmizi, Isti'zan 24, (2735); Ebu Davud, Salat 30, (1290); Cihad 167, (2763).
Konu: Cihad
1087-) Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gazveye gönderdiği kimselerden bazılarına, umumi ganimet taksiminden düşecek hisseden ayrı olarak, şahıslarına ait olmak üzere (bir nevi armağan olmak üzere) fazladan ganimet verirdi."
Kaynak: Buharı, Hums 15, Meğazi 57; Müslim, Cihad 35, (1749); Muvatta, Cihad 15, (2, 450); Ebu Davud, Cihad 35, (2741-2746).
Konu: Cihad
1090-) Sa'd İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mü'min görüyorum!" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere söyledi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü değildir)"
Kaynak: Buhari, Zekat 3, İman 53; Müslim, İman 236, (150), Ebu Davud, Sünnet 16, (4685); Nesai, İman 7, (8,103,104).
Konu: Cihad
1092-) Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Savaş sırasında kim bir düşmanı öldürür ve bunu isbatlarsa, maktülün seleb'i kendisinin olur."
Kaynak: Buhari, Hums 18, Büyü 37, Meğazi 54, Ahkam 21; Müslim Cihad 46, (1571); Muvatta, Cihad 18, (2, 454); Tirmizi, Siyer 13, (1562); Ebu Davud, Cihad 147, (2717).
Konu: Cihad
1093-) Seleme İbnu'l-Ekva (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir seferde idi, müşriklerden bir casus gelip, ashabının yanında bir müddet oturup konuştu. Sonra sıvışıp gitti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "(O bir casustur, arayıp bulun ve öldürün!" diye emretti. Ben (erken) bulup öldürdüm. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selebini bana bağışladı."
Kaynak: Buhari, Cihad 173; Müslim, Cihad 45, (1754); Ebu Davud, Cihad 110, (2653); İbnu Mace, Cihad 29, (2836).
Konu: Cihad
1098-) Cübeyr İbnu Mut'im (radıyallahu anh) anlatıyor: "Humustan Beni Haşim ve Beni Muttalib'e ayrılan pay hakkında konuşmak üzere Osman İbnu Affan (radıyallahu anh) ile birlikte Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gittik. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, kardeşlerimiz olan Beni Muttalib'e verdin, bize hiçbir şey vermedin. Halbuki bizim de onların da (size) yakınlığı birdir" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Beni Muttalib ile Beni Haşim tek bir şeydirler!" buyurdular. Cübeyr der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ne Beni Abdu Şems'e, ne de Beni Nevfel'e: (Beni Haşim ve Beni Muttalib'e verdiği halde humustan) pay ayırmadı. Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) de humusu aynen Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gibi taksim etti. Ancak o, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yakınlarına, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın onlara verdiği kadar vermedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) de onlara humustan verdi. Sonra da Osman (radıyallahu anh) verdi."
Kaynak: Buhari, Humus 17, Menakıb 2, Megazi, 38; Ebu Davud, Harac 20, (2978. 2979, 2980); Nesai, Fey 1, (7,130,131).
Konu: Cihad
1101-) Malik İbnu Evs İbni Hadesan (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh) bana haber gönderdi. Ben de gün yükseldiği zaman ona gittim. Kendisini evinde bir sedirin üzerinde, deri yüzlü bir yastığa dayanmış vaziyette oturmuş buldum. Sedirin örgü ipleri adalelerine gömülmüş durumdaydı. Bana: "Ey Malik, seni şunun için çağırdım: Senin kavminden bir kaç hane halkı peş peşe geldiler (ihtiyaç arzettiler). Ben de kendilerine biraz bağışta bulunulmasını söyledim. İşte! Albunu aralarında dağıtıver!" dedi. Ben: "Bu işi benden başkasına söyleseniz daha iyi olur!" dedim. Ancak o ısrarla: "Ey Malik al şunu!" dedi. Az sonra Hz. Ömer'in azadlısı (kapıcı) Yerfe' geldi ve: "Ey mü'minlerin emiri! Osman, Abdurrahman İbnu Avf, Zübeyr ve Sa'd (radıyallahu anhüm)'ın girmelerine izin veriyor musunuz? (sizi görmek istiyorlar!) dedi. O da: "Evet, buyursunlar!" diyerek izin verdi. onlar da girip selam vererek oturdular. Az sonra Yerfe' tekrar gelip: "Abbas'la Ali (radıyallahu anhüma) için de izin var mı?" dedi. Hz. Ömer, onlara da izin verdi. Girdiler, selamı verip oturdular. Abbas (radıyallahu anh) söz alarak: "Ey mü'minlerin emiri! Benimle Ali arasında hükmet!" dedi. Bunlar bir meselede ihtilafa düşmüş, birbirlerini dava ediyorlardı. Oradaki cemaat de: "Evet ey mü'minlerin emiri, aralarında hükmet, onları rahatlat!" dediler. Hz. Ömer (radıyallahu anh) (önceden gelenlere yönelerek): "Şöyle bir sakin olun!" deyip devam etti: "Arzı ve semayı ayakta tutan Allah aşkına soruyorum. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle şöyle söylediğini biliyor musunuz? "Bize mirascı olunmaz, ne bırakmışsak o sadakadır." "Evet!" dediler. Sonra da Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yönelerek: "Arz ve sema izniyle ayakta duran Zat'ın aşkına size soruyorum, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın: "Bize mirascı olunmaz, her ne bırakmışsak sadakadır" dediğini biliyor musunuz?" O ikisi de: "Evetl" dediler. Hz. Ömer de: "Allahu Teala hazretleri, Resûlü'ne (aleyhissalatu vesselam) bazı imtiyazlar bahşetmiştir, bunları ondan başka kimseye vermemiştir. Söz gelimi, beldeler ahalisinden Allah'ın fey kıldığı şeyler (hassaten) Allah ve Resûlü'ne aittir. Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselam) Beni Nadir'in mallarını aranızda taksim etti. Allah'a kasem olsun, o işte, kendisini size tercih etmedi, sizi bırakıp, onu kendisi almadı. (Nitekim, onu aranızda dağıttı.) Sadece şu mal (kendisine) kaldı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bundan (ailesinin) yıllık nafakasını alır, mütebakisini beytü'l-male koyardı" dedi."
Kaynak: Buhari, Feraiz 3, Humus 1, Cidad 80, Meğazi 14, Tefsir, Haşr 3, Nafakat 3, İ'tisam 5; Müslim, 48, (1757); Tirmizi, Siyer 44, (1619); Ebu Davud Harac 19, (2963, 2964, 2965, 2967); Nesai, Fey 1, (7,136,137).
Konu: Cihad
1102-) (Yukarıdaki vak'a ile alakalı olan) bir rivayet şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (yıllık ihtiyacını aldıktan sonra) geri kalanı Allah'ın malı kılar (Beytu'l-male koyar) idi." Ömer (radıyallahu anh) sonra (cemaate yönelerek) dedi ki: "Arz ve semanın izniyle ayakta durduğu Zat aşkına sizden soruyorum, bunu biliyor musunuz?" Onlar: "Evet!" dediler. Sonra Hz. Ömer teker teker, Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yönelerek, öbür cemaate yaptığı gibi, aynı şekilde yemin vererek bu hususu bilip bilmediklerini sordu. Her ikisi de: "Evet, biliyoruz!" dediler. Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) sözüne devam etti: "(Hatırlayın! Siz,) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edince Ebu Bekir'e bu meseleyi götürdünüz. O, size: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın velisiyim, ikiniz bana ihtilafınızı getirdiniz, sen ey Abbas, kardeşin oğlunun mirasını taleb ediyorsun, sen de ey Ali, hanımın Fatıma'nın babasından olan mirasını taleb ediyorsun" dedi ve devamla: "Ebu Bekir (radıyallahu anh) size, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şu sözünü hatırlattı: "Bize varis olunmaz. Her ne bıraktı isek sadakadır." Siz ikiniz (onu ithamda) ittifak ettiniz. (Allah biliyor o, bu tatbikatta doğru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyordu. Sonra Ebu Bekir (radıyallahu anh) vefat etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ebu Bekir'in velisi ben oldum, böylece o malın sorumluluğu bana geçti. Allah biliyor, bu işte ben de doğru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyorum. Şimdi (ey Abbas!) sen ve Ali bana geldiniz. Meseleniz aynı mesele. Bana: "(Beni Nadir'den kalan fey malını) bize ver!" diyorsunuz. Ben de şu cevabı veriyorum: "Dilerseniz, bir şartla o malı size vereyim. O şart da şudur: "Bu malı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), (Ebu Bekir ve sorumluluğunu aldığım günden beri ben) nasıl kullandı isek sizin de öyle kullanacağınıza dair Allah'a söz vermenizdir. Onu bu şartla aldınız mı? Tamam mı?" Onlar: "Evet!" dediler. Hz. Ömer de: "Sonra siz bana aranızda (başka şekilde) hükmedeyim diye (mi)? geldiniz. Hayır, vallahi aranızda, kıyamet kopuncaya kadar, bundan başka bir hüküm veremem. Bu şartı yerine getirmede aciz kalırsanız, malı bana iade ediverin" dedi.
Kaynak: Buhari, Feraiz 3, Humus 1, Cidad 80, Meğazi 14, Tefsir, Haşr 3, Nafakat 3, İ'tisam 5; Müslim, 48, (1757); Tirmizi, Siyer 44, (1619); Ebu Davud Harac 19, (2963, 2964, 2965, 2967); Nesai, Fey 1, (7,136,137).
Konu: Cihad
1103-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a Bahreyn'den bir mal getirildi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Bunu mescide dökün" dedi. Bu mal (şimdiye kadar) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelenlerin en çok olanı idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza gitti ve mala hiç nazar etmedi. Namaz bitince gelip malın yanında durdu. Her gördüğüne ondan veriyordu. Derken amcası Abbas (radıyallahu anh) geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü, bana da ver. Zira ben hem kendimin, hem de Akil'in (esaretten kurtuluş) fıdyesini verdim!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: "Al!" dedi. Bunun üzerine o da torbasını iyice doldurdu. Sonra onu sırtlamaya çalıştı, ancak muvaffak olamadı. "Ey Allah'ın Resûlü, birilerine söyle de sırtıma kaldırıversin" dedi ise de: "Hayır" cevabını aldı. Bunun üzerine; Abbas: "Öyleyse sen sırtıma kaldırıver!" dedi. Yine: "Hayır!" cevabını aldı. Bunun üzerine Abbas, torbadan bir miktarını döktü, tekrar sırtlamaya çalıştı, yine kaldıramadı. Ve: "Birilerine söyle sırtıma kaldırıversin!" dedi. "Hayır!" cevabını alınca, yine: "Öyleyse sen kaldırıver" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buna da "Hayır!" deyince Abbas bir miktar daha boşalttı, sonra kaldırıp omuzuna koyup çekip gitti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Abbas (radıyallahu anh)'taki para hırsına taaccübünden, bize görünmez oluncaya kadar gözleriyle onu takip etmişti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tek dirhem kalıncaya kadar oradan ayrılmadı."
Kaynak: Buhari, Salat 42, Cizye 4, Cihad 172).
Konu: Cihad
1105-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber mahsulünden her sene zevcelerine yüz vask veriyordu. Bunun seksen vaskı hurma, yirmi vaskı arpa idi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) halife olunca, Hayber'den Yahudileri çıkardığı zaman orayı taksim etti ve Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevcelerini muhayyer bıraktı. Dileyene arazi ve (sulama) suyu verecek, dileyene de eskiden olduğu şekilde belli miktardaki vaskı verecekti. Bazıları arazi ve suyu tercih etti -ki Hz. Aişe ve Hafsa (radıyallahu anhüma) bu gruptandı- bir kısmı da kendilerine hurma verilmesini tercih etti."
Kaynak: Buhari, Hars 8, 9, 11, İcare 22, Şirket 11, Şurut 5, Meğazi 40; Müslim, Musakat 1,(1551); Ebu Davud, Harac 24, (3008); İbnu Mace, Rühün 14, (2467).
Konu: Cihad
1106-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Peygamberlerden (aleyhimüsselam) biri, gazveye çıktı da kavmine: "Nikahla bağlanıp, gerdeğe girmek istediği halde henüz gerdek yapmadığı kadını olan benimle gelmesin, keza bina yapıp henüz çatısı atılmamış inşsaatı olan da gelmesin, keza gebe koyun veya develer satın alıp doğurmalarını bekleyeniniz varsa o da gelmesin" dedi. . Gazveye çıktı. Derken tam ikindi namazı sırasında veya buna yakın bir zamanda (fethedeceği) beldeye yaklaştı. Güneş'e: "Sen bir memursun, ancak ben de bir memurum" dedi ve Allah'a yönelerek: "Ey Rabbim, şu güneşi bize durdur (da namazımız geçmesin!)" diye dua etti. Güneş, o yerlerin fethini Allah müyesser kılıncaya kadar durduruldu. Sonra elde edilen ganimetleri topladılar. Toplanan ganimetleri yemek üzere ateş geldi. Fakat ateş tatmadı bile. Bunun üzerine Peygamber: "İçimizde ganimetten çalan bir hırsız var, her kabileden bir kişi bana biat etsin!" dedi. Bu suretle ona biat etmeye başladılar. Derken bir adamın eli peygamerin eline yapışıp kaldı."Hırsız bu kabilede. Kabilenin her ferdi bana teker teker biat etsin !" dedi. Biat etmeye başladılar. İki veya üç kişinin eli O'nun eline yapıştı kaldı. "Ganimet hırsızı sizde" dedi. Öküz başı kadar iri bir altın getirdiler. Ganimet yığınının içine o da atıldı. Ateş gelip ganimeti yedi. Bilesiniz, bizden önce hiçbir ümmete ganimet helal kılınmamıştır. Ganimetleri Allah sadece bize helal kıldı. Bu da, bizde gördüğü aczimiz ve za'fımız sebebiyledir.
Kaynak: Buhari, Humus 8, Nikah 58; Müslim, Cihad 32.
Konu: Cihad
1107-) Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün kalkıp gulûl'ü (yani ganimet malından çalma) hatırlattı, bunun kötülüğünü, günahının büyüklüğünü belirtti ve bu meyanda şunları söyledi: "Sakın sizden birini, kıyamet günü, boynunda böğürmesi olan bir deve olduğu halde bana gelmiş: "Ey Allah'ın Resûlü, bana yardım et!" diye yalvarıyor ve kendimi de cevaben: "Senin için hiçbir şey yapamam, ben sana tebliğ etmiştim" der bulmayayım..." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu tarzda hayvanları ve diğer ganimet mallarını teker teker zikretti."
Kaynak: Buhari, Cihad 189; Müslim, İmaret 24, (1831).
Konu: Cihad
1110-) Yine Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın ağırlıklarının başını bekleyen Kerkere denen bir zat vardı, derken vefat etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "O cehennemdedir!" buyurdu. Bu söz üzerine adamı görmeye gittiler. üzerinde, ganimetten çalınmış bir aba buldular."
Kaynak: Buhari, Cihad 190; İbnu Mace, Cihad 34, (2849).
Konu: Cihad
1115-) Sa'b İbnu Cessame anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Koruluk ittihazı sadece Allah ve Resûlü'ne ait (bir hak)dır."
Kaynak: Buhari, Şirb 11, Cihad 146; Ebu Davud, Harac 39, (3083, 3084).
Konu: Cihad
1116-) Bir rivayette, Şihabu'z-Zühri şöyle demiştir: "Bize ulaşan habere göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Nakii, Hz. Ömer (radıyallahu anh) de Seref ve Rebeze'yi hima ilan etmişlerdir."
Kaynak: Buhari, Şirb 11].
Konu: Cihad
1119-) Nafi; İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den anlatıyor: "İbnu Ömer'in bir kölesi kaçarak Rum diyarına geçti. Bilahare, Halid İbnu'l-Velid (radıyallahu anh) Rumlara galebe çaldı. (Esirler arasında, kaçan bu köle de vardı) Halid köleyi İbnu Ömer'e iade etti. Onun kaybolan bir atı vardı. (Askerler) onu da ele geçirdiler. Halid atı da İbnu Ömer'e iade etti" (Bu rivayetin lafzı Buhari'nin rivayetine uygundur.) Bir rivayette: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) zamanında kaçan bir at mevzubahistir." Muvatta'nın bir rivayetinde, düşman tarafından ganimet edildikten sonra ele geçirilen bir köle ve at mevzubahistir. Bunlar, taksimden önce eski sahibine iade edilebilirler. Ebu Davud, köleyi mevzubahis eder ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in taksime tabi tutmadan eski sahibine iade ettiğini belirtir.
Kaynak: Buhari, Cihad 187; Muvatta, Cihad 17, (2, 452); Ebu Davud, Cihad 135, (2698, 2699); İbnu Mace, Cihad 15, (2748).
Konu: Cihad
1120-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Biz gazvelerimiz sırasında, bal ve kuru üzüm elde ederdik ve bunları (taksim edilmek üzere, diğer ganimet mallarının yanına) kaldırmaz, yerdik."
Kaynak: Buhari, Humus 20
Konu: Cihad
1122-) El-Misver İbnu Mhreme (radıyallahu anhüma)'ye Amr İbnu Avf (radıyallahu anh) şunu anlatmıştır: "Resûlullah (aleyhissalam vesselam) Ebu Ubeyde (radıyallahu anh)'yi Bahreyn'e, oranın cizyesin getirmek üzere yolladı. Mallarla dönünce Ensar geldiğini işitti. Sabah namazını Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le kıldılar. Namaz bitince, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın etrafını sardılar. Resûlullah (aleyhissalàtu vesselam) tebessüm buyurdular ve: "Öyle zannediyorum, Ebu Ubeyde'nin bir şeyler getirdiğini işittiniz" dedi. Hep birlikte: "Evet!" dediler. Bunun üzerine şunları söyledi: "Öyleyse sevinin ve sizi sevindiren şeyi ümid edin. Allah' a yemin olsun, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Ben size dünyanın genişlemesinden korkuyorum. Sizden öncekilere dünya genişlemişti de hemen dünya için birbirleriyle boğuşmaya başladılar ve helak oldular. Genişleyen dünyanın onlar gibi sizi de helak etmesinde korkuyorum."
Kaynak: Buhari Rikak 7, Cizye 1, Megazi 11; Müslim, Zühd 6, (2961); Tirmizi, Kıyamet 29, (2464).
Konu: Cihad
1123-) Sa'lebe İbnu Ebi Malik anlatıyor: "Ömer İbnu'1-Hattab (radıyallahu anh), bir kısım bürgüyü Medineli kadınlar arasında taksim etmişti, geriye güzel bir bürgü kaldı. Yanındakilerden bazıları kendisine: "Ey müminlerin emiri, bunu da senin yanında bulunan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın kızına ver" dediler. Bununla, Hz. Ali (radıyallahu anh)'in kızı Ümmü Gülsüm'ü kastediyorlardı. Hz. Ömer onlara: "Ümmü Selit, buna daha çok hak sahibidir. Zira o, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a biat etmişti ve Uhud Savaşı'nda bize kırbalarla su taşıyordu" dedi.
Kaynak: Buhari, Megazi 22, Cihad 66.
Konu: Cihad
1134-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'ın en ziyade buğzettiği erkek, şiddetli düşmanlık yapan hasımdır."
Kaynak: Buhari, Ahkam 34, Mezalim 15, Tefsir, Bakara 37; Müslim, İlm 5, (2668); Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2980); Nesai, Kadat 33, (8, 247, 248).
Konu: Cidal Mîra
1138-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, cihadı amellerin en faziletlisi görüyoruz, biz de cihad etmiyelim mi?" Şu cevabı verdi: "Ancak, cihadın en efdal ve en güzeli hacc-ı mebrürdur. Sonra şehirde kalmaktır." Hz. Aişe der ki: "Bunu işittikten sonra haccı hiç bırakmadım."
Kaynak: Buhari, Hacc 4, Cezau's-Sayd 26, Cihad 1; Nesai, Hacc 4, (5, 113). "Sonra şehirde kalmak" cümlesi Buhari'de yok.)
Konu: Hac
1141-) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrûr'un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!"
Kaynak: Buhari, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349); Tirmizi,Hacc 90, (933); Nesai, Menasik 3, (5,112), 5, (5,115); İbnu Mace, Menasik 3, (2887); Muvatta, Hacc 65, (2, 346).
Konu: Hac
1144-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Ensar'dan Ümmü Sinan adındaki bir kadına: "Bizimle haccetmekten seni ne alıkoydu?" diye sordu. Kadın: "Ebu fülanın (kocasını kasteder) sadece iki sulama devesi var. Biriyle o ve oğlu haca gitti. Öbürü (ile de ben kaldım) arazimizi suluyor (um)" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Öyleyse Ramazan'da (yapacağın) umre, (kaçırdığın) bir haccın veya benimle (yapmış olacağın) bir haccın kazasıdır. Ramazan gelince umre yap. Zira Ramazan'daki bir umre hacca muadil olur."
Kaynak: Buhari, Umre 4, Cezau's-Sayd 26; Müslim, Hacc 222; Nisai, Sıyam 6, (4,130).
Konu: Hac
1149-) Ebu Hüreyre hazretleri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bize şöyle hitab etti: "Ey insanlar, size hacc farz kılınmıştır. Şu halde haccı eda edin!" Cemaatte bulunan bir adam: "Her sene mi, Ey Allah'ın Resûlü?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) cevap vermedi. Adam sorusunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine: "Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın. (Madem ki sükût ettim, niye sormada ısrar ediyorsunuz?) Şayet (sorunuza) "Evet!" deseydim, her yıl haccetmek vacib oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki, sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları ve peygamberleri hakkında ihtilaflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz yettiğince ifa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının (bu emir ve yasakla ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi sormaya kalkmayın!)"
Kaynak: Buhari,İtisam 4; Müslim, Hacc 412, (1337), Fedail 130, (1337); Nesai, Hacc 1, (5,110-111).
Konu: Hac
1157-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) dedi ki: "Hacc ayları Şevval, Zülkade ve Zilhicce'den de on gündür."
Kaynak: Buhari, Hacc 33 (Tercüme yani bab başlığı olarak senetsiz kaydetmiştir.)
Konu: Hac
1160-) Ata'ya: "Mücavir (Mekke'de ikamet eden) hacc için ne zaman telbiyede bulunur?" diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) mütemetti olarak gelince, terviye günü, öğleyi kılıp, devesine bindi mi hacc için telbiyede bulunurdu."
Kaynak: Buhari, Hacc 82, (Tercüme yani bab başlığı olarak kaydedilmiştir. Senetsizdir.)
Konu: Hac
1161-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şunu söylemiştir: "Hacc için, sadece hacc aylarında ihrama girmek sünnettendir."
Kaynak: Buhari, Hacc 33 (tercüme yani bab başlığı olarak kaydetmiştir).
Konu: Hac
1162-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Medineliler Zülhuleyfe'de, Şamlılar Cuhfe'de, Necidliler Karn'da ihrama girer, telbiyeye başlar."
Kaynak: Buhari, Hacc 8, 5, 10, İlm 52, İ'tisam 16; Müslim, Hacc 1347, (1182); Muvatta, Hacc 22, (1,330); Tirmizi, Hacc 17, (831); Ebu Davud, Menasik 9, (1737); Nesai, Hacc 17,18, 21, (5,122-125).
Konu: Hac
1163-) Bir rivayette İbnu Ömer der ki: "Bizzat işitmemekle beraber, bana söylendiğine göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurmuştur ki: "Yemenliler de Yelemlem'de ihrama girerler. "
Kaynak: Buhari, Hacc 8, İlm 52, İ'tisam 16; Müslim, Hacc 13-18 (1182).
Konu: Hac
1164-) Buhari'de gelen bir diğer rivayette belirtildiği üzere, bir zat (Abdullah İbnu Ömer'e) gelerek: "Umre için nerede ihrama girmem caiz olur?" diye sorunca: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mikat yerleri olarak Necidliler için Karn'ı, Medineliler için Zülhuleyfe'yi, Şamlılar için Cuhfe'yi belirledi" demiş, başka bir mikat yeri zikretmemiştir."
Kaynak: Buhari, Hacc 3.
Konu: Hac
1165-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Medineliler için Zülhuleyfe'yi, Şamlılar için Cuhfe'yi, Necidliler için Karnu'l-Menazil'i Yemenliler için Yelemlem'i mikat yerleri olarak ta'yin etmiştir. Bu yerler, ora ahalileri ve oraya başka yerlerden hacc ve umre yapmak maksadıyla gelenler için mikat yerleridir. Bu söylenen mikat yerlerinin berisinde (yani mikatlarla Mekke arasında) bulunanlar için mikat, bulunduğu yerdir. Daha yakın yerde olanlar da böyledir. Nitekim Mekkeliler de Mekke'de ihrama girerler."
Kaynak: Buharı, Hacc 7, 9, 11, 12, Cezau's-Sayd 18; Müslim, Hacc 11, (2181); Ebu Davud, Menasik 9, (1737); Nesai, Hac 20, 23, (5,123-125).
Konu: Hac
1166-) Bir rivayette şöyle denmiştir: "Kim (mikatlerin) berisinde ise, (niyeti) başlattığı yerde ihram giyer, öyle ki, Mekkeliler Mekke'de (ihrama girerler).
Kaynak: Buhari, Hacc 7; Ebu Davud, Menasik 9, (1737).
Konu: Hac
1168-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Şu iki memleket (Basra ve Küfe) fethedildiği zaman Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e halk gelip : "Ey mü'minlerin emiri! Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Necidliler için Karn'ı (mikat olarak) tesbit etti. Orası bizim yolumuza sapa düşer. (Buradan) Karn'e gitmeye kalksak, bize zor olur!" dediler. Hz. Ömer (radıyallahu anh) onlara: "Öyleyse onun kendi yolunuzdaki hizasına bakın" dedi ve onlar için Zat-ı Irk'ı tesbit etti."
Kaynak: Buhari, Hacc 13.
Konu: Hac
1173-) Hz. Osman (radıyallahu anh)'ın: "Bir kimsenin Horasan veya Kirman'da ihrama girmesini mekruh addettiği" rivayet edilmiştir.
Kaynak: Buhari, Hacc 33, (Bab başlığında, senetsiz olarak kaydedilmiştir).
Konu: Hac
1174-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) muhrimin giyeceği şeylerden sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Muhrim ne kamis (gömlek), ne sarık, ne bürnus. ne şalvar ne de vers veya zaferan bulaşmış bir giysi taşımaz. Ayağında da mest (ve benzeri ayakkabı) yoktur. Ancak nalın bulamazsa, mestlerin topuktan aşağı kısmını kesmelidir. " Buhari'de şu ziyade var: "İhramlı kadın yüzünü örtmez, eldiven de giymez."
Kaynak: Buharı,Hacc 21, Cezau's-Sayd 13,15, İlm 53, Salat 9; Müslim, Hacc 1, (1177); Muvatta, Hacc 8, (1, 324-328); Tirmizi, Hacc 18, (833); Ebu Davud, Menasik 32, (1824, 1825,1826); Nesai, Hacc 28, (5,129).
Konu: Hac
1177-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hazretleri buyurdular ki: "Kim izar bulamazsa şalvar giysin, kim de nalın bulamazsa mest giysin."
Kaynak: Buhari, Libas 14, 37, Hacc 132, Cezau's-Sayd 15, 16; Müslim, Hacc 4,(1178); Tirmizi, Hacc 19, (834); Ebu Davud, Hacc 32, (1829); Nesai, Hacc 32, (5,132).
Konu: Hac
1180-) Ya'la: İbnu Umeyye (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Ciirrane'de iken, umre için ihrama girmiş bir adam geldi. Adamın sakal ve saçları sarıya boyanmış, sırtında da za'feran lekeleri bulunan bir cübbe vardı. "Ey Allah'ın Resûlü, dedi, şu gördüğün vaziyette, umre için ihrama girdim!" Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Şu cübbeyi çıkar, sarı boyayı da yıka!" diye emretti." Bu metin, Sahiheyn'deki metindir. Ebu Davud'un rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Umrede iken, hacda yaptığını yap. "
Kaynak: Buhari, Umre 10, Cezau's-Sayd 16, 17, Megazi 56, Fedailu'l,Kur'an 2; Müslim, Hacc 6, (1180); Muvatta, Hacc 18, (1, 328-329); Tirmizi,Hacc 20, (835, 836); Ebu Davud, Menasik 31, (1819-1822);Nesai, Hacc 43, (5,142-143).
Konu: Hac
1185-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a, ihrama gir(ece)ği zaman (ihramı için), keza ihramdan çıktığı zaman da Kabe'yi tavaftan önce hıll'i için, içinde misk bulunan sürünme maddesini şu iki elimle sürdüm."
Kaynak: Buhari, Hacc 18, 143, Libas 73, 89, 91; Müslim, Hacc 31, 33, (1189); Muvatta, Hacc 17, (1, 328); Tirmizi, Hacc 77, (917); Ebu Davud, Menasik 11, (1745,1746); Nesai, Hacc, 41, (5,136-141).
Konu: Hac
1186-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vessalam)'a, ihrama gir(ece)ği zaman (ihram için), keza ihramdan çıktığı zaman da Kabe'yi tavaftan önce hıll'i için, içinde misk bulunan sürünme maddesini şu iki elimle sürdüm." Bir rivayette şu ibare de var: "..Veda haccında zerire denilen koku ile. . ." Bir başka rivayette : ". . ihrama girmezden önce, sonra ihrama girerdi. " Bir diğer rivayette: "..bulabildiğim kokunun en iyisi ile başında ve sakalında koku maddesinin parıltısını görünceye kadar (sürerdim). " Bir diğer rivayette: "...Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ihramlı iken (sürülen) koku maddesinin saç ayırımlarındaki parlaklığına (şu anda) bakıyor gibiyim. " Bir rivayette şu ziyade var: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) zeytinyağıyla yağlanırdı. Bunu İbrahim (Nehai)'ye zikretmiştim, bana: "Pekala, şu rivayeti ne yapacaksın: "Esved, Hz. Aişe (radıyallahu anha)' den onun şöyle söylediğini rivayet etti: "...(Sürülen koku maddesinin saç ayrımlarındaki parlaklığına bakıyor gibiyim." Bir rivayette de şu ziyade var: "..Bu, ihram(a girmezden önce süründüğü) koku idi. "
Kaynak: Buhari, Hacc 18. 143, Libas 73, 89, 91; Müslim, Hacc 31, 33, (1189); Muvvata, Hacc 17, (1, 328); Tirmizi, Hacc 77, (917);Ebu Davud, Menasik 11, (1745, 1746); Nesai, Hacc, 41,(15, 136-141)
Konu: Hac
1187-) Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Önce koku sürünüp sonra ihrama giren kimse hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Ben (tib sürünerek) ihrama girip koku neşretmeyi sevmem. Katrana bulanmam bunu yapmaktan daha iyidir." Hz. Aişe (radıyallahu anha)'ye, İbnu Ömer'in, bu sözü haber verilince: "Ben, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a ihrama (gireceği) sırada tib sürdüm. Bu halde hanımlarına uğradı. Sonra da ihrama girdi, koku neşrediyordu" dedi.
Kaynak: Buhari, Gusl 14; Müslim, Hacc 47, (1192); Nesai, Hacc 42, (5, 139), Gusl 13, (1, 203).
Konu: Hac
1195-) Nafi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) ihram giyerek Mekke'ye müteveccihen yola çıktığı zaman, güzel kokusu olmayan bir yağ ile yağlanırdı. Sonra Zülhuleyfe mecsidine gelir, orada (ihram için iki rek'at) namaz kılar, sonra hayvanına binerdi. Devesi (ayağa kalkıp) onu doğrultunca telbiyeye başlar ve şöyle derdi: "Ben Resûlullah'ın böyle yaptığını gördüm."
Kaynak: Buhari, Hacc 28; Muvatta, Hacc 32, (1, 333).
Konu: Hac
1197-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "İhramlı reyhan koklayabilir, aynaya bakabilir. Yediği zeytinyağı ve tereyağı ile tedavi olabilir."
Kaynak: Buhari, Hacc 18, (Bab başlığında, senetsiz olarak kaydetmiştir).
Konu: Hac
1198-) Abdullah İbnu Huneyn anlatıyor: "İbnu Abbas ile Misver İbnu Mahreme (radıyallahu anhüma) Ebva'da ihtilaf ettiler. İbnu Abbas: "Muhrim başını yıkar" dedi. Misver ise: "Hayır, yıkayamaz!" dedi. İbnu Abbas, beni Ebu Eyyüb el-Ensari (radıyallahu anh)'ye gönderdi. Ben onu iki direk arasına gerilmiş bir perde gerisinde yıkanıyor buldum. Kendisine selam verdim. "Kim o?" dedi. "Abdullah İbnu Huneyn'im. Beni, size İbnu Abbas gönderdi. Sizden, ihramlı iken Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın başını nasıl yıkadığını soruyor" dedim. Bunun üzerine Ebu Eyyüb (radıyallahu anh) elini perde (ipinin) üzerine koyup aşağı doğru bastı ve başı göründü. Üzerine su döken birisine: "Dök!" dedi. O da döktü. Ebu Eyyub (radıyallahu anh) başını elleriyle ileri geri ovalayıp: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı böyle yapar gördüm" dedi." Muvatta dışındaki rivayetlerde şu ziyade mevcuttur: "Misver, İbnu Abbas'a şunu söyledi: "Seninle bir daha münakaşa etmiyeceğim (ne dersen kabülüm)."
Kaynak: Buhari, Cezais-Sayd 14; Müslim, Hacc 91, (1205); Muvatta, Hacc 4, (1, 323); Ebu Davud, Menaeik 38, (1840); Nesai, Hacc 27, (5,128-129); İbnu Mace, Menaaik 22, (2934).
Konu: Hac
1200-) Nafi anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) ihrama girmezden önce ihram için, Mekke'ye girmek için, Arafat'ta vakfe için yıkanırdı." Bir rivayette şu ziyade vardır: "İhrama girdi mi, başını sadece ihtilam olduğu zaman yıkardı."
Kaynak: Muvatta, Hacc 3, (1, 322); Buhari, Hacc 38.
Konu: Hac
1201-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yıkandığı su ile saçlarını (dağılmayacak şekilde) tarayıp nizama soktu."
Kaynak: Ebu Davud, Menasik 12,(1747, 1748) Nesai, Hacc 40, (5, 136); Buhari, Hacc 19; Müslim 21, (1184); İbnu Mace, Menasik 72, (3047).
Konu: Hac
1202-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "İhramlı kimse hamama girer."
Kaynak: Buhari, Cezau's-Sayd 14 (Tercüme bab başlığı olarak, senedsiz şekilde) kaydedilmiştir.].
Konu: Hac
1203-) Yine İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ihramlı iken hacamat oldu (kan aldırdı)." Buhari merhumun bir diğer rivayetinde: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)) oruçlu iken hacamat oldu" denir. Yine Buhari'nin bir diğer rivayetinde: "(Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)) ihramlı iken çektiği ağrı sebebiyle başından hacamat oldu" denir. Bir diğer rivayette: "Şakika denen (başının ön kısmındaki) bir ağrı sebebiye, Lahyu Cemel adında Mekke yolu üzerindeki bir su başında, başının ortasından hacamat oldu" denir.
Kaynak: Buhari, Cezau's-Sayd 11, Tıbb 12,15; Müslim, Hacc 88., (1203); Ebu Davud, Menasik 36, (1835-1836); Tirmizi, Hacc 22, (839); Nesai, Hacc 92, (5, 193); İbnu Mace, Menasik 87, (3081).) Bu metin Sahiheyn'in metnidir.
Konu: Hac
1208-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Meymune validemizle (radıyallahu anha) ihramlı iken tezevvüc buyurdular." Buhari'nin bir rivayetinde şu ziyade var: "Umretü'l-kaza sırasında ihramsız olarak Meymüne ile gerdek yaptı. Meymüne Serefte vefat etti." Ebu Davud der ki: İbnu Müseyyeb demiştir ki: "ihramlı iken Resûlullah'ın Meymüne ile evlenmesi meselesinde İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) vehme düşmüştür." Nesai'ye ait bir başka rivayette: "İhramlı iken Resilullah (aleyhissalatu vesselam) evlendi" denir. Meymüne ile evlendiği zikredilmez.
Kaynak: Buhari, Cezau's-Sayd 12, Meğazi 43, Nikah 30; Müslim, Nikah 46, (1410); Ebu Davud, Menasik 39, (1844,1845); Tirmizi, Hacc 24, (842); Nesai, Hacc 90, (1,191,192).
Konu: Hac
1215-) Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hudeybiye Sulhu yapıldığı sene, bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın ashabından bir grupla birlikte, Mekke yolu üzerinde bir yerde oturuyordum. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bizden ileride (konaklamış) idi. Ben hariç herkes ihramlıydı. Halk vahşi bir eşek gördü, ben o sırada meşguldüm, ayakkabımı tamir ediyordum. Gördüklerinden beni haberdar etmediler, onu kendiliğimden görmüş olmamı istiyorlardı. Bir ara aralarında bir gülüşme oldu. Birden etrafıma bakındım (ve bu esnada) hayvanı gördüm. Hemen (Cerade adındaki) atıma gidip eğerledim ve bindim. (Acelemden) kamçıyı ve mızrağı unutmuştum. "Kamçı ve mızrağımı bana verin!" diye seslendim. "Hayır, dediler, vallahi bu işte sana yardımcı olmak istemeyiz." Öfkelendim. İnip onları aldım. Tekrar binip, eşeğe doğru hızla gittim, (yetişip) avladım. Beraberimde getirdim, ölmüştü. Arkadaşlarım etinden yediler. Ancak sonradan ihramlı iken yeyip yememe hususunda şekke düşüp (yediklerine pişman oldular). Yürüdük, ben bir parça ayırdım. Resûlullah'a kavuşunca, bu meseleyi sorduk. "Beraberinizde birşeyler kaldı mı?" dedi. Ben: "Evet!" diyerek parçayı uzattım, ihramlı olduğu halde, ondan yedi. Ve: "Bu bir taamdır. Onunla Allah size ikramda bulunmuştur!"dedi." Bunlarda gelen bir ziyade şöyledir: "(Resûlullah:) "O helaldir, yiyin (dedi)." Bir diğer rivayette: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onlara şunu söyledi: "Sizden biri (hayvanı yakalamak üzere) saldırmasını emretmedi veya ona hayvanı göstermedi mi?" Onlar: "Hayır!" diye cevap verince, (Resûlullah:) "Öyleyse yiyin!" buyurdu." Bir diğer rivayette: "(Resûlullah): İşaret ettiniz veya yardım ettiniz veya saldırmasını sağladınız mı?" (diye sordu)."
Kaynak: Buhari, Cezau s-Sayd 2; Müslim, Hacc 56, (1196); Muvatta, Hacc 76, (1, 350); Tirmizi, Hacc 25, (847); Ebu Davud, Menasik 41, (1852); Nesai, Hacc 78, (5,182); İbnu Mace, Menasik 93, (3093).
Konu: Hac
1216-) Sa'b İbnu Cessame (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, kendisi, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a, Ebva veya Vehdan'da (canlı) bir yaban eşeği hediye etmiştir. Ancak Resûlullah bunu kendisine iade etmiş, Sa'b'ın üzüldüğünü yüzünden anlayınca: "Bunu sana iade edişimizin sebebi ihramlı oluşumuzdur" demiştir.
Kaynak: Buhari, Cezau's-Sayd 6, Hibe 5,17; Müslim, Hacc 50, (1193), Muvatta, Hacc 83, (1, 353); Tirmizi, Hacc 26, (849); Nesai, Hacc 79, (5,183-185); İbnu Mace, Menasik 92, (3090).
Konu: Hac
1231-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Beş hayvan vardır, bunların öldürülmesi ihramlıya günah değildir: Karga, çaylak, akrep, fare, kelb-i akûr." Bir rivayette şöyle denmiştir: "Bunları, Harem'de ve ihramda iken öldürene günah yoktur." Ebu Davud ve Tirmizi'nin, Ebu Saidi'l-Hudri'den kaydettikleri bir rivayette: "Adi yırtıcılar" da denmiştir. Bundan maksad insana saldırıp yaralayandır.
Kaynak: Buhari, Cezau's-Sayd 7; Müslim, Hacc 72, (1199); Muvatta, Hacc 88,(1, 356); Ebu Davud, Menasik40, (1846); Nesai, Hacc 82, 83, 84, 86, 87, 88, (5,187-190).
Konu: Hac
1236-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) şunu söyledi: "Sizin Beyda'nız, hakkında Resûlullah'a iftira ettiğiniz şurasıdır. Ama, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sadece mescidin -yani Zülhuleyfe mescidininyanında ihrama girip telbiye getirdi." Bir rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Şecere nam mevkide devesine bindiği zaman telbiye getirdi." Nesai'nin diğer bir rivayetinde denir ki: "İbnu Ömer'e: "Seni deven kaldırdığı zaman telbiye çeker gördüm" diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi: "Çünkü Resûlullah böyle yapmıştı."
Kaynak: Buhari, Hacc 20; Müslim, Hacc 23, (1186); Muvatta, Hacc 30, (1, 332); Tirmizi, Hacc 8,(818); Ebu Davud, Hacc 21, (1771); Nesai, Hacc 56, (5,162-164); İbnu Mace, Menasik 14, (2916).
Konu: Hac
1239-) Nafi' diyor ki: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Harem bölgesinin en yakın yerine geldi mi telbiyeyi artık bırakırdı. Sonra zu Tuva nam mevkide geceyi geçirir, orada sabah namazını kılar, sonra yıkanırdı ve derdi ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) böyle yapmıştı."
Kaynak: Buhari, Hacc 38, 39; Müslim, Hacc 226, (1259); Muvatta, Hacc 32, (1, 333).
Konu: Hac
1241-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı telbiye çekerken -bir rivayette mülebbiyen değil, mülebbiden demiştir- işittim şöyle diyordu: "Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyk la şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'nni'mete leke ve'l-mülk,la şerike leke." Bu kelimelere başka ilavede bulunmuyordu.
Kaynak: Buhari, Hacc 26, Libas 89; Müslim, Hacc 19 (1184); Muvatta, Hacc 28, (1, 331-332); Tirmizi, Hacc 13, (825); Ebu Davud, Menasik 27, (1812); Nesai, Hacc, 54, (5,159-160).
Konu: Hac
1258-) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)"ı hacc ve umre her ikisi için de (ihrama girip) telbiye çekerken işittim." Bekr İbnu Abdillah el-Müzeni demiş ki: "Ben bunu Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'e söyledim. Bana: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sadece hacc için telbiye getirdi" diye cevap verdi. Sonra tekrar Enes (radıyallahu anh)'le karşılaştım ve İbnu Ömer'in sözünü kendisine aktardım. Bana (kızarak): "Galiba bizi çocuk yerine koyuyorsunuz. Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı: "Umre ve hacc için lebbeyk!" derken işittim"dedi."
Kaynak: Buhari, Taksiru s-Salat 5, Hacc 24, 25, 27,117,119, Cihad 104,126; Müslim, Hacc 185,(1232); Ebu Davud, Hacc 24, (1795); Tirmizi, Hacc 11, (821); Nesai, Hace 49, (5, 150);İbnu Mace, Hacc 38, (2968, 2969).
Konu: Hac
1262-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "Hac ile umreyi birleştiren kimseye tek bir tavaf yeterlidir. İkisinin ihramından birlikte çıkar."
Kaynak: Buhari, Hacc 77,105, Muhsar 1,3, 4, Megazi 35; Müslim, Hacc 181, (1230); Tirmizi, Hacc 102, (947); Nesai, Hacc 144, (5, 225-226); İbnu Mace, Menasik 39, (2975).
Konu: Hac
1264-) Nafi' alatıyor: "Haccac-ı Zalim, Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anh)'le savaşmak üzere Mekke'ye indiği zaman, Abdullah İbnu Abdillah ile Salim İbnu Abdillah geldiler ve Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüm)'le konuştular: Kendisine: "Bu yıl haccı terketmen sana bir zarar vermez. Zira biz, halk arasında savaş çıkıp seninle Beytullah arasına girileceğinden korkmaktayız"dediler. Abdullah onlara: "Benimle Beytullah arasına girilerek engel çıkarılırsa, ben de Kureyş'in Hz. Peygamber'le Beytullah arasına girdiği zaman Resûlullah'ın davrandığı şekilde davranırım. Şahid olun, şu anda umreye niyet ettim!"dedi ve derhal kalkıp Zülhuleyfe'ye gitti. Umreye niyet ederek ihram giydi, telbiye getirdi. Sonra şunu söyledi: "Yolumu serbest bırakırlarsa umremi tamamlarım. Beytullah'la aramda engel olurlarsa Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yaptığı gibi yaparım." Ve şu ayeti tilavet etti. (Mealen): 'Resûlullah'ta sizler için güzel örnek vardır" (Ahzab 21). Sonra yoluna devam etti ve Beyda sırtına kadar geldi. Orada: "Bunların ikisinin hükmü de aynı. Eğer benimle umrem arasına girip mani olurlarsa haccıma da mani olmuşlar demektir. Sizleri şahid kılıyorum, umre ile birlikte hacca da niyet ettim" dedi. Yoluna devam etti. Kadid'e geldiği zaman bir kurbanlık aldı. Sonra (Mekke'ye girip) hacc ve umre her ikisi için tek bir tavafyaptı." Bir rivayette şöyle denmiştir: "Her ikisi için de ihrama girdi ve böylece Mekke'ye geldi. Beytulah'ı tavaf etti. Safa ve Merve arasında sa'y etti, buna bir ilavede bulunmadı, ne kurban kesti, ne traş oldu, ne taksirde bulundu, ne de ihramla haram ettiği şeylerden birini nefsine helal kıldı. Kurban gününe kadar bu hal üzere devam etti. O gün kurban kesti, traş oldu. İlk yaptığı tavafla hem haccın hem de umrenin tavafını yerine getirdiği kanaatinde idi. Sonunda: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) böyle yapmıştı" dedi."
Kaynak: Buhari, Hacc 77,105, Muhsar 1, 3, 4, Meğazi 35; Müslim, Hacc 180-183, (1230); Muvatta, Hacc 42, (1, 337); Nesai, Hacc 53, (5,158),144, (5, 226).
Konu: Hac
1267-) İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Veda haccında umre ile hacca kadar temettuda bulundu ve kurban kesti. Kurbanını Zülhuleyfe'den itibaren beraberinde götürdü. Menasikin icrasına (umre için niyetli) başlayıp, umre telbiyesi getirdi. Sonra hacc için telbiye getirdi. Beraberindeki ashabı da umre ile hacca kadar temettuda (istifade) bulundu. Hacc kafılesi içerisinde kurbanı olanlar da vardı, olmayanlar da. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Mekke'ye geldiği zaman halka hitaben: "Kimin kurbanı varsa, haccını tamamlayıncaya kadar ihramdan çıkmasın, kimin kurbanı yoksa tavaf ve sa'yini yapsın, saçını kısaltarak ihramdan çıksın. Sonra hacc için tekrar ihrama girip kurbanını kessin, kim kurban bulamazsa hacc sırasında üç gün, evine dönünce de yedi gün olmak üzere (on gün) oruç tutsun" buyurdu."
Kaynak: Buhari, Hacc 104; Müslim, Hacc 174, (1227); Ebu Davud, Hacc 24, (1805); Nesai, Hacc 50, (5,151-152).
Konu: Hac
1268-) İkrime anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a müt'atul-hacc'dan sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Veda haccında, Muhacirler, Ensariler ve Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevceleri hep ihrama girdiler, biz de girdik. Mekke'ye geldiğimiz zaman Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Kurbanlık nişanlıyanlar hariç, herkes hacc için giydiği ihramı umreye çevirsin" diye emretti. Biz de Beytullah'ı tavaf etik. Safa ve Merve'de sa'y yaptık. (İhramdan çıkarak) kadınlarımıza geldik, elbiselerimizi giydik. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Şunu da söylemişti: "Kim kurbanlık nişanlamışsa, kurbanlığı mahalline varıncaya kadar ihramdan çıkmasın!" Terviye akşamında (yani Zilhicce'nin 8. günü) bize hacc için ihrama girmemizi emretti. (Harem bölgesinin dışına çıkarak ihramlarımızı giyerek hacca başlayıp) menasiki tamamladığımız zaman Mekke'ye geri gelip Beytullah'ı, Safa ve Merve'yi tavaf ettik. Böylece haccımız tamamlanmış, ayet-i kerimenin buyurduğu üzere (Mealen): "Haccı da umreyi de Allah için tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkonursanız, o.halde kolayınıza gelen kurban gönderin..." (Bakara 196) üzerimizde kurban borcu kalmıştı."
Kaynak: Buhari, Hacc 37. (Buhari bunu bab başlığında ta'lik (senetsiz) olarak kaydetmiştir.
Konu: Hac
1271-) Ebu Cemre anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a mut'à'dan sordum; bana onu yapmamı emretti, haccda kesilen kurbandan sordum. "Bu hususta, dedi, deve veya sığır veya davar veya kana ortak olmak imkanları var (bunların hepsi meşrudur)." Ebu Cemre der ki: "İnsanlar mut'ayı mekruh addediyorlardı. (Eve gelip) uyudum. Rüyamda birisini gördüm (bana gelip): "Makbul umre, mebrür hacc!" diye müjdeledi. Hemen İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a gelip haber verdim. Bana: "Allahu ekber! Ebu'l-Kasım (aleyhissalatu vesselam)'ın sünneti!"dedi."
Kaynak: Buhari, Hacc 102; Müslim, Hacc 204, (1242).
Konu: Hac
1277-) Buhari'nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "(Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Mekke'ye gelince ashabına:"İhramınızdan çıkın. Önceki niyetinizi müt'aya çevirin!" dedi. Ashab: "Biz önce "hac" diye ismen belirterek niyet etmişken, şimdi nasıl müt'aya çevirebiliriz?" diye itiraz ettiler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) : "Ben size ne söylüyorsam onu yapın. Eğer kurbanlık getirmemiş olsaydım, size emretmiş bulunduğumu ben de yapardım. Ancak, kurbanım (Mina'daki kesim) mahalline ulaşmadan ihramlıya haram olan şeylerden hiçbirisi bana helal olmaz!" dedi. Bunun üzerine Ashab-ı Kiram Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın emrini yerine getirip ihramdan çıktılar."
Kaynak: Buhari
Konu: Hac
1278-) Yine Buhari'nin bir başka rivayetinde şu ziyade yer alır: "Biz Mekke'ye Zilhicce ayının dördünde gelmiştik. Müslim in bir rivayetinde şu ibareye de yer verilmiştir: "Bize ihramdan çıkmamız, hacc için yaptığımız niyyetin umreye çevrilmesi emredilmişti. Bu, bize çok imkansız bir emir geldi ve hepimizin canını sıktı. Memnuniyetsizliğimiz Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a ulaştırıldı. Ona semavi bir şey (haber) mi ulaştı, insanlardan mı bir şey ulaştı bilemiyoruz, her ne ise, bize şu hitabda bulundu: "Ey nas, ihramdan çıkın. Eğer beraberimde kurbanlığım olmasaydı,ben de sizin gibi yapardım!" (Resûlullah'ın bu kesin emri üzerine) ihramdan çıktık. Hatta hanımlarımızla münasebet-i cinsiyede bile bulunduk. İhrama girmemiş olan bir kimsenin yaptığı her şeyi yaptık. Bu hal terviye gününe (Zilhicce'nin sekizinci günü) kadar devam etti. O gün gelip, Mekke'yi arkada bıraktığımız vakit, hacca niyet ederek ihrama girdik."
Kaynak: Buhari
Konu: Hac
1281-) Ebu Davud ve Nesai'de şu ziyade gelmiştir: "Süraka İbnu Malik (radıyallahu anh): "Ey Allah'ın Resûlü, bu sene (hacc sırasında) yaptığımız temettu bu yıla mı has, bundan sonra her haccda ebediyen yapılacak mı?" diye sormuştu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Elbette, ebediyen yapılacaktır!"cevabını verdi" (48).
Kaynak: Buhari, Hacc 81,32, 34, 35, Umre 6, 15, Meğazi 61, Temenni, 3, 27; Müslim, Hacc 1213-1216 arasındaki rivayetler); Ebu Davud, Menasik 23, (1785-1789 arasındaki rivayetler); Nesai, Hacc 77,(5,178-179).
Konu: Hac
1282-) Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de kaydedilen bir rivayette İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) demiştir ki: "(Cahiliye Arapları) hacc aylarındaki umreyi yeryüzünde işlenebilen günahların en büyüğü biliyorlardı. Keza Muharrem ayını da Safer diye isimlenirip: "Bere iyileşip eser kalmadığı ve Safer ayı çıktığı vakit umre yapmak isteyene umre helal olur" diyorlardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ashab-ı Güzin (radıyallahu anhüm)'i, hacc için ihrama girmiş olarak 4 Zilhicce sabahı (Mekke'ye) geldiler. (Gelir gelmez) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), hacc niyetlerini umreye tahvil etmelerini emretti. Bu, Ashab nezdinde büyük bir hadise oldu. "- Ey Allah'ın Resûlü, neleri helal addedeceğiz?" diye sordular. "Bütün (ihram haramları) helal olacak!" diye cevap verdi." Nesai'deki rivayette: Eser yerine veber (yün) denmiştir. Mana: "Yün çoğalınca" olur. Keza "Safer ayı çıkınca" tabirinden sonra: "Veya şöyle dedi: Safer ayı girince" tabiri ilave edilmiştir.
Kaynak: (Buhari, Hacc 34, Menakıbu'1-Ear 26; Müslim 198, (1240,1241); Ebu Davud, Hacc 80, (1987), Menaaik 23, (1792); Nesai, Hacc 77,108, (5,180,181, 201, 202.)
Konu: Hac
1288-) Bir başka rivayette şöyle denmiştir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte yola çıktık. Bazılarımız umre niyetiyle ihrama girdi, bazılarımız hem hacc hem de umre niyetiyle ihrama girdi, bazılarımız da sadece hacc niyetiyle ihrama girdi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da sadece hacc için ihrama girmişti. Umre için ihrama girenler, (Vemreyi yapınca) ihramdan çıktılar. Hacc için ihrama girenler veya hacc ve umre için ihrama girenler, yevm-i nahr'e (kurbanın birinci gününe) kadar ihramdan çkmadılar.
Kaynak: Buhari, Umre 6, 8, 9, Hayz 1, 7, Hacc 3,33, 81, Edahi 3, 10; Müslim, Hacc 111-135, (1211-1212); Muvatta, Hacc 223-224, (1,410-412); Ebu Davud, Menasik 23, (1778-1783); Nesai, Hacc 77, (5, 177-178), Tirmizi, Hacc ,91, (934).
Konu: Hac
1290-) Ebu Müsa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Batha'da mola vermişken yanına uğradım. Bana: "Neye niyetle ihrama girdin?" diye sordu: Ben: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın niyeti ile niyetlendim" dedim. Ban: "Kurbanlığın var mı?" diye sordu. Ben: "Hayı!" dedim: "Öyleyse, dedi Beytullah'ı, Safa ve Merve'yi tavafet ve ihramdan çık!" Resûlullah'ın bu söylediklerini yaptım. Ailemden bir kadına uğradım. Saçlarımı tarayıp, başımı yıkayıverdi. Ben Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)'in halifeliği sırasında, halka bu şekilde fetva veriyordum. O öldü, yerine Hz. Ömer (radıyallahu anh) halife olu. Onun zamanında, bir hacc mevsimiydi. Ben (hacc için hazırlığa) kalkmış olduğum sırada bir adam gelip: "Fetvalarında teennili ol. Emirü'1-mü'mininin hacc mevzuunda neler ihdas edeceğini bilemezsin!" dedi. Ben de: "Ey insanlar, ben, kime haccla ilgili bir fetva vermiş idiysem, teennili olsun. İşte mü'minlerin emiri size geliyor. Onu imam edinin, ona uyun!" dedim. Hz. Ömer (radıyallahu anh) gelince kendisine: "Ey mü'minlerin emiri, kulağıma gelen nedir"? Hacc menasikiyle alakalı yeni şeyler mi ihdas ettiniz?" diye sordum. Bana: "Eğer Allah'ın kitabıyla amel edeceksek, bak Allah'ın kitabı ne diyor: "Haccı da, umreyi de Allah için tam yapın..." (Bakara 196)emrediyor. Eğer Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sünneti ile ameledeceksek. O: "Menasikinizi benden alın" diyor ve kurbanlığı, yerine(Mina'ya) ulaşıncaya kadar ihramdan çıkmıyor."
Kaynak: Buhari, Umre,11, Hacc 32,34125, Megazi 60, 77; Müslim, Hacc 154, (1221); Nesai, Hacc 5, (5,153).
Konu: Hac
1296-) İkrime İbnu Halid el-Mahzümi diyor ki: "İbnu Ömer (radıyallahu anh)'e haccdan önce yapılan umre hakkında (caiz mi, değil mi diye) sordum. Bana: "Yapmakta bir beis yok. Bizzat Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)haccdan önce umre yapmıştı" cevabını verdi."
Kaynak: Buhari, Umre 2.
Konu: Hac
1297-) Yine Buhari'nin, İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'tan kaydettiği bir rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), insanlara (haccın İslam'a uygun olan) adabını öğretmesi ve Resûlullah adına tebligatta bulunması için Hz. Ebu Bekir'i hacc emiri olarak gönderdi. Hac kafilesi Arafat'a Zülmecaz cihetinden vasıl olunca Kabe'ye yaklaşmadı, fakat Zülmecaz'a doğru yöneldi. Böyle yapışı, hacca umre ile niyet etmemiş olmasından ileri geliyordu."
Kaynak: Buhari
Konu: Hac
1299-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve ashabı (radıyallahu anhüm) Mekke'ye, Yesrib hummasından bitkin düşmüş bir halde geldiler. Müşrikler (şehirde menfi bir dedikodu yaparak): "Yarın buraya humma hastalığından dermanı kesilmiş ve ondan çok ızdırab çekmiş bir kavim gelecek"dediler ve (Müslümanlar'ın seyrine bakmak için) Hicr'in arkasına oturdular. (Onların hainliğinden vahyen haberdar olan) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), celadetlerini müşriklere göstermeleri için, Müslümanlar'a tavafın ilk üç şavtında remel yapmalarını, iki köşe arasında da adi yürüyüşle yürümelerini emretti. Bu hali gören müşrikler: "Bunlar mı hummanın bitkin düşürdüğünü zannettiğiniz insanlar, bunlar falan ve falandan daha sağlammış " dediler. İbnu Abbas (radıyallahu anh) der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı ashabına (radıyallahu anhüm) bütün şavtlarda remel yapmalarını emretmekten alıkoyan şey onlara duyduğu merhametti." Buhari, bu rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sulh antlaşması yaptığı sene (umre için) gelince müşriklere kuvvetlerini göstermeleri için "hızlı yürüyün!" diye emretti. Müşrikler bu sırada Kuaykıan dağı tarafına oturmuş (seyrediyor)lardı."
Kaynak: Buhari,Hacc 55, Megazi 43; Müslim, Hacc 240, (1266); Tirmizi, Hacc 39, (863); Ebu Davud,Menasik 51, (1886,1889); Nesai,Hacc 155, (5, 230).
Konu: Hac
1300-) Bir diğer rivayette (İbnu Abbas) şöyle demiştir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Beytullah'ın etrafında, Safa ile Merve arasında, müşriklere kuvvetini göstermek için sa'y etti."
Kaynak: Buhari
Konu: Hac
1303-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı, yedi şavttan üçünü hızlıca yaptığı ilk tavafta, Hacer-i Esved'e istilam buyururken gördüm." Bir rivayette şöyle demiştir: "Safa ile Merve arasında sa'y ederken sel çukurunda koşuyordu." Buhari ve Müslim'in bir rivayetinde şöyle demiştir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Haceru'l-Esved'den Haceru'l-Esved'e üç tur remel yaptı, dört tur da yürüdü, sonra iki rekat namaz kıldı, yani tavaftan sonra. Sonra da, hem haccda hem de umrede Safa ile Merve arasında tavaf yaptı."
Kaynak: Buhari,Hacc 56; Müslim,Hacc 232, (1261); Muvatta, Hacc 108, (1,365); Ebu Davud, Menasik 51, (1891) 52, (1893); Nesai,Hacc 152, (5, 229),153, (5,230).
Konu: Hac
1311-) Abis İbnu Rebia (rahimehullah) anlatıyor: "Ben Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i Haceru'l-Esved'i öperken gördüm. Onu hem öptü, hem de: "Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı seni öper görmeseydim, seni asla öpmezdim" dedi."
Kaynak: Buhari, Hacc 50, 57, 60; Müslim Hacc, 248, 120; Muvatta, Hacc 36, (1367); Tirmizi, Hacc 37, (860); Ebu Davud, Menasik 47, (1873); Nesai, Hacc 147, (5, 227); İbnu Mace, Menasik, 27, (2943).
Konu: Hac
1312-) İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) şöyle demiştir: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı Kabe'den sadece iki rüknü öperken gördüm, bunlar da iki rükn-i Yemani'dir."
Kaynak: Buhari, Hacc 59; Müslim, Hacc 242, (1267); Ebu Davud, Menasik 48, (1874); Nesai, Hacc 156, (5, 231-232).
Konu: Hac
1313-) Bir rivayette, İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'in şöyle dediği belirtilmiştir: "Ben, şu iki Yemani rükne ve Haceru'l-Esved'e Resûlullah'ın istilam ettiğini göreliden beri rahat halde de olsam, sıkışık halde de olsam istilamda bulunmayı hiç terketmedim."
Kaynak: Buhari, Hacc 60;Müslim, Hacc 245, (1268)(54).
Konu: Hac
1314-) Şeyheynin (Buhari ve Müslimüma) bir diğer rivayetinde Nafi der ki: "Ben İbnu Ömer (radıyallahu anh)'i (tavaf yaparken gördüm. Haceu'l-Esved'i) eliyle istilam ediyor, sonra da elini öpüyürdu."
Kaynak: Buhari, Hacc 60; Müslim, Hacc 246, (1268).
Konu: Hac
1316-) Buhari ve Nesai'de gelen bir diğer rivayet şöyle: "Bir adam İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'e Haceru'l-Esved'i istilam etme hususunda sormuştu. Şu cevabı aldı: "Ben, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı, onu hem istilam eder hem de öper gördüm..." Adam tekrar sordu: "Pekala, sıkışacak olsam, bana galebe çalacak olsalar, (ne yapayım İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) kızgın bir eda ile: "Sorusu Yemen'de batasıca, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı, onu hem istilam eder, hem öper gördüm."
Kaynak: Buhari, Hacc 60; Nesai, Hacc 155, (5, 231).
Konu: Hac
1318-) Ebü't-Tufeyl anlatıyor: "Ben Hz. İbnu Abbas ve Hz. Muaviye (radıyallahu anhüma) ile birlikte idim. Muaviye (radıyallahu anh) hazretleri her rükne uğradıkça istilamda bulunuyordu. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) kendisine: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sadece Haceru'l-Esved ve rüknü'l-Yemani'den başka yeri istilam etmezdi" dedi. Hz. Muaviye şu cevabı verdi: "Beytullah'tan hiçbir şey ihmal edilmez." İbnu z-Zübeyr bütün rükünlere (köşelere) istilamda bulunurdu."
Kaynak: Buhari, Hacc 59; Müslim, Hacc 247, (1269); Tirmizi, Hacc 35, (858).
Konu: Hac
1325-) Nafi' anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) her yedide iki rek'at namaz kılardı."
Kaynak: Buhari, Hacc 69; Muallak (senetsiz) o1arak kaydetmiştir.)
Konu: Hac
1330-) İsmail İbnu Ümeyye (merhum) anlatıyor: "Zühri'ye, "Ata: "Farz namaz, iki rek'atlik tavaf namazının yerini de tutar" diyor, (ne dersiniz)?" dedim. Şu cevabı verdi: "Sünnete uymak daha iyidir. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam ) yedi şavtlık bir tavaf yaptı. Mutlaka onun için iki rek'atlik bir tavaf namazı kılmıştır."
Kaynak: Buhari,Hacc 69.
Konu: Hac
1335-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Safa ile Merve arasında, vadinin dibinde koşmak sünnet değildir. Burada cahiliye ehli koşar ve şöyle derdi: Batha'yı (vadinin dibini) biz ancak koşarak geçeriz."
Kaynak: Buhari, Menakıbu'l-Ensar 26.
Konu: Hac
1340-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Veda haccında bir deve üzerinde tavaf yaptı. Rükn'e bir bastonla istilam buyurdu." Bir rivayette: "Rükn'e her gelişinde, ona elindeki bir şeyle isaret buyurdu" denmiştir.
Kaynak: Buhari, Hacc 58, 61, 62, 74, Salat 24, Müslim, Hacc 253, (1272);Ebu Davud, Menasik 49, (1877); Nesai, Hacc 15, (5, 233); Tirnıizi, Hacc 40, (865); İbnu Mace, Menasik 28, (2948).
Konu: Hac
1344-) Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a hasta olduğumu söyledim. Bana: " Öyleyse, insanların gerisinden, bir hayvan üzerinde tavaf et" dedi. Ben, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Beytullah'ın yan tarafında namaz kılarken tavaf ettim. O namazda "Ve't-Tür ve Kitabi'n-Mestur" süresini okuyordu."
Kaynak: Buhari, Hacc 74, 64, 71, Salat 78; Müslim, Hacc 258, (1276); Muvatta, Hacc 40, (1, 371); Ebu Davud, Menasik 49, (1882); Nesai, Hac 138, (5, 223); İbnu Mace, Menasik 34, (2961).
Konu: Hac
1346-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (Veda haccında) Mekke'ye geldi, tavafını yaptı, Safa ve Merve arasında sa'yetti. (Geldiği zaman yaptığı bu ilk) tavaftan sonra, Arafat'tan dönünceye kadar Kabe'ye yaklaşmadı."
Kaynak: Buhari, Hacc 70, 23,127.
Konu: Hac
1349-) İbnu Abbas ve Hz. Aişe (radıyallahu anhüm) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), yevm-i nahrde (Kurban'ın birinci günü) tavafı geceye te'hir etti." Bir başka rivayette: "....Ziyaret tavafını" denmiştir. "...Beyt-i Atik'i tavaf etsinler" (Hacc 29) ayetiyle emredilen tavaf bu tavaftır.
Kaynak: Ebu Davud, Menasik 83, (2000); Tirmizi, Hacc 80, (920); İbnız Mace, Menasik 77, (3059). Bu hadisi Buhari, ta'lik olarak kaydetmiştir (Hacc 129).
Konu: Hac
1350-) Nafi, İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den naklen diyor ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yevm-i nahirde ifaza (ziyaret) tavafını yaptı, sonra dönüp öğleyi Mina'da kıldı."
Kaynak: Buhari, Hacc 129, Müslim,Hacc 335, (1308); Ebu Davud, Menasik 83, (1998.
Konu: Hac
1353-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): "Kadın hayızlı olduğu takdirde (veda tavafı yapmadan) yola çıkmasına ruhsat verildi" demiştir.
Kaynak: Buhari, Hayz 27, Hacc 144; Müslim, Hacc 380, (1328).
Konu: Hac
1355-) Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevcelerinden Safiyye Bintu Huyey (radıyallahu anha) hayız oldu. Durum Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a haber verilmişti. "O bizi burada hapis mi edecek!" dedi. Kendisine, Safıyye'nin tavaf-ı ifazayı yapmış olduğu söylenince: "Öyleyse hayır, (beklemenize gerek yok, yola çıkınız)" açıklamsında bulundu."
Kaynak: Buhari, Hacc 129,145, Hayz 27; Müslim, Hacc, 382, (1211); Muvatta, Hacc 225-228, (1, 412-413); Nesai; Tirmizi, Hacc 99, (943); Ebu Davud, Menasik 85, (2003); Nesai, Hayz 23 (1,194); İbnu Mace, Menasik 83, (3072).
Konu: Hac
1357-) İbnu Cüreyc anlatıyor: "Ata, bana İbnu Hişam'ın kadınları erkeklerle karışık olarak tavaftan yasakladığı zaman dedi ki: "O bunu nasıl yasaklar, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevceleri bile erkeklerle birlikte haccettiler!" Ben Ata'ya sordum: "Onların beraber haccları örtünme emrinden önce miydi, sonra mıydı?" "(Evet, kasem olsun) buna, ben örtünme emrinden sonra şahid oldum!" diye cevap verdi. Ben tekrar sordum: "Pekala erkeklere nasıl karışırlardı?" Şu cevabı verdi: "Erkeklere karışmazlardı, Hz. Aişe (radıyallahu anha) erkeklerden ayrı olarak tavaf ederdi, onlara karışmazdı." Hatta bir kadın kendisine: "Ey mü'minlerin annesi, yürü (Hacerü'l-Esved'e elimizi değerek) istilam edelim!" demişti de Hz. Aişe ona: "Sen dilediğin şekilde git" deyip kendisi gitmekten imtina etmişti.Onlar geceleyin kim oldukları bilinmez halde çıkarlar, (erkeklerle beraber tavaf yaparlardı. ) Beytullah'a girmek istedikleri zaman da, erkeklerin tamamen çıkarılmış olmalarına kadar durup beklerler, sonra girerlerdi. (Ata devamla): "Ben (Mekke kadısı) Ubeyd İbnu Umeyr'le birlikte,Müzdelife'deki Sebir dağında mücavir (yani ikamet eder) olan Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin yanına giderdim" dedi. Ben hemen sordum: "Pekala Hz. Aişe'nin örtüsü ne idi`?" "Keçeden yapılmış küçük bir Türk çadırının içindeydi. Çadırın bir perdesi vardı. Aişe (radıyallahu anha) ile bizim aramızda bu perdeden başka bir şey yoktu. Ben Hz. Aişe'nin üzerinde gül renginde bir zıbın gördüm."
Kaynak: Buhari, Hacc 64.)
Konu: Hac
1358-) Ebu's-Sefer Said İbnu Muhammed anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'ı işittim, diyordu ki: "Ey insanlar, size söyleyeceğimi benden dinleyin, (bilahare) söyleyeceklerinizi de bana dinletin." "İbnu Abbas şöyle dedi, İbnu Abbas böyle dedi" diye kafadan atmayın. Beytullah'ı kim tavaf edecekse Hıcr'ın gerisinden tavaf etsin. Oraya "Hatim" demeyin. Zira cahiliye devrinde kişi yemin edip kamçısını veya ayakkabısının tekini yahut yayını atardı."
Kaynak: Buhari, Menakıbu'l-Ensar 26.
Konu: Hac
1360-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalàtu vesselam), Kabe'yi başına yular veya başka bir şey takılmış halde tavaf eden bir adam görmüştü. Hemen yuları koparıp attı." Bir başka rivayette şöyle denmiştir ". . .burnuna geçirilmiş bir halka ile birisini yeden bir adam görmüştü, derhal halkayı kopardı ve adama: "elinden tutarak yed!" diye emretti.
Kaynak: Buhari, Hacc, 65, 66, Eyman ve'n-Nüzür 31; Ebu Davud, Eyman ve 'n-Nüzür 23,(3302); Nesai, Hacc 186, (5, 221-222), Eyman ve'n-Nüzür 30, (7,18).
Konu: Hac
1378-) Buhari'nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Kabe'ye girdi. İçeride altı direk vardı. Her bir direğin yanında bir miktar durdu, dua etti, ama namaz kılmadı."
Kaynak: Buhari
Konu: Hac
1380-) Nesai'nin bir diğer rivayeti şöyle: "Resûlullah (aleyhissalàtu vesselam)) Kabe'ye girdi, ilerledi. Kapıya yakın bulunan iki sütunun arasına gelince oturdu. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra kalkıp Kabe'nin arka cihetinden karşısına gelen kısma kadar yürüdü. Alnını ve yanağını sürdü. Allah'a hamd'u senada bulundu, dua ve istiğfar etti. Sonra Kabe'nin her bir köşesine gitti ve her birini tekbir, tehlil, tesbih ve Allah Teala'ya sena, dua ve istiğfarla karşıladı.Sonra çıkıp, Beytullah'ın ön yüzünde iki rek'at namaz kıldı. Namazdan çıkınca: "Bu (Beyt), kıbledir" dedi."
Kaynak: Buhari, Hacc 51, 52, 54, Salat 30,81, 96, Teheccüt 25; Müslim, Hacc 388-397 (1329-1332); Muvatta, Hacc 193, (1, 398);Ebu Davud, Menasik 93, (2023); Nesai, Mesacid 5, (2, 33-34), Hacc 126,127,131,139 (5,216-221), Kıble 6, (5, 217).
Konu: Hac
1381-) İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (Mekke'ye) geldiği vakit içerisinde put olduğu için, Beytullah'a girmekten imtina etti (kaçındı). Onların çıkarılmalarını emretti. Hepsi de çıkarıldı. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail (aleyhimasselam)'in ellerinde fal okları bulunan heykelleri de çıkarıldı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (bunu görünce): "Allah canlarını alsın! Allah'a kasem olsun, onlar da bilirler ki, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail (aleyhimasselam) bu oklarla kısmet aramadılar."
Kaynak: Buhari, Hacc 54 Enbiya 8, Megazi 48;Ebu Davud, Hacc, 93, (2027).
Konu: Hac