İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru

Videolar


Dua Konulu Hadisler


1722-)  Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu ayeti okudular. (Mealen): "Rabbiniz: ''Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." (Gafır 60).

Kaynak:  Tirmizi, Tefsir, Gafir, (2973); Ebû Davud, Salat 358, (1479). Metin Tirmizi'ye aittir.

Konu:  Dua


1723-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kaıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevi şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir. "

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 112, (3542).

Konu:  Dua


1724-)  Ubade İbn's-Samit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yeryüzünde, masiyet veya sıla-i rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin. "

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 126, (3568).

Konu:  Dua


1725-)  Ebû'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûl-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam), (bir gün) sordu: "En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melikinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi ?" "Evet! Ey Allah'ın Resûlü!" dediler. "Allah'ın zikridir!" buyurdu.

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 6, (3374); Muvatta, Kur'an 24.

Konu:  Dua


1726-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala hazretleri şöyle seslenir: "Beni bir gün zikreden veya bir makamda benden korkan kimseyi ateşten çıkarın!"

Kaynak:  Tirmizi, Cehennem 9, (2597).

Konu:  Dua


1727-)  Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve ahiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin."

Kaynak:  Ebû Davud, Edeb 105, (5042).

Konu:  Dua


1728-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir kimse evine veya yatağına gir'ince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler. Melek: "Hayırla aç!" der. Şeytan da: "Şerle aç!" der. Adam, şayet (o sırada) Allah'ı zikrederse melek Şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şayet: "Nefsimi, ölümden sonra bana geri iade eden ve uykusunda öldürmeyen Allah hamdolsun. İzniyle yedi semayı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah'a hamdolsun"dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur."

Kaynak:  Rezin ilavesidir.

Konu:  Dua


1729-)  Hz.Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar birlikte oturmam, bana İsmail'in oğullarından dört tanesini azad etmemden daha sevgili gelir. Allah'ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi azad etmemden daha sevgili gelir."

Kaynak:  Ebû Davud, İlm 13, (3667).

Konu:  Dua


1730-)  Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve; "Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette bulunayım" der. " Rivayetin Müslim'deki bir vechi şöyle: "Allahu Teala gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semaya inerek şöyle der: "Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek?"

Kaynak:  Buhari, Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavat 13, Müslim,Salatu'1-Müsafırin 166, (758); Muvatta, Kur'an 30, (1,214); Tirmizi, Daavat 80, (3493); Ebû Davud, Salat 311, (1315).

Konu:  Dua


1731-)  Ebû Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "Derdi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?" "Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 80.

Konu:  Dua


1732-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ezanla kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)" "Öyleyse, dendi, "ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?" "Allah'tan, dedi, dünya ve ahiret için afıyet isteyin!"

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 35, (521); Tirmizi, Salat 46, (216), Daavat 138, (3588, 3589).

Konu:  Dua


1733-)  Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile, insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua."

Kaynak:  Muvatta, Nida 7, (1, 70); Ebû Davud, Cihad 41, (2540).

Konu:  Dua


1734-)  Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın."

Kaynak:  Müslim, Salat 215, (482); Ebû Davud, Salat 152, (875).

Konu:  Dua


1735-)  Yine Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) anlatıyor: "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icabete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, müsafirin duası, babanın evladına duası."

Kaynak:  Tirmizi, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavat 139, (3592); Ebû Davud, Salat 364, (1536); İbnu Mace, Dua 11, (3862).

Konu:  Dua


1736-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İcabete mazhar olmada gaib kimsenin gaib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür'atli olanı yoktur."

Kaynak:  Tirmizi, Birr 50, (1981), Ebû Davud, Salat 364, (1535); Müslim, Zikr 88, (2733); Buhari, Mezalim 9.

Konu:  Dua


1737-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Duvaları örtmeyin. Kim kardeşinin mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan avuçlarımızın içiyle isteyin, sırtlarıyla istemeyin; duayı tamamlayınca avucunuzu yüzlerinize sürün."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 358, (1489,1490,1491).

Konu:  Dua


1738-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) dua ederken ellerini öyle kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm."

Kaynak:  Buhari, İstiska 21.

Konu:  Dua


1739-)  Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ellerini dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 11, (3383).

Konu:  Dua


1740-)  Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Adamın biri iki parmağı ile dua ediyordu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Birle! Birle!" diye müdahale etti."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 117, (3552); Nesai, Sehv 37, (3, 38).

Konu:  Dua


1741-)  Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı ne minberde ne de bir başka şey üzerinde dua yaparken ellerini uzattığını görmedim. Bilakis şöyle gördüm" dedi ve baş ve orta parmaklarını kapayıp şehadet parmağını açmış vaziyette işaret etti."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 230, (1105).

Konu:  Dua


1742-)  Hz. Selman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 118, (3551); Ebû Davud, Salat 358, (1488).

Konu:  Dua


1743-)  Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlulla: (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'a duayı, size icabet edeceğinden emin olarak yapın. Şunu bilin ki Allah celle şanuhu (bu inançla olmayan ve) gafletle (başka meşguliyetlerle) oyalanan kalbin duasını kabul etmez."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 66.(3474.)

Konu:  Dua


1744-)  Fadale İbnu Ubeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz dua ederken, Allahu Teala'ya hamd u sena ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Davud, Salat 358, (1481); Nesai, Sehv 48, (3, 44).

Konu:  Dua


1745-)  Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua sema ile arz arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salat okuyun.)" Tirmizi, bunu Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e mevkuf olarak rivayet etmiştir. Rezin ise merfu olarak rivayet etmiştir.

Kaynak:  Tirmizi, Salat 352, (486).

Konu:  Dua


1746-)  Hz. İbnu. Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer (radıyallahu anhüma) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okuyarak devam ettim. Sanra kendim. için duada bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Hz. Peygaınber (aleyhissalatu vesselam); "İşte!.İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor'' dedi."

Kaynak:  Tirmizi, Cum'a 64, (593).

Konu:  Dua


1747-)  Hz. Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) birisine dua edeceği vakit önce kendisine dua ederek başlardı."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat, 10, (3382).

Konu:  Dua


1748-)  Ebû Müsabbih el-Makrai, Ebû Züheyr en-Nümeyri (radıyallahu anh)'den naklen anlatıyor: "Bir gece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber çıktık., Derken bir adama rastlatdık. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda çok ısrarlı idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onu dinlemek üzere durakladı. Ve: "Eğer (duayı) sonlandırırsa vacib oldu!" buyurdu. Kendisine: "Ne ile sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!" denildi. "Amin ile" dedi, uzaklaştı. Adama: "Ey fülan! duanı aminle tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 172, (938).

Konu:  Dua


1749-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri dua edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilakis, azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teala Hazretleri'ni kimse icbar edemez. "

Kaynak:  Buhari, Daavat 21, Tevhid 31; Müslim, Zikr 7, (2678-79); Muvatta, Kur'an 28 (1, 213); Tirmizi, Daavat 79 (3492); Ebû Davud, Salat 358, (1483); İbnu Mace, Dua 8, (3854).

Konu:  Dua


1750-)  Ebû Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (müdahele ederek): "Nefislerinize karşı merhametli olun. Zira sizler, sağır birisine hitàb etmiyorsunuz, muhatabınız gaib de değil. Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zat'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zat, her birirıize, bineğinin boynundan daha yakındır" dedi."

Kaynak:  Buhari, Daavat 50, 67, Cihad 131, Meğazi 38, Kader 7, Tevhid 9; Müslim, Zikr 44, (2704);Tirmizi, Daavat 3, 59, (3371, 3457); Ebû Davud, Salat 361. (1526,1527.1528).

Konu:  Dua


1751-)  Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), bir kimsenin: "Ya Rabbi, senden nimetin kemalini taleb ediyorum" dediğini işitmişti. Sordu: "Nimetin kemali nedir?" "Bu bir duadır, onunla dua edip, onunla hayır (çok mal) ümid ettim" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) "Sordum, zira, nimetin kemali cennete girmektir, ateşten kurtulmaktır" dedi. Bir başkasının da şöyle dediğini işitti: "Ey celal ve ikrab sahibi Rabbim!" hemen şunu söyledi: "Duana icabet edilmiştir, (ne arzu ediyorsan) durma iste" Derken ,bir başkasının: "Ya Rabbi senden sabır istiyorum!" dediğini işitmişti, ona da: "Allah'tan bela istedin, afiyet de iste!" dedi.

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 99, (3524).

Konu:  Dua


1752-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) özlü duaları tercih eder, diğerlerini bırakırdı."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 358, (1482).

Konu:  Dua


1753-)  Hz. İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı üç kere yapmaktan hoşlanırdı."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 361, (1524).

Konu:  Dua


1754-)  Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyudular ki: "Acele etmediği müddetçe herbirinizin duasına icabet olunur. Ancak şöyle diyerek acele eden var: "Ben Rabbime dua ettim duamı kabul etmedi." Müslim'in diğer bir rivayeti şöyledir: "Kul, günah taleb etmedikçe veya sıla-i rahmin kopmasını istemedikçe duası icabet görmeye (kabul edilmeye) devam eder." Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde şöyledir: "Allah'a dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır, yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek süretiyle olur, yeter ki günah taleb etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun."

Kaynak:  Buhari, Daavat 22; Mislim, Zikr 92, (2735); Muvatta, Kur'an 29 (1, 213); Tirmizi, Daavat 145, (3602, 3603); Ebû Davud, Salat 358, (1484).

Konu:  Dua


1755-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah'ın duaları kabul ettiyi saate rastgelir de, istediğiniz kabul ediliverir."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 362.(1532).

Konu:  Dua


1756-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 149, (3607, 3608).

Konu:  Dua


1757-)  Ebû Hüreyre hazretleri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri kendisinden istemeyene gadap eder."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 3, (3370); İbnu Mace, Dua 1, (3827).

Konu:  Dua


1758-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala Hazretleri'nin fazlından isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. İbadetin en efdali de (dua edip) kurtuluşu beklemektir."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 126 (3566).

Konu:  Dua


1759-)  Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir kadın: "Ey Allah'ın Resûlü, bana ve kocama dud ediver!" diye ricada bulunmuştu. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz: "Allah sana da, kocana da rahmet etsin!" diye dua buyurdu."

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 363, (1533).

Konu:  Dua


1760-)  Ebû'd-Derda (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kardeşinin gıyabında dua eden hiçbir mü'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana olsun" demesin." Ebû Davud'un rivayetinde şu ziyade vardır: "Melekler: "Amin, bir misli de sana olsun!" derler."

Kaynak:  Müslim, Zikr 86, 88, (2732, 2783); Ebû Davud, Salat 364, (1534).

Konu:  Dua


1761-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamını (dünyada) almış olur."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 115, (3547).

Konu:  Dua


1762-)  Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah'ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur." Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i Azàmı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. "

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 65, (3471); Ebû Davud, Salat 358, (1493).

Konu:  Dua


1763-)  Mihcen İbnu'l-Edra' (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir adamın: "Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıy-la senden istiyorum. Günahlarımı mağfıret et, sen Gafürsun, Rahimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: "O mağfiret edildi. O mağfıret edildi. O mağfiret edildi!"

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 184, (985); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

Konu:  Dua


1764-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam şöyle dua etmişti: "Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur, Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyümsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!" (Bu duayı işiten) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resûlü daha iyi bilir`?" "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Azam'ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebû Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

Konu:  Dua


1765-)  Esma Bintu Yezid (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'ın İsm-i Azam'ı şu iki ayettedir: 1- "İlahınız, tek olan ilahdır, ondan başka ilah yoktur. O Rahman ve Rahim'dir." (Bakara 163). 2- Al-i İmran süresinin baş kısmı: Elif Lam-Mim. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyümdur" (Al-i İmran 1-3).

Kaynak:  Ebû Davud, Salat 358, (1496); Tirmizi Daavat 65, (3472).

Konu:  Dua


1766-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever." Bir rivayette: "Kim o isimleri sayarsa cenntete girer" buyurmuştur. Buhari hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim'de "tek" kelimesi yoktur. Tirmizi'nin rivayetinde Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Allah'ın isimlerini şöyle yazdı: "O Allah ki O'nda başka ilah yoktur. Rahman'dır. Rahim'dir. E1-Meliku'l-Kuddûsu, es-Selamu, el-Mü'minu, el-Müheyminu, el-Azizu, el-Cebbaru, el-Mütekebbiru, el-Haliku, el-Bariu, el-Musavviru, el-Gaffaru, el-Kahharu, el-Vehhabu, er-Rezzaku, el-Fettahu, el-Alimu, el-Kabizu, el-Basitu, el-Hafidu, er-Rafiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semiu, el-Basiru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latifu, el-Habiru, el-Halimu, el-Azimu, el-Gafûru, eş-Şekûru, el-Aliyyu, eI-Kebiru, el-Hafizu, el-Mukitu, el-Hasibu, el-Celilu, el-Kerimu, er-Rakibu, el-Mucibu, el-Vasiu, el-Hakimu, el-Vedûdu, el-Mecidu, el-Baisu, eş-Şehidu, el-Hakku, el-Vekilu, el-Kaviyyu, el-Metinu, el-Veliyyu, el-Hamidu, el-Muhsi, el-Mubdiu, el-Muidu, el-Muhyi, el-Mümitu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vacidu, el-Macidu, el-Vahidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kadiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Ahiru, ez-Zahiru, el-Batinu, el-Vali, el-Müte'ali, el-Berru, et-Tevvabu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu, Maliku'l-Mülki, Zü'l-Celali ve'l-İkram, el-Muksitu, el-Camiu, el-Ganiyyu, el-Muğni, el-Mani', ed-Darru, en-Nafiu,en-Nûru, el-Hadi, el-Bediu, el-Baki, el-Varisu, er-Reşidu es-Sabüru." İsimleri bu şekilde, sadece Tirmizi saymıştır

Kaynak:  Buhari, Daavat 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizi, Daavat 87, (3502).

Konu:  Dua


1767-)  El - Kuddûs: Ayıplardan temiz demektir. es-Selam: Selam sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selamette‚her türlü afetten beri demektir. el-Mü’min: Kullarına va’dinde sadık olan demektir. Tasdik manasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mana eman’dan gelir. el-Muheyyim: Şahid olan (görüp güzeten) demektir. Emin manasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ ha’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasına geldiği de söylenmiştir. el-Azizu: Kahreden‚ galebe çalan demektir. "İzzet"‚galebe çalmak manasına gelir. el Cebbar: Mahlukatı mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ bütün mahlukatının fevkinde yücedir manasına geldiği de söylenmiştir. el-Mütekebbir: Mahlukata ait sıfatlardan yüce‚ uzak manasına gelir. Ayrıca "Mahlukatından büyüklük taslayarak kendisiyle azamet yarışına kalkanlara büyüklüyünü gösteren ve onlara haddini bildiren manasına geldiği de söylenmiştir.Keza şu manaya geldiği de belirtilmiştir: "Mütekebbir" Allah’ın azametini ifade eden kibriya kelmesinden gelir‚ tezyifi bir mana taşıyan kibir kelimesinden gelmez. el-Bariu: Mahlukatı‚ mevcut bir misale bakmaksızın‚ yoktan‚ örneksiz olarak yaratan manasına gelir. Bu kelime‚ öncelikle hayvanlar için kullanılır‚ diğer mahluklar için pek kullanılmaz. Hayvanlar dışındaki mahlukat hakkında nadiren kullanılır. el-Müsavvir: Mahlukatı farklı sûretlerde yaratan" demektir. Tsvir lügat olarak hat ve şekil çizmek manasına gelir. el-Gaffar: Kulların günahlarını tekrar tekrar affeden‚ manasına gelir. Gafr kelimesi‚ aslında setr (örtmek) ve kapatmak manalarına gelir. Allah Teala kullarının günahlarını affedici‚ onlar için cezayı terketmek sûretiyle (günahları) örtücüdür. el-Fettah: Kulları arasında hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmın (davalı-davacı) arasındaki ihtilafı çözdüğü zaman: "Hakim iki hasmın arasını fethetti" derler. Hükmetti, çözüme kavuşturdu manasında, hakime fatih dendiği de olmuştur. Mamafih "Kullarına rızk ve rahmet kapılarını açan", rızıklarından kapanmış olanları açan manasına da gelir. el-Kabız: Kullarının rızkını lütfu ve hikmetiyle tutan manasına gelir. el-Basıt: Kullarına rızkı açıp cûd ve rahmetiyle genişleten demektir. Böylece Cenab-ı Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadır. el-Hafid: Cebbarları ve firavunları alçaltan demektir. Yani onları horlar ve değersiz kılar demektir. er-Rafi': Velilerini, dostlarını yüeltir. Aziz kılar demektir. Böylece Allah, hem zelil hem de aziz kılıcı olmaktadır. el-Hakem: Hakim demektir. Bu da hakikatı hükmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gönderilen demek olur. el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hükümde doğruluktan ayrılmayan cevre yer vermeyen manasına gelir. Aslında masdardır. Ancak adil makamında kullanılmıştır. Adil'den daha beliğdir, çünkü müsemma, fiilin kendisiyle isimlenmiştir. el-Latifu: Arzunu sana rıfkla ulaştıran demektir. "Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latif" manasına geldiği de söylenmiştir. el-Habiru: Olanı ve olacağı bilen kimseye denir. el-Gafûru: Bağışlamada mübalağa eden, çok bağışlayan demektir. eş-Şekûru: Kullarını, salih fiilleri sebebiyle mükafatlandıran ve sevap veren demektir. Allah'ın kullarına şükrü, onlara mağfireti ve ibadetlerini kabul etmesidir. el-Kebiru: Cela1 (büyüklük) ve şanının yüceliği sıfatlarını taşıyan kimsedir. el-Mukitu: Muktedir demektir. Ayrıca, mahlukata gıdalarını veren manasına geldiği de söylenmiştir. el-Hasibu: el-Kafi demektir. Muf'il manasında faildir, tıpkı mü'lim manasında elim gibi, hasib'in muhasib manasında kullanıldığı da söylenmiştir. er-Rakibu: Kendisinden hiçbir şey gaib olmayan hafiz (muhafız) demektir. el-Mucibu: Kullarının duasını kabul edip, icabet eden zat demektir. el-Vasiu: Zenginliği, bütün fakrlar bürüyen; rahmeti herşeyi kuşatan demektir. el-Vedûdu: el-Vedd (sevgi) kelimesinden mef'û1 manasında feûl'dür. Allah Teala Mevdûd'dur. Çok sevilir. Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fail manasında feûldür. Yani Allah Teala salih kullarını sever, bu da "onlardan razı olur" demektir. el-Mecidu: Keremi geniş olan demektir. Şerif manasını taşıdığı da söylenmiştir. el-Baisu: Mahlukatı, ölümden sonra kıyamet günü yeniden diriltir demektir. eş-Şehidu: Kendisinden hiçbir şey gaib olmayan kimse demektir. Şahid ve şehid aynı manada kullanılır, tıpkı alim ve alim kelimeleri gibi. Mana şöyledir: Allah, (her yerde) hazırdır. Eşyayı müşahede edip her an görür. el-Hakku: Varlığı ve vücudu gerçek olan demektir. el-Vekilu: Kulların rızıklarına kefil demektir. Hakikat şudur: Kendisine tevkil edilmiş olanı işinde müstakil söz sahibi olmaktır. Bu hususta şu ayet hatırlanabilir: "(Dediler ki) Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" (A1-i İmran 173). el-Kaviyyu: el-Kadir (güçlü) demektir. Ayrıca: "Kudreti ve kuvveti tam, O'nu hiçbir şey aciz kılamaz" manasına da gelir. el-Metinu: Şedid ve kavi olup, hiçbir fiilinde meşakkatle karşılaşmayan demektir. el-Veliyyu: Nasır (yardımcı) demektir. Ayrıca: "İşlerin kendisiyle yürüdüğü mütevelli, yetimin velisi gibi" diye de açıklanmıştır. el-Hamidu: Fiiliyle hamde hak kazanan mahmûd kimsedir. Bu kelime mef'ûl manasında faildir. el-Muhsi: İlmiyle herşeyi sayan, nazarından büyük veya küçük hiçbir şey kaçmayan kimse demektir. el-Mübdiu: Eşyayı yoktan ilk defa var eden, yaratan demektir. el-Muidu: Mahlukatı hayattan sonra tekrar ölüme, öldükten sonra da tekrar hayata iade eden kimse demektir. el-Vacidu: Fakirliğe düşmeyen zengin demektir. Bu kelime, gına demek olan cide kökünden gelir. el-Vahidu: Tek başına devam eden, yanında bir başkası olmayan ferd'dir. Ayrıca, şerik ve arkadaşı olmayan kimse manas da mevcuttur. El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir başka adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sahiptir. Kelime hem müzekker, hem de müennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadındır." Vahid'e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabûl etmeyen bir mana üzere bina edilmiştir. Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık üzere bina edilmiştir. Öyle ise, vahid, zat itibariyle münferiddir, ahad ise mana itibariyle münferiddir. es-Samedu: İhtiyaçlarını temin etmek üzere, halkın kendisine başvurduğu efendidir. Yani halkın kendisine yöneldiği kimsedir. el-Muktediru: Kudret kökünden müfteil babındandır. Kadir'den daha öte bir güçlülük ifade eder. el-Mukaddimu: Eşyayı takdim edip, yerli yerine koyan demektir. el-Muahhiru: Eşyayı yerlerine te'hir eden demektir. Kim takdime hak kazanırsa ona takdim eder, kim de te'hire hak kazanırsa ona da te'hir eder. el-Evvelu: Bütün eşyadan önce var olan demektir. el-Ahiru: Bütün eşyadan sonra baki kalacak olan demektir. ez-Zahiru: Herşeyin üstünde zahir olan ve onların üstüne çıkan şey demektir. el-Batınu: Mahlukatın nazarlarından gizlenen demektir. el-Vali: Eşyanın maliki ve onlarda tasarruf eden demektir. el-Müteali: Mahlukatın sıfatlarından münezzeh olan, bu sıfatların biriyle muttasıf olmaktan yüce ve ali olan. el-Berru: Katından gelen bir iyilik ve lütufla, kullarına karşı merhametli, şefkatli demektir. el-Müntakimu: Dilediğine ceza vermede şiddetli davranan demektir. Nekame kökünden müfteil babında bir kelimedir. Nekame, hoşnudsuzluğun öfke ve nefret derecesine ulaşmasıdır. el-Afuvvu: Afv'dan feûl babında bir kelimedir. Bu bab mübalağa ifade eder. Öyle ise mana: "Günahları çokça bağışlayan" dcmek olur. er-Raûfu: Katından gelen bir re'fetle (şefkatle) kullarına merhametli ve şefkatli olan demektir. Re'fetle rahmet arasındaki farka gelince; rahmet bazan maslahat gereği istemeyerek de olabilir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur. Zü'l-Celal: Celal, celil'in masdarıdır. Celal, celalet, nihayet derecede büyüklük, azamet demektir. Zü'l-Celal büyüklük sahibi olan manasına gelir. el-Muksidu: Hükmünde adil, demektir. Ef'àl babında adaletli oldu manasına olan bu kelime, sülasi aslında zulmetti manasına gelir. Nitekim kasıt; cevreden, zalim demektir. el-Camiu: Kıyamet günü mahlukatı toplayan demektir. el-Maniu: Dostlarını, başkalarının eziyetinden koruyan yardımcı demektir. en-Nûru: Körlüğü olanları nuruyla görür kılan, dalalette olanları da hidayetiyle irşad eden demektir. el-Varisu: Mahlukatın yok olmasından sonra da baki kalan demektir. er-Reşidu: Mahlukata maslahatların gösteren demektir. es-Sabûru: Asilerden intikam almada acele etmeyen, cezalandırmayı belli bir müddet te'hir eden demektir. Allah'ın sıfatı olarak sabûr'un manası halim'in manasına yakındır. Ancak ikisi arasında şöyle bir fark vardır: Sabûr sıfatında cezanın mutlaka olacağını beklemeyebilirler. Ancak halim sıfatıyla Allah'ın cezasına kesin nazarıyla bakarlar. Allah inkarcıların söylediklerinden münezzeh ve mukaddestir, uludur, yücedir.

Kaynak:  

Konu:  Dua


1768-)  Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaz için tahrime tekbirini alınca kıraate geçmezden önce bir müddet süküt buyurmuştur. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kıraat arasındaki süküt esnasında ne okuyorsunuz?" Bana şu cevabı verdi: "Ey Allahım, beni hatalarımdan öyle temizle ki, kirden paklanan be-yaz elbise gibi olayım. Allahım beni, hatalarımdan su, kar ve dolu ile yıka" diyorum." Ebû Davud, Nesai (ve Buhari'nin) rivayetlerinin başında şu ziyade vardır: "Allahım, benimle hatalarımın arasını doğu ile batının arası gibi uzak kıl,"

Kaynak:  Buhari, Ezan 89; Müslim, Mesacid 147, (598); Ebû Davud, Salat 123, (781); Nesai, İftitah 15, (2,128,129).

Konu:  Dua


1769-)  İbnu Ömer (radyallahu anhuma) anlatıyor: "Biz, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte namaz kılarken, cemaatten biri aniden: "Allahu ekber kebira, velhamdü lillahi kesira, subhanallahi bükraten ve asila (Allah, büyükte büyüktür, Allah'a hamdimiz çoktur, sabah akşam tesbihimiz Allah'adır!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz: "Bu sözleri kim söyledi?" diye sordu. Söyleyen adam: "Ben, ey Allah'ın Resûlü" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesellam) efendimiz:" "O sözler hoşuma gitti. Sema kapıları onlara açıldı" buyurdu. İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) der ki: "Söylediği günden beri o zikri okumayı hiç terketmedim." Nesai, bir rivayette şu ziyadede bulunmuştur: "On iki adet meleğin, bu sözleri (yükseltmek üzere) koşuştuklarını gördüm."

Kaynak:  Müslim, Mesacid 150, (601); Tirmizi, Daavat 137, (3586); Nesai İftitah 8, (2,125).

Konu:  Dua


1770-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaz kılarken nefes nefese bir adam geldi ve: "Allahu ekber, Elhamdü lillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah'adır!)" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazı bitirince: "Şu kelimeleri hanginiz söyledi?" diye sordu. Cemaat bir müddet sessiz kaldı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "(Kim söylediyse çekinmesin, benim desin), Zira fena bir şey söylemiş değil)" dedi. Bunun üzerine adam: "Ben, ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: "Ben on iki melek gördüm. Her biri, bu kelimeleri (Allah'ın huzuruna) kendisi yükseltmek için koşuşmuşlardı."

Kaynak:  Müslim, Mesacid 149, (600); Ebû Davud, Salat 121, (763): Nesai, İftitah 19, (2,132,133).

Konu:  Dua


1771-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza başlarken tekbir getirir, sonra (bazan) şunu okurdu: "İnne salati ve nüsüki ve mahyaye ve memati lillahi Rabbi'l-alemin. La şerike lehu ve bi-zalike ümirtü ve ene evvelü'l-müslimin. Allahümmehdini li-ahseni'l a'mali ve ahseni'l-ahlaki. La yehdi li-ahseniha illa ente. Ve kıni seyyie'l-a'mal ve seyyie'l-ahlak. La yaki seyyieha illa ente. (Namazım, ibadetim hayatım ve ölümüm alemlerin Şeriksiz Rabbi Allah içindir. Ben bununla emrolundum. Ben bu emre teslim olanların ilkiyim. Ey Allah'ım, beni amellerin ve ahlakın en iyisine sevket. Bunların en iyisine senden başka sevkeden yoktur. Beni kötü amellerden ve kötü ahlaktan koru, bunların kötülerinden ancak sen korursun."

Kaynak:  Nesai, İftitah 16, (2,129).

Konu:  Dua


1772-)  Muhammed İbnu Mesleme (radıyallahu anh)anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) nafile namaz kılmak için kalktığı vakit (bazan) şunu okurdu: "Allahu ekber veccehtü vechiye li'llezi fatara's-Semavati ve'1-arza hani-fen müslimen ve ma ene mine'l-müşrikin... (Allah büyüktür. Yüzümü Ha-nif ve Müslüman olarak semavat ve arzı yaratan Allah a yönelttim. Ben müşriklerden değilim). . . ") Devamını Hz. Cabir (radıyallahu anh)'in rivayetinde olduğu şekilde zikretti. Sonra şunu okudu: "Allahümme ente'l-Meliku. La ilahe illa ente sübhaneke ve bihamdike Allahım (kainatın gerçek) Meliki sensin. Senden başka ilah yoktur. Seni hamdinle takdis ederim]. " Sonra kıraata geçti."

Kaynak:  Nesai, İftitah 17, (2,131).

Konu:  Dua


1773-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza (iftitah tekbiri ile) başlayınca şunu okurdu: "Subhaneke Allahümme ve bi-hamdike ve tebarekesmüke ve teala ceddüke ve la ilahe gayruke. (Allah'ım seni her çeşit noksan sıfatlardan takdis ederim, hamdim sanadır. Senin ismin mübarek, azametin yücedir, senden başka ilah da yoktur)."

Kaynak:  Tirmizi, Salat 179, (243); Ebû Davud, Salat 122, (776); İbnu Mace, İkameti's-Salat 1, (804).

Konu:  Dua


1774-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, ben rükü ue secde halinde Kur'an okumaktan men edildim. Öyleyse rüküda Rabb Teala'yı tazim edin, secdede ise dua etmeye gayret edin, (zira secdede iken yaptığınız dua) icabet edilmeye Iayıktır."

Kaynak:  Müslim, Salat 207 (479); Ebu Davud, Salat 152, (876); Nesai, İftitah 98, (2,189).

Konu:  Dua


1775-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), secdelerinde şunları söylerdi: "Allahümmağfirli zenbi küllehu, dıkkahu ve cüllehu, evvelehu ve ahirehu, sırrahu ve alaniyyetehu. (Allahım! Büyük-küçük birinci sonuncu, gizli-açik, bütün günahlarımı mağfiret buyur. "

Kaynak:  Müslim, Salat 216, (483); Ebu Davud, Salat 152, (878).

Konu:  Dua


1776-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resullulah (aleyhissalatu vesselam) rüküsunda ve secdelerinde şu duayı çokca okurdu: "Sübhanekallahümme Rabbena ve bi-hamdike, Allahümmağfirli. (Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir. Ey Allahım, beni mağfiret et.)" Bu duayı okumakla Kur'an'a yani Kur'an'ın: "Rabbini hamd ile tesbih et" (Nasr 3) ayetineuyuyordu." Müslim, Ebu Davud ve Nesai'de gelen bir rivayette şöyle denir: "Resüllullah (aleyhissalatu vesselam) rükü ve secdesinde şöyle derdi: "Subbühun kuddüsün Rabbü'l-melaiketi ver-Rühi, (Münezzehsin, mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)".

Kaynak:  Buhari, Ezan 123, 139, Meğazi 50, Tefsir, İzacae nasrullahi ve'l-Feth; Müslim, Salat 217, (484); Ebu Davud, Salat 152, (877); Nesai, İftitah 153, (2, 219).

Konu:  Dua


1777-)  Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı yatakta kaybettim ve araştırdım, derken elim ayağının altına rastladı. Secdede idi ve: "Allahümme inni eüzu bi-rızake min sahtike ve eüzu bi-muafatike min ukübetike ve eüzu bike minke La uhsi senaen aleyke. Ente kema esneyte ala nefsike. (Allahım! Senin rızanı şefaatçi kılarak öfkenden sana sığınıyorum. Affını şefaatçi yaparak cezandan sana sığınıyorum. Senden de sana sığınıyorum. Sana layık olduğun senayı yapamam. Sen kendini sena ettiğin gibisin)" diyordu."

Kaynak:  Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud

Konu:  Dua


1778-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri rükü edince üç kere "Sübhane rabbiyel azim (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu, en az miktardir. Secde yapınca da üç kere "Sübhane Rabbiye'l a'la (Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir" desin. Bu da en az miktardır."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 154, (886); Tirmizi, Salat 194, (261).

Konu:  Dua


1779-)  Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), rükü yaptığı zaman: "AIIahümme Ieke reka'tu ve bike amentü ve leke eslemtü ve aleyke tevekkeltü ente Rabbiye, haşaa sem'i ve basari ve Iahmi ve demi ve izami IiIIahi Ràbbi'I-alemin. (Ey AIIahım sana rükü yapıyorum, sana inandım, sana teslim oldum, sana tevekkül ettim. Sen Rabbimsin, kulağım, gözüm, etim, kanım ve kemiklerim AIemIerin Rabbi olan Allah önünde haşyette, tezeIIüIdedir."

Kaynak:  Nesai, İftitah 104, (2,192). Bu rivayet Müslim'de gelen uzun bir rivayetin bir parçasıdır (Salatu'l-Müsafirin) 201, (771).

Konu:  Dua


1780-)  İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sırtını rüküdan kaldırdığı zaman: "SemiaIlahu Iimen hamideh, Allahümme Rabbena Ieke'I-hamdü mil'es-semavati ve miI'eI-arzi ve miI'e ma şi'te min şey'in ba'du. (AIIah, kendisine hamd edeni işitir. Ey AIIahım, ey Rabbimiz, semalar dolusu, arz dolusu ve bunlardan başka istediğin her şey dolusu hamdler sana olsun"

Kaynak:  Müslim, Salat 204, (476); Ebu Davud, Salat 144, (846).

Konu:  Dua


1781-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) iki secde arasında: "Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni. (Allahım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidayet ver, bana rızık ver) derdi".

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 145, (850); Tirmizi, Salat 211, (284); İbnu Mace, Salat 23, (898).

Konu:  Dua


1782-)  Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) secde ettiği vakit şöyle dua okurdu: "Allahım sana secde ettim, sana inandım, sana teslim oldum. Yüzüm de, kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan yaratanına secde etmiştir. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir" (Hacc 14). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın teşehhüdle selam arasında okuduğu en son duası: "Allahümmağfir Ii ma kaddemtü ve ma ahhartü ve ma esrertü ve ma a'Ientü ve maesreftü ve ma ente a'Iemu bihi minni ente'I-mukaddim ve ente'I-muahhir. La ilahe illa ente. (Allahım, geçmiş ömrümde yaptıklarımı, gelecekte yapacaklarımı, gizli işlediklerimi, aleni yaptıklarımı, israflarımı, benim bilmediğim fakat senin bildiğin kusurlarımı affet. İlerleten sen, gerileten de sensin, senden başka ilah yoktur)".

Kaynak:  Müslim, Salatul-Müsafirin 201, (771), Tirmizi, Daavat 32, (3417, 3418, 3419); Ebu Davud, Salat 121, (760); Nesai, İftitah 17, (2,130).

Konu:  Dua


1783-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a, Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) gelerek: "Bana namazda okuyacağım bir dua öğret" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu duayı okumasını söyledi: "Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiran ue la yağfiru z-zünübe illa ente fà'ğfir li mağfireten min indike verhamni inneke ente'l-ğàfüru'r-rahim. (Allahım ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen affedersin. Öyle ise beni, şanına layık bir mağfiretIe bağışla, bana merhamet et. Sen affedici ve merhamet edicisin".

Kaynak:  Buhari, Sıfatu's-Salat 149, Daavat 17, Tevhid 9; Müslim, Zikr 48, (2705); Tirmizi, Daavat 98, (3521); Nesai, Sehiv 58, (3, 53).

Konu:  Dua


1784-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teşehhüdden sonra şunu okurdu: "Allahümme inni eüzu bike min azabi cehennem ve eüzu bike min azabi'I-kabri ve eüzu bike min fitneti'd-Deccal ve eüzu bike min fitneti'I-mahya ve'I-memat. (AIIahım, ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım, hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım)".

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 184, (984).

Konu:  Dua


1785-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim: "AlIahım! Senden, katından vereceğin öyIe bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kamil iman, dışıma amel-i salih, amellerime temizlik ve ihlas verir, rızana uygun istikameti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun. Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım. Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunIa kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhàr olan) şühedaya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum! Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Ràhmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifayab kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helake davetten, kabir azabindan korumanı diliyorum. Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey alemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum. Ey Allahım! Ey (Kur'an gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kafirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken çok) rükü ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.) Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidayete ermiş hidayet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhalefet edene, senin ona olan adavetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz. Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin. Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy! Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver! İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zat münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zat münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zat münezzehtir. Fazl ve nimetler sahibi Zàt münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zat münezzehtir. Celal ve ikram sahibi Zat münezzehtir."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 30, (3415).

Konu:  Dua


1786-)  Hz. Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selam verip (namazdan çıkınca) üç kere istiğfarda bulunup: "Allahümme entes-selam ve minke's-seIam tebarekte ve tealeyte ya ze'l-celali ve'I-ikram. (Allahım sen selamsın. Selàmet de sendendir. Ey celal ve ikram sahibi sen münezzehsin, sen yücesin)" derdi."

Kaynak:  Müslim, Mesacid 135, (591); Tirmizi, Salat 224, (300); Ebu Davud, Salat 360 (1513); Nesai, Sehv 80, (3, 68).

Konu:  Dua


1787-)  Kà'a İbnu Ucre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) duyurdular ki: "Namazın takipçileri (muakkibat) var. Onları her namazın peşinden söyleyenler -veya yapanlar- (cennet ve mükafaat hususunda) hüsrana uğramazlar. Bunlar otuz üç adet tesbih, otuz üç adet tahmid, otuzdört adet tekbir'dir". Nesai'nin Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh)'ten yaptığı bir rivayette şöyle denmektedir: "Bu emredildiği zaman Ensar'dan bir adam rüyasında görür ki bir kimse: "Bunu yirmi beş yapın, tehlili de ilave edin" demektedir. Sabah olunca bunu Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'aanlattı. Efendimiz : "Söylendiği şekilde yapın!" buyurdu".

Kaynak:  Müslim, Mesacid 144, (596); Tirmizi Daavat 25, (3409); Nesai, 91, (3, 75).

Konu:  Dua


1788-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim sabah namazının arkasından yüz kere tesbihde ve yüz kere tehlilde bulunursa, deniz köpüğü gibi çok bile olsa günahları affedilir".

Kaynak:  Nesai, Sehv 95, (3, 79).

Konu:  Dua


1789-)  Ukbe İbnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) her namazın arkasından muavvizatı okumamı emretti."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 361, (1523); Nesai, Sehv (79, (3, 68).

Konu:  Dua


1790-)  Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı okurdu: "AIIahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semavatin ve onlarda bulunanIarın kayyumu ve ayakta tutanısın, hamdler yalnızca senin içindir. Sen semavat ve arzın ve onlarda bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va'din de haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem de haktır. Peygamberler hàktır, Muhammed (aleyhissalatu vesselam) de haktır. Kıyamet de haktır. AIIahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin (bürhanın) iIe dava açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim, aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah yoktur".

Kaynak:  Buhari, Teheccüt 1, Daavat 10 Tevhid 8, 24, 35; Müslim, Salatu'l-Müsafirin 199, (769); Muvatta, Kur'an 34, (1, 215, 216); Tirmizi, Daavat 29, (3414); Ebu Davud, Salat 121, (771); Nesai, Kıyamu'l-Leyl 9, (3, 209, 210).)

Konu:  Dua


1791-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) akşam olunca şu duayı okurdu: "Elhamdulillah geceye erdik. Mülk de, Allah için geceye erdi. AIlah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamdler 0'nàdır, O, her şeye kadirdir. Rabbim! Bu gecede olacak hayrı, bundan sonra olacak hayrı senden taleb ediyorum. Bu gecede olacak şerden ve bundan sonra olacak şerlerden sana sığınıyorum. Ràbbim! TembeIlikten yaşlılığın kötülüklerinden sana sığınıyorum. Rabbim! Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınıyorum!" İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) devamla, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sabah olunca şu duayı okuduğunu söyledi: "ElhamduIiIIah sabaha erdik. Mülk de AIIah için sabaha erdi."

Kaynak:  Müslim, Zikr 75, (2723); Tirmizi, Daavat 13, (3387); Ebu Davud, Edeb 110, (5071).

Konu:  Dua


1792-)  Ebu Selam, Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten naklediyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kim akşama ve sabaha erdiği zaman: "Rabb olarak Allah, din olarak İslam'a, resül olarak Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'e razı olduk" derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak olmuştur". Rezin bu duaya: "Kıyamet günü" ifadesini ilave etmiştir.

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb 110, (5072) İbnu Mace, Dua 14, (3870).

Konu:  Dua


1793-)  Abdullah İbnu Gannam el-Beyazi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman: "Allahım, benimle veya mahlukatından herhangi biriyle hangi nimet sabaha ermişse bu sendendir. Sen birsin, ortağın yoktur, hamdler sanadır, şükür sanadır" derse, o günkü şükür borcunu ödemiştir. Kim de aynı şeyler akşama erince söylerse o da o geceki şükür borcunu eda eder."

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb 110, (5073).

Konu:  Dua


1794-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran AIIah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"

Kaynak:  Müslim, Zikr 64, (2715); Tirmizi, Daavat 16, (3393); Ebu Davud, Edeb 107, (5053).

Konu:  Dua


1795-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi".

Kaynak:  Buhari Fedailu'l-Kur'an 14, Tıbb, 39, Daavat 12; Müslim, Selam 50, (2192); Muvatta, Ayn 15, (2, 942); Tirmizi, Daavat 21, (3399); Ebu Davud, Tıbb 19, (3902).

Konu:  Dua


1796-)  Hz. Huzeyfe İbnu'l-Yeman (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatağına girince şu duayı okurdu: "Allahım! Senin adınla hayat bulur, senin adınla ölürüm". Sabah olunca da şu duayı okurdu: "Bizi öldürdükten sonra tekrar hayat veren AlIah'a hamdolsun!. Zaten dönüşümüz de O'nadır".

Kaynak:  Buhari, Daavat 7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizi, Daavat 29, (3413); Ebu Davud, Edeb 177, (5049).

Konu:  Dua


1797-)  Hz. Bera (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yatağına girdiğin zaman şu duayı oku: "Allahım nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim, işlerimi sana emanet ettim sırtımı sana dayadım. Senin rahmetinden ümitvarım, gazabından da korkuyorum. Senin ikabına karşı, senden başka ne melce var, ne de kurtarıcı. İndirdiğin Kitab'a, gönderdiğin Peygamber (aleyhissalatu uesselam)'e imàn ettim" "Eğer bunu okuduğun gece ölecek olursan fıtrat üzere ölmüş olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun." Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah (àleyhissalatu vesselam), uyumak isteyince sağ yanı üzerine dayanır ve şöyle dua ederdi: "Allàhım! Kullarını topladığın -veya yeniden dirilttiğin- gün, beni azabından koru".

Kaynak:  Buhare, Daavat 7, 9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, (2710); Tirmizi, Daavat 76, (3391); Ebu Davud, Edeb 107, (5046, 5047, 5048).

Konu:  Dua


1798-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb 108, (5061).

Konu:  Dua


1799-)  Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yatacağı sırada şu duayı okurdu: "Allahım, kerim olan Zat'ın adına, eksiği olmayan kelimelerin adına, alınlarından tutmuş olduğun hayvanların şerrinden sana sığınırım. Allahım sen borcu giderir günahı kaldırırsın. Allahım senin ordun mağlub edilemez, và'dine muhalefet edilemez. Servet sahibine serveti fayda etmez, servet sendendir. Allahım seni hamdinle tesbih ederim".

Kaynak:  Ebu Davud, Ebed 107, (5052).

Konu:  Dua


1800-)  Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir gün, Halid İbnu Velid el-Mahzumi (radıyallahu anh): "Ey Allah'ın Resülü, bu gece hiç uyuyamadım" diye Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e yakındı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu tavsiyede bulundu: "Yatağına girdinmi şu duayı oku: "Ey yedi kat semanın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Bütün bu mahlükatının şerrine karşı, bana himayekar oI! 0l ki hiç birisi, üzerime ani çullanmasın, saldırmàsın. Senin koruduğun aziz olur. Senin övgün yücedir, senden başka ilah da yoktur, ilah olarak sadece sen varsın."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 96, (3518).

Konu:  Dua


1801-)  İmam Malik'ten rivayete göre, ona şu haber ulaşmıştır: "Halid İbnu'l-Velid (radıyallahu anh), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?)" diye sordu. Ona şu tavsiyede bulundu: "Allah'ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile O'nun gadabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve (beni kötülüğe atan) beraberliklerinden AIlah'a sığınırım! de!".

Kaynak:  Muvatta, Şi'r 9, (2, 950).

Konu:  Dua


1802-)  Ümmü Seleme (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) evinden çıktığı zaman şu duayı okurdu: "Allah'ın adıyla Allah'a tevekkül ettim. AIIahım! zillete düşmekten, dalalete düşmekten, zulme uğramaktan, cahillikten, hakkımızda cehalete düşülmüş olmasından sana sığınırız".

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 35, (3423); Ebu Davud, Edeb 112, (5094); Nesai İstiaze 30, (8,268); İbnu Mace, Dua 18, (3884).

Konu:  Dua


1803-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Evinden çıkınca kim: "Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır" derse kendisine: "İşine bak, sana hidayet verildi, kifayet edildi ve korundun da" denir, ondan şeytan yüz çevirir".

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 34, (3422); Ebu Davud, Edeb 112, (5095); Nesai, İstiaze (8,268).

Konu:  Dua


1804-)  Ebu Malik eI-Eş'àri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişi evine girince şu duayı okusun: "AIIahım! Senden hayırlı girişler, hayırlı çıkışlar istiyorum. AIIah'ın adıyla girdik, AIIah'ın adıyla çıktık, Rabbimiz AIIah'a tevekkül ettik". Bu duayı okuduktan sonra ailesine selam versin".

Kaynak:  Ebu Davud, Edeb, 112, (5096).

Konu:  Dua


1805-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hazretleri buyurdular ki: "Kim, malayani konuşmaların çok olduğu bir yere oturur da, oradan kalkmazdan önce şu duayı okursa bu yerde oturmaktan hasıl olan günahından arınmış olur: Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb ediyorum)".

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 39, (2329).

Konu:  Dua


1806-)  İbnu Ömer hazretleri (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir cemaatte oturduğu zaman, ashabı için şu duayı okumadan nadiren kalkardı: "Allahım! Bize korkundan öyle bir pay ayır ki, bu, sana karşı işlenecek günahlarla bizim aramızda bir engel olsun. İtaatinden öyle bir nasib ver ki, o bizi cennete ulaştırsın. Yakininden öyle bir hisse lutfet ki dünyevi musibetlere tahammül kolaylaşsın. Allahım! Sağ olduğumuz müddetçe kulaklarımızdan, gözlerimizden, kuvvetimizden istifade etmemizi nasib et. Aynı şeyi bizden sonra gelecek olan neslimize de nasib et. İntikamımızı, bize zulmedenlerden almışlardan kıl (mazlumlardan değil). Bize tecavüz edenlere karşı bizi muzaffer kıl. Bize, dini musibet verme. Dünyayı, ne asıl gayemiz kıl, ne de ilmimizin son hedefi. Bize merhametli olmayanı bize musallat etme."

Kaynak:  Tirmizi. Daavat 73, (3497).

Konu:  Dua


1807-)  İmam Malik'e ulaştığına göre Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu duayı okurdu: "Bismillah! Allahım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin. Allahım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allahım, yolun meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vuküa gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum".

Kaynak:  Muvatta, İsti'zan 34, (2, 977).

Konu:  Dua


1808-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), seferden dönerken, uğradığı her tümsekte üç kere tekbir getirir, arkadan da: "La ilahe iIlaIIahu vahdehu Ia şerike Ieh, Iehü'I-mülkü ve Iehü'I-hamdü ve hüve aIa külli şey'in kadir. (AIIah'tan başka ilah yoktur. O tekbir, ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'nadır. O herşeye kadirdir) dönüyoruz, tevbe ediyoruz, kulluk ediyoruz, secde ediyoruz, Rabbimize hamdediyoruz. AIIah va'dinde sadık oldu, kuluna yardım etti. (Hendek Harbi'nde) müttefik orduları tek başına helak etti" derdi.

Kaynak:  Buhari, Daavat 52, Ömer 12, Cihad 133, 197, Megazi 29; Müslim, Hacc 428, (1344); Muvatta, Hacc 243, (1,421); Tirmizi, Hacc 104, (950); Ebu Davud, Cihad 170, (2770).

Konu:  Dua


1809-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Ey Allah'ın Resülü, ben sefere çıkmak istiyorum bana tavsiyede bulun!" diye talepte bulundu. Efendimiz: "Sana Allah'tan korkmanı ve (yol boyu aştığın) her tepeııin başında tekbir getirmeni tavsiye ediyorum!" buyurdu. Adam döneceği sırada şu duada bulundu: "Allah'ım! Ona uzaklığı dür, yolculuğu kolay kıl."

Kaynak:  Tirmizi Daavat 47, (3441).

Konu:  Dua


1810-)  Abdullah el-Hatmi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) birisiyle vedalaştı mı şöyle derdi: "Dininizi emanetinizi ve işlerinizin akibetini Allah'ın muhafazasına bırakıyorum".

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 80 (2600); Tirmizi, Daavat 45, (3439).

Konu:  Dua


1811-)  Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) seferde iken gece olunca şu duayı okurdu: "Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, (sende bulunanların da sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın, yılanın, akrebin ve bu beldede ikamet eden (insilerin ve cinni)lerin, İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 80, (2603).

Konu:  Dua


1812-)  Havle Bintu Hàkim (radıyallahu anh ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurmuşlardır ki: "Kim bir yerde konakladığı zaman şu duayı okursa, oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar vermez: "Eüzü bi-kelimatillahi't-tammat min şerri ma halaka. (Allah'ın eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattıklarının şerrinden AIlah'a sığınıyorum.)"

Kaynak:  Müslim, 54, (2708); Muvatta, İsti'zan 34 (2, 978); Tirmizi, Daavat 41, (3433).

Konu:  Dua


1813-)  Hz. Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Balığın karnında iken, Zü'n-Nün'un yaptığı dua şu idi: La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü mine'z-zalimin. (Allahım! Senden başka ilah yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.)" Bununla dua edip de icabet görmeyen yoktur."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 85. (3500).

Konu:  Dua


1814-)  Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) üzüntü sırasında şu duayı okurdu: "Halim ve azim. olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş'ın Rabbi, arzın Rabbi, Semavat'ın Rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."

Kaynak:  Buhari, Daavat 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizi, Daavat 40, (8431); İbnu Mace, Dua 17, (3883).

Konu:  Dua


1815-)  el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün Mescid'e girdi. Orada Ensar'dan Ebu Ümame (radıyallahu anh) denen kimse ile karşılaştı. Ona: "Ey Ebu Ümame, niçin seni namaz vakti dışında Mescid'de oturmuş görüyorum?" diye sordu. "Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resülü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder." "Evet, ey Allah'ın Resülü, öğret!" dedim. "Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: "AIlahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çaImasından ve insanların kahrından sana sığınırım." (Ebu Ümame) der ki: "Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi."

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 367, (1555).

Konu:  Dua


1816-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Fatıma (radıyallahu anha) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti. Resûlullah ona: "Şu duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)" dedi: "Allahım! Sen yedi semanın Rabbi, Arş-ı Azam'ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve herşeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkan'ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zahirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen batınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 68, (3477); İbnu Mace, Dua, 2 (3831).

Konu:  Dua


1817-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı bir şey üzecek olsa şu duayı okurdu: "Ya Hayyu ya Kayyum, birahmetike estağisu. (Ey diri olan, ey Kayyüm olan Rabbim rahmetin adına yardımını talep ediyorum)." Ve keza şöyle derdi: "Elizzu bi-ya-ze'l-celali ve'l-İkram." (Ya ze'l-celali ve'l-ikram)i devamlı söyleyin!

Kaynak:  Tirmizi Daavat 99, (3522).

Konu:  Dua


1818-)  Esma Bintu Umeys (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duayı öğreteyim mi?" diye sordu ve şu duayı söyledi: "Allahu, Allahu Rabbi la üşriku bihi şey'en. (Rabbim Allah'tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)"

Kaynak:  Ebu Davud, Salat 361, (1525), İbnu Mace, Dua 17, (3882).

Konu:  Dua


1819-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) demiştir ki: "Kimin sıkıntısı artarsa şu duayı okusun: "Allahım ben senin kulunum, kulunun oğluyum, cariyenin oğluyum, senin avucunun içindeyim, alnım senin elinde. Hakkımdaki hükmün caridir. Kazan ne olursa hakkımda adalettir. Kendini tesmiye ettiğin veya kitabında indirdiğin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiğin, sana ait her bir isim adına senden Kur'an'ı kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesilesi kılmanı dilerim." Bu duayı okuyan her kulun gam ve sıkıntısını Allah gidermiş, yerine ferahlık vermiştir."

Kaynak:  Mecmau'z Zevaid'de (10, 136) mevcuttur. Hakim'in Müstedrek'inde de (1,509) kaydedilmiş.

Konu:  Dua


1820-)  Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Annem ve babam sana kurban olsun, şu Kur'àn göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu cevabı verdi: "Ey Ebül-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?" Hz. Ali (radıyallahu anh): "Evet, ey Allah'ın Rasülü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu: "Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz kıl. Birinci rek'atte, Fatiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fatiha ile Ha-mim, ed-Duhan süresini oku, üçüncü rek'atte Fatiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku: "Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden razı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı olan celal, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sahibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celalin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbar et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı, celalin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır. " Ey Ebu'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icabet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zat-ı Zülcelal'e‚ yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icabetten mahrum kalmadı." İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallahu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek: "Ey Allah'ın Resülü! dedi, geçmişte dört beş ayet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar ayet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu söz üzerine Hz. Ali (radıyallahu anh)'ye: "Ey Ebü'l-Hasan! Kabenin Rabbine yemin olsun sen mü'minsin!" dedi."

Kaynak:  Tirmizi, Daavat 125, (3565).

Konu:  Dua

[1] 2 Sonraki> Son>>

 


İletişim