İnternetteki
En Kapsamlı
Hadis Arama Motoru

Videolar


Cihad Konulu Hadisler - Sayfa 2


1061-)  İbnu'l-Museyyeb anlatıyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber Yahudilerine şunu söyledi: "Mahsulat, sizinle bizim aramızda olmak şartıyla sizi Allah'ın bıraktığı müddetçe yerinizde bırakıyorum. " Resulllah (aleyhissalatu vesselam) Hayber'e (tahminci olarak) Abdullah İbnu Revaha (radiyallahu anh)'yi gönderdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la Yahudiler arasında, mahsulun miktarını tahmin ve takdir işini o yapmış, neticede, onlara: "İsterseniz siz alın, isterseniz bana kalsın"demişti. Yahudiler mahsülün kendilerine kalmasını tercih ettiler."

Kaynak:  Muvatta, Musakat I, (2, 703).

Konu:  Cihad


1062-)  İbnu Ömer (radiyallahu anhuma) anlatıyor: "Hayber halkı dediler ki: "Ey Muhammed, bizi bırak, burada kalalım, araziyi ıslah edip işleyelim." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her ekinin ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın uygun göreceği. Her bir şeyin mahsülünün yarısı onların olmak şartıyla araziyi onlara bıraktı. Abdullah İbnu Revaha (radiyallahu anh), her yıl oraya gelir, miktarı tahmin eder ve yarısının karşılığını onlardan alırdı. Yahudiler, Abdullah'i tahminde gösterdiği titizlik sebebiyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e şikayet ettiler. Hatta bir ara (lehlerine gevşek davranması için) rüşvet vermek istediler. Abdullah onlara: "Bana haram mı yedirmek istiyorsunuz. Vallahi ben en ziyade sevdiğim İnsanın yanından geldim. Sizin topunuz bana maymunlar ve hınzırlardan daha menfurdur. Buna rağmen, benim size olan buğzum, size karşı adil olmama mani değildir." Yahudiler, Abdullah (radiyallahu anh)'ı takdir edip: "İşte bu adalet ve doğrulukla semavat ve arz nizam içinde ayakta durur" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), her bir hanımına her yıl seksen vask hurma, yirmi vask arpa veriyordu. Hz. Ömer (radiyallahu anh) zamanında, Yahudiler Müslümanlara hile yaptılar İbnu Ömer (radiyallahu anh)'i bir evin damında uyurken geceleyin aşağı attılar, el ve (ayak) bileklerini çıkardılar. Hz. Ömer İbnu'l-Hattab: "Hayber'de hissesi olan hazırlansın, aralarında taksim edelim" dedi. (Taksim edileceği zaman) reisleri: "Bizi buradan çıkarma. Bizi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir'in yaptıkları gibi yerlerimizde bırak" dedi. Hz. Ömer (radiyallahu anh) ona: "(Kararımızda) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sözüne ters düştüğümüzü mü zannediyorsun? Bineğin seni Suriye'ye doğru bir gün, sonra bir gün, sonra bir gün daha koşturmasına ne dersin?" diye cevap verdi. Hz. Ömer (radiyallahu anh), Hayber'i, Hudeybiye ashabından Hayber Seferi'ne iştirak etmiş olanlar arasında taksim etti.

Kaynak:  Buhari, Megazi, 38; Ebu Davud, Cihad 24, (3006).

Konu:  Cihad


1063-)  Ebu Bekir (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim (kendisine eman verilerek) antlaşma yapılan bir kimseyi vakti dışında öldürürse, Allah ona cenneti haram eder."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 165, (2760); Nesai, Kasame 14, (8, 24).

Konu:  Cihad


1064-)  Safvan İbnu Suleym, birçok sahabi evlatlarının, babalarından yapmış oldukları rivayetlere dayanarak, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle buyurmuş olduğunu naklediyor: "Kim antlaşma yapılan bir kimseye zulmeder veya hakkını tenkis eder veya takatının fevkinde emreder veya onun rızası dışında bir şeyini alırsa,kıyamet günü aleyhine ben delil olacağım. "

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 33, (3052).

Konu:  Cihad


1065-)  Ümmü Hani (radiyallahu anha) anlatıyor: "Ben kocamın akrabalarından iki kişiye civar (himaye) vermiştim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Senin civar verdiğine biz de civar verdik" buyurdu."

Kaynak:  Buhari, Cizye 9, Salat 4, Edeb 94; Müslim, Hayz 70, (336), Musafirin 80; Muvatta, Sefer 27, (1,152); Tirmizi, Isti'zan 24, (2735); Ebu Davud, Salat 30, (1290); Cihad 167, (2763).

Konu:  Cihad


1066-)  İbnu Abas (radiyallahu anhuma) demiştir ki: "Ahdine kim vefasızlık edip bozarsa, Allah mutlaka ona bir düşman musallat eder."

Kaynak:  Muvatta, Cihad 12, (2, 449), 26 (2, 460). İmam Malik bunu belag (senetsiz) olarak rivayet etmiştir.

Konu:  Cihad


1067-)  Muaz İbnu Cebel (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (Aleyhissalatu vesselam), kendisini Yemen'e gönderdiği zaman, ihtilam olan herkesten (vergi olarak) bir dinar veya -Yemen'de imal edilen bir kumaş olan meafiri'den, bir dinara tekabül eden miktarda almasını emretti."

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 30, (3038, 3039); Tirmizi, Zekat 5, (623); NesaI, Zekat 8, (25-26).

Konu:  Cihad


1068-)  Ca'fer İbnu Muhammed babasından naklediyor: "Ömer İbnu'l-Hattab (radiyallahu anh) Mecusileri mevzubahis ederek: "Onlar hakkında nasıl hareket etmem gerektiğini bilmiyorum" dedi. Abdurrahman İbnu Avf(radiyallahu anh): "Sana şehadet ederim ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle şöyle dediğini işittim: "Onlara, Ehl-i Kitaba davrandığınız gibi davranın".

Kaynak:  Muvatta; Zekat 42 (1, 278).

Konu:  Cihad


1069-)  İbnu Sihab der ki: "Bana ulaştı kı, "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Bahreyn Mecusilerinden cizye almıştır, keza Hz.Ömer (radiyallahu anh) İran Mecusilerinden, Hz.Osman (radiyallahu anh) da Berberilerden cizye almıştır."

Kaynak:  Muvatta, Zekat 41, (1, 278).

Konu:  Cihad


1070-)  Hz. Enes (radiyallahu anh)'in anlattığına göre, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dümetli Ukeydir'den de cizye aldı.

Kaynak:  

Konu:  Cihad


1071-)  Harb İbnu Ubeydillah, baba tarafindan dedesi Umeyr es-Sakafi (radiyallahu anh)'den nakleder: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Haraç Yahudi ve Hıristiyanlardan alınan vergidir. Müslümanlara haraç yoktur. "Bir rivayette "öşür yoktur" buyurmuştur."

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 33, (3046-3049).

Konu:  Cihad


1072-)  İbnu Ömer (radiyallahu anhuma) anlatıyor: "(Babam) Ömer (radiyallahu anh) Nebat ahalisinden buğday ve zeytinyağından öşürün yarısı (yirmide bir nisbetinde) vergi alırdı. Bu davranışıyla kasdi Medine'ye bunlardan çokça gelmesini sağlamaktı. Kintiyye (denen buğday ve arpa dışında kalan, nohut, mercimek, bakla nevinden tahıl) dan da öşür alıyordu."

Kaynak:  Muvatta, Zekat 46, (1, 281).

Konu:  Cihad


1073-)  İbnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir yerde iki kıblenin varlığı uygun olmaz. Müslüman kimseye cizye yoktur." Süfyan merhum der ki: "Bunun manası şudur: "Bir zimmi, kendisine cizye vermesi gerektikten sonra (vergisini henüz ödemeden) Müslüman olursa, artık bu vergi ondan düşer."

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 34, (3053); Tirmizi, Zekat 11, (633).

Konu:  Cihad


1074-)  Hz.Muaz (radiyallahu anh) demiştir ki: "Kim kendi boynuna cizye akdi yaparsa, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın gittiği yoldan (sünnetten) beri olmuş olur."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


1076-)  Mücemmi' İbnu Cariye el-Ensari (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte Hudeybiye sulhünde hazır bulunduk. (Sulh yapılıp) oradan döndüğümüz zaman, halk, develerini hızlandırarak (bir yere birikmeye) başladılar. Biz hayretle: "Bu insanlara ne oluyor, (niçin hayvanlarını hızlandırıp bir yere üşüşüyorlar?)" diye sorduk. "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a vahiy gelmiş" dediler. Biz de, halkla birlikte harekete geçip develeri hızlandırdık. İlerleyince Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı Kura'u'l-Gamim denen (Mekke ile Medine arasında Usfan'ın önünde bulanan) yerde bulduk. Devesinin üzerinde duruyordu. Halk toplanınca bize süresini tilavet buyurdular. Askerlerden biri: "Yani bu sulh bir fetih midir?" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Evet!" deyip ilaveten: "Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim bu bir fetihtir" buyurdu. Süre-i celileyi okumaya devam eden Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah size, ele geçireceğiniz bol bol ganimetler vaadetmiştir. İman edenler için bir delil olması ve sizi doğru yola ulaştırması için bunları size hemen vermiş ve insanların size uzanan ellerini önlemiştir"mealindeki ayete kadar (Fetih 20) okudu. (Ayet-i kerimede işaret edilen acil ganimetle) Hayber kastediliyordu. Buradan ayrılınca Hayber'e gazveye çıktık. (Elde edilen ganimet) Hudeybiye'ye katılanlara taksim edildi. Bunlar bin beş yüz kişi idi. Bunlardan üç yüzü süvari idi. Ganimet on sekiz hisseye ayrıldı. Süvari olana iki, yaya olana bir hisse verildi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 155, (2736), Harac 24, (3015).

Konu:  Cihad


1077-)  Sehl İbnu Ebi Hasme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber'i iki kısma ayırdı: Biri vukûa gelecek hadiseler ve kendi ihtiyacı içindi, öbür kısmı da Müslümanlar arasında taksim etti. Bu kısmı on sekiz hisseye ayırdı."

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 24, (3010).

Konu:  Cihad


1078-)  İbnu Şihab der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber'i beşe taksim edip beşte birini aldıktan sonra geri kalanı, Hudeybiye Seferi'ne katılanlardan Hayber'e iştirak eden ve etmeyenler arasında taksim etti."

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 24, (3019).

Konu:  Cihad


1079-)  İbnu'z Zübeyr (radıyallahu anhüma) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber (fethedildiği) sene, (babam) Zübeyr'e dört hisse ayırdı. Bir hisse Zübeyr için, bir hisse zilkurba ya giren Abdulmuttalib'in kızı ve Zübeyr'in annesi olan Safıyye (radıyallahu anhüma)için, iki hisse de atı için."

Kaynak:  Nesai, Hayl 17, (6, 228).

Konu:  Cihad


1080-)  Haşrec İbnu Ziyad'ın babaannesinden (radıyallahu anha) anlattığına göre, babaannesi (Ümmü Ziyad el-Eşceiyye) Resûllulah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte altı kadından biri olarak Hayber Gazvesine katılır. Kadın der ki: "Bizim de iştirak ettiğimiz Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a ulaşınca Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bizi yanına çağırttı. Gittik. Yüzünde öfke okunuyordu. Bize: "Kiminle çıktınız, kimin izniyle çıktınız?" diye çıkıştı. Biz: "Yün eğirip onunla Allah yolunda yardımcı oluruz. Okları (toplar gazilere) veririz, diye çıktık. Ayrıca yanımızda yaralıları tedavi için ilaç var, yemek de yaparız" dedik. Bunun üzerine: "Öyleyse kalın!" buyurdu. Cenab-ı Hakk Hayber'in fethini müyesser kılınca, bize de ganimetten, tıpkı erkeklere olduğu gibi pay ayırdı." Haşrec der ki: "Ey babaanneciğim, bu verilen ne idi?" diye sordum. "Hurma idi" diye cevap verdi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 152, (2729).

Konu:  Cihad


1081-)  Umeyr Mevla Abi'l-Lahm (radıyallahu anh) anlatıyor: "Efendilerimle birlikte Hayber Gazvesi'ne katıldım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a benden bahsettiler ve benim köle olduğumu söylediler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da bana kılıç kuşatmalarını emretti. Bana kılıç kuşatıldı. (Açıcak yaşça küçük olmam ve boyumun kısalığı sebebiyle) kılıcı yerde sürüyordum. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana ev eşyası verilmesini emretti. Delileri tedavi için okuduğum bir rukyeyi (afsunlama duası) (kontrol ettirmek için) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzettim. Bir kısmını atıp, diğer bir kısmını muhafaza etmemi emretti."

Kaynak:  Tirmizi, Siyer 9, (1557); Ebu Davud, Cihad, (2730).İbnu Mace, Cihad 37, (2855).

Konu:  Cihad


1082-)  Zühri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), kendisiyle birlikte savaşmış olan Yahudilerden bir gruba, ganimetten pay ayırdı."

Kaynak:  Tirnıizi, Siyer 10, (1558).

Konu:  Cihad


1083-)  Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hayber'in fethinden sona bir grup Eş'ari ile Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanına geldik. Ganimetten bize de pay vardı. Halbuki (Habeşistan'dan dönmüş olan) gemi arkadaşlarımız Ca'fer (radıyallahu anh) ve arkadaşları hariç, Hayber Gazvesi'ne filen iştirak etmeyen kimseye pay ayırmamıştır."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 151, (2725); Tirmizi, Siyer 10, (1559).

Konu:  Cihad


1084-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün -yani Bedir Savaşı günü kalkıp şöyle buyurdu: "Muhakkak ki Osman Allah'ın ve Resûlü (aleyhissalatu vesselam)" nün rızasına uygun bir hizmet sebebiyle gelmiştir. Ben onun adına bey'at akdediyorum." Sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ganimetten hisse ayırdı. Savaşa katılmayan onun dışında kimseye hisse vermedi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 151, (2726).

Konu:  Cihad


1085-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hangi bir köye varır da orada ikamet ederseniz, hisseniz oradadır. Hangi bir belde de Allah ve Resûlü'ne isyan ederse o beldenin beşte biri Allah ve Resûlü'ne aittir ve o (geri) kalan) da sizindir."

Kaynak:  Müslim, Cihad 47, (1756); Ebu Davud, Harac 29, (3036).

Konu:  Cihad


1086-)  Rafi' İbnu Hadic (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ganimet taksiminde on keçiyi bir deveye bedel tutardı."

Kaynak:  Nesai, Dahaya 15, (7, 221).

Konu:  Cihad


1087-)  Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gazveye gönderdiği kimselerden bazılarına, umumi ganimet taksiminden düşecek hisseden ayrı olarak, şahıslarına ait olmak üzere (bir nevi armağan olmak üzere) fazladan ganimet verirdi."

Kaynak:  Buharı, Hums 15, Meğazi 57; Müslim, Cihad 35, (1749); Muvatta, Cihad 15, (2, 450); Ebu Davud, Cihad 35, (2741-2746).

Konu:  Cihad


1088-)  İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Bedir günü, Ebu Gehl'in kılıncını bana armağan etti. Ebu Cehl'i, İbnu Mes'ud öldürmüş idi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 150, (2722).

Konu:  Cihad


1089-)  Ebu'l-Cüveyriyye el-Cermi (rahimehullah) anlatıyor: "Rum diyarında içinde dinar bulunan kırmızı bir küp ele geçirdim. Bu sırada emir, Hz. Muaviye (radıyallahu anh) idi. Başımızda da komutan olarak, Hz. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın ashabından, Ma'n İbnu Yezid (radıyallahu anh) adında Beni Süleym'den biri vardı. Küpü ona getirdim. O altınları Müslümanlara taksim etti. Bana da, öbürlerine verdiği kadar bir pay verdi. Sonra da, "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın: 'Nefi (armağan) ancak hums'tan sonra olur" dediğini işitmemiş olsaydım sana (daha fazla) verirdim" dedi. Sonra bana, kendi hissesinden bağışta bulundu."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 160, (2753, 2754).

Konu:  Cihad


1090-)  Sa'd İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mü'min görüyorum!" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere söyledi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü değildir)"

Kaynak:  Buhari, Zekat 3, İman 53; Müslim, İman 236, (150), Ebu Davud, Sünnet 16, (4685); Nesai, İman 7, (8,103,104).

Konu:  Cihad


1091-)  Rafi' İbnu Hadic (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Huneyn günü Ebu Süfyan İbnu Harb, Savfan İbnu Ümeyye, Uyeyne İbnu Hısn, Akra' İbnu Habis ve Alkame İbnu Ulase'den herbirine yüzer deve verdi. Abbas İbnu Mirdas'a ise daha az verdi. Bunun üzerine (aynı zamanda şair olan) Abbas İbnu Mirdas şu manada bir şiir düzdü: "Benimle atım Ubeyd'in payını Uyeyne ile Akra' arasında mı taksim ediyorsun? Ne Bedr ne de Habis, cemiyette, Mirdas'tan üstün değillerdir. Ben de onların hiçbirinden aşağı değilim. Ancak bugün sen, kimi alçaltırsan o bir daha yükselmez." Rafı' der ki: "Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) onun payını da yüz deveye yükseltti."

Kaynak:  Müslim, Zekat 137, (1060).

Konu:  Cihad


1092-)  Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdular: "Savaş sırasında kim bir düşmanı öldürür ve bunu isbatlarsa, maktülün seleb'i kendisinin olur."

Kaynak:  Buhari, Hums 18, Büyü 37, Meğazi 54, Ahkam 21; Müslim Cihad 46, (1571); Muvatta, Cihad 18, (2, 454); Tirmizi, Siyer 13, (1562); Ebu Davud, Cihad 147, (2717).

Konu:  Cihad


1093-)  Seleme İbnu'l-Ekva (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir seferde idi, müşriklerden bir casus gelip, ashabının yanında bir müddet oturup konuştu. Sonra sıvışıp gitti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "(O bir casustur, arayıp bulun ve öldürün!" diye emretti. Ben (erken) bulup öldürdüm. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selebini bana bağışladı."

Kaynak:  Buhari, Cihad 173; Müslim, Cihad 45, (1754); Ebu Davud, Cihad 110, (2653); İbnu Mace, Cihad 29, (2836).

Konu:  Cihad


1094-)  Avf İbnu Malik ve Halid İbnu Malik (radıyallahu anhüma) şunu söylemişlerdir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) selebin katile ait olduğuna hükmetti, selebi ganimet malına katarak beşli taksime (humus) tabi kılmadı."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 149, (2721).

Konu:  Cihad


1095-)  Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallahu anh)'nın anlattığına göre, kendisine: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında, gıda maddelerini humus taksimine tabi tutar mıydınız?" diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Hayber günü yiyecek maddeleri de ele geçirdik, kişi gelir, ihtiyacı kadar alır, sonra giderdi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 138, (2704).

Konu:  Cihad


1096-)  Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) zamanında bir ordu ganimet olarak yiyecek maddesi ve bal ele geçirdi. Ancak bundan humus alınmadı."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 137, (2701).

Konu:  Cihad


1097-)  Amr İbnu Abese (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kıble istikametinde (sütre olarak) bir ganimet devesi bulunduğu halde gerisinde bize namaz kıldırdı. Namaz kılınca, hayvanın yan kısmından bir tutam yün aldı (elinde tutup göstererek): "Ganimetinizden humus dışında şu kadarı bile bana helal değildir. Humus da size iade edilecek (sizin maslahatlarınızda harcanacak)tır" dedi."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 161, (2755).

Konu:  Cihad


1098-)  Cübeyr İbnu Mut'im (radıyallahu anh) anlatıyor: "Humustan Beni Haşim ve Beni Muttalib'e ayrılan pay hakkında konuşmak üzere Osman İbnu Affan (radıyallahu anh) ile birlikte Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gittik. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, dedim, kardeşlerimiz olan Beni Muttalib'e verdin, bize hiçbir şey vermedin. Halbuki bizim de onların da (size) yakınlığı birdir" dedim. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Beni Muttalib ile Beni Haşim tek bir şeydirler!" buyurdular. Cübeyr der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ne Beni Abdu Şems'e, ne de Beni Nevfel'e: (Beni Haşim ve Beni Muttalib'e verdiği halde humustan) pay ayırmadı. Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) de humusu aynen Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gibi taksim etti. Ancak o, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yakınlarına, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın onlara verdiği kadar vermedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) de onlara humustan verdi. Sonra da Osman (radıyallahu anh) verdi."

Kaynak:  Buhari, Humus 17, Menakıb 2, Megazi, 38; Ebu Davud, Harac 20, (2978. 2979, 2980); Nesai, Fey 1, (7,130,131).

Konu:  Cihad


1099-)  Abdurrahman İbnu Ebi Leyla anlatıyor: "Ali (radıyallahu anh)'yi dinledim, demişti ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanında ben, Abbas, Fatıma ve Zeyd İbnu Harise toplanmıştık. Ben şunu söyledim: "Ey Allah'ın Resûlü, Aziz ve Celil olan Allah'ın kitabında zikri geçen şu humustaki hakkımızın taksimine beni vazifelendirseniz de hayatınızda bu işi ben bir yapsam! Ta ki sonradan kimse bu hususta bizimle ihtilafa düşmese!" Ali (radıyallahu anh) devamla der ki: "Resûlullah bu isteğimi yerine getirdi. Hayatı boyunca ben taksim ettim. Sonra buna, Hz. Ebu Bekir de beni vazifelendirdi. Aynı iş, Hz. Ömer (radıyallahu anh) devrinin son senesine kadar bende devam etti. O yıl (fetihlerden dolayı) bol mal gelmişti. Bizim hakkımızı yine ayırdı ve bana gönderdi. Ben: "Bu sene ihtiyacımız yok, Müslümanların ihtiyacı var, onlara ver!" dedim. O da bu hisseyi Müslümanlara dağıttı. Artık, Hz. Ömer (radıyallahu anh)'den sonra kimse beni bu işe çağırmadı. (Zaten o sene) Hz. Ömer'in yanından çıktıktan sonra Abbas (radıyallahu anh)'a rastladığımda (hayıflanarak) bana: "Ey Ali, dün bize öyle bir şeyi haram ettin ki, bundan sonra artık kimse bunu bize vermez!" demişti. (Meğer ne kadar doğru söylemişmiş. Dediğn aynen çıktı). O ne dahi insan imiş!"

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 20, (2983-2984).

Konu:  Cihad


1100-)  Katade (rahimehullah) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) gazveye bizzat iştirak edince, onun sehm-i safıyy denen riyaset hissesi olurdu. Bu hisseyi, taksimden önce köle, cariye, at gibi ganimete dahil mallardan dilediğinden alırdı. Safıyye validemiz de işte bu hissedendi. Gazveye bizzat iştirak etmediği takdirde bu hisse gıyabında ayrılırdı, ancak bu durumda seçme hakkı yoktu (ne ayrılmışsa onu kabul ederdi.)"

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 21, (2993).

Konu:  Cihad


1101-)  Malik İbnu Evs İbni Hadesan (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh) bana haber gönderdi. Ben de gün yükseldiği zaman ona gittim. Kendisini evinde bir sedirin üzerinde, deri yüzlü bir yastığa dayanmış vaziyette oturmuş buldum. Sedirin örgü ipleri adalelerine gömülmüş durumdaydı. Bana: "Ey Malik, seni şunun için çağırdım: Senin kavminden bir kaç hane halkı peş peşe geldiler (ihtiyaç arzettiler). Ben de kendilerine biraz bağışta bulunulmasını söyledim. İşte! Albunu aralarında dağıtıver!" dedi. Ben: "Bu işi benden başkasına söyleseniz daha iyi olur!" dedim. Ancak o ısrarla: "Ey Malik al şunu!" dedi. Az sonra Hz. Ömer'in azadlısı (kapıcı) Yerfe' geldi ve: "Ey mü'minlerin emiri! Osman, Abdurrahman İbnu Avf, Zübeyr ve Sa'd (radıyallahu anhüm)'ın girmelerine izin veriyor musunuz? (sizi görmek istiyorlar!) dedi. O da: "Evet, buyursunlar!" diyerek izin verdi. onlar da girip selam vererek oturdular. Az sonra Yerfe' tekrar gelip: "Abbas'la Ali (radıyallahu anhüma) için de izin var mı?" dedi. Hz. Ömer, onlara da izin verdi. Girdiler, selamı verip oturdular. Abbas (radıyallahu anh) söz alarak: "Ey mü'minlerin emiri! Benimle Ali arasında hükmet!" dedi. Bunlar bir meselede ihtilafa düşmüş, birbirlerini dava ediyorlardı. Oradaki cemaat de: "Evet ey mü'minlerin emiri, aralarında hükmet, onları rahatlat!" dediler. Hz. Ömer (radıyallahu anh) (önceden gelenlere yönelerek): "Şöyle bir sakin olun!" deyip devam etti: "Arzı ve semayı ayakta tutan Allah aşkına soruyorum. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle şöyle söylediğini biliyor musunuz? "Bize mirascı olunmaz, ne bırakmışsak o sadakadır." "Evet!" dediler. Sonra da Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yönelerek: "Arz ve sema izniyle ayakta duran Zat'ın aşkına size soruyorum, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın: "Bize mirascı olunmaz, her ne bırakmışsak sadakadır" dediğini biliyor musunuz?" O ikisi de: "Evetl" dediler. Hz. Ömer de: "Allahu Teala hazretleri, Resûlü'ne (aleyhissalatu vesselam) bazı imtiyazlar bahşetmiştir, bunları ondan başka kimseye vermemiştir. Söz gelimi, beldeler ahalisinden Allah'ın fey kıldığı şeyler (hassaten) Allah ve Resûlü'ne aittir. Allah Resûlü (aleyhissalatu vesselam) Beni Nadir'in mallarını aranızda taksim etti. Allah'a kasem olsun, o işte, kendisini size tercih etmedi, sizi bırakıp, onu kendisi almadı. (Nitekim, onu aranızda dağıttı.) Sadece şu mal (kendisine) kaldı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bundan (ailesinin) yıllık nafakasını alır, mütebakisini beytü'l-male koyardı" dedi."

Kaynak:  Buhari, Feraiz 3, Humus 1, Cidad 80, Meğazi 14, Tefsir, Haşr 3, Nafakat 3, İ'tisam 5; Müslim, 48, (1757); Tirmizi, Siyer 44, (1619); Ebu Davud Harac 19, (2963, 2964, 2965, 2967); Nesai, Fey 1, (7,136,137).

Konu:  Cihad


1102-)  (Yukarıdaki vak'a ile alakalı olan) bir rivayet şöyledir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) (yıllık ihtiyacını aldıktan sonra) geri kalanı Allah'ın malı kılar (Beytu'l-male koyar) idi." Ömer (radıyallahu anh) sonra (cemaate yönelerek) dedi ki: "Arz ve semanın izniyle ayakta durduğu Zat aşkına sizden soruyorum, bunu biliyor musunuz?" Onlar: "Evet!" dediler. Sonra Hz. Ömer teker teker, Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yönelerek, öbür cemaate yaptığı gibi, aynı şekilde yemin vererek bu hususu bilip bilmediklerini sordu. Her ikisi de: "Evet, biliyoruz!" dediler. Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) sözüne devam etti: "(Hatırlayın! Siz,) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edince Ebu Bekir'e bu meseleyi götürdünüz. O, size: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın velisiyim, ikiniz bana ihtilafınızı getirdiniz, sen ey Abbas, kardeşin oğlunun mirasını taleb ediyorsun, sen de ey Ali, hanımın Fatıma'nın babasından olan mirasını taleb ediyorsun" dedi ve devamla: "Ebu Bekir (radıyallahu anh) size, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şu sözünü hatırlattı: "Bize varis olunmaz. Her ne bıraktı isek sadakadır." Siz ikiniz (onu ithamda) ittifak ettiniz. (Allah biliyor o, bu tatbikatta doğru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyordu. Sonra Ebu Bekir (radıyallahu anh) vefat etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ve Ebu Bekir'in velisi ben oldum, böylece o malın sorumluluğu bana geçti. Allah biliyor, bu işte ben de doğru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyorum. Şimdi (ey Abbas!) sen ve Ali bana geldiniz. Meseleniz aynı mesele. Bana: "(Beni Nadir'den kalan fey malını) bize ver!" diyorsunuz. Ben de şu cevabı veriyorum: "Dilerseniz, bir şartla o malı size vereyim. O şart da şudur: "Bu malı, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), (Ebu Bekir ve sorumluluğunu aldığım günden beri ben) nasıl kullandı isek sizin de öyle kullanacağınıza dair Allah'a söz vermenizdir. Onu bu şartla aldınız mı? Tamam mı?" Onlar: "Evet!" dediler. Hz. Ömer de: "Sonra siz bana aranızda (başka şekilde) hükmedeyim diye (mi)? geldiniz. Hayır, vallahi aranızda, kıyamet kopuncaya kadar, bundan başka bir hüküm veremem. Bu şartı yerine getirmede aciz kalırsanız, malı bana iade ediverin" dedi.

Kaynak:  Buhari, Feraiz 3, Humus 1, Cidad 80, Meğazi 14, Tefsir, Haşr 3, Nafakat 3, İ'tisam 5; Müslim, 48, (1757); Tirmizi, Siyer 44, (1619); Ebu Davud Harac 19, (2963, 2964, 2965, 2967); Nesai, Fey 1, (7,136,137).

Konu:  Cihad


1103-)  Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a Bahreyn'den bir mal getirildi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Bunu mescide dökün" dedi. Bu mal (şimdiye kadar) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelenlerin en çok olanı idi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namaza gitti ve mala hiç nazar etmedi. Namaz bitince gelip malın yanında durdu. Her gördüğüne ondan veriyordu. Derken amcası Abbas (radıyallahu anh) geldi ve: "Ey Allah'ın Resûlü, bana da ver. Zira ben hem kendimin, hem de Akil'in (esaretten kurtuluş) fıdyesini verdim!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da: "Al!" dedi. Bunun üzerine o da torbasını iyice doldurdu. Sonra onu sırtlamaya çalıştı, ancak muvaffak olamadı. "Ey Allah'ın Resûlü, birilerine söyle de sırtıma kaldırıversin" dedi ise de: "Hayır" cevabını aldı. Bunun üzerine; Abbas: "Öyleyse sen sırtıma kaldırıver!" dedi. Yine: "Hayır!" cevabını aldı. Bunun üzerine Abbas, torbadan bir miktarını döktü, tekrar sırtlamaya çalıştı, yine kaldıramadı. Ve: "Birilerine söyle sırtıma kaldırıversin!" dedi. "Hayır!" cevabını alınca, yine: "Öyleyse sen kaldırıver" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buna da "Hayır!" deyince Abbas bir miktar daha boşalttı, sonra kaldırıp omuzuna koyup çekip gitti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), Abbas (radıyallahu anh)'taki para hırsına taaccübünden, bize görünmez oluncaya kadar gözleriyle onu takip etmişti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) tek dirhem kalıncaya kadar oradan ayrılmadı."

Kaynak:  Buhari, Salat 42, Cizye 4, Cihad 172).

Konu:  Cihad


1104-)  Avf İbnu Malik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a fey malı gelince, hemen gününde dağıtırdı. Evliye iki hisse, bekara bir hisse verirdi."

Kaynak:  Ebu Davud Harac 14, (2953).

Konu:  Cihad


1105-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber mahsulünden her sene zevcelerine yüz vask veriyordu. Bunun seksen vaskı hurma, yirmi vaskı arpa idi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) halife olunca, Hayber'den Yahudileri çıkardığı zaman orayı taksim etti ve Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın zevcelerini muhayyer bıraktı. Dileyene arazi ve (sulama) suyu verecek, dileyene de eskiden olduğu şekilde belli miktardaki vaskı verecekti. Bazıları arazi ve suyu tercih etti -ki Hz. Aişe ve Hafsa (radıyallahu anhüma) bu gruptandı- bir kısmı da kendilerine hurma verilmesini tercih etti."

Kaynak:  Buhari, Hars 8, 9, 11, İcare 22, Şirket 11, Şurut 5, Meğazi 40; Müslim, Musakat 1,(1551); Ebu Davud, Harac 24, (3008); İbnu Mace, Rühün 14, (2467).

Konu:  Cihad


1106-)  Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Peygamberlerden (aleyhimüsselam) biri, gazveye çıktı da kavmine: "Nikahla bağlanıp, gerdeğe girmek istediği halde henüz gerdek yapmadığı kadını olan benimle gelmesin, keza bina yapıp henüz çatısı atılmamış inşsaatı olan da gelmesin, keza gebe koyun veya develer satın alıp doğurmalarını bekleyeniniz varsa o da gelmesin" dedi. . Gazveye çıktı. Derken tam ikindi namazı sırasında veya buna yakın bir zamanda (fethedeceği) beldeye yaklaştı. Güneş'e: "Sen bir memursun, ancak ben de bir memurum" dedi ve Allah'a yönelerek: "Ey Rabbim, şu güneşi bize durdur (da namazımız geçmesin!)" diye dua etti. Güneş, o yerlerin fethini Allah müyesser kılıncaya kadar durduruldu. Sonra elde edilen ganimetleri topladılar. Toplanan ganimetleri yemek üzere ateş geldi. Fakat ateş tatmadı bile. Bunun üzerine Peygamber: "İçimizde ganimetten çalan bir hırsız var, her kabileden bir kişi bana biat etsin!" dedi. Bu suretle ona biat etmeye başladılar. Derken bir adamın eli peygamerin eline yapışıp kaldı."Hırsız bu kabilede. Kabilenin her ferdi bana teker teker biat etsin !" dedi. Biat etmeye başladılar. İki veya üç kişinin eli O'nun eline yapıştı kaldı. "Ganimet hırsızı sizde" dedi. Öküz başı kadar iri bir altın getirdiler. Ganimet yığınının içine o da atıldı. Ateş gelip ganimeti yedi. Bilesiniz, bizden önce hiçbir ümmete ganimet helal kılınmamıştır. Ganimetleri Allah sadece bize helal kıldı. Bu da, bizde gördüğü aczimiz ve za'fımız sebebiyledir.

Kaynak:  Buhari, Humus 8, Nikah 58; Müslim, Cihad 32.

Konu:  Cihad


1107-)  Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir gün kalkıp gulûl'ü (yani ganimet malından çalma) hatırlattı, bunun kötülüğünü, günahının büyüklüğünü belirtti ve bu meyanda şunları söyledi: "Sakın sizden birini, kıyamet günü, boynunda böğürmesi olan bir deve olduğu halde bana gelmiş: "Ey Allah'ın Resûlü, bana yardım et!" diye yalvarıyor ve kendimi de cevaben: "Senin için hiçbir şey yapamam, ben sana tebliğ etmiştim" der bulmayayım..." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bu tarzda hayvanları ve diğer ganimet mallarını teker teker zikretti."

Kaynak:  Buhari, Cihad 189; Müslim, İmaret 24, (1831).

Konu:  Cihad


1108-)  Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediğini haber verdi: "Kim ganimet hırsızını gizlerse bu da onun gibi olur."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 146, (2716).

Konu:  Cihad


1109-)  Abdullah İbnu Amr İbni'1- As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir ganimet ele geçirilince, Hz. Bilal (radıyallahu anh)'e emrederdi, o da halka yüksek sesle duyulur, askerler de ganimet olarak ne ele geçirmişse getirip teslim ederdi. Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) de önce beşte birini (humus) alır, geri kalanı taksim ederdi. Bir gün, (Bilal'in) çağırmasından sonra bir adam kıldan mamul bir yular getirdi ve: "Ey Allah'ın Resûlü, ganimet olarak biz de bunu ele geçirmiştik!" dedi. "Sen, dedi, üç kere bağırdığı vakit Bilal'i işitmedin mi? O zaman niye getirmedin ?" Adam, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a (gecikmenin sebebiyle ilgili olarak kabul görmeyen) özürler beyan etti. Ancak neticede şu cevabı aldı: "Hayır! Bunu senden kabul etmiyorum. Kıyamet günü sen bununla birlikte geleceksin."

Kaynak:  Ebu Davüd, Cihad 144, (2712).

Konu:  Cihad


1110-)  Yine Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın ağırlıklarının başını bekleyen Kerkere denen bir zat vardı, derken vefat etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "O cehennemdedir!" buyurdu. Bu söz üzerine adamı görmeye gittiler. üzerinde, ganimetten çalınmış bir aba buldular."

Kaynak:  Buhari, Cihad 190; İbnu Mace, Cihad 34, (2849).

Konu:  Cihad


1111-)  Zeyd İbnu Halid (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hayber Savaşı sırasında Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın ashabından biri öldürülmüştü. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a haber verildi. "Arkadaşınız üzerine namaz kılnız!" dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, (bir soğukluk çökmüştü). Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) açıkladı: "Arkadaşımız Allah için cihad sırasında ganimetten çalmıştı !" Bunun üzerine, maktülün eşyasını karıştırdık. Yahudilere ait boncuk kolyelerden iki dirhem bile etmeyen bir kolyeyi çalmış olduğunu gördük."

Kaynak:  Muvatta, Cihad 23, (2, 458); Ebu Davud, Cihad 143, (2710), Nesai, Cenaiz 66, (4, 64); İbnu Mace, Cihad 34, (2848).

Konu:  Cihad


1112-)  Salih İbnu Muhammed İbni Zaide anlatıyor: "Mesleme (radıyallahu anh) ile birlikte Rum diyarına girdik. Ganimetten çalan bir adam getirildi. Mesleme, bu mesele hakkında Salim'e sordu. Salim şu cevabı verdi: "Babam'ı (Abdullah İbnu Ömer) (radıyallahu anhüma) dinledim, babası Ömer (radıyallahu anh)'den naklen Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şu sözünü rivayet etmişti: "Kim ganimetten çalarsa, (bütün) eşyasını yakın, kendisini de dövün." Salih İbnu Muhammed devamla der ki: "Adamın eşyası arasında bir Mushafbulduk. Salim'e bunun hakkında da sorduk (yakalım mı? diye). "Onu satıp, bedelini tasadduk edin!"buyurdu."

Kaynak:  Tirmizi, Hudüd 28, (1461); Ebu Davüd, Cihad 145, (2713).

Konu:  Cihad


1113-)  Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu anhüma), ganimet hırsızının mallarını yaktılar ve kendisini de dövdüler."

Kaynak:  Ebu Davud, Cihad 145, (2715).

Konu:  Cihad


1114-)  Asım İbnu Küleyb (rahimehullah) babası (Küleyb)'den o da ensari birinden naklederek anlatıyor: "Biz Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte bir sefere çıkmıştık. Sefer sırasında şiddetli bir kıtlık ve sıkıntıya maruz kaldık. Derken, bir ganimet ele geçirdik. Askerler, onu hemen yağmalayıverdiler. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), yaya olarak (teftiş maksadıyla) yanımıza geldiğinde tencerelerimiz kaynamaya başlamıştı bile. Yayı ile tencereleri deviriverdi. Etleri de toprağa buladı. (Hepsini böylece yenmeyecek hale getirdikten) sonra şu açıklamayı yaptı: "Yağma malı, laşeden daha helal değildir" veya (şöyle demişti): "Laşe, yağma malından daha helal değildir." (Rivayetin sonundaki) şek ravilerden Hennad'a aittir."

Kaynak:  Ebu Davud Cihad 138, (2705).

Konu:  Cihad


1115-)  Sa'b İbnu Cessame anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Koruluk ittihazı sadece Allah ve Resûlü'ne ait (bir hak)dır."

Kaynak:  Buhari, Şirb 11, Cihad 146; Ebu Davud, Harac 39, (3083, 3084).

Konu:  Cihad


1116-)  Bir rivayette, Şihabu'z-Zühri şöyle demiştir: "Bize ulaşan habere göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Nakii, Hz. Ömer (radıyallahu anh) de Seref ve Rebeze'yi hima ilan etmişlerdir."

Kaynak:  Buhari, Şirb 11].

Konu:  Cihad


1117-)  İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) buyurmuştur ki: "Cahiliye devrinde taksim edilmiş olan her mal, taksim edildiği şekil üzeredir. İslam döneminde yapılan taksimat, İslam'ın taksim esasına göredir."

Kaynak:  Ebu Davud, Feraiz 11, (2914); İbnu Mace, Rühün 21, (2485).

Konu:  Cihad


1118-)  İmam Malik, Sevr İbnu Zeyd ed-Dili'den mürsel olarak rivayet ettiğine göre ed-Dili demiştir ki: "Bana Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şöyle söylediği ulaştı: "Hangi ev veya arazi, cahiliye devrinde taksim edilmiş ise, artık o, cahiliye taksimi üzerinedir. Ancak hangi ev veya arazi, taksim edilmeden İslam'a girmiş ise, artık onun taksimi islam'a göre yapılır."

Kaynak:  Muvatta, Akdiye 35, (2, 746)].

Konu:  Cihad


1119-)  Nafi; İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den anlatıyor: "İbnu Ömer'in bir kölesi kaçarak Rum diyarına geçti. Bilahare, Halid İbnu'l-Velid (radıyallahu anh) Rumlara galebe çaldı. (Esirler arasında, kaçan bu köle de vardı) Halid köleyi İbnu Ömer'e iade etti. Onun kaybolan bir atı vardı. (Askerler) onu da ele geçirdiler. Halid atı da İbnu Ömer'e iade etti" (Bu rivayetin lafzı Buhari'nin rivayetine uygundur.) Bir rivayette: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) zamanında kaçan bir at mevzubahistir." Muvatta'nın bir rivayetinde, düşman tarafından ganimet edildikten sonra ele geçirilen bir köle ve at mevzubahistir. Bunlar, taksimden önce eski sahibine iade edilebilirler. Ebu Davud, köleyi mevzubahis eder ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in taksime tabi tutmadan eski sahibine iade ettiğini belirtir.

Kaynak:  Buhari, Cihad 187; Muvatta, Cihad 17, (2, 452); Ebu Davud, Cihad 135, (2698, 2699); İbnu Mace, Cihad 15, (2748).

Konu:  Cihad


1120-)  İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Biz gazvelerimiz sırasında, bal ve kuru üzüm elde ederdik ve bunları (taksim edilmek üzere, diğer ganimet mallarının yanına) kaldırmaz, yerdik."

Kaynak:  Buhari, Humus 20

Konu:  Cihad


1121-)  Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a içerisinde boncuk bulunan bir dağarcık getirildi. Boncukları Resûlullah (aleyhissalatu vesselam), hür ve cariye kadınlar arasında dağıttı." Hz. Aişe devamla der ki: "Babam da (boncuğu) hür köle ayırımı yapmadan kadınlara dağıtırdı."

Kaynak:  Ebu Davud, Harac 14, (1952).

Konu:  Cihad


1122-)  El-Misver İbnu Mhreme (radıyallahu anhüma)'ye Amr İbnu Avf (radıyallahu anh) şunu anlatmıştır: "Resûlullah (aleyhissalam vesselam) Ebu Ubeyde (radıyallahu anh)'yi Bahreyn'e, oranın cizyesin getirmek üzere yolladı. Mallarla dönünce Ensar geldiğini işitti. Sabah namazını Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le kıldılar. Namaz bitince, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın etrafını sardılar. Resûlullah (aleyhissalàtu vesselam) tebessüm buyurdular ve: "Öyle zannediyorum, Ebu Ubeyde'nin bir şeyler getirdiğini işittiniz" dedi. Hep birlikte: "Evet!" dediler. Bunun üzerine şunları söyledi: "Öyleyse sevinin ve sizi sevindiren şeyi ümid edin. Allah' a yemin olsun, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Ben size dünyanın genişlemesinden korkuyorum. Sizden öncekilere dünya genişlemişti de hemen dünya için birbirleriyle boğuşmaya başladılar ve helak oldular. Genişleyen dünyanın onlar gibi sizi de helak etmesinde korkuyorum."

Kaynak:  Buhari Rikak 7, Cizye 1, Megazi 11; Müslim, Zühd 6, (2961); Tirmizi, Kıyamet 29, (2464).

Konu:  Cihad


1123-)  Sa'lebe İbnu Ebi Malik anlatıyor: "Ömer İbnu'1-Hattab (radıyallahu anh), bir kısım bürgüyü Medineli kadınlar arasında taksim etmişti, geriye güzel bir bürgü kaldı. Yanındakilerden bazıları kendisine: "Ey müminlerin emiri, bunu da senin yanında bulunan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın kızına ver" dediler. Bununla, Hz. Ali (radıyallahu anh)'in kızı Ümmü Gülsüm'ü kastediyorlardı. Hz. Ömer onlara: "Ümmü Selit, buna daha çok hak sahibidir. Zira o, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a biat etmişti ve Uhud Savaşı'nda bize kırbalarla su taşıyordu" dedi.

Kaynak:  Buhari, Megazi 22, Cihad 66.

Konu:  Cihad


6807-)  Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah yolunda cihad eden kimse Allah'ın şu garantisi altındadır: "Allah onu ya mağfiret ve rahmetine dahil eder (şehit olur), yahud sevap ve ganimetle sağ salim geri çevirir. Allah yolunda cihad eden kimsenin misali, hiç ara vermeden geceleri hep namaz kılan, gündüzleri de hep oruç tutan kimse gibidir. Bu hal evine dönünceye kadar böyledir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6808-)  Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Allah yolunda cihad eden bir gaziyi tam olarak teçhiz ederse, o gazi ölünceye veya savaştan dönünceye kadar sevabına iştirak eder."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6809-)  Hz. Ali, Ebu'd-Derda, Ebu Hureyre, Ebu Ümame, Abdullah İbnu Ömer, Abdullah İbni Amr, Hz. Cabir, İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüm ecmain anlatmışlardır: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim evinde oturduğu halde; Allah yolunda (cihad edenlere) bir nafaka gönderecek olursa, ona her bir dirhem karşılığında yediyüz dirhem (sevabı) vardır. Kim de Allah yolunda bizzat cihad eder ve bu yolda mal harcarsa, ona da herbir dirhem için yediyüzbin dirhem (sevabı) vardır." Resûlullah aleyhissalatu vesselam sözlerini şu ayetle tamamladı: "Ve Allah dilediğine kat kat sevap verir" (Bakara 26l).

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6810-)  Abdullah İbnu'z-Zübeyr radıyallahu anh anlatıyor: "Osman İbnu Affan radıyallahu anh bir hitabesinde şöyle dediler: "Ey insanlar! Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan bir hadis işitmiştim. Size ve arkadaşlığınıza olan düşkünlüğüm (yani bu hadisi duyunca beni terkederek hep cephelere koşacağınız endişem) bunu şimdiye kadar rivayetime mani oldu. (Şimdi rivayet ediyorum. Artık) dileyen kendisine ribatı (Allah yoluna bezli) seçsin, dileyen de bıraksın. Efendimiz buyurmuştu ki: "Kim Allah Subhanehu yolunda bir gece ribat (yani hududda ve tehlikeli yerde düşmana karşı bekleme)de bulunursa, o tek gecesi bin günlük gece namazına ve bin günlük gündüz orucuna bedel olur."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6811-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse, kendisine, yapmakta olduğu salih amellerin ücreti (sanki ölmemiş gibi Kıyamet gününe kadar verilir), rızkı da mütemadiyen verilir, kabirdeki hesaba çekicilerden emin olur. Allah Teala hazretleri onu, Kıyamet günü cehennem korkusundan emin olarak diriltir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6812-)  Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah rızası için Ramazan ayı dışında müslümanların avreti gerisinde (yani düşmanların gelmesinden korkulan tehlikeli cephede), sevap umuduyla bir günlük ribat, sevap yönüyle yüz yıllık oruçlu, namazlı ibadetten hayırlıdır. Müslümanların avreti gerisinde, ramazan ayında Allah rızası için bir günlük ribat Allah indinde, orucuyla namazıyla bin yıllık ibadetten daha hayırlı, sevabca daha büyüktür. Eğer Allah onu sağ-salim ailesine kavuşturursa, bin yıl ona bir tek günah yazılmaz, sadece haseneleri yazılır ve kendisine Kıyamete kadar ribat sevabı akıtılır."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6813-)  Ukbe İbnu Amir el-Cüheni radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah askerlerin nöbetini tutan kimseye rahmet eylesin (veya eylemiştir)."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6814-)  Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah yolunda bir gece nöbetcilik, bir adamın ailesi içinde bin yılda kılacağı namaz ve tutacağı oruçtan daha hayırlıdır, (bu zikredilen) yıl üçyüzaltmış gündür ve bir gün bin yıl gibidir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6815-)  İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cihada çağırıldığınız zaman cihada koşun."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6816-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissaIatu vesselam buyurdular ki: "Allah yolunda kim tek bir yürüyüş yapsa, kendisine isabet eden toz, Kıyamet günü mislince misk olur."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6817-)  Ebu'd Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Denizde yapılan bir gazve (savaş), sevapça karada yapılan on gazveye bedeldir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6818-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Dünyanın ömründen bir tek gün bile kalmış olsa, Ehl-i Beyt'imden bir adam melik oluncaya ve Deylem dağına ve Konstantiniyye'ye (İstanbul'a) malik oluncaya kadar Allah, o günü uzatacaktır."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6819-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Dünyanın etrafını fethetmek sizlere nasib kılınacak ve Kazvin denilen bir şehir size fethedilecektir. Sizden kim bu gazveye kırk gün =veya kırk gece iştirak ederse, ona cennette üzerinde yeşil zeberced taşı bulunan altından mamul bir sütun verilecektir. Bu sütun üzerinde, kırmızı yakut taşlarından mamul bir kubbe (köşk) vardır. O kubbenin, altundan mamul yetmişbin kapısı vardır, her kapı kanadının başında (huru'Iiyn denilen) siyah gözlü bir zevce vardır."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6820-)  Temimu'd Dari radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim, buyurdular ki: "Allah yolunda kim bir at (edinip) bağlar, kendi eliyle yemini verirse, yedirdiği her bir dane için bir sevap vardır."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6821-)  Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Ben bir harbe katıldım. Abdullah İbnu Ravaha şöyle demişti : "Ey nefsim ! Seni cennet(e sokacak olan mukatele)den hoşlanmıyor görüyorum. Allah'a yemin ederim ki sen istesen de istemesen de savaşacaksın!"

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6822-)  Amr İbnu Abese radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Cihadın hangisi en faziletlidir?" dedim. "Kanı dökülen ve iyi cins atı yaralanan mücahid(in cihadı en faziletli cihaddır)" buyurdular."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6823-)  Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki -ancak kimin O'nun yolunda yaralandığını Allah bilir- Kıyamet günü, yarası, yaralandığı gündeki şekliyle getirilmiş olmasın: Kanı kan renginde, kokusu misk kokusunda olarak."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6824-)  Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında şehitlerden bahsedilmişti. Şöyle buyurdular: "Yeryüzü şehidlerin kanından kurumadan önce, onu, hurilerden iki karısı, emzikli yavrularını çöl bir arazide kaybedip aniden bulan anne heyecanıyla, her birinin elinde -dünya ve içindekilerden daha değerli- birer takım elbise olduğu halde karşılarlar."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6825-)  Sa'ib İbnu Yezid radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Uhud günü iki zırh giydi. Aleyhissalatu vesselam sanki ikisini de üst üste giymişti."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6826-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Mugire İbnu Şu'be radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la gazveye çıktığı vakit, beraberinde bir mızrak taşırdı. Dönüşünde mızrağını atardı, ta ki onu, kendisi için bir başkası taşıyıversin. Ali ona: "Senin bu yaptığını Resûlullah 'a haber vereceğim!" dedi (ve haber verdi). Aleyhissalatu vesselam Mugire'ye: "Öyle yapma! Eğer yaparsan yere attığın mızrak, yitik mal olarak kaldırılmaz, (alan onu temellük eder)" dedi. "

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6827-)  Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın elinde bir arabi yay vardı. Aleyhissalatu vesselam o sırada elinde farisi bir yay olan bir adam görmüştü: "Bu nedir? At onu!" buyurdular ve devamla: "Sizin şunu ve şunun benzerleri ile (el-kana denen) mızrakları edinmeniz gerekir. Çünkü Allah Teala hazretleri, sizin için dini bunlarla güçlendirecek ve size muhtelif beldeler(in fethini) müyesser kılacaktır" buyurdular."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6828-)  İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında) ok atmakta olan (Eslem kabilesinden) bir gruba rastlamıştı, (onları takdiren): "Ey İsmailoğulları! Atmaya devam edin. Sizin atalarınız da (çok iyi) atıcılardı" buyurdular."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6829-)  Harice İbnu Zeyd radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adamın, babam (Zeyd İbnu Sabit)ten gazveye çıkıp, gazve sırasında alış-veriş ve ticaret yapan kimse hakkında sorduğuna şahit oldum. Babam ona şu cevabı vermişti: "Biz Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile Tebük (seferin)de iken alıyor, satıyorduk. Resulullah bizi gördüğü halde yasaklamamıştı."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6830-)  Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Eksem İbnu'l-Cevn el-Huza'i'ye: "Ey Eksem! Kendi kavminden olmayanlarla birlikte {kafrlere karşı) savaş ki huyun güzelleşsin ve arkadaşlarının yanında kıymetin olsun. Ey Eksem! (Yolculuk sırasında) arkadaşların en hayırlısı (sayıca) dört olandır. Askeri birliğin en hayırlısı, (miktarı) dörtyüz olandır. Ordunun en hayırlısı dörtbin olandır. Onikibin kişilik ordu, sayı azlığı sebebiyle mağlub olmaz."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6831-)  Seleme İbnu'l-Ekva' anlatıyor: "Bir adamla teke tek vuruştum ve herifi geberttim. Onun selebini (eşyalarını) Resûlullah aleyhissalatu vesselam bana verdi."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6832-)  Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kim bir kafiri öldürürse seleb'i onundur" buyurdular."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6833-)  Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Huneyn günü bize, ganimet malından bir devenin yanında namaz kıldırdı. Namazdan sonra deveden bir parça yün alıp onu iki parmağı arasına koydu sonra: "Ey insanlar! buyurdu. Şu yün parçası bile sizin ganimetlerinizdendir. Bir iplik, bir iğne, bundan daha değerli, daha değersiz bile olsa buraya getirin. Zira (getirmemek gulüldür yani hırsızlık); gulül ise, Kıyamet günü yapan için ardır, ayıptır, ateştir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6834-)  Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan sonra nefel (yani mücahide ganimetteki hissesinden başka bir şey) yoktur.Müslümanların kuvvetli olanları (kazandıklarından) zayıf olanlara verirler. " (Ravilerden) Reca demiştir ki: "Süleyman İbnu Musa'nın şöyle söylediğini işittim: "Mekhül bana Habib İbnu Mesleme'den rivayeten dedi ki: "Resûlullah savaşa giderken (askerlerden bazılarına diğerlerinden fazla olarak) dörtte bir ve savaş dönüşünde üçte bir nisbetinde nefel (denen ziyade bir ikram)da bulundu." Bunun üzerine Amr: "Ben sana babam vasıtasıyla (sahabi olan) dedemden rivayet ediyorum, sen ise Mekhül'den hadis rivayet ediyorsun" demiştir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6835-)  Safvan İbnu Assal radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam beni seriyyede savaşa gönderdi. (Yola çıkarken) şu talimatı verdiler: "Allah'ın adıyla, Allah yolunda yürüyün. Allah'ı inkar edenlerle savaşın. İşkence yapmayın, (ahidde bulunduğunuz taktirde) ahdinizi bozmayın, çocukları öldürmeyin."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6836-)  Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Alkame İbnu Mücezzez radıyallahu anh'ı, benim de içinde bulunduğum bir askeri birliğin başında savaşa gönderdi. Kumandan gazvesinin başına geçince veya yolda belli bir yere varınca, askerlerden bir grup, kendisinden (ayrı gitmek) hususunda izin istedi. Onlara izin verdi. Başlarına Abdullah İbnu Huzafe İbnu Kays es-Sehmi'yi sorumlu tayin etti. Ben onunla savaşanlar içerisinde idim. Yolun bir yerine gelmiştik, (mola sırasında) askerlerden bazıları ısınmak veya üzerinde (yemek) yapmak maksadıyla bir ateş yaktılar. Komutanımız Abdullah -ki şakacı birisiydi- "sizin üzerinizde itaat edilmek ve sözü dinlenmek hakkım yok mu?"diye sordu. Askerler: "Elbette var!" dediler. "Öyleyse, dedi ne emredersem yapacaksınız değil mi?" Askerler yine: "Elbette!" dediler. Bunun üzerine komutan: "Şu halde size, şu ateşe atılmayı emrediyorum" dedi. Askerlerin birkısmı kalkıp emri yerine getirmeye hazırlandılar. Abdullah, onların ateşe atılacaklarına inanınca: "Kendinizi tutun, ben size şaka yapmıştım" dedi. Medine'ye dönünce, bu hadiseyi Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a anlattılar. Efendimiz şöyle buyurdular: "Onlardan (yani başınızdakilerden) kim size Allah'a isyanı emrederse ona itaat etmeyin."

Kaynak:  

Konu:  Cihad


6837-)  Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bilesiniz, Kıyamet günü ahdini tutmayan her vefasıza vefasızlığının derecesine uygun bir bayrak dikilecek (böylece vefasızlığı teşhir edilecek)tir."

Kaynak:  

Konu:  Cihad

<<İlk <Önceki 1 [2]

 


İletişim